Namazın farz olduğuna inanmak, îmânın şartıdır
27/08/2023 Pazar Köşe yazarı V.T
Muhammed
Emîn İbn-i Âbidîn hazretleri Osmanlıların en meşhûr fıkıh âlimlerindendir. 1784
(H.1198) senesinde Şam'da doğdu. Zâhir ilimlerini öğrendikten sonra, kelâm ve
tasavvuf ilimlerini de zamânın en büyük âlimi ve tasavvuf ehli, Mevlânâ Hâlid-i
Bağdâdî'den öğrendi. Onun sohbeti ile şereflenerek kemâle geldi. 1836 (H.1252) senesinde
Şam'da vefât etti. İbn-i Abidîn'in en meşhûr eseri Redd-ül-Muhtâr'dır.
Dört mezhebin inceliklerine vâkıf, derin âlim, kâmil velî Seyyid Abdülhakîm
Efendi; "Hanefî mezhebindeki fıkıh kitaplarının en kıymetlisi, en
faydalısı İbn-i Âbidîn'dir. Her sözü delîl, her
hükmü senettir..." buyurdu.
İbn-i
Âbidîn, buyurdu ki:
"Âdem aleyhisselâmdan beri, her dinde bir vakit namaz vardı. Hepsinin
kıldığı, bir araya toplanarak bize farz edildi. Namaz kılmak, îmânın şartı
değil ise de, namazın farz olduğuna inanmak, îmânın şartıdır. Namaz, duâ
demektir. Dînin emrettiği, bildiğimiz ibâdete, namaz 'salat' ismi
verilmiştir. Mükellef olan yâni âkil ve bâliğ olan her Müslümanın, her gün beş
vakit namazı kılması 'Farz-ı ayn'dır. Farz olduğu, Kur'ân-ı kerîmde ve hadîs-i
şerîflerde açıkça bildirilmiştir. Mîrâc gecesinde, beş vakit namaz emrolundu.
Mîrâc, hicretten bir yıl önce, Receb ayının yirmi yedinci gecesinde vukû buldu.
Mîrâcdan önce, yalnız sabah ve ikindi namazı vardı."
"Kur'ân-ı kerîm, Kadir gecesinde inmeğe başlamış ve hepsinin inmesi yirmi
üç sene sürmüştür. Tevrât, İncil ve bütün kitaplar ve sahifeler ise, hepsi
birden, bir defâda inmişti. Hepsi, insan sözüne benziyordu ve lafzları mûcize
değildi. Onun için çabuk bozuldu, değiştirildiler. Kur'ân-ı kerîm ise, Muhammed
aleyhisselâmın mûcizelerinin de en büyüğüdür ve insan sözüne benzememektedir."
Hocası Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'nin kendisine yazdığı bir mektup şöyledir:
"Her sözü sened olan büyük âlim Mevlânâ Muhammed Emîn Âbidîn'e en güzel
duâlarımı ve en latîf medhlerimi bildiririm. Sizinle görüşüp buluşma arzumuz
çoğaldı. Size olan muhabbet ateşimiz arttı. Şeyh İsmâil Enârânî'nin sizden
tarafa gitmesini vesîle ederek bu mektubu yazıyorum. Yazdığınız pek kıymetli
eserlerle İslâm âlemine yaptığınız büyük hizmet için, pekçok duâlara mazhar
oldunuz. Siz de bizim hâlimizi sorarsanız, sevdiklerimizden uzak kalmamızın
acısı içindeyiz. Allahü teâlâdan dileğimiz, sizin de öyle olmanızdır.
Hâllerinizi bize bildirmeyi ihmâl etmeyiniz. Allahü teâlânın izniyle, her
sıkıntınızda bütün gücümüzle size yardım edeceğiz. Selâm eder, bütün kalbim ve
rûhumla yanınızda olduğumu bildiririm."