Resûlullah Efendimize tabi olmak...
30/04/2024 Salı Köşe yazarı R.A
İki cihân saâdetine kavuşmak, ancak ve yalnız, dünyâ ve âhıretin Efendisi olan Muhammed aleyhisselâma tâbi' olmağa bağlıdır.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen en müstesnâ şahsiyet Hazret-i Muhammed
(aleyhisselâm) ve O’na gönderilen mukaddes kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm hakkında
söz söylemek ve yazı yazmak, aslında bizim gibi âcizlerin haddi değildir.
Bilindiği gibi, Resûlullah’ın (aleyhisselâm) şâirleri vardı; onu överler,
düşmânlarının iftirâlarına cevâplar verirlerdi. Resûlullah Efendimiz,
şâirlerinden Hassân bin Sâbit için, Mescid-i Nebevî’de bir kürsü bile
koydurmuştu. O buraya çıkıp, Resûlullah’ı över, O’nun düşmânlarını
kötülerdi. Hattâ Peygamberimiz, Hassân’ın şiirlerini çok beğenir, “Hassân’ın
sözleri, düşmanlara oktan dahâ te'sîrlidir” buyururdu.
Ma’lûm olduğu üzere, İslâmın birinci şartı, Allahü teâlâya ve
Peygamberine (aleyhisselâm) îmândır. Ya'nî onları sevmek ve sözlerini beğenip
kabûl etmektir.
İki cihân saâdetine kavuşmak, ancak ve yalnız, dünyâ ve âhıretin Efendisi
olan Muhammed aleyhisselâma tâbi' olmağa bağlıdır. Ona tâbi' olmak
demek, îmân etmek ve onun getirdiği ahkâm-ı İslâmiyyeyi öğrenmek ve yapmak
demektir.
Şüphe yok ki, O’nun getirdiği ahkâm-ı İslâmiyyenin başında mukaddes
kitâbımız Kur’ân-ı kerîm gelmektedir. Kur’ân-ı kerîm, O’na verilen mu’cizelerin
en büyüğüdür.
Muhammed aleyhisselâm’a tâm ve kusûrsuz tâbi' olabilmek için, O’nu tâm ve
kusûrsuz sevmek lâzımdır. Bunun alâmeti de, O’nun dostlarını dost, düşmânlarını
düşmân bilmek, O’nu beğenmeyenleri sevmemektir. Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi
düşmânı ve Peygamberinin düşmânı olduklarını bildiriyor. Allahü teâlânın
düşmânlarını sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allahü teâlâya ve O’nun
Peygamberine düşmân olmaya sürükler. Tabîî ki sevgi ve nefret kalpte olur.
Dînimizin gereği, onlara da acıyarak, zâhiren iyi davranmak, tatlı dilli ve
güler yüzlü olmak lâzımdır.
Resûlullahı övmek ibâdettir; çünkü Allahü teâlâ, O’nu övmektedir.
Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruluyor ki: “Biz seni, âlemlere rahmet
olarak gönderdik.” [Enbiyâ, 107]; “Biz seni, bütün
insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.” [Sebe’, 28]; “Senin
için bitmeyen, sonsuz ecir vardır. Elbette sen büyük bir ahlâk üzeresin.” [Kalem,
3-4]; “Rabbin sana [çok nimet] verecek, sen de râzî
olacaksın.” [Duhâ, 5]; “Allah ve melekleri, Peygambere
(Resûlullah’a) salât ediyor; ey îmân edenler, siz de ona salât u selâm
getirin.” [Ahzâb, 56] [Allah’ın salât kılması, rahmet etmesi;
meleklerin salât kılmaları istiğfâr etmeleri; müminlerin salâtları ise duâ
etmeleridir.]
Yüce Rabbimiz meâlen “Peygamber, mü’minlere cânlarından
evlâdır [ileridir, daha yakındır]. O'nun hanımları da onların
anneleridir…” [Ahzâb, 6] buyuruyor. Yine Allahü teâlâ meâlen
şöyle buyurmaktadır:
“(Ey inananlar!) Andolsun ki, size içinizden, kendinizden öyle bir
Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız, ona çok ağır gelir. O, size
çok düşkün [üstünüze çokça titreyen], mü’minlere karşı çok
şefkatli ve gâyet merhametlidir." (Tevbe, 128)