"Güneş, ayakkabınıza zarar veriyor efendim"
31/12/2023 Pazar Köşe yazarı V.T
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin ayakkabıları güneşte kalmıştı.
Bir talebesi onları gölgeye alır!..
Muhammed Hânî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. 1798 (H.1213)
senesinde, Hama ve Haleb arasında bulunan Hân-ı Şeyhûn'da doğdu. Mevlânâ
Hâlid-i Bağdâdî'nin önde gelen talebelerindendi. Ona hizmette en önde yer
alırdı. Bir kuşluk vakti Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'nin huzûruna girmek için
kapının önüne geldi. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'nin ayakkabıları kapının
önündeydi. İçeri girip; "Güneş ayakkabınıza zarar veriyor" dedi.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî; "Git onu gölgeye bırak" buyurdu. Muhammed Hânî
hemen ayakkabıları alıp, gölge bir yere koydu. Büyük bir edeple içeri girip
hocasının huzûrunda oturdu. O anda hocasının teveccühüne kavuştu ve kendinden
geçti. Ayılınca; "Hocamın ayaklarını öpeyim" diye aklından geçirdi. O
anda Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî; "Git ayakkabıları öp. Zîrâ o, kurtulman için
sebep oldu" buyurdu. Bu olaydan kısa zaman sonra Muhammed Hânî kemâle
geldi. Kemâle geldikten sonra çok kerâmetleri görüldü. 1862 (H.1279) senesinde
Şam'da vefat etti.
Muhammed Hânî'nin yazdığı eserlerden “El-Behçet-üs-Seniyye fî Âdâb-it-Tarîkat-in-Nakşibendiyye”
kitabında şöyle buyurulmaktadır:
Vilâyete kavuşmak, tasavvuf yolunda çalışmakla olur. Vilâyete kavuşmak
için, yanî velî olmak için, mâsivâyı kalbden çıkarmak lâzımdır. (Mâ-sivâ), Allahtan
başka şeyler demektir. Yanî bütün mahlûklardır. Allahü teâlânın, lütfu ve
ihsânı ile, mâsivânın hepsi, kalb gözünden silinince, isimleri bile
unutulunca, (Fenâ) hâsıl oldu denir. (Seyr-i
ilallah) tamâm olur. Bundan sonra (Seyr-i fillah) denilen (İsbât) makâmına
kavuşmak için çalışılır. Bu makâmda, kalb yalnız Allahü teâlâyı
hâtırlamaktadır. Bu makâma (Bekâ) makâmı ve (Hakîkat) denir.
Vilâyetin sonu, bekâ makâmıdır. Birincisinde fenâ makâmına ve hakîkatte bekâ
makâmına kavuşan sâlik, vilâyete kavuşmuş, velî olmuştur. Nefs-i emmâresi
mutmainne olmuş, küfürden, inkârdan kurtulup, Rabbinden râzı olmuştur. Rabbi de
ondan râzıdır. Yaratılışında bulunan kötülük, azgınlık yok olmuştur. Tasavvuf
büyükleri “kaddesallahü teâlâ esrârehümül’azîz” itmînâna kavuşan nefis,
azgınlığından kurtulmaz demişler ve bir gazâdan dönüşte buyurulmuş olan (Küçük
cihâddan döndük, büyük cihâda başlayacağız!) hadîs-i şerîfinde
bildirilen büyük cihâd, nefse karşı yapılan cihâddır demişlerdir.