Allaha iman nedir ?
Allah’a iman nedir?
CEVAP
İmanın birinci şartı, Allah’a imandır. Amentü’deki, (billahi) ifadesi,
Allahü teâlânın varlığına, birliğine inanmayı, iman etmeyi bildirmektedir.
Allahü teâlâ birdir, Ondan başka ilah yoktur. Her şeyi yaratan Allahü teâlâdır.
Yerde ve göklerde bulunan bütün varlıkları, maddeleri, cisimleri, özellikleri,
olayları, kuvvetleri, kanunları, bağlantıları yaratan, yalnız Odur. Ondan başka
yaratıcı yoktur. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Her şeyi yaratan Allah’tır.) [Zümer 62]
(Her şeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah’tır.) [Mümin 62]
Allah’ı tanımak
Sual: (Allah’ı tanıyan kurtulur) deniyor. Çoğu, dua ediyor. Dua
edenler Allah’ı tanımamış mı oluyor? Allah’ı tanımak ne demektir?
CEVAP
Allah demekle, dua etmekle, Allah tanınmış olmaz. Mesela, Ehl-i kitap da Allah
diyor veya bid’at fırkaları da Allah diyor. Selefiler, (Allah gökte) diyor.
Bazı kimseler de, tabiatı yaratıcı bilip, sıkışınca Allah diyorlar. Allahü
teâlânın tek yaratıcı ve mutlak kudret sahibi olduğuna inanmıyorlar. Bunlar
Allah’ı tanımış olmuyorlar.
Tanımak, önce Amentü’deki altı esasa dinimizin bildirdiği şekilde
inanmakla olur. İkincisi, sevmek ve itaat etmek şarttır. Onun emir ve
yasaklarına meydan okuyan, inkâr eden, Onu tanımış olmaz. Söz dinlemeyenin,
mesela haramlardan kaçmayıp ibadetleri yapmayanın, (Ben Allah’ı iyi tanıyorum)
demesi, yalancılık olur.
Allah'ı tanımak
Sual: Allah'ı tanımak nasıl olur?
CEVAP
Allahü teâlânın zâtî ve sübutî sıfatları bilinirse mesele kalmaz. Her bakımdan
Allah'ı tanımak mümkün olmaz. Mesela ezelîdir deniyor. Ezelî olmayı
anlayamayız. İhlâs suresinde, (Doğmadı) buyuruluyor. Bunu da anlamak mümkün
olmaz. Sadece inanacağız. Zatı hakkında bir şey düşünmek zararlı olur.
Çünkü (O hiç bir şeye benzemez)buyuruluyor. O zaman bir şeye kıyas
yapmak yanlış olur. Bunun için âlimlerimiz, (Allahü teâlâyı tanımak,
anlaşılamayacağını anlamaktır. Yani akılla anlaşılmaz) buyurmuşlardır.
Hiçbir şey tesadüfen olmamıştır
Sual: Bazı kimseler, bir yaratıcının olduğunu inkâr etmek için, “her şey
rastgele, tesadüfen meydana gelmiş” diyorlar. Bu sözlerin gerçeklikle bir
alakası var mıdır?
Cevap: Dünyanın her yerinde ayrı ayrı manzaralar var. İnsan bakmaya
doyamıyor. Bunlar kendi kendisine mi var olmuştur? Halbuki her varlık, hep
hesaplı ve düzenli, sanki her şey aynı bir makineden çıkmış gibi. Her şey
fizik, kimya, biyoloji, astronomi kanunlarına bağlı. Hele, insanın
yaratılışındaki ahenk ve nizam, insanı hayrete düşürmektedir. İçimizdeki
organların, bir makinenin parçaları gibi, birlikte çalışması, anlayanları
hayran bırakmaktadır. Meşhur İngiliz biyoloğu Darwin bile; “Gözün yapısındaki
intizamı, incelikleri düşündükçe, hayretten tepem atacak gibi oluyor” demiştir.
