İstiğfâr etmek, azâbın gelmesine mâni olur!
30/09/2023 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Kâdı Muhammed Zâhid
hazretleri Silsile-i aliyye adı verilen büyük âlim ve velîlerin on
dokuzuncusudur. Annesi Silsile-i aliyye büyüklerinden Yâkûb-i Çerhî
hazretlerinin kızıdır. 1530 (H.936) senesinde Semerkand'a bağlı Hisar'ın Vahş
köyünde vefât etti. Temel dînî bilgileri öğrendikten sonra tasavvufa
yöneldi ve büyük velî Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerine talebe oldu.
Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri onu tam olarak yetiştirdi. İnsanlara İslâmiyetin
emir ve yasaklarını anlatmak husûsunda hilâfet verdi. Sohbetlerinde hocası
Ubeydullah-ı Ahrâr hazretlerinin buyurduklarını nakleder ve velîlerin
hayatlarını anlatırdı. Bir sohbeti sırasında buyurdu ki:
Dervişlik, yalnız bir yere çekilip oturmak, gökte
uçmak, dağda ve mağarada bulunmak değildir. Dervişlik; gönlü, mâsivâdan, yâni
Allahü teâlâdan başka her şeyden çevirmektir. Dünyâya düşkün olmayanlarla,
âhiret adamlarıyla oturmak, berâber bulunmak, çok tesirli ve faydalıdır. Önce
tesiri anlaşılmasa bile, doğan bir çocuğun her gün yavaş yavaş büyüdüğü gibi,
insan yavaş yavaş dünyâya düşkün olmaktan kurtulur. İbn-i Abbâs radıyallahü
anhümâ; "Hâlbuki
sen (Ey Resûlüm) onların içindeyken Allah
onlara azab verecek değildi. İstigfâr ettikleri hâlde de Allah onlara azâb
edecek değil." (Enfal sûresi: 33) meâlindeki âyet-i kerîmeyi
tefsîr ederken şöyle buyurmuştur: "İslâmiyetin mevcûd olması,
Resûlullah'ın mevcûd olması mesâbesindedir. Nasıl ki Resûlullah hayattayken
azap kaldırılmış, insanlara azap gelmemişse, İslâmiyetin bir yerde mevcûd
olması ve İslâmiyete uymak sebebiyle de azap kalkar. İstigfâr etmek sebebiyle
de azap inmez. İstiğfâr, azâbın gelmesine mâni olur. Bir yandan Allahü teâlânın
emirlerine uymayıp, bir yandan da, 'Estagfirullah, Estagfirullah' demek,
istigfâr değildir. İstiğfârın mânâsı; Allahü teâlânın emirlerine uymak, yasak
ettiği şeylerden sakınmaktır. Allahü teâlânın rahmetine ve magfiretine yol açacak
sebeplere yapışmak lâzımdır. Zulüm ve isyân gibi işleri yapmaktan sakınmalıdır."
Velîlerin hallerini ve üstünlüklerini anlatırken
buyurdu ki: Zünnûn-i Mısrî hazretleri şöyle buyurmuştur: "Tasavvuf
yolunda, cenâb-ı Hakk'ın dostlarından, sevgili kullarından bâzıları o hâle
gelmiştir ki, eğer bir büyük zât onlara Allahü teâlânın muhabbetinden, azamet
ve celâli ile ilgili sözler söylerse, muhabbetleri sebebiyle can verecek hâle
gelirler."