İnsanların dünyadaki en büyük başarısı
7/11/2018 Çarşamba Köşe yazarı H.Y
Rabbimize karşı en büyük hürmet ve saygı, Onun rızasını kazanmakla yapılmış olur. Dünyada en büyük başarı, Rabbimizin rızasını kazanmaktır...
Edep ve nezaket medeniyeti -19-
Allahü tealanın razı olmadığı hiçbir işin, kıymeti ve değeri yoktur. Âhirette hiçbir faydasını göremeyecektir. İnsanların nazarında basit görülen, fakat Onun beğenip yapılmasına izin verdiği bir iş, Onun rızasını kazanmaya sebep olur. Hatta bütün kusurlarımızın affedilmesine vesile olabilir. Bazen çok zahmetli ve pahalı işlerimiz ise, Onun beğenmediği ve karşılığında hiçbir mükafat vermeyeceği amellerimiz olabilir. Bunun için, (Rıza-i Bârî bahâ [para, pul] ile değil, bahane ile tahsil olunur) sözü çok meşhur olmuştur.
Bir ömür boyu hayat sürdükten sonra, Onun razı olmadığı bir kul olarak huzuruna varmak, ne büyük bir bedbahtlıktır! İnsanın en büyük felaketi, Rabbimizin gazabına sebep olacak bir şekilde yaşamaktır. Bunun başında ise, kâfir olmak ve kâfir olarak ölmek gelir. Böyle kimselerin hiçbir ameli ve iyiliği, kendilerini âhirette Cehennem azâbından kurtaramaz. Sonsuz olarak Cehennemde kalmasına sebep olur. Hâlbuki O, İslam dininin emir ve yasaklarına uygun olarak hayat sürenlerden razıdır. Bunları beğendiğini ve hepsinden razı olduğunu bildirmektedir. İslâmiyete uygun olarak ihlas ile yapılan, zerre kadar bir hayır ve iyiliğin karşılığını elbette vereceğini söz vermektedir.
Ebedî saadet yurdu olan Cennete girmek ve orada sonsuz nimetlere kavuşmak, dünyada iken iman etmeye ve son nefeste iman ile ölmeye bağlıdır. Hadîs-i kudsîde Cenab-ı Hak buyurdu ki: (Lâ ilâhe illallah [söylemek], benim kal’amdır. Kim onu söylerse, kal’ama girmiş olur. Kal’ama giren de, azâbımdan emin olur.) Yine bu hususta, Sevgili Peygamberimiz de şöyle haber verdiler: (Bir kimsenin son sözü, Lâ ilâhe illallah olursa, muhakkak Cennete girer.)
İş böyle olunca, insanların dünyadaki en büyük başarısı, iman etmek ve iman ile ölmektir. İman ve hidayete kavuşmak, bir nesep işi değil, nasip işidir. Bunun için, dua alacak çok iş yapmalıdır. Herkesin duasını almaya gayret göstermeli ve kimsenin bedduasını almamalıdır. Bu hususta Rabbimize çok dua etmeli ve yalvarmalıdır. Namazın her rek’atinde okunması emredilen "Fâtiha-i şerîfe"yi çok okumalı ve burada Rabbimizin bizlere öğrettiği şu duayı tekrar etmelidir: (Bizi [itikâdımızda, fiillerimizde ve sözlerimizde ve ahlâkımızda ifrât ve tefrît arasında orta yol olan] doğru yolda bulundur. [Dîn-i islâm ve sünnet-i enâm “aleyhissalatü vesselâm” olan sırât-ı müstakîmde bizi sâbit eyle.] Bizi kendilerine [lütuf ve ihsânın ile] nimet verdiğin kimselerin [Peygamberlerin, Velîlerin ve Sıddîklerin] yolunda bulundur. [Hakkı kabul etmeyip] senin gazabına uğrayanların ve sapıkların yolunda bulundurma! [Yâ Rabbî. Âmîn: Kabul buyur Allahım!]) [Fâtiha 6-7]