"Esmâu'n-Nebî"ye dair -1-
28/09/2020 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Resûlullah’ın hâs isimlerinin yanı sıra diğer bazı isimleri de
vardır. Kur’ân-ı kerîmde, Muhammed ismi 4 defa, Ahmed ismi ise 1
defa geçer.
Bundan önceki 4 makâlemizde, Allahü teâlânın “Esmâ-i Hüsnâ”sına
dâir bazı âyet-i kerîmeler, bir takım hadîs-i şerîfler ve o konuda yazılmış
bazı eserlere temâs etmiştik. Şimdi de, "Esmâu'n-Nebî" (yanî
Resûlullah Efendimizin İsimleri) konusunu işlemek istiyoruz.
Resûlullah(aleyhis-selâm)’ın hâs isimlerinin yanı sıra diğer bazı isimleri
de vardır.
Kur’ân-ı kerîmde, Muhammed ismi (4 def’a) ve Ahmed ismi ise (1 def’a)
geçer. Muhammed ismi geçen âyet-i kerîmelerin meâlleriyle işe başlayalım:
“Muhammed (aleyhisselâm) ancak bir Resûldür. Ondan önce birçok resûller gelip
geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse, siz ardınıza dönecek misiniz (dîninizi
bırakıp savaştan kaçacak mısınız?) Böyle yapan, elbette Allah’a bir zarar
veremez, fakat şükredip sabredenlere, Allah elbette mükâfat
verecektir.” (Âl-i İmrân, 144)
“Muhammed (aleyhisselâm, kendi sulbünden olmayan) erkeklerinizden hiçbirinin
babası değildir. O, Allah’ın Resûlü ve Nebîlerin sonuncusudur.” (Ahzâb,
40)
“Îmân edip sâlih amel işleyenlerin ve Rableri tarafından bir gerçek olarak
Muhammed (aleyhisselâma) indirilen kitâba inananların kötülüklerini Allah
örter ve durumlarını düzeltir.” (Muhammed, 2)
“Muhammed (aleyhisselâm) Allah’ın elçisidir. Onunla birlikte olanlar (Eshâb-ı
kirâm), kâfirlere karşı çetin (ve metin), kendi
aralarında merhametlidirler. Onları rükû ve secde hâlinde (namaz
kıldıklarını), Allah’ın fazlını ve rızâsını kazanmaya çalıştıklarını
görürsün. Yüzlerinde secde izinden nişânları vardır (yüzleri
nûrludur.) Bu, onların Tevrât’taki vasıflarıdır. İncîl’deki vasıfları
da şöyledir: Onlar (Eshâb-ı kirâm), filizlenmiş, gittikçe onu
kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ekicilerin hoşuna giden
ekine benzerler. Allahü teâlâ, böylece onları (Eshâb-ı kirâmı) çoğaltıp
güçlendirmekle, kâfirleri öfkelendirdi. Îmân edip sâlih amel
işleyenleri mağfiret edip, onlara (Eshâb-ı kirâma) büyük ecir
vereceğini vadetti.” (Fetih, 29)
Allahü teâlâ, diğer Peygamberlere “Yâ Âdem”, “Yâ Mûsâ”, “Yâ Îsâ” gibi,
kendi isimleriyle hitap ederken, Peygamber Efendimize, o şekilde kendi ismiyle
hitap etmemiştir. Muhammed aleyhisselâma, “Yâ eyyühen-nebiyyu”, “yâ
eyyüher-resûl” şeklinde hitap ediyor, onu “Resûlüm”, “Habîbim” gibi
güzel sıfatlarla anıyor.
İslâm âlimleri buyuruyorlar ki: “Kur’ân-ı kerîmde, “Allah’ın ve
meleklerin Resûlullah’a salât ettikleri bildiriliyor, müminlerin de salevât
getirmeleri” emrediliyor. O âyet-i kerimede zikredilen Allah’ın
salâtı rahmet etmesi, meleklerin salâtları istiğfâr etmeleri, müminlerin
salâtları ise duâ etmeleri manâsınadır. Bu emre uyarak salevât getirme
nimetine kavuşmaya çalışmalıdır.
Kur’ân-ı kerîmi okurken, Peygamber Efendimizin ismi geçince, hemen o
mübârek ismi sevgiyle, saygıyla öpen Müslümân, çok nimete kavuşur.”
Peygamber Efendimizin birçok kıymetli ismi vardır. İmâm-ı Kastalânî’nin “Mevâhib-i Ledünniyye”sinde bunlardan 400’e yakın isim zikredilmektedir. [Onlardan bir kısmını inşallah yarın zikredelim.]