"Allah, en hayırlı koruyucudur..."

27/10/2018 Cumartesi Köşe yazarı V.T

"Biz semâyı, Allahü teâlânın rahmetinden kovulan her şeytandan koruduk." [Hicr-17]

 
Ebû Muhammed Sa’bî hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinin büyüklerindendir. 553 (m. 1158) yılında Yemen’de, Sehfene’de vefât etti. Yemen’deki ilim merkezlerinde ilim öğrendikten sonra, Hicaz tarafına gitti. Hicaz’da İslâm âleminin çeşitli bölgelerinden gelen âlimlerin ilminden istifâde etti. Zamanında, Yemen Müslümanlarının en ileri gelen âlimi oldu.
Talebeleri anlatır: Bir gün Ebû Muhammed Sa’bî ile birlikte, bir yerden bir başka yere giderken, ıssız bir dağ başında Müleyke kabilesinden eşkıyalar önümüzü kesti. Üzerlerimizde ne varsa önlerine attık. Ebû Muhammed Sa’bî’nin üzerinde hiçbir şey çıkmayınca, para vermek istemeyip sakladığını zannettiler ve kılıçla hücum ettiler. Eşkıya, kılıcını vurduğu hâlde kesmediğini görünce şaşırdı. Tövbe edip, sâdık talebe oldu. Yüksek ilimleri öğrenip, güzel amelli sâlih insanlardan oldu. Hocamıza kılıcın kesmemesinin sebebini sorduğumuzda, eşkıyanın hücumu sırasında “Hıfz âyetlerini” okuduğunu bildirdi. Bu âyet-i kerîmeleri nasıl öğrendiğini de şöyle anlattı:
“Bir gün arkadaşlarımla beraber dolaşmaktayken, bir kurdun zayıf bir koyunla oynaştığını gördük, merak edip yaklaştık. Kurt koyunla, koyunun yavrusu ile oynadığı gibi oynamaktaydı. Kurt, bizim yaklaştığımızın farkına varınca kaçıp uzaklaştı. Koyunu tutup, kurdun yaralayıp yaralamadığını kontrol ederken, boynuna yazılı bir kâğıdın bağlanmış olduğunu gördük. Kâğıtta; Bekâra sûresi ikiyüzellibeşinci âyet-i kerîmesi, meâlen; (Göklerin ve yerin muhafazası, O’na ağırlık ve zorluk vermez, O çok yüce, çok büyüktür.) Yûsuf sûresi altmışdördüncü âyet-i kerîmesi, meâlen; (Allah en hayırlı koruyucudur. Ve O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.) Saffât sûresi yedinci âyet-i kerîmesi, meâlen; (Biz semâyı, tâatten çıkmış olan şeytandan koruduk.) Hicr sûresi onyedinci âyet-i kerîmesi, meâlen; (Biz semâyı, Allahü teâlânın rahmetinden kovulan her şeytandan koruduk.) Fussilet sûresi onikinci âyet-i kerîmesi, meâlen; (Biz dünyâ göğünü, duyduklarını çalan şeytandan koruduk, işte bu Azîz, Alîm olan Allahü teâlânın takdîridir.) Târık sûresi dördüncü âyet-i kerîmesi, meâlen; (Hiçbir nefs yoktur ki, üzerinde amellerini koruyan bir melek bulunmasın.) Burûç sûresi, onikinci âyet-i kerîmeden sonuncu âyet-i kerîmeye kadar yazılı idi. İşte orada görüp ezberlediğim âyet-i kerîmeleri burada, eşkıyanın karşısında okuyunca, onların kılıçları kesmez oldu.”