Nimetlere şükür gerekir...
30/11/2020 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: “Allahü teâlâ bir kulunu
nimetlendirirse, o nimetinin eserini, kulunun üzerinde görmek ister.”
“Nimet”: “İyilik, rızık, saâdet” demektir. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı
kerîmde buyuruyor ki (meâlen): “Her nimetin şükründen muhakkak
sorulacaksınız.” (Tekâsür sûresi, 8)
“Bir kimsenin saçının sakalının siyahlığını îmân ile ve ibâdetler ile
ağartması, ne büyük nimettir. Nimet ne kadar çok ise, şükretmek lüzumu da o
kadar çok olur. Zenginlerin zenginlik derecelerine göre, fakîrlerden daha çok
şükretmeleri lâzımdır.” (İmâm-ı Rabbânî)
İmâm-ı Rabbânî (kuddise sirruh) buyurmuştur ki:
“Vücûdumun her kılı, gelse de dile,
Şükretmiş olamam, nîmetlerine.”
Bir hadîs-i şerîfte şöyle buyurulmuştur: “Allahü teâlâ bir kulunu
nimetlendirirse, o nimetinin eserini, kulunun üzerinde görmek ister.” (Kenzül-Ummâl)
Yine Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki: “Bir Müslümânda şu üç şey
bulunursa, Allahü teâlâ onu muhâfaza ve himâye eder, onu sever, merhamet eder.
Nimete şükretmek, zâlimi affetmek, gazaba gelince gazabını yenmek.” (Berîka)
Hanefî mezhebindeki büyük âlimlerden, mezhepteki müctehidlerden İmâm
Ebû Yûsuf “Nîmetlerin başı üç nîmettir. Birincisi, bütün
iyilikleri içine alan İslâm nîmetidir. İkincisi, hayâta tad veren sıhhat
ve âfiyet nîmetidir. Üçüncüsü ise, insana faydalı olan (azdırmayan)
zenginliktir” buyurmuştur.
Ali Havvâs Berlîsî (rahmetullahi aleyh) “Çoğunlukla
bolluk ve nîmetler içinde bulunanlar, bu nîmetler gitmedikçe, bunların
kıymetlerini, değerlerini anlayamazlar” buyurarak ne kadar önemli bir husûsa
dikkat çekmektedir.
İslâm âlimleri buyuruyorlar ki:
“Nimetlerin en iyisi çalışarak kazanılandır.” (Ebü'l-Hasen-i Harkânî)
“Sıkıntılara sabretmeyen kimsede rızâ yoktur. Nimetlere şükretmeyen kimsede
kemâl (olgunluk, yükseklik) yoktur. Allahü teâlâya yemîn ederim ki, ârifler
(Allah adamları, Allahü teâlânın sevdikleri) Allahü teâlâya muhabbet, takdîrine
rızâ (Allah'tan gelenleri hoş karşılayarak) ve O'nun nimetlerine şükrederek
maksada kavuşmuşlardır.” (Ebû Ali Sakafî)
“Her nimet bir külfet (zorluk) karşılığıdır.” (Atasözü)
“Şükür” ise: “Verilen nîmetleri yerli yerinde kullanma; Allahü teâlâya, verdiği
nimetlerle isyân etmeme; nimetleri kullanırken sâhibini unutmama; görülen
iyiliğe karşı teşekkür; Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uyma” gibi
manâlara gelmektedir.
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde buyuruyor ki (meâlen):
“İmân eder ve şükrederseniz, Allah size azap yapmaz.” (Nisâ sûresi, 46)
“Nîmetlerime şükrederseniz elbette arttırırım…” (İbrâhim sûresi, 7)
Bir hadîs-i şerifte buyurulmuştur ki:
“İnsanlara teşekkür etmeyen, Allahü teâlâya da şükretmemiş olur.”
Herhangi bir kimse, herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, herhangi bir kimseye, herhangi bir şeyden dolayı, herhangi bir sûretle hamd ve şükrederse; bu medh u senâların ve teşekkürlerin hepsi, Allahü teâlâya mahsûstur. Çünkü, her nimeti yaratan, gönderen hep O'dur. O hâtırlatmazsa, kuvvet ve kolaylık vermezse, hiçbir kimse diğer bir kimseye iyilik ve kötülük yapamaz.