İbadetler, Cennete gitmek için midir?
28/04/2019 Pazar Köşe yazarı O.Ü
Reformcular, cennetin yiyeceklerini, aç
gözlülüğü okşayan birer hile saymaktadırlar!
Sual: Müslümanların yaptığı ibadetleri,
Cennet nimetlerine kavuşmak için yaptığını söyleyen dinde reformculara ne
denebilir?
Cevap: Reformculardan
Ahmed Midhat Efendi de, "Nizâ-ı ilm ve din" yani ilim ve dinin
çekişmesi ismindeki kitabında, imanın şartı olan kıyamette dirilmek bilgisini
gözden düşürmeye çalışırken, Cennetin yiyeceklerini, içeceklerini, aç gözlülüğü
ve maddeciliği okşayan birer hile saymaktadır. Hâlbuki, kendisi ilim ile dini
ayırarak hile yapmaktadır. İslâm dini, ilmin ta kendisidir. Bu ikisini
birbirinden ayırmak İslâm düşmanlığına alamettir. Dünyada bu zevklerin peşinde
koşan ve din âlimlerini, dini vazifelerin, bu dünya zevkleri için yapılması
lazım olacağını bildirmedikleri için kötüleyen ve insanların, her şeyden daha
cazip, daha tatlı olan bu dünya zevklerine kavuşmak için ibadete
sarılacaklarını söyleyen dinde reformcuların, bu zevklerin Cennette bulunmasına
karşı koymaları, İslâmiyete leke sürmek istediklerini açıkça göstermektedir.
İslâm âlimlerinin, Müslümanları Cennet nimetlerine kavuşmak ve Cehennem
azabından kurtulmak için ibadete sarılmalarına çalışmalarını taşlayan böyle ve
benzeri sözler çok görülmüştür.
***
Sual: İmanı, inanmayı kabul etmeyenler,
insandaki inanma duygusunu da kabul etmiyorlar mı, bunu da mı reddediyorlar?
Cevap: İslâmiyetin
meydana çıktığı Arabistan yarımadasında, putlara, heykellere tapılıyordu.
Fikirler, çok tanrının varlığına saplanmış idi. İslâmiyet bunun için, şirkin
kötülüğü üzerinde çok durmuştur ve bunun için, Müslüman olmak, Kelime-i
tevhîd ile başlamıştır. İnsanlar yaratılışta din hissine maliktir.
Bunun için, Allaha inanmayan kimse, ruh hastası, psikopat demektir. Böyle
kusurlu insanlar, büyük manevi bir destekten mahrum olup, pek acınacak bir
hâldedirler. Avrupa fikir adamlarından birinin; “Dindarlık büyük bir saadettir.
Fakat ben bu saadete kavuşamadım” dediği gibi, bizdeki dinde reformculardan
Tevfîk Fikret de, Târîh-i Kadîm adını verdiği manzum bir eserinde, Müslümanlık
ile ve iman sahibi olmakla alay ettiği hâlde, şairlik ruhundan fışkıran ve önü
alınamayan şu şiirinde imanlı olma ihtiyacını da bildirmiştir:
Bu yalnızlık, bu bir gurbet ki, benzer
gurbet-i kabre,
İnanmak! İşte âğûş-i rûhânî, o gurbette.