İlim ve ahlâk nümûnesi...
31/10/2022 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Büyük dîn ve fen âlimi Hüseyin
Hilmî Efendi-1-
26 Ekim 2001 Cuma gecesi vefât eden büyük
dîn ve fen âlimi Hüseyin Hilmî Efendi’nin vefâtının üzerinden
bir sene-i devriyye daha geçti...
O, 8 Mart 1911’de (Hicrî 1329) İstanbul-Eyüp Sultan’da doğmuş,
26 Ekim 2001 (Hicrî 9 Şabân 1422) tarihinde âhırete irtihâl etmiş ve Eyüp
Sultan Kabristânı’ndaki âile mezârlığına defnedilmiştir (Rahmetullahi teâlâ
aleyh).
Hüseyin Hilmi Işık Efendi, büyük İslâm âlimi Seyyid Abdülhakîm
Arvâsî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerini, 1929 yılında tanımakla ve ona
hizmet etmekle şereflenmiştir. Bu kâmil ve mükemmil zât, sohbet ve derslerinde
ona, sarf, nahv, fıkıh, mantık ve sâir ilimleri öğretmiştir. Çok kitap
okutmuştur. Bu zâtın çok büyük feyz ve ihsânlarına nâil olmuştur.
Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinin 1943’te vefâtından sonra,
oğlu Üsküdâr ve Kâdıköy Müftülerinden Seyyid Ahmed Mekkî Efendi; tefsîr, hadîs,
fıkıh, usûl ve fürû ilimleri, sâir makûl ve menkûl ilimleri talîm buyurmuştur.
Ondan 1953 yılında “İcâzet-i mutlaka” almakla
şereflenmiştir.
Hüseyin Hilmi Efendi, hayâtı boyunca; insanlarla iyi
geçinmeyi, güzel ahlâk sâhibi olmayı, fitnelere karışmamayı tavsiye etmiştir. Başarılı
hayâtının her safhası ahlâk, ilim ve çalışkanlık nümûnesi olan bu kıymetli âlim
sohbetlerinde; “Çok kitap okudum. Ehl-i Sünnet
âlimlerinin yükseklikleri yanında, pek câhil, bir hiç olduğumu anladım. Onları
tanıyabilmek, yollarında bulunmak, büyük nîmettir. Resûlullahın (sallallahü
aleyhi ve sellem) yolu, onların gösterdikleri yoldur. Resûlullahın güzel
ahlâkı, onların ahlâkıdır. Dünyâda ve âhırette saâdete kavuşmak isteyen, o
büyüklerin yoluna, sımsıkı sarılsın…” buyururdu.
İşte bu zâtı, [bugün ve yarınki makâlelerimizde, gerekirse,
ondan sonraki hafta da devâm ederiz inşâallah] denizden damla misâli kısaca
tanıtmak istiyoruz; bugün kısa bir giriş yapalım:
Hüseyin Hilmi Işık Efendi, Arabî ve Fârisî tercümeler yaparak
gençliğe çok büyük hizmet etmiştir. Başta, “Tâm İlmihâl Seâdet-i Ebediyye” olmak
üzere, 14 Türkçe kitap ve bunlardan tercüme edilen muhtelif dillerdeki
kitaplarının miktârı yüzlercedir. [Hakîkat Kitâbevi tarafından 35 dilde 350
kitap neşredilmiştir.]
Eyüp
Sultân Reşâdiye Nümûne Mektebini ve 1929’da Askerî
Liseyi bitirmiştir. Eczâcılık Fakültesine
girerek “askerî eczâcı” olmuştur. 1936
senesinde Türkiye’nin ilk “Kimya Yüksek Mühendisi” diplomasını
almıştır. Ankara-Mamak’ta “Zehirli Gazlar Kimyageri” olarak
tayîn edilmiştir. Burada 11 sene kalmış, orada Almanca da
öğrenmiştir. Bursa’dan sonra Kuleli ve Erzincan
Askerî Liselerinde uzun seneler “kimya öğretmenliği” yaparak
yüzlerce subay yetiştirmiştir.
“Kıdemli Albay” iken, 1960 yılında [Paşa kadrosundan] emekli olmuştur. Emekli olduktan sonra, İstanbul’da Vefâ Lisesi, Fâtih İmâm-Hatip Lisesi, Cağaloğlu ve Bakırköy Sanat Enstitüleri gibi çeşitli okullarda Matematik ve Kimya Öğretmenlikleri yapıp, yine çok sayıda îmânlı genç yetiştirmiştir. Siyâsete hiç karışmamıştır. [İnşâallah yarın konumuza devâm edelim.]