Mürşide düşmanlık ilme yani dine düşmanlıktır!
31/05/2024 Cuma Köşe yazarı A.D
"Dînî hükümleri, rehbersiz, hocasız, kendi aklıyla anlamaya çalışmak isteyen, peygamberliğe inanmamış olur."
Geçenlerde bir okuyucumuz aradı. "Aynı iş yerinde
çalıştığımız bir arkadaş dedi ki: 'Hazret-i Ali, (En hakiki mürşid
ilimdir) dediğine göre, ilimden başka mürşid aramak yanlıştır. Çünkü mürşid
hikâyedir, saltanatı şahanedir. Yalnız ilme itibar etmek gerekir...' Bu
konuda vereceğiniz cevabı bu arkadaşa ileteceğim inşallah..."
Bazı kimseler, "Mürşid" ve
"Mürşidlik" kelimesini çok yanlış anlıyor... İlim irşaddır, mürşidden
ayrı değildir. İrşad, doğru yolu göstermek demektir. Bunu yapana mürşid denir.
İlim doğru yolu gösterir. Ancak ilmi öğrenmek için, o ilmi doğru anlamak için
bir hocaya, bir üstada, bir rehbere ihtiyaç vardır. İşte bu üstada, "mürşid" deniyor.
İnsan kendi kendine ilim öğrenemez. Çünkü hadis-i şerifte, (İlim
üstaddan öğrenilir) buyuruldu. (Buhârî)
Dünya işlerindeki ilimler bile hocasız, üstadsız
öğrenilmez. Bir insan hocasız doktor, kimyager olur mu? Bu ilimleri bize
öğreten hocaya, üstada karşı çıkmak bizzat ilme karşı çıkmak olur. Doğru yol
ilimle bulunur, ama ilmi öğreten de hocadır, üstaddır.
Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir
mürşiddir. İmam-ı a'zam, İmam-ı Şâfiî hazretleri gibi Ehl-i sünnet
âlimleri birer mürşid olduğu gibi, Abdülkadir-i Geylânî ve Şah-ı Nakşibend
hazretleri gibi evliya zatlar da birer mürşiddir. Mürşide düşmanlık ilme yani
dine düşmanlıktır.
Kur'ân-ı kerimde, (Bilmeyen, Kur’âna ve
hadislere baksın) denmiyor, (Bilmiyorsanız, bilenlere sorun!) buyuruluyor.
(Nahl 43)
Peygamber efendimiz de, (Âlimlere tâbi olun,
onlar rehberdir!) buyurarak, bir bilene, bir mürşide tâbi olmayı
emrediyor.
İmam-ı Rabbânî Müceddid-i elf-i sani Şeyh Ahmed-i
Faruki Serhendî hazretleri buyuruyor ki:
"Dînî hükümleri, rehbersiz, hocasız, kendi
aklıyla anlamaya çalışmak isteyen, peygamberliğe inanmamış olur." (1/214)
Mürşid kıymetlidir, ama bu zat, kâmil mürşid olursa,
daha kıymetlidir. Mürşid-i kâmil, bütün sözleri ve bütün işleri,
İslamiyet’e uygun olan, İslâmiyet'i iyi bilen, derin Ehl-i sünnet âlimi
demektir. (S. Ebediyye)
Mürşid-i kâmil, sofi zatlar gibi değildir, ictihad
derecesinde yüksek âlim olduğu için, hem ilim, hem de marifet sahibidir. İmam-ı
Rabbânî, Mevlâna Halid-i Bağdâdî, Seyyid Abdülhakim-i Arvâsî hazretleri gibi
mürşid-i kâmil olan zatlar böyledir. Böyle bir zata (Zül Cenâhayn) denir
ki, iki kanat sahibi, yani hem âlim, hem evliya demektir. Akılla, delille
anlaşılan bilgilere (İlim) denir. Kalble anlaşılan
bilgilere (Marifet) veya (İrfan) denir. Böyle
zatlar, hem âlim, hem evliyadır.
Ulema ve evliya zatları mürşid diye kötülemek kadar
yanlış bir şey olamaz!
Mürşid olmanın saltanatla da bir
ilgisi yoktur. Bu, cahilce bir suçlamadır.