Sırâtı geçerken kendisine nûrdan ışık verilen kullar!
28/06/2024 Cuma Köşe yazarı V.T
"Kim ki bir Müslüman kardeşinin
ihtiyâcını temin ederse, Allahü teâlânın yakın dostu ve velî kulu olur..."
Küçük Ahmed Efendi Rufâî tarîkatı şeyhlerindendir. Samsun’un Ladik ilçesinde yaşadı ve orada vefat etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:
Abdullah İbn-i Ömer (radıyallahü anh) rivâyet ediyor: "Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz buyurdular ki:
"Kim ki bir mümin kardeşinin ihtiyâcını temin ederse, mahşer günü ameller tartılırken terâzinin başında duracağım. Benden imdâd isteyince, o zâta mutlaka şefâat edeceğim."
İbn-i Abbâs, Peygamber efendimizden şöyle rivâyet etmiştir: "Hayır ve şer Allahü teâlâ hazretlerindendir. Hayır anahtarları ellerine verilmiş olanlara müjdeler olsun. Şer anahtarları ellerine verilen kimselere yazıklar olsun."
Enes bin Mâlik'ten (radıyallahü anh) rivâyet olunmuştur; "Bütün mahlûkâtı Allahü teâlâ yaratmıştır. Onların her türlü ihtiyâcını irâde ederek, yaratıp göndermektedir. Allahü teâlânın rızâsı için O'nun kullarına kim daha çok hizmet ederse, Allahü teâlâ da o kullarını o kadar çok sever."
Afv el-Müzenî babasından o da dedesinden (rıdvânullahi aleyhim ecmaîn) şöyle rivâyet eder:
-Peygamber efendimiz buyurdular ki: "Allahü teâlâ, insanların ihtiyaçlarını gördürmek için öyle kullar yaratmıştır ki, onlara Cehennem azâbı yoktur. Kıyâmet günü olunca onlar için nûrdan kürsüler hazır olur. İnsanlar hesâba çekilirken onlar Allahü teâlâ ile sohbet ederler."
Ali ibni Ebî Tâlib (radıyallahü anh) rivâyet etti. Peygamber efendimiz buyurdular ki: "Kim ki bir mümin kardeşine yardım ve ihtiyâcını temin etmek için harekete geçip yürürse, Allahü teâlânın yolunda harb eden mücâhidler sevâbı verilir."
Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) şöyle rivâyet etti. Peygamber efendimiz buyurdular ki: "Kim ki bir Müslüman kardeşinin ihtiyâcını temin ederse, Allahü teâlânın yakın dostu ve velî kulu olur. Bir kimse mümin kardeşinin sıkıntısını gidererek sevindirirse, Allahü teâlâ o mümine mahşerde, sırâtı geçerken iki tâne nûrdan ışık verir. Bu iki nûrun ziyâsının kudretini yalnız Allahü teâlâ verir."
“Eğer Allahü teâlâ kullarına, hiç dert ve elem vermemiş olsa veya çok az vermiş olsaydı, insanlar O'na ibâdet etmekten ve O'nu zikretmekten gâfil olurlardı. İnsanın, dünyâ ve âhiret saâdetine, Allahü teâlânın rahmetine kavuşabilmesi için, ibâdet ve tâatten ve zikirden geri kalmaması şarttır. Buna göre herkes Allahü teâlânın rahmetine muhtaçtır. Bu durumda iyi düşünce, dert ve sıkıntıların, aslında birer nîmet ve insanı Allahü teâlâya çeken birer kemend oldukları anlaşılır."