Herkese aklı ve anlayışı ölçüsünde söylemelidir
28/05/2021 Cuma Köşe yazarı V.T
“Biz peygamberler topluluğu, insanlara anlayacakları şekilde konuşmakla
emrolunduk.”
Ümmî Sinanzade Hasan Efendi, Halveti tarikatı şeyhlerinden fazilet sahibi
bir zat olup İstanbulludur. Şehremini yakınındaki Ümmî Sinan Tekkesinde
talipleri vaaz ile irşad etti. 1088 (m. 1677)’de İstanbul'da vefat etti.
“Mecalis-i Sinaniye” ismindeki kitabı meşhurdur. Bu eserinde şöyle anlatır:
Konuşurken, sövme, yerme gibi fuhuş bildiren sözlerden kaçınmalıdır. Eğer
fahiş olan, ayıp olan bir şeyi söylemeye mecbur ve muhtaç olursa, kinâye ve
kapalı ifâdelerle anlatmaya çalışmalıdır. Mürüvveti gideren, kişiyi aşağılayan,
kin ve düşmanlığı celb eden sözlerden ve huylardan kaçınmayı vâcib bilmelidir.
Her yerde, oranın hâline göre konuşmalıdır. Konuşurken el, göz, kaş
hareketleri yapmamalıdır. Ama bulunduğu yerin icâbı hafif işâretler olabilir.
Doğru veya yanlış olsun, mecliste bulunanlara, bilhassa büyüklerin, yahut
aksine sefihlerin yanında bilgiçlik taslamamalı, ben bunu kabul etmem, ben buna
muhalifim gibi sözler söylememelidir. Çok söylemenin fayda vermediği kimseye
ısrar üzere olmamalıdır...
Münâzarada insaf yoluna ve şartına riâyet etmelidir, ince sözleri anlamayana
böyle ifâdelerle hitap etmemelidir. Herkese aklı ve anlayışı ölçüsünde
söylemelidir. Nitekim Peygamber efendimiz (aleyhisselâm) buyurdu: “Biz
peygamberler topluluğu, insanlara anlayacakları şekilde konuşmakla
emrolunduk.”
İsâ aleyhisselâm buyurdu ki: “Hikmeti, ehli olmayan yanında söyleyip zayi
etmeyin. Onlara zulmetmiş olursunuz.”
Yakın veya uzaktan olan karşılıklı konuşmalarda, sert değil, lütuf ile,
okşayıcı şekilde konuşmalı, hareket, fiil ve sözlerinde hiç kimseyi taklit etmemeli,
ayıplamamalıdır. Ürkütücü sözler söylememelidir.
Gıybetten, söz taşımaktan, iftiradan, yalan konuşmaktan ve bunları
dinlemekten çok sakınmalı ve bu sakınmayı vâcib ve lâzım bilmelidir. Böyle
kimselerin yanlarına, toplantılarına gitmemelidir.
Konuşmaktan çok, dinlemelidir. Hikmet ehlinden birine; “Siz niçin az
konuşur, çok dinlersiniz?” dediklerinde; “Bana iki kulak bir ağız verildi”
cevâbını vermiştir. Yanî iki dinle, bir konuş.
Yürürken, çok acele gitmemelidir. Hafiflik alâmetidir. Çok yavaş yürümek de tembellik alâmetidir. Kibirliler, böbürlüler gibi salınarak, kadınlar gibi de vücûdunu hareket ettirerek yürümemelidir. Orta hâlde olmalıdır. Akılsızlar gibi de, yürürken, ikide bir geri dönüp bakmamalıdır. Başını dâima önüne eğmeli ki, bu, üzüntü ve düşüncenin çokluğuna alâmettir. Binekte (hayvanda veya başka vâsıtada) giderken de, itidâli korumalı, ne çok süratli, ne de çok yavaş gitmelidir.