Bunu kimseye söyleme
29/02/2020 Cumartesi Köşe yazarı A.U
Sultan Süleyman Han, Rodos'u muhasara etmişti.
Alvân Hamevî hazretleri, beyaz bir at üzerinde geldi.
Kalenin kapısını açtı.
Ve gözden kayboldu.
Askerler içeri girdiklerinde, bu zatı, namaz kılarken buldular.
Aradan günler geçti.
Bir er, Hama'ya gitti.
Hama, bu zatın kaldığı yerdi.
O er, bu hadiseyi görenlerdendi.
Hama'da bu zat ile karşılaşınca, o günü hatırlayıp ağladı.
Alvân Hamevî, o ere;
"Gördüklerini kimseye anlatma" buyurdu.
● ● ●
Yine bir gece, hırsızlar, bu zatın dergâhına girdiler.
Onu namazda buldular.
Ama bir şey, dikkatlerini çekti.
Etrafında göz kamaştıran bir (nur) parlıyordu.
Odada ne bir (kandil) vardı.
Ne de bir (lamba).
Düşününce işi anladılar.
"Biz yanlış yere geldik" dediler.
Ve oradan uzaklaştılar.
● ● ●
Eşkıyalar, Alvân Hamevî hazretlerininin bir talebesini
zorla uzaklara götürüp hapsettiler.
El ve ayaklarını zincirle bağladılar.
Gencin işi zordu.
Ellerini kaldırıp;
"Yâ Rabbi, hocamın hatırı için beni kurtar" diye yalvardı.
O anda zincirleri kırıldı.
Kapı, kendiliğinden açıldı.
Nöbetçi uyuyordu.
Talebe, hapishaneyi terketti.
Ve kendisini evinin önünde buldu.