"Ümmetimin cezası dünyada verilir!.."
26/12/2020 Cumartesi Köşe yazarı A.D
"Bir Müslümana ne kadar çok bela geliyorsa, ne kadar çok sıkıntı
geliyorsa, bu, ahirette ona hesap sorulmayacak demektir..."
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyorlar ki:
-Dünyada en faydalı ilaç, maddi ve manevi bakımdan eşi bulunmayan tek ilaç,
Kur’an-ı kerimdir. Bilinen bilinmeyen, görünen görünmeyen, maddi manevi her
hastalığın, her derdin devası, şifası Kur’ân-ı kerimdir. Kur’ân-ı kerimin her
bir harfi, yüz bin derde, yüz bin şifadır...
Peki, Müslümanın başına niye dert, bela ve bazı sıkıntılar geliyor? Bunun
çeşitli cevapları vardır. İkisi şöyle:
Birincisi: Allahü teala, günahkâr Müslümanların günahlarına karşılık
olarak bela verir. Bir Müslümana ne kadar çok bela geliyorsa, ne kadar çok
sıkıntı geliyorsa, bu demektir ki, ahirette ona dokunulmayacak, ona hesap sorulmayacak.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Ümmetimin cezası dünyada
verilir.)
İkincisi: Enbiyaya, evliyaya da çok bela gelir. Bunlara niye gelir? Allahü
teâlâ bunlara bir derece, bir makam vereceği zaman bela verir. Mesela, Yusuf
aleyhisselam kuyuya atılmasaydı, o yüksek dereceye ulaşamazdı. Onun için Allahü
teâlânın gönderdiklerine razı olmak lazım...
Çok insanın Allah demesi, Allahü teâlâ için değildir. Onlar kafasındaki şeye
"Allah" diyor. Hayallerindeki "tanrı" adına ahkâm
kesiyorlar. Allah’ın değil, kendi isteklerinin peşindeler. Allahü teâlâ,
Habibini tanımadan kendisine yapılan ameli de, imanı da kabul etmez. Allahü
teâlâ, "Habibimi geçerek, arada o olmadan bana gelmeyin, onsuz
olan hiçbir şeyi kabul etmem" buyuruyor.
Cenâb-ı Hakk, kendisine kavuşturacak her kapıyı kapatmış, tek kapıyı açık
bırakmıştır. Bu tek kapı, Peygamber efendimizin mübarek kalbidir. Peygamberler
dâhil herkes bu kapıdan geçmedikçe Allahü teâlânın rızasına kavuşamaz...
Evliyanın zahiri (dış görünüşü) cahilin zehridir. Cahil, bâtından haberi
olmadığı için zahire bakar. Evliyaya, akılla, gözle kulakla giden helak olur.
Müşrikler de böyle yapmışlardı. Ebu Cehil, Muhammed aleyhisselama "Ebu
Talib'in yetimi" gözüyle baktı. Ebu Bekr-i Sıddîk, "âlemlerin
Rabbinin Habibi" gözüyle baktı. Ona her şeyini feda etti, her sözüne,
"O söylüyorsa doğrudur" diyerek tam inandı, "Sıddîk"
oldu. Peygamberlerden sonra insanların en üstünü oldu. Onun için biri "Ebu
Cehil" oldu, diğeri "Ebu Bekr-i Sıddîk" oldu. Bu, nasip
meselesidir...
Mıknatıs molozu çekmez, içinde cevher olanı çeker. Ehl-i sünnet âlimlerinin
kitapları, mıknatıs gibidir. Kalbinde cevher olanı çeker. Kalbinde saman çöpü
olanı çekmez. Büyükleri, yani Allah adamlarını da, molozlar sevmez. İçinde
cevher olanlar sever. Ehl-i sünnet âlimlerini sevenlere ne mutlu...