"Mal sahibi, mülk sahibi!.."
31/08/2023 Perşembe Köşe yazarı S.A
İş, eş ve benzer sebeplerle memleketinden uzakta yaşayan
milyonlarca insan vardır. Vatan hasreti hiçbir şeye benzemez. Tatmayan
anlayamaz, anlayan anlatamaz.
Doğduğu yerde ölenlerin sayısının giderek azaldığı günümüzde
herkes için değişmeyen gerçektir sıla hasreti.
Hayat, bir rüya, bir film gibi sanki. Yazılı bir senaryonun
oyuncularıyız. Bizden öncekiler oyunlarını oynayıp geçip gittiler. Biz de,
pek fazla etki edemediğimiz bir hayat yaşıyoruz. Sahne değişiyor, kostüm
değişiyor, dekor değişiyor, oyun ve oyuncu da değişiyor...
Gezip dolaştığımız yerler ne kadar değişmiştir yapıldığı günden
bugüne kadar, kim bilir? Kimler gelmiş, kimler geçmiş taşlar dile gelse de
anlatsa. Hepsi toprak olmuş, toz olmuş, tarihin derinliklerine gömülmüş gitmiş.
Merhum
Yunus Emre ne güzel söylemiş: "Mal sahibi, mülk sahibi,/Hani
bunun ilk sahibi?/Mal da yalan, mülk de yalan,/ Var biraz da sen
oyalan..."
Atalarımız
demişler ya: "At ölür, meydan kalır. Yiğit ölür, şan
kalır..."
Gökkubbenin altında, nerede olursa olsun bütün insanlar,
kendilerinden sonrakilere bir şeyler bırakabildilerse bahtiyar bir şekilde
gülerek ölürler.
Sadi-yi Şirazi diyor ki: "Sen hatırlamazsın, dünyaya
geldiğin zaman ağlıyordun! Etrafındakiler de gülüyorlardı. Anne kurtuldu, bir
bebekleri oldu diye. Öyle bir hayat yaşa ki, öleceğin zaman (doğumunun tersi
olsun) sen gül, etrafındakiler ağlasın... Sen gül! Çünkü güzel bir hayat
yaşadın, farzları yaptın, haramlardan sakındın, insanlara faydalı oldun.
Memleketine, milletine yararlı işler yaptın... Yanındakiler de senin gibi
değerli birini kaybedecekleri için ağlasınlar, ölümünden sonra da seni rahmetle
yâd etsinler..."
Bizim
dilimizde "gurbet" basit bir kelime
değildir. Maddi ve manevi bütün ayrılıkların, bütün yalnızlıkların adıdır.
Çoban da kullanır gurbet sözcüğünü, evliya olan ârifler de. Çobanın anladığı
gurbet kendi köyünden uzak kalmaktır. Ârif olanların gurbeti, Rabbinden ayrı
kalmasıdır.
Rabbini bulan, bütün nimetlere, güzelliklere kavuşmuştur. O'nu
kaybeden ise her şeyi kaybetmiştir. Hazreti Ali radıyallahü anh, oğlu Hazreti
Hasan'a buyurdu ki: "Garip, Allah için bir dostu olmayan adamdır."
Fudayl bin İyad hazretleri de gurbeti başka bir tarzda tarif
ediyor. "Faziletli, güzel ahlaklı kişilere gurbet olmaz." Onlar,
yabancı yerlerde de olsalar, çevre edinirler, dost bulurlar. Kötü insanlar ise
kendi memleketlerinde olsalar bile garip sayılırlar. Kimse onları sevmez,
beraber olmak istemezler..."
Bir gün sevgili Peygamberimiz aleyhisselam mübarek elini
Abdullah bin Ömer'in omuzuna koyarak şöyle buyurdu:
"Sen kendini dünyada ya
garip bil veya yolcu. Ya da kendini kabir ehlinden say."
Bu dünyada hem garibiz, hem yolcuyuz. Garibiz, çünkü daha önce
burada değildik. Yolcuyuz, istesek de bizi burada durdurmazlar. Hepimiz burada
misafiriz... Misafir bir gün memleketine döner. Sahip olduğumuz ne varsa
hepsi emanettir. Emanetler de bir gün sahibine teslim edilir.