Resûlullah efendimizi vesîle ederek istemek
28/02/2019 Perşembe Köşe yazarı V.T
“Bizden bir şey isteyeni ve yardım talebinde bulunan kimseyi biz boş çevirmeyiz.”
Ebû Abdullah Tlemsânî hazretleri tasavvuf büyüklerinden ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimidir. 607 (m. 1210)’da Cezayir’deki Tlemsan şehrinde doğdu. 683 (m. 1284) yılında Kâhire’de vefât etti. “Misbâh-üz-zulâm” adlı eserinin mukaddimesinde şöyle buyurmaktadır:
Resûlullah efendimizi (sallallahü aleyhi ve sellem) vesîle ederek, Allahü teâlâdan bir şey istemek, Resûlullahla istigâse mevzûunda bir şeyler yazmayı arz edip, bunun için istihâre ettim. Bu arzum için Allahü teâlâdan hayır diledim. Bir müddet sonra, şöyle bir hâdise başımdan geçti: 637 (m. 1239) senesinde seçkin bir cemâatle yolculuğa çıktık. Bir müddet gittikten sonra, ihtiyâcımı görmek için kafileden uzaklaştım. Bu sırada müthiş bir şekilde uykum geldi. Nasıl olsa giderken beni uyandırırlar deyip, başımı yere koydum. Uyandığımda kendimi çölün ortasında yapayalnız buldum. Arkadaşlarım beni unutup gitmişlerdi. Yalnızlıktan büyük bir korkuya kapıldım. Çölde sağa sola yürümeye başladım. Nerede bulunduğumu, nereye gideceğimi bilemiyordum. Her taraf dümdüz kumdu. Az sonra hava karardı. Korkum daha da şiddetlendi... Bir müddet gittikten sonra, çok susamış ve yorulmuş bir hâlde yere düştüm. Susuzluk ve yorgunluktan hayâtımdan ümidimi kesmiştim. Gece karanlığında “Yâ Muhammed! Yetiş! Senden Allahü teâlânın izniyle yardım etmeni istiyorum?” diye inledim.
Sözümü bitirir bitirmez, birinin bana seslendiğini duydum. Sesin geldiği tarafa baktığımda; gece karanlığında, etrâfına ışıklar saçan, bembeyaz elbiseler giyinmiş, o zamana kadar hiç görmediğim bir kimsenin beni çağırdığını gördüm. Bana yaklaşıp, elimi tuttu. O ânda bütün yorgunluğum ve susuzluğum kayboldu. Yeniden doğmuş gibi oldum. Ona canım birden ısınıverdi. El ele bir müddet yürüdük. Hayâtımın en tatlı anlarından birini yaşadığımı hissettim. Bir kum tepeciğini aşınca, beraber yolculuk yaptığım kâfilenin ışıklarını görüp, arkadaşlarımın seslerini duydum. Onların yanlarına doğru yaklaştık. Benim bindiğim hayvan en arkada onları takip ediyordu. Birden gelip önümde durdu. Bineğimi önümde görünce, sevinç çığlıkları attım. Ben bağırınca, benimle gelen zât elini elimden çekti. Daha sonra elimden tutup bineğime bindirdi ve sonra da “Bizden bir şey isteyeni ve yardım talebinde bulunan kimseyi biz boş çevirmeyiz” diyerek geri dönüp gitti. O zaman onun Resûlullah efendimiz olduğunu anladım.