Kurtuluş yolunun rehberi Abdülhâlık-ı Goncdüvânî
28/01/2023 Cumartesi Köşe yazarı A.D
Abdülhâlık-ı Goncdüvânî hazretleri, Silsile-i aliyyenin
dokuzuncusudur. Vilâyet yolunun rehberlerindendir. Buhâra'da Goncdüvân köyünde
doğdu. 575 (m. 1180) senesinde aynı yerde vefat etti. Yirmi iki yaşında
Yûsüf-i Hemedânî hazretlerinin sohbetlerinde kemâle gelen bu mübarek zat,
İmâm-ı Mâlik hazretlerinin soyundandır...
Babası Abdülcemil Malatyalı idi. Hızır aleyhisselâm babasına,
"Ey Abdülcemil! Senin bir erkek evladın olacak, ismini Abdülhâlık
koyarsın" buyurdu.
Abdülcemil daha sonra Buhara'nın Goncdüvân kasabasına yerleşti. Çok geçmeden
bir erkek evladı oldu. İsmini Abdülhalık koydu...
Abdülhalık, beş yaşına geldiğinde ilim öğrenmesi için Buhâra'ya
gönderildi. Büyük âlim Hâce Sadreddin hazretlerinden Kur'ân-ı kerim ve
tefsirini öğrenmeye başladı. Bir gün okuma esnasında, "Rabbinize
gizli dua ediniz!" mealindeki âyet-i kerimeye gelince
hocasına, "Bu gizliden murat nedir? Eğer zikir ve dua, aşikâr, sesli bir
şekilde dil ile olursa riyadan korkulur. Eğer kalb ile olursa, damarlarda
dolaşan şeytan duyar. Ne yapayım?" diye arz etti. Hocası, Sadreddin
hazretleri, bu yaştaki bir çocuğun böyle bir sual sormasına hayret edip,
"Bu mesele, kalb ilimlerinin bir konusudur. İnşallah, sana bu ilimleri
öğretebilecek bir üstada kavuşursun. Böylece bu müşkülün halledilmiş olur"
buyurdu. O da bu zatı beklemeye başladı... Bir gün Hızır aleyhisselam
yanına geldi. Ona, Allahü teâlâyı gizli ve açık anma yollarını öğretip;
"Kalbinden Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resulullah kelime-i tayyibesini
şöyle söyle!" diye tarif etti.
Yûsüf-i Hemedânî hazretleri Buhara'ya
gelince, Abdülhâlık-ı Goncdüvânî onun hizmetine girdi ve bu
hizmette bir süre kaldı. Bunu şöyle anlatır:
12 yaşında idim. Hızır aleyhisselam bana Yûsüf-i
Hemedânî’den ilim öğrenmemi tavsiye etti. Onun Buhâra'ya geldiğini işiterek
derhâl yanına gittim. Ondan pek çok istifadem oldu.
Ders anlatırken, bir genç içeri girdi. Az sonra söz isteyip, "Müminin
firasetinden korkunuz. Çünkü o, Allah'ın nuru ile bakar" hadis-i
şerifinin sırrı nedir diye sordu. Gence heybetle bakıp, "Önce belindeki
zünnarı kes ve Müslüman ol" dedi. Genç, telaşla; "Ben Müslümanım
zünnarım yok" dedi. O zaman bir talebesine gencin hırkasını çıkarmasını
işaret etti. Talebe o gencin üzerindeki hırkasını çıkarınca, belindeki
Hristiyanlara ait zünnar denilen ip, kuşak görüldü. Genç, çok mahcup oldu.
Üstada sevgi duymaya başladı. Böylece evliyanın, Allahü teâlânın nuruyla
baktığının ne demek olduğunu çok iyi anladı. Kelime-i şehadet getirip Müslüman
olmakla şereflendi... Sonra Üstad, talebelerine, "Bu genç maddi zünnarı
kesti, biz de kalbdeki zünnarı keselim. O da, kibir ve gururdur"
buyurdu...