Yakında evleneceğim. Evlilik, özellikle ilk gece hakkında bilgi verir misiniz?
Evlilik Rehberi
CEVAP
Evlenmek isteyenler, eşlerinin dinimizin bildirdiği ahlâka sahip olmalarına
önem vermelidir. Dış görünüşe aldanıp da yanlış karar vermekten sakınmalıdır.
Çünkü evlilik hayatına başladıktan sonra, geri dönmek zordur ve kötü huylu
kimsenin, bundan sonra düzeltilmesi de kolay değildir.
Aradığımız vasıfların çoğu karşı tarafta var ise, karar
vermek için yeterli sayılabilir. Lüzumundan fazla ince eleyip sık dokuyan,
kendine bir türlü aday beğenemeyen, kolay kolay evlenemez.
Müstakbel eşler birbirinde aradıkları vasıfları bulurlarsa,
sonraki devreler için iyi bir başlangıç teşkil eder. Bulunması zaruri lazım
olan vasıflar yoksa, (Ben seviyorum) diyen gençlerin, bu yolda şuursuzca
hareketlerle ebeveynlerini üzmeleri çok yanlıştır. Ana-babalar da, aranan
vasıflar var ise sebepsiz yere mesela maddi menfaatler yüzünden gençlerin
evlenmesine mani olmamalıdır.
Aşırılıktan uzak durmak gerekir. Dört dörtlük bir talip
bulmak zor, hatta imkansızdır. Unutmamalı ki, kusursuz dost arayan dostsuz
kalır; noksansız eş arayan eşsiz kalır.
Gençlere tavsiyemiz, salih ana-babanın tavsiyelerine mutlaka
uymalıdır! Ana-baba, oğlunun veya kızının evleneceği kişiye, evlatlarının gözü
ile bakmaz. Acı tecrübelerin verdiği firasetle bakar.
Yeni evliler için faydalı olabilecek aşağıdaki yazıları
çeşitli kitaplardan derledik:
Lüzumlu (ilk) evlilik bilgileri
Nikahtan sonra, zifaf (gerdek) gecesi, evlilik hayatının en mühim bir
dönemidir. Eşler mümkün mertebe temizliğe riayet etmelidir. Temiz ve güzel
kıyafet, ilk gecede etkili olur. Zifaf odası tenha, emniyetli bir yerde
olmalıdır. Damadın, evlilik tecrübesi olan, güvenilir bir sağdıçın
tavsiyelerinden istifade etmesinde mahzur yoktur. Fakat, sağdıç olmasa da olur.
Damat şunu yapmayı ihmal etmemeli:
Resulullah efendimiz, Hazret-i Fatıma’yı Hazret-i Ali’ye tezvic ettiklerinde
buyurdu ki:
(Ya Ali! Gelini kendi evine götürdüğün zaman, çorabını ayağından çıkar.
Ayağını yıka. O suyu evin bütün köşelerine saç. Böyle yapınca, Allahü teâlâ
senin evinden yetmiş türlü fakirliği dışarı çıkarır. Yetmiş türlü bereketi
evine dahil eder. Yetmiş rahmeti sana nazil kılar. O gelin ile ve onun bereketi
evin köşelerine erişir. O gelin, delilikten ve diğer hastalıklardan emin olur.)
İlk gecede eşlerin dikkat etmeleri gereken bazı hususlar:
İlişki konusunda çok kimse bilgisizlikten bunalımlara düşmektedir. Bunun için
önce cimanın ne olduğunu iyi bilmek gerekir. İyi bilinmez ve yanlış yapılırsa
huzursuzluk zamanla artarak ailenin yıkılmasına sebep olabilir. Bunun için bu
mahrem bilgileri lüzumu kadar öğrenmek gerekir.
Her şeyden önce, eşler birbirine çok samimi, nazik ve
yumuşak davranmalı, sevgi ve şefkatle yakınlaşmalıdır. Erkek, eşini gerdeğe
psikolojik yönden iyice hazırlamalıdır. Ona cesaret vermeli; endişelerinin
yersiz olduğunu, onu da rahat bir atmosferde konuşturarak izah etmeli. Eşini
incitecek küçük davranış, hatta imadan sakınmalı. Eşinin, özellikle bu gecede
sevgi ve şefkat görmeye, iltifat işitmeye çok ihtiyacı olduğunu bilmeli.
Erkek aceleci ve kaba olmamalı. "Artık evlendik, ona
istediğim gibi sahip olurum" gibi bir düşünce son derece yanlıştır. Cima,
sevgi oyunları sırasında meydana gelen bir olaydır. Temasa her iki tarafın da
aktif şekilde katılması gerekir. Nitekim Resulullah efendimiz de bu hususa
dikkat çekerek, erkeğin, eşinin haklarına da riayet etmesini istemiştir. Cinsi
tatmin, kadının da hakkıdır.
Genç kız da eşinin heyecan ve sevgisini paylaşmalı,
kendisini ona tabii ve fıtri bir şekilde, isteyerek teslim etmeli. Cimanın bir
yaratılış vazifesi olduğunu düşünmeli, mana ve hikmetlerini hatırlamalı,
sevgisine ve yaratılış özelliklerine güvenip, yersiz korku ve endişelerden
sıyrılmalı.
Düğünün stresli ve gergin ortamından sonra eşler, uykusuz,
yorgun düşebilir. Bu bakımdan cimaya çoğu zaman hazır olmazlar. Bu durumda, ilk
cima tehir edilebilir. Bunun hiç mahzuru yoktur; aksine çok faydası olabilir.
