Bir anda harp meydanında buldu kendini!
26/07/2020 Pazar Köşe yazarı A.U
Kabr-i şerîfi Manisa-Kırkağaç'ta bulunan Sarı Hoca, talebe
okutur ve her ihtiyaçlarını karşılardı.
Bir de aşçısı vardı: Osmân Dede...
Kalp gözü açıktı.
Sarı Hoca sohbet ediyordu.
Osmân Dede tefekküre daldı.
Ve kendi kendine;
“İslâm askeri küffârla cihad ediyor.
Keşke ben de onlarla gitseydim.
Hem cihad sevâbı kazanırdım.
Hem de bir esir yakalardım.
Yaşım ilerledi, yoruluyorum.
O esiri yanımda çalıştırırdım..."
O, böyle düşünüyordu ki.
Harp meydanında buldu kendini.
Savaşın tam ortasında.
Bir kılıç geçirdi eline.
Daldı düşmanın içine.
Ve bir esir yakaladı.
Ancak esir, güçlü ve kuvvetliydi.
Onun elinden kurtulmak için çırpınıyor, Osmân Dede’yse bırakmamak için
uğraşıyordu.
O anda bir sesle ayıldı.
Sarı Hoca seslenmişti.
“Sıkı tut, bırakma onu!”
Bu sesle uyandı.
Ve dergâhta buldu kendini.
Hocasının sohbetinde.
Sarı Hoca, ona bakıp;
“Osmân Dede üzülme. O esiri bir başka asker tuttu. Yakında getirecek. Onu
sana yardımcı veririz. Çünkü sen yaşlandın artık. Çok yoruluyorsun” buyurdu.
Osmân Dede kalktı.
Öptü hocasının elini.
Ona olan sevgi ve ihlâsı bir kat daha artmıştı bu vesîleyle...