Dua ve tövbenin önemi
30/01/2024 Salı Köşe yazarı R.A
Tövbe; "harâm, günâh işledikten sonra, pişmân olup, Allahü teâlâdan
korkmak, bir daha yapmamaya karâr vermek” demektir.
Dünkü makâlemizde, bu aylarda, gecelerde ve günlerde yapılan duâ ve tevbelerin kabûl olacağını ifâde etmiştik; bu münâsebetle, bugünkü makâlemizde de, bir nebze tevbenin öneminden bahsetmeye çalışacağız.
“Tevbe (Tövbe)”: “Harâm, günâh işledikten sonra, pişmân olup, Allahü
teâlâdan korkmak, bir daha yapmamaya karâr vermek” demektir.
Şakîk-i Belhî (kuddise sirruh) buyuruyor ki: “İnsanları iki şey helâk eder: Biri
tövbe ederim diyerek günâh işlemeleri, diğeri de sonra yaparım diyerek tövbeyi
geciktirmeleridir.”
Lokmân Hakîm hazretleri de; “Ey oğlum! Bir hatâ işlediğin zaman hemen tövbe
et ve sadaka ver. Tövbeyi yarına bırakma. Çünkü ölüm, ansızın gelir”
buyurmuştur.
Büyük İslâm âlimlerinden Ebû Saîd Muhammed Hâdimî (rahmetullahi
aleyh) ise buyurmuştur ki: “Günâhtan sonra hemen tövbe etmek, farzdır. Tövbeyi
geciktirmek büyük günâhtır. Bunun için de, ayrıca tövbe etmek lâzımdır. Farzı
yapmamanın günâhı, ancak kazâ etmekle affolur. Her günâhın affı için, kalb ile
tövbe etmek ve dil ile istiğfâr etmek (bağışlanmasını istemek) ve beden ile
kazâ etmek lâzımdır.”
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
“Ey mü'minler! Hepiniz Allah'a tövbe ediniz ki felâh (kurtuluş) bulasınız.” (Nûr
sûresi, 31)
“Allahü teâlâ tövbe edenleri sever.” (Bakara sûresi, 222)
Peygamber Efendimiz de buyurmuşlardır ki:
“Günâhlarınız çok olup göklere kadar ulaşsa, tövbe edince, Allahü teâlâ
tövbenizi kabûl eder.” (Berîka)
“Rûh gargaraya gelmedikçe, Allahü teâlâ, kulun tövbesini kabûl eder.” (İhyâ)
“Tövbe eden, günâh işlememiş gibi olur.” (Berîka)
“En iyiniz, günâhtan sonra hemen tövbe edeninizdir.” (Berîka)
Zünnûn-i Mısrî (kuddise sirruh) buyurmuştur ki: “Her uzvun tövbesi vardır. Kalbin
tövbesi, harâm işleri yapmaya niyeti terk etmesi; gözün tövbesi, harâma
bakmaması; ayakların tövbesi, harâma gitmemesi; kulakların tövbesi, harâm
şeyleri dinlememesi; karnın tövbesi harâm yememesidir.”
İmâm-ı Gazâlî (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki: “Şartlarına uygun yapılan tövbe
muhakkak kabûl olur. Tövbenin kabûl edileceğinde değil, tövbenin şartlarına uygun
olup olmadığında şüphe etmelidir.”
Abdurrahîm Rûmî (rahmetullahi aleyh) ne güzel söylemiştir: “Tevbe yâ Rabbî,
hatâ râhına (yoluna) gittiklerime,/Bilip ettiklerime, bilmeyip ettiklerime.”
Kur’ân-ı kerîmde, “Tevbe Sûresi” isminde müstakıl bir sûre vardır. Kur'ân-ı kerîmin
dokuzuncu sûresidir ve ona “Berâe sûresi” de denilir.
Tevbe sûresi, 129 (yüz yirmi dokuz) âyettir. Medîne-i münevverede nâzil
olmuştur (inmiştir). Son 2 âyeti (128 ve 129. âyet-i kerîmeleri), Mekke-i
mükerremede inmiştir. Bu sûrenin evvelinde Besmele nâzil olmamıştır. Sûre,
müşriklerin Allahü teâlâ ile alâkalarının kesildiğini, bundan sonra onların
Kâbe'ye yaklaştırılmayacağını, Müslümân olmadıkları takdîrde, öldürüleceklerini
bildiren bir "ültimatom" mâhiyetindedir. Sûre, Peygamber Efendimizin
şefkat ve merhâmetini bildiren âyet-i kerîmelerle sona erer. (Muhammed bin
Hamza Hüseyn Vâiz-i Kâşifî)