“Yemin ederim ki sen yalancısın!..”
27/08/2019 Salı Köşe yazarı V.T
Hafnâvî hazretleri bir gün âlim bir zâtla yolda giderken, karşılarına
kendisinin velî olduğunu iddia eden birisi çıkar!..
Ebü’l-Mekârim Hafnâvî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Mısır’da
doğdu. 1181 (m. 1767) senesinde aynı yerde vefât etti. Üstün hâllerinden ve
kerâmetlerinden bazıları şunlardır:
Hafnâvî hazretleri bir gün âlim bir zâtla yolda giderken, karşılarına
kendisinin velî olduğunu iddia eden birisi çıktı ve; “Siz ikiniz önümüzdeki
Cuma gününde vefât edersiniz” dedi. O zaman Hafnâvî; “Yemin ederim ki sen
yalancısın” buyurdu. Yanındaki âlim, o adamın sözleri tesîrinde kalıp ölümden
korktu ve; “Efendim ona yalancı demeyiniz, doğru olabilir” dedi. Hafnâvî o
zaman; “Bu Cuma geçtiği gibi sonraki Cumalar da geçecek. Hâlâ bu adamın
söylediğine inanıyor musun?” dedi. Hakîkaten Cumalar gelip geçti.
Şeyh Ali Miyehî anlatır: “Seyyid Abdürrahmân Ayderûsî, Kâhire’ye
geldiğinde, Muhammed Hafnâvî’yi ziyâret etti. Ayderûsî’nin evime teşrîflerini
çok arzu ederdim. Fakat kendimi çok aşağı gördüğümden, benim gibi aşağı bir
kimsenin evine böyle mübârek bir zâtı davet etmekten hayâ ediyordum.
Nihâyet bu arzumu Hafnâvî’ye arz ettim. Buyurdu ki: “İnşallah o sana gelecek.
Arzu ederse fakirler yemeği olan serîd (tirid)den yer. Onu çağırma, kendine de
fazla ikramda bulunma.” Ben de sözüne uydum. Hicaz’a sefer arzumdan da
vazgeçtim. Çok geçmeden Ayderûsî evimi teşrîf etti. Ona; “Efendim size
sâdece serîd (tirid) hazırlayacağım” dedim. “Olur” buyurup bizimle sohbete
başladı. Üstâd Hafnâvî’nin faziletlerinden bahsetti. Ayderûsî bir ara; “Şimdi
onun Malta adasındaki çok garip bir hâdisesini anlatayım” deyip şunları
anlattı:
“Malta’daki Müslümanlardan bir esîr orada bir mescide uğradı. İçerideki
zikri işitip, onlara; 'Hangi zâtın bildirdiği vazîfeleri
okuyorsunuz?' dedi. Onlar da; 'Şeyh Hafnâvî’nin' dediler. O kişi o
zaman; 'Yâ Rabbî! Bu zât için senden istiyorum. Eğer bu zât evliyâ ise
esîrlikten kurtulmamı nasîb et' diye yalvardı. Akşam olduğunda esîri yine
zindana kapadılar. Esîr o gece bir rüyâ gördü. Rüyâsında bir zât kendisine
eğerli ve sefere hazır bir at getirdi. 'Buna bin ve sür' buyurdu. O da ona
binip sürdü. Deniz kenarına kadar geldi. İskenderiyye’ye gitmek üzere bir gemi
bulup, atı ile birlikte ona bindi. Gemi, İskenderiyye limanına vardı. Adadaki
esîr zât karaya çıktı. O esnada uykudan uyandı ve kendisini İskenderiyye’de
buldu. Boynunda zindanda taktıkları zincir bukağı yoktu. Doğruca Şeyh Muhammed
Hafnâvî’nin huzûruna gidip, başından geçenleri haber verdi.''