Âlimler bozulunca halkın dini zayıflar
28/03/2020 Cumartesi Köşe yazarı V.T
İnsanlarda üç sınıf önemlidir: Devlet adamları, âlimler ve zâhidler...
Murad-ı Nakşibendi Efendi, Osmanlı âlimlerindendir. 1203 (m. 1788)’de
İstanbul Çarşamba’da doğdu. Medrese tahsilinden sonra Sultanahmed Camii
vaizliğine tayin edildi. Aynı zamanda Üsküdar-Selimiyye’de Şeyh Ni’metullah
Efendi’ye intisab edip, ondan Nakşibendi-Müceddidî icâzeti aldı. 1264 (m.
1847)’de vefat etti. Şerh-i Pend-i Attâr isimli eserinde şöyle anlatır:
İnsanlarda üç sınıf önemlidir: Devlet adamları, âlimler ve zâhidler.
Devlet adamları bozulunca, halkın huzûru bozulur. Âlimler bozulunca, halkın
dîni zayıflar. Varını yoğunu Allah yolunda harcayan zâhidler bozulunca da,
ahlâk fesada uğrar. Devlet adamlarının kötülüğü zulüm ile, âlimlerin bozukluğu
hırs ve tamah ile, zâhidlerin bozulması da riya ile olur...
Firâset sahibi olduğu iddiasında bulunmaya kimsenin hakkı yoktur. Yapılacak
şey, başkasının firâsetinden sakınmak ve korunmaktır. Zîrâ Resûlullah
(sallallahü aleyhi ve sellem); “Müminin firâsetinden korkunuz” buyurdu. Fakat
firâset sahibi olmaya çalışın buyurmamışlardır. Şu hâlde firâsetten korunmak
mevkiinde bulunan bir kimsenin, firâset davasında bulunması nasıl doğru
olabilir?
Kim, Allahü teâlâdan korkarak kalbine gelen uygunsuz düşüncelerden
korunmaya çalışırsa, Allahü teâlâ da o kimsenin uzuvlarını, uygunsuz işleri
yapmaktan korur, muhafaza eder.
Kendisine bir şey ikram ettiğin kimse ile, sana ikramda bulunan iki kişinin
senin kalbindeki yerlerine dikkat et. Eğer kalbindeki muhabbet, kendisine
İkramda bulunduğun kimseye karşı daha fazla ise, bu ikram ve muhabbetin Allah
için olduğu anlaşılır. Ama kalbindeki muhabbet, sana ikramda bulunan kimseye
karşı daha fazla ise, bu dostluk menfaat içindir.
Sabırlı olmak isteyen kimse, öfkesini yenmeli, kalbinde Allahü teâlâdan
başka bir şeye yakınlığın olmaması için çalışmalı. Bir musibet veya sıkıntı
geldiği zaman, inleyip sızlamamalı.
İbâdetleri “Güzel yapabiliyorum” düşüncesinden uzak olup, amelleri kusurlu
bilmeye devam etmeli, farzları ve vacipleri yapmakta tembellik yapmayıp, en
güzel şekilde yapmaya çalışmalı, yapılan bütün işlerin dîne uygun olmasına gayret
etmeli ve önceden yapılmış olan hatâ ve zararları telâfi etmek için
uğraşmalıdır.
İnsanların en aşağısı, zengine zengin olduğu için kıymet verip, onun
karşısında zelîl olan kimsedir, insanların en kıymetlisi de, fakirlere hürmet
edip tevâzu gösteren zenginlerdir.