Issız bir yerde yolunu kaybeden talebe!..
26/04/2025 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Abdürrahmân es-Sekkâf hazretlerinin bir talebesi, Issız bir yerde
yolunu kaybeder. Dua etmeye başlar...
Abdürrahmân es-Sekkâf hazretleri evliyânın
büyüklerindendir. 819 (m. 1416) senesinde Yemen’de Terîm’de vefât etti.
Zamanında bulunan büyük âlimlerin sohbetlerinde bulunarak
yetişti. Kerâmetler, faziletler sahibi bir zât idi.
Talebelerinden birisi şöyle anlatır: “Bir yolculukta
bulunuyordum. Issız yerlerden geçerken, yolumu kaybettim. Bir taraftan da çok
şiddetli bir şekilde susamıştım. Ne kadar aradıysam da su bulamadım. Duâ edip,
hocamdan yardım istedim. Bu esnada yanıma bir kimse gelip, bana su verdi. O
sudan kana kana içerek rahatladım. O kimse, bana yolumu da gösterdi. Ben yoluma
devam ettim. Yolculuğum müddetince de su içmek ihtiyâcı hissetmedim.”
Bir defasında, bazı kimseler gemi ile bir yere
gidiyorlardı. Yolcular arasında Abdürrahmân hazretlerinin talebelerinden birkaç
kişi de vardı. Bir ara, geminin tabanından bir yer delindi. Ne yaptılarsa
delinen yeri tıkayamadılar. Gemideki vazîfeliler çaresiz kalıp, geminin
batmasından korktular. Vazifelilerdeki bu telâşı görüp, vaziyeti anlayan
talebeler, hocaları Abdürrahmân bin Muhammed’den yardım istediler. O esnada
hocalarını gemide gördüler. Ayağını, gemiye su giren yere koydu. Sonra bir
şeyler ile o delik yeri kapadı. Su girmesi durdu. Gemide bulunanlar çok
sevindiler. Herkes rahatlamıştı. Abdürrahmân hazretleri, birden gözden
kayboldu. O büyük zâtın talebeleri hürmetine, diğerleri de kurtulmuş oldular ve
selâmetle yollarına devam ettiler.
Bu hâdiseyi işiten bazı kimseler, o büyük zâtın bu
kerâmetini inkâr ettiler. “Böyle şey olmaz” dediler... Bu itirâzcı kimseler,
bir yolculuğa çıkmışlardı. Yollarını kaybettiler. Üç gün üç gece dolaştıkları
hâlde yollarını bulamadılar. Ellerinde bulunan yiyecek ve suları da bitmişti.
Başlarına gelen bu sıkıntının, o zâtın kerâmetini inkâr etmek sebebiyle
olduğuna anladılar, itirâzlarına tövbe ederek, bu sıkıntıdan kurtulmaları
hâlinde mallarından belli bir miktârını o zâta vermeyi ve hizmetinde bulunmayı
nezrettiler (adadılar), işte tam bu sırada yanlarına, hiç tanımadıkları bir
kimse geldi. Bunlara taze hurma ve su verdi. Şu tarafa doğru giderseniz yolu
bulursunuz diye tarîf etti ve gitti...
O kimseler, hurmalarla karınlarını
doyurdular ve sudan içtiler. Tarîf edilen yere doğru gidince, yollarını kolayca
buldular. Memleketlerine vardıkları zaman da, nezirlerini yerine getirdiler.
