Amel imandan parça değildir

Amel imandan parça değildir

Reformcu diyor ki:
(Kur'an incelendiğinde, iman için amelin gerektiği görülür. İman ve salih amel birlikte geçer. Zaten amelsiz imandan söz edilemez. İçki içene Müslüman demek çok yanlıştır. M. İkbal’in bu konudaki görüşleri çok yerindedir.)
CEVAP:
Yazar, Mutezile ve Vehhabiler gibi, amel imandan bir parçadır demek için, kelimeleri geveleyip durmuş. Açıkça söylese, bütün Ehl-i sünnet âlimlerine muhalefet ettiği meydana çıkacağı için böyle sinsice saldırmaktadır. Binlerce Ehl-i sünnet âlimi dururken, bu konuda İkbal’den söz etmesi gerçekten dehşet vericidir.

Ehl-i sünnet itikadında olmak için, amelin imandan ayrı olduğuna inanmak şarttır, fakat yazarın Ehl-i sünnetten ayrılmamak gibi bir derdi olmayıp, aksine Ehl-i sünnete aykırı yazanların, ne kadar görüşü varsa, hepsini kitabında toplamak gayreti içindedir.

Kur’an-ı kerimde, (Ey iman edenler, şu günahtan sakının, ey iman edenler şu ibadeti yapın) gibi çok âyet-i kerime vardır. Amel imandan bir parça olsaydı, (İman etmeniz için ibadet yapmanız ve haramlardan kaçmanız lazımdır) denirdi. Bid’at ehli, Kur’an-ı kerimi anlayamadığı için, hep böyle dine aykırı yazıp çizerler, çünkü İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet itikadına uymayanlar, bid’at ehli olanlar, Kur’an-ı kerimin mânâsını anlayamaz. (Kimya-i saadet)

İmam-ı a’zam hazretleri buyuruyor ki: Amel, imandan parça değildir. Günah işleyene kâfir denmez. İman herkese lazım iken, her amel herkese lazım değildir. Mesela nisaba ulaşmayan fakir zekât vermez. Hayz ve nifas halinde namaz kılınmaz, fakat fakire ve böyle kadına iman lazım değildir denemez.

Günah işlemekle iman gitmez
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Bir gün imam-ı a’zam hazretleri âlimlerle otururken biri gelip, (Bir mümin, babasını öldürse, sonra şarap içip sarhoş olsa ve zina etse imanı gider mi?) dedi. Bunu işiten âlimlerin hepsi bu suali sorana kızıp, (Bunu sormaya ne lüzum var? Elbette imanı gider, kâfir olur) dediler. İmam-ı a’zam hazretleri, (O kimse çok büyük günahlar işlemişse de, yine mümindir. Günah işlemekle iman gitmez) buyurdu. Sözünü ispat edince, hepsi kabul etti. (Mektubat 2/67)

Amelsiz iman
Reformcu, (Amelsiz iman geçersizdir) diyor.
CEVAP
İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:
Sapık fırkalar, (Onlar, iman edip salih amel işlediler) mealindeki Rad suresinin 29. âyet-i kerimesini delil gösterip, (Amel imanın parçasıdır) dediler. Hâlbuki bu ve benzeri âyetler, amelin imanın içinde değil, dışında olduğunu gösterir. Eğer aksi olsaydı (ve amilussâlihât) sözü lüzumsuz tekrar edilmiş olurdu. Mutezile fırkasının [ve Vehhabilerin], günah işleyenlerin ebedî Cehennemde kalacağını söylemesi yanlıştır, çünkü hadis-i şerifte, (İkrar ettiği şeyi inkâr etmeyen kâfir olmaz) buyuruldu. Günah işleyen, tasdik ettiği imanın esaslarını inkâr etmiş olmaz. Âhirette yalnız imansızlara şefaat edilmez. Bu da, şefaat edilen günahkârların kâfir olmadığını gösterir. Buhari’deki hadis-i şerifte, (Zina ve hırsızlık etse de, büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim) buyuruldu. (İhya)

Ebü-d-derda hazretleri, (Ya Resulallah, zina ve hırsızlık eden de, şefaate kavuşacak mıdır?) diye sual etti. Cevabında, (Evet, zina ve hırsızlık edene de şefaat edeceğim) buyurdu. İman ile ölen herkes, er geç Cennete girer. (İhya)

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Cebrail aleyhisselam, “Allah’a şirk koşmadan ölen her Müslüman Cennete girer” dedi. Zina ve hırsızlık eden de Cennete girer mi dedim. “Evet” dedi. Aynı suali üç defa sordum. Üçüncüsünde ise “Evet, zina ve hırsızlık eden mümin de Cennete girer” dedi.) [Buhari, Müslim, Bezzar] (Affa veya şefaate kavuştuktan sonra yahut sevabları günahlarından çoksa veyahut günahının cezasını çektikten sonra Cennete gider.)

