"Gök tunç olsa, yer demir kesilse!..”
25/10/2024 Cuma Köşe yazarı A.D
Rabia-i Adviyye
hazretleri: "Gök tunç olsa, yer demir kesilse, bir damla yağmur
düşmese, yerden bir tek bitki bitmese rızıktan endişe etmem!"
İsmâil
adındaki salih bir zatın üç kızı vardı. O günlerde bir çocuk daha
bekliyorlardı. Nihayet beklenen gün geldi ve hanımı nur topu gibi bir kız
çocuğu daha dünyaya getirdi. Adını Râbia yani "Dördüncü" koydular... İsmâil
Efendi çok fakir olduğundan Râbia doğduğu gece evde ihtiyaç olan şeylerden
hiçbiri yoktu. Bu duruma hanımı çok ağlayıp mahzûn oldu. Efendisine;
-Karşıdaki komşuya
gidip, bir miktar kandil yağı isteyebilir misin? dedi.
İsmâil
Efendi, Allahü teâlâdan başka kimseden bir şey istememeye söz vermişti. Bununla
beraber hanımını üzmemek için komşuya gitti. Kapıya elini sürdü ve geri gelip,
hanımına "Kapı açılmadı" dedi. Kadıncağız daha da mahzunlaştı.
Gözlerinden sicim gibi yaşlar süzüldü. İsmâil Efendi de çok üzüldü...
Bir ara başını dizine dayadı ve öylece uyuyakaldı... Rüyâsında Peygamber
efendimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) gördü. Resulullah efendimiz, kendisine
buyurdu ki:
-Hiç
üzülme! Bu kızın, öyle bir hanım olacak ki, ümmetimden yetmiş bin kişiye şefâat
edecek. Yârın bir kâğıda; "Sen her gece Peygamber efendimize 100 salevât-ı
şerîfe, cuma geceleri de 400 salevât gönderirdin. Bu cuma gecesi
unuttun. Bunun kefareti olarak, bu yazıyı sana getiren zâta dört yüz altını
helâl parandan ver" diye yaz ve sonra o yazıyı Basra Vâlisi Îsâ Zâdân'a
ver!
İsmâil
Efendi uyandığında, Peygamber efendimizi görmenin sevinciyle ağlıyordu. Hemen
kalktı, buyurulduğu gibi yaptı. Doğruca Îsâ Zâdân'ın yanına gitti.
Vâli mektubu alınca, Resûlullah efendimizin kendisini hatırlamasının şükrü
için, binlerce altını fakirlere sadaka verdi. Râbia'nın babası İsmâil Efendiye
de mektupta yazılanı ve ona ilâve olarak pek çok altını da sadaka olarak verip,
bir ihtiyâcı olursa tekrâr gelmesini tembîh etti. Aile böylece bolluğa
kavuştu ve kızlarına rahatça bakıp onu güzel edeb ve terbiye ile
yetiştirdiler... İşte bu çocuk büyüdü ve bütün dünyanın tanıdığı hanım
evliyanın büyüklerinden "Râbia-i Adviyye" oldu.
***
Rabia-i
Adviyye hazretleri, çok çile çekti ancak tevekkülü o dereceye ulaşmıştı
ki; "Gök tunç olsa, yer demir kesilse, gökten bir damla yağmur düşmese,
yerden bir bitki bitmese ve dünyadaki bütün insanlar benim çocuğum olsa, Allahü
teâlâya yemin ederim ki onlara nasıl bakacağım düşüncesi kalbime gelmez. Çünkü,
Allahü teâlâ hepsinin rızkını vereceğini bildirmiş ve üzerine
almıştır" derdi...
Kendisine
"Bu yüksek derecelere ne ile kavuştun?" dediklerinde buyurdu
ki:
"Beni
ilgilendirmeyen her şeyi terk ve ebedî olanın yani Allahü teâlânın
dostluğunu istemekle..."
Allahü teala şefaatine nail eylesin...