"Kerâmeti inkâr edene hayret ediyorum!.."

26/11/2019 Salı Köşe yazarı V.T

Kerâmet haktır. Evliyânın kerâmetine inanmayan, bidat sahibi, sapık olur.

 

Ebû Zekeriyyâ Tikritî hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 531 (m. 1136)’de Irak’ta Tikrit’te doğdu. 616 (m. 1219) senesinde Bağdad’da vefât etti. Bir dersinde buyurdu ki:

Kerâmetler haktır. Evliyânın kerâmetine inanmayan, bidat sahibi, sapık olur. Ben kerâmetleri inkâr edenlere çok hayret ediyorum. Onlar hakkında, Allahü teâlânın gazâbından korkuyorum. Kerâmetlerin varlığına dâir delîller:

1-Hiçbir câhil ve inatçı kimsenin inkâr edemeyeceği derecede âlim ve sâlih kimselere âit, yayılmış, duyulmuş olan ve Hazreti Ali’nin kahramanlığı, Hâtem-i Tâî’nin cömertliği derecesinde meşhûr olmuş olan kerâmetlerdir. Böyle kerâmetleri inkâr, en büyük kibir ve inatçılıktır. Çünkü bunlar, çok duyulmuştur. Böyle kerâmetleri inat ile kabul etmeyen kimsenin, maazallah kalbi bozulmuş ve değişmiştir.

2-Hazreti Meryem’in kıssasıdır. Kuru odun parçalarında, taze hurmalar meydana gelmiştir. Hazreti Meryem’in yanında, tabiî sebepler bulunmaksızın rızık hâsıl olmuştur. Nitekim Allahü teâlâ, bu durumu Âl-i İmrân sûresi otuzyedinci âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle bildirmektedir: “Bunun üzerine Rabbi, Meryem’i güzel bir kabul buyurdu ve onu iyi bir şekilde yetiştirdi. (Eniştesi) Zekeriyyâ peygamberi de ona kefil (himâyesine memur) kıldı. Zekeriyyâ ne zaman Meryem’in bulunduğu mihraba girdiyse, onun yanında bir yiyecek buldu. 'Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor?' dedi. O da; 'Bu, Allah tarafından gönderiliyor. Şüphe yok ki, Allah dilediğini hesapsız olarak rızıklandırır' dedi. Hâlbuki o, bir peygamber değildir. Bu husûs herkesçe kabul edilen bir husûstur."

3-Eshâb-ı Kehf’in kıssasıdır. Üç yüz seneden fazla canlı oldukları hâlde uyumaları, âfetlerden korunmuş olmaları, bu arada yemeden, içmeden, tabiî kuvvetlerinin devam etmesi, harikulade hâdiselerin cümlesindendir. Hâlbuki onlar, peygamber de değillerdi ki, onlardan zuhur eden bu hâllere mucize densin... Öyleyse bunlar, kerâmet olmaktadır.

Bir şiirin tercümesi şöyledir:

“İnsan, kavuşamayacağı nice emeller peşinde koşar da kavuşamaz. İnsan kendini hep emniyet içinde hisseder, ölmeyeceğim zanneder. Fakat ölüm onun peşinde, gelmek üzeredir. İnsanın tuttuğu nice yanlış yollar vardır ki, doğru ve kurtuluş zanneder, hâlbuki bu onu helak etmektedir."