En büyük hizmet, insanlara İslâmiyeti öğretmektir...
26/02/2025 Çarşamba Köşe yazarı H.Y
İnsanlara yapılacak en
büyük hizmet, onlara İslâmiyeti doğru olarak öğretmek ve böylece onların, dünya
ve âhiret mutluluğuna vesile olmaktır.
İslâmiyet
ve çalışma hayatı -23-
İnsanlara
yapılacak en büyük hizmet, onlara dinini öğreterek sonsuz cehennem
azâbından kurtulmasına çalışmaktır.
Peygamber
Efendimiz, (Allahü teâlânın çok sevdiği kimse, dinini öğrenen ve
başkalarına öğretendir. Dininizi islâm âlimlerinin ağızlarından
öğreniniz) buyurmaktadır. Dinimizin temeli, imanı, farzları ve
haramları öğrenmek ve öğretmektir. Allahü teâlâ, Peygamberleri bunun için
göndermiştir. Bunlar öğretilmezse, İslamiyet yıkılır, yok olur. Cenab-ı Hak,
Tahrîm sûresi altıncı âyet-i kerimesinde meâlen; (Kendinizi ve
evlerinizde ve emirlerinizde olanları ateşten koruyunuz) buyurmaktadır.
Bir babanın, evlâdını cehennem ateşinden koruması, dünya ateşinden korumasından
daha mühimdir. Cehennem ateşinden korumak da, imanı ve farzları ve haramları
öğretmekle ve ibâdete alıştırmakla ve dinsiz, ahlâksız arkadaşlardan korumakla
olur. Bütün fenalıkların başı, fena arkadaştır. Çocuklarına iman, Kur’ân ve
Allahü teâlânın emirleri öğretilir ve yapmaya alıştırılırsa, din ve dünya
saâdetine ererler. Bu saâdette, anaları, babaları ve hocaları da ortak olur.
Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmaz ise bedbaht olurlar. Yapacakları her
fenalığın günahı ana, baba ve hocalarına da verilir...
Müslümanlar,
Allahü teâlânın emrettiği iyi şeyleri, öğrenmek, öğretmek ve yapmak için
uğraşır. İnsanlara yapılacak en büyük hizmet, onlara İslâmiyeti doğru olarak
öğretmek ve böylece onların, dünya ve âhiret mutluluğuna vesile olmaktır. Bu
hizmetin karşılığı da, Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmak olmalıdır. Zira; “Rızâ-ı
Bâri, bahâ ile değil bahâne ile tahsil olunur” sözü meşhurdur. Yani,
Allahın rızası, çok para ile değil, küçük bir bahane ile kazanılır.
İslâma
hizmet mesleğini icra edenler, “Halka hizmetin, Hakk’a hizmet” olduğunu
bilmeli, emek ve gayretlerinin karşılığı olarak da, halkın rızasını değil,
Hakk’ın rızasını kazanmak için çalıştıklarını düşünmelidir. Nitekim evliyanın
büyüklerinden Ubeydullah-ı Ahrâr “kaddesallahü sirrehulaziz”
(Zikir ve murâkabe, bir Müslümana hizmet yapılamadığı zamanda olur. Gönül
kabulüne sebep olan bir hizmet, zikir ve murâkabeden önce gelir) buyuruyorlar.
Murakabe; kulun, bütün hâllerinde,
Allahü teâlânın kendini gördüğünü bilmesi ve O'nu unutmaması demektir. Bir
diğer manası da, nefsi kontrol etmek, ondan gâfil olmamaktır.
Demek ki insanlara yardım ve hizmet ederek onları sevindirmek
daha sevaptır. Ne şekilde olursa olsun, İslâm dinine uygun olarak insanları
sevindirmeye çalışmalıdır...
