Ömrü uzun, ibadetleri çok olanlara müjde!..
30/08/2020 Pazar Köşe yazarı S.K
"Dünya kazançlarının, Allahü teâlânın yanında az bir kıymeti olsaydı,
düşmanı olan kâfirlere ondan kıl ucu kadar vermezdi."
İslam âlimlerinin ve evliyanın büyüklerinden İmam-ı Rabbani hazretleri, çok
kıymetli olan Mektubat kitabında, sevdiklerinden birine taziye
için yazdığı 89. mektubunda buyuruyor ki:
Hak teâlâ, hepimizi İslamiyet’in doğru caddesinde bulundursun “alâ
sâhibihessalâtü vesselâmü vettehıyye”! Enbiyâ sûresi otuz beşinci ve Ankebût
sûresi elli yedinci âyetlerinde meâlen, “Her canlı, ölümün tadını
tadacaktır!” buyuruldu. Bunun için, her insan ölecektir. Ölümden kurtuluş
yoktur. Hadis-i şerifte, “Ömrü uzun, ibadetleri de çok olana müjdeler olsun!”
buyuruldu.
Ankebût sûresinin beşinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâya kavuşmak
isteyenler! Biliniz ki, Allahü teâlâya kavuşmak zamanı herhalde[muhakkak]
gelecektir) buyuruldu. Evet, biz geride kalanlar ve nefse esir olanlar ve
Allahü teâlânın rızasına kavuşmuş olanların ve dünyaya düşkün olmaktan
kurtulanların sohbetlerinden mahrum kalanlar, zararda ve başı yerdeyiz.
Nimetlerini size saçan merhume valideniz, günümüzün en kıymetli varlığı idi.
Onun size olan ihsanlarına karşı, şimdi sizin de ona ihsan etmeniz lazımdır.
Dua ederek ve sadaka vererek her an yardımına koşunuz!
Bundan başka, onların ölümünü görerek, kendi ölümünü de düşünmeli. Bütün varlığı
ile, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmaya sarılmalıdır. Dünya hayatının
insanı aldatmaktan başka bir şey olmadığını düşünmelidir. Dünya kazançlarının,
Allahü teâlânın yanında az bir kıymeti olsaydı, düşmanı olan kâfirlere ondan
kıl ucu kadar vermezdi.)
İmam-ı Rabbani hazretleri, yine sevdiklerinden birine yazdığı, baş
sağlığı dilediği 1.cild 104. mektubunda da şöyle buyurmaktadır:
(Merhum hazretin ölümünün acısı, her ne kadar pek şiddetli ve çok çetin ise
de, kul için, sahibinin işinden razı olmaktan başka çare yoktur. İnsan, bu
dünyada kalmak için yaratılmadı. Dünyada iş yapmak, çalışmak için yaratıldık.
Çalışmalıyız! Çalışıp da, kazanıp da ölen bir kimse için korkacak bir şey
yoktur. Ölmek, felaket değildir. Öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek
felakettir. Ölülere, dua ile, istiğfar etmekle, onun için sadaka vermekle
yardım etmek, imdatlarına yetişmek lazımdır.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: “Ölünün mezardaki hâli, imdat diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, meyyit de, babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Kendisine bir dua gelince, dünyanın hepsi kendine verilmiş gibi sevinmekten daha çok sevinir. Allahü teâlâ, yaşayanların duaları sebebi ile, ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin de ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar etmektir.”)