Kuyudan, aslanın kurtardığı zat!..
31/03/2023 Cuma Köşe yazarı V.T
Ebû Hamza Horasânî hazretleri evliyânın büyüklerindendir.
Horasan’da Nişâbur'da doğdu. Ebû Türâb-ı Nahşebî ve Ebû Saîd-i Harrâz ile
sohbet etti. Dînî meselelerin inceliklerine vâkıftı. Ahmed bin Hanbel
hazretleri ona hürmet duyar, tasavvufla ilgili meselelerde ona sormadan cevap
vermezdi. 902 (H.290) senesinde Nişabur'da vefât etti.
Ebû Hamza Horasânî hazretleri, bir keresinde hiç kimseden bir
şey istemeden ve hiç kimseye iltifat etmeden tevekkül ederek çölde sefere
çıkmayı nezretti. Bu nezir sebebiyle su tulumu ve ip almadan yola çıktı.
Cebinde kız kardeşinin verdiği bir mikdâr gümüş para vardı. Yolda giderken
nefsinden tevekkül esâsı üzerine olmasını isteyerek; "Utanmıyor musun?
Semâyı direksiz olarak muhâfaza eden Allahü teâlâ, senin mîdeni gümüş para olmadan
doyurmaya kâdir değil midir?" dedi. Hemen o parayı çıkarıp attı ve yoluna
devâm etti. Derken yol üzerinde kazılmış bir kuyuya düştü. Nefsi;
"İmdat" diye bağırması için kendisiyle çekişmeye başladı. Nefsine
karşı; "Olmaz böyle şey, vallahi Allahü teâlâdan başka kimseden yardım
istemem" dedi...
Kendi kendine mücâdele ederken kuyunun yanından geçen iki
adamdan birinin diğerine; "Şu yol üzerindeki kuyunun ağzını kazâra bir
kimsenin düşmemesi için kapatalım" dediğini işitti. Biraz sonra kuyunun
yanına gelen yolcular kuyunun ağzını ağaç ve odunlarla kapattılar. Yerle bir
oluncaya kadar toprakla örttüler. Bu sırada Ebû Hamza Horasânî'nin feryâd etmek
aklına geldi. "Ey şu adamlardan bana daha yakın olan!" diye nidâ etti
ve sustu. Kuyunun ağzını kapatan adamlar oradan ayrılıp gittikten sonra bir
hayvanın kuyunun ağzından ayaklarını; "Bana sarıl" der gibi aşağıya
doğru sarkıttığını gördü. Ona sarılan Ebû Hamza Horasânî yapışıp kuyudan çıktı.
Bunun bir arslan olduğunu gördü. O zaman ona gâibden bir ses dedi ki:
"Ey Ebû Hamza! Seni kuyuda mahvolmaktan arslanla bir
tehlikeden başka bir tehlike ile kurtarmamız güzel bir şey değil mi?" Ebû
Hamza Horasânî hazretleri olanlar üzerine şu ilâhîyi okuyarak yoluna devâm
etti:
"Gizlediğim şeyi sana anlatmaktan korkuyorum. Gözümün gönlüme anlattıklarını sırrım açıklıyor. Senden hayâ etmem aşkımı gizlememe engel oluyor. Bana bahşettiğin fehm (idrak) sâyesinde keşfe muhtaç olmaktan beni kurtardın. İşlerim konusunda bana lütfettin ve dış yüzümü iç yüzüme gösterdin. Zâten lütuf, lütf ile idrâk edilir. İhsâna ihsânla kavuşulur."