Bütün varlıklar, birbirlerine değişmez kanunlarla bağlıdır. Din sahipleri,
bunları yaratan, bilen, bir Hâlık, Yaratan var diyor. Hiçbir dine inanmayanlar
ise, “her şey rastgele, tesadüfle var olmuş” diyorlar. Yaratıcı, Peygamberleri
ile haber de gönderiyor. (Her şeyi ben yarattım. Hepinizin sahibi
benim. Bana inanırsanız, sizi Cennetime koyacağım. Sayısız nimetler vereceğim.
Sonsuz zevk ve saadet içinde yaşayacaksınız. Peygamberlerime inanmayanlara
Cehennemde sonsuz azap yapacağım) diyor. Cennet ve Cehennem yok ise,
Peygamberlere inanmış olanlar, aldanmış ise, bunlar hiç zarar görmeyecek. Fakat
Peygamberlerin sözleri doğru olduğundan, bunlara inanmayanlar ve bunların
sözlerini değiştirenler, sonsuz azap göreceklerdir.
Her şeyi yaratan Allahü teâlâdır
Sual: Allahü teâlâya tam iman edebilmek için, nasıl inanmalı, neleri
bilmelidir?
Cevap: Konu ile alakalı olarak Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretleri,
İ’tikâdnâme kitabında buyuruyor ki:
“İmanın altı şartından birincisi, Allahü teâlânın bütün varlıkların yaratıcısı
olduğuna inanmaktır. Dünya ve ahiret âleminde bulunan her şeyi, maddesiz,
zamansız ve benzersiz olarak yoktan var eden, ancak Allahü teâlâdır diye kesin
inanmaktır. Her maddeyi, atomları, molekülleri, elementleri, bileşikleri,
organik cisimleri, hücreleri, hayatı, ölümü, her olayı, her reaksiyonu, her
çeşit kuvveti, enerji çeşitlerini, hareketleri, kanunları, ruhları, melekleri,
canlı cansız her varı, yoktan var eden ve hepsini, her an varlıkta bulunduran,
yalnız Odur. Hiçbir şeyi yok iken, bir anda yarattığı gibi, her zaman,
birbirlerinden de var etmektedir. Kıyamet günü, her şeyi bir anda yine yok
edecektir.
Her varlığın yaratanı, sahibi, hâkimi Odur. Onun hâkimi, amiri, üstünü yoktur diye inanmak lazımdır. Her üstünlük, her kemal sıfat, Onundur. Onda, hiçbir kusur, hiçbir noksan sıfat yoktur. Dilediğini yapabilir. Yaptıkları, kendine veya başkasına faydalı olmak için değildir. Bir karşılık için yapmaz. Bununla beraber, her işinde, hikmetler, faydalar, ve ihsanlar vardır.
Kullarına iyi, faydalı olanı vermeye, kimisine sevap, kimisine azap yapmaya mecbur değildir. Asilerin, günah işleyenlerin hepsini Cennete koysa, ihsanına yakışır. İbadet edenlerin hepsini Cehenneme atsa, adaletine uygun olur. Fakat iman edenleri Cennete sokacağını, bunlara sonsuz nimetler vereceğini, kâfirlere ise, Cehennemde sonsuz azap edeceğini dilemiş ve bildirmiştir. Bütün canlılar iman etse, itaat etse, Ona hiçbir faydası olmaz. Bütün âlem kâfir, azgın, taşkın olsa, karşı gelse, Ona hiçbir zarar vermez. Kul, bir şey yapmak dileyince, O da isterse, o şeyi yaratır. Kullarının her hareketini ve her şeyi yaratan Odur. O dilemezse, yaratmazsa, hiçbir şey hareket edemez. Onun işine, kimse karışamaz. Şirkten, küfürden başka, herhangi büyük günahı işleyip, tövbesiz ölen kimseyi, dilerse affeder, küçük bir günah için de dilerse azap eder. Kâfir, mürtet olarak ölenleri hiç affetmeyeceğini, bunlara sonsuz azap edeceğini bildirmiştir.”