Günahkâr, affa veya şefaate kavuştuktan veya günahının cezasını çektikten sonra Cennete gider. Bir hadis-i şerifte de, zina ve hırsızlık eden müminin er geç Cennete gideceği bildirilmiştir. (Buhari, Müslim)

Günah işleyen kâfir mi?
Reformcu, her fırsatta, amelin imandan bir parça olduğunu vurgulamaya çalışarak diyor ki:
(İnsanları, mümin ve kâfir diye iki gruba ayırıyorlarsa da, bir de inanıp amel etmeyen grup var. Bunlar, sadece adı Müslüman olan gruptur. Bu üçüncü grup kendini Müslüman saysa da ikinci gruptan farkı yoktur. Çünkü onlar yalan söyler, içki içer. İman eden İslam’a girmiş olsa da, Müslüman olmuş olmaz. Müslüman olmak için iman etmek yetmez. İçki, zina ve faiz de şirke dâhildir.)
CEVAP
(Amel imandan bir parçadır) demek istiyor. İnsanların mümin ve kâfir diye iki gruba ayrılmasını yetersiz bulduğu gibi, (İslam’a girmiş, ama Müslüman olmayan) diye bir grup daha uyduruyor. İnsanları mümin ve kâfir diye iki gruba ayıran Resulullah efendimizdir. Bir hadis-i şerif meali:
(İnsanlar, mümin ve kâfir diye iki kısma ayrılır.) [Taberani]

Yahudi ve Hristiyan kâfirlerini bile Cennete sokmaya çalışıp da, Resulullah'ın şefaat edeceğini bildirdiği günahkâr Müslümanları, Cehenneme lâyık görmesi çok manidardır.

İman artıp eksilmez
Reformcu diyor ki:
(Statükoyu ve statükocuyu yani geleneksel İslam’ı tenkit edenin imanı artar.)
CEVAP
Bu görüş de mutezile itikadıdır. İman, Amentü’de bildirilen altı esasa inanmaktır. Bunu yediye çıkarmak veya beşe indirmek imana zıttır. Ehl-i sünnet âlimleri, Kur’an-ı kerimde bildirilen imanın artmasından kasıt, parlaklığının, kuvvetinin artmasıdır diye açıklamışlardır.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri, (İman artmaz ve azalmaz) buyuruyor, çünkü iman, kalbin tasdîk etmesi, kabul etmesi, inanması demektir. İnanmanın azı, çoğu olmaz. Azalan ve çoğalan bir inanışa, inanmak değil, zan ve vehim denir. İbadetleri, Allahü teâlânın sevdiği şeyleri yapmakla iman cilalanır, nurlanır, parlar. Haram işleyince, bulanır, lekelenir. Kendisinde azalıp çoğalmak olmaz. (Ebu Bekir’in imanı, ümmetimin imanları toplamından daha ağırdır) hadis-i şerifi, imanın cilası, parlaklığı bakımındandır. (1/266, 2/67)

Reformcunun statükocudan kastı, İslam âlimlerinin bildirdiği mevcut durumu korumaya çalışan, reforma karşı direnen kimsedir. Reformcu, mevcut durumdan rahatsız olmak, reform yapmak, hadis-i şeriflere olan inancı sarsmak, Ehl-i sünnet itikadını ve dört hak mezhebi kaldırmak, Ehl-i sünnet âlimlerine olan itimadı yıkmak, türedi yamukları önder kabul etmek gibi gayrimeşru işlere önayak olmaya çalışıyor. Buna mani olmak isteyenlere, yani dinde reforma hayır diyenlere de statükocu, taklitçi, dogmatik yaftasını vuruyor. (Statükoya karşı koyanın imanı artar) diyor.