İslâmiyette güçlük ve zorluk yoktur...
29/05/2022 Pazar Köşe yazarı V.T
"İşini âlimlerin bildirdiği
şekilde yap. Bu zamanda fetvâ, takvâ aranmaz deme!"
Elhâc Ahmed Hilmi Efendi, Osmanlı
Devletinin son devresinde yetişen âlim ve evliyâdandır. Ahmed Ziyâüddîn
Gümüşhânevî hazretlerinin talebeleri arasına girdi. Hocasından Hâlidiyye
kolundan icâzet aldı. Sonra İzmit'te Fevziye, Taşıçılarbaşı ve Yeni Cumâ
câmilerinde imâm ve hatiplik yaptı. 1916 (H.1335) senesi İzmit'te vefât etti.
Ahmed Hilmi Efendi buyurdu
ki: "Mümin mümine yardım ve muâvenete borçlu gibidir. İşini âlimlerin
bildirdiği şekilde yap. Bu zamanda fetvâ, takvâ aranmaz deme. Bu nefis ve
şeytanın aldatmasıdır. İslâmiyette güçlük ve zorluk yoktur. Eski ümmetlerde
olan güç ve ağır teklifler bu ümmetten kalkmıştır. Ne çâre ki din kayrılmaz. İş
âlimlere sorulmaz. Âdet ne ise ona bakılır. Nefis ne isterse o yapılır. Yine de
Müslümanlık dâvâsına kalkılır. Heyhat uzak böylelerine Müslümanlık..."
Îmânı tâzelemek husûsunda buyurdu
ki: Her gün tecdîd-i îmân (îmânı yenilemek) müstehaptır. "Yâ Rabbî!
Eğer benden unutarak ve yanlışlıkla ve bilerek küfür ve şirk ve günâh ve her ne
meydana gelmiş ise ben onların hepsinden dönüp vazgeçtim, pişman oldum. Bir
dahi yapmamaya söz verdim. İslâm dînini kabûl ettim. Peygamber efendimiz
hazretleri senin tarafından her ne getirdi ise inandım, kabûl ettim. Dilim ile
söyledim kalbim ile tasdîk ettim. Hepsi haktır, doğrudur ve gerçektir. Eğer söz
ve işlerim dîne aykırı ise ondan da pişman oldum. Vazgeçtim" demeli ve
Âmentü duâsını okumalıdır...
Ahmed Hilmi Efendi yine şöyle anlatır: Peygamber efendimiz; "Âlimler, Peygamberlerin vârisleridir" buyurdu. Dînin emir ve yasaklarını bildirmede âlimler vâristir. Peygamberler dîni, diyâneti insanlara bildirip açıklamakta neler çektiler. Fakat ilâhî emir ve dînî vazîfeyi bildirmekten geri durmadılar. İnsanlar ise onlara bu tebliğ ettikleri, bildirdikleri şey sebebiyle düşman olurlardı. Peygamberler cenâb-ı Hakk'a tevekkül edip (sığınıp, güvenip) onlardan korkmadılar. Bizler ise dünyâ geçimini düşünüp ararız. Onu da tamam elde edemeyiz. Bâzımız dünyâda ve âhirette perişan olur gider. Dîni öğretmede tamâmen peygamberlerin yolunda olsaydık dünyâ ve âhiretimiz mâmur olurdu. Yavrularımız dinlerini tam öğrenemiyorlar. Yardıma muhtaçlar. Rabbimizin; "Allahü teâlânın dînine yardım ederseniz Allahü teâlâ da size yardım eder" (Muhammed sûresi: 7) buyurduğunu duymuşsunuzdur.