İsrafla cimriliğin ortası iktisattır
26/01/2020 Pazar Köşe yazarı V.T
Malı, dinin ve mürüvvetin uygun görmediği yerlere dağıtmaya israf denir.
Ebü'l-Abbâs Zenâtî hazretleri Mâliki fıkıh âlimidir. 960'ta (m. 1553) Fas'ta
doğdu. İlk tahsilinden sonra Merakeş'e ve Mağrib'in diğer şehirlerine giderek
çeşitli âlimlerin derslerine devam etti. Karaviyyîn Camii'nde ders verdi.
1025'te (m. 1616) vefat etti. Buyurdu ki:
Malı, dinin ve mürüvvetin uygun görmediği yerlere dağıtmaya israf denir.
Mürüvvet, faydalı olmak, iyilik yapmak arzusudur. Dine uymayan israf, haramdır.
Mürüvvete uymayan israf tenzihen mekruhtur.
İsraf, malı helak etmek, faydasız hâle getirmek, faydalı olmayacak şekilde sarf
etmektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (İktisat eden zenginleşir,
israf eden fakirleşir.)
İsrafla cimriliğin ortasına iktisat veya cömertlik denir. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(İktisat eden, sıkıntı çekmez.) (Kurtarıcı üç şeyden biri,
varlıkta, yoklukta, zenginlikte, fakirlikte, iktisada riayet etmektir.) (İktisat
etmek, maişetin yarısıdır.) (Tedbirli olmak, geçimin yarısıdır.) (Geçimde
iktisat etmek, peygamberliğin yirmide biridir.)
İsrâf, malı telef etmek, faydasız hâle getirmek, dîne ve dünyânın mübâh
olan işlerine faydalı olmayacak şekilde sarf etmektir. Malı denize, kuyuya,
ateşe ve elden çıkmasına sebep olan yerlere atmak onu helâk etmektir ve
isrâftır. Başkasının malını telef etmek zulüm olur. Ödemek lâzım olur. Kendi
malını helâk etmek, isrâf olur. Günâh işlemek için ve günâh işlenilmesi için
verilen mal ve paralar da isrâf olur.
Sadaka vermekte de, israf olur. Sabit bin Kays hazretleri, bir günde
500 ağacının hurmalarını toplayıp hepsini sadaka vererek evi için hurma
bırakmayınca, (Hepsini vermeyin) âyet-i kerimesi geldi. Muaz
bin Cebel hazretlerinin bir hurma ağacı vardı. Hurmalarını toplayıp hepsini
sadaka verip kendine bir şey bırakmayınca hemen, (Fakat israf
etmeyin) âyet-i kerimesi geldi. Bir erkek çocuğu, Resulullah
Efendimize gelip bazı lüzumlu şeyleri istedi. Peygamber efendimiz, onların
hiçbirisinin bugün kendisinde bulunmadığını bildirince, çocuk, gömleğini
istedi. Hemen mübarek arkasından gömleğini çıkarıp verdi. Gömleksiz kaldı. O
zaman, (Ey Habibim, kendine kalmayacak şekilde
dağıtma) âyet-i kerîmesi geldi. Borcundan çok malı olmayan veya
çoluk çocuğu sıkıntıya sabredemediği hâlde, bunların ihtiyâcını karşılayacak
maldan fazlası bulunmayan veya sıkıntıya katlanamadığı hâlde, kendisi muhtaç olanın,
sadaka ve ödünç vermesi israf olur.