İlk gece, eşler için en meraklı heyecanların
yaşandığı andır. Daha önce gayrı meşru hayat yaşayan bu duygudan mahrum kalır.
Damat, tebessüm ve nezaketle içeriye girmeli, geline selam
vermeli ve onu tebrik etmeli. Moral verici sözlerle gelinin gönlü alınmalı,
heyecanını yatıştırmaya çalışmalı. Gelin de ona güler yüzle karşılık vermeli,
lüzumsuz somurtkanlık ve çekingenlik göstermemeli.
Bu gece, iki rekat nafile namaz kılıp dua edilir. Gelinin
ayağı bir leğende yıkanır, odanın köşelerine serpilir. Bugünlere kavuşmanın
şükrü ve gelecek günlerin saadeti için, Allahü teâlâya dua edilir. Bu arada,
oturup, bir müddet sohbet etmeli. Böylece, fazla heyecan atılmaya çalışılır.
Her kız, bu ilk gecede, az-çok ürkeklik ve çekingenlik
gösterir, utanır, sıkılır. İlk defa bir erkekle baş başa buluşmanın, ona
açılmanın utancını hisseder. Bu hâli, gayet tabiidir, hoş karşılanmalı.
Erkek kızı hiç sıkmadan ve zorlamadan, samimi bir yakınlık
göstermeli, ürkekliğini gidermeye çalışmalı. Kız konuşmaktan, ona açılmaktan
çekinse bile, erkek samimi sohbet ve yakınlığı sabırla sürdürmeli, onun gönlüne
yavaş yavaş girmeli. Kızın sessizce dinlemesi ve ara sıra hafif karşılık
vermesi de kâfidir.
İnancı gereği kadından uzak kalan erkek, çoğu zaman kadını
yakından gördüğünde veya dokunmasıyla hemen boşalabilir. Ümitsizliğe
kapılmayıp, yarım saat kadar sonra ön hazırlıktan sonra, tekrar harekete
geçilir. İkinci halde ilk heyecan geçip hemen boşalma olmayacağı için ön
hazırlık daha rahat şekilde yapılabilir. Bu durum çok önemlidir. Bu durumu
bilip kendilerini buna göre ayarlayan eşler rahat eder. Olduydu olmadıydı
endişesine kapılmaz. Çünkü bu normal bir olaydır. Birkaç saat dinlenilebilir
veya ertesi güne tehir edilebilir. Böyle bir durumda genç kız da durumu kabul
etmeli, anlayışla karşılamalı.
Zifaf gecesinde kızda ürkeklik ve çekingenlik görüldüğü
zaman, erkek, ilk karşılaşmanın normal bir neticesi olan bu hâli hoş
karşılamalı, lüzumsuz telaş ve sabırsızlık göstermemeli. İlk geceki kabalıktan
doğacak ürkeklik, incinme ve tatsızlık, daha sonra uzun müddet silinmeyen
etkisini gösterir. Bunun gibi, o gecenin sabır ve nezaketinin mükafatı da
sonradan görülür.
İlk olarak bir erkekle buluşmak, yıllarca barındığı
ailesinden ayrılıp, yeni bir aile hayatına girmek, bir kız için elbette çok
önemli bir olaydır. O anda, erkeğin geniş şefkat ve sevgi kanatlarına ihtiyacı
vardır. Bir kadın, ilk geceyi kolay unutmaz. Eğer kadın ilk zifaf gecesinde
tatlı heyecanlar yaşamışsa, sevgi, sabır, nezaket ve geniş bir anlayışla
karşılaşmışsa, kocasına ömür boyu minnettar kalır.
Gerdek gecesi
Erkeklik gösterisi sanılan, "kedinin bacağını ayırmak" gibi kabalık
uygun değildir. Bilhassa bu gece, erkek de çok nazik olmalı!
"Bir kadın, on senedir kocasıyla garip bir şekilde yaşıyor
Ancak ayda bir defa temasta bulunuyor ve bu temas esnasında da kadın tamamen
soğuk davranıyor. Gerdek gecesi, kocası bu kadının kalbini kırmış. (Ne
zayıfmışsın, hem de çirkinmişsin) demiş. Kadın bunu unutamamış. Kadını
yaralayacak, zayıfsın, şişmansın, uzunsun, kısasın, yaşlısın gibi sözlerden
uzak durmalı!
Ön hazırlık:
Gerdek gecesinde diğer önemli husus da, ön hazırlığın gelini ürkütecek ve
gönlünü soğutacak bir vaziyette olmamasıdır. Bunun için bir de, soyunma
sırasında dikkatli olmak gerekir. Bir kere damadın gelini kendi eliyle soymaya
kalkması doğru değildir. Gelin ve damat, kendi kendine soyunmalı. Çırılçıplak
soyunmak da uygun değildir. Ekseriya gelin, erkeğin karşısında ilk defa çıplak
olarak görünmekten ve erkeği çıplak olarak görmekten dehşet ve sıkıntıya
düşebilir.
Soyunma sırasında, utanma duygularının korunması için, bu
işin de perdelenmesi gerekir. Bunun için ya lamba söndürülmeli veya az ışıklı
gece lambası bulundurulmalı. Çıplak vücutla ortada görünmenin vereceği
sıkıntıyı hesaba katmalı. Bu durum edebe de aykırıdır. Âişe validemiz, (Ben
Resulullahın edep yerini görmediğim gibi, o da benim edep yerimi görmedi) buyuruyor.
Müslüman da bu sünnete uymaya çalışmalı!
Bazı erkekler, zifaf gecesinde hem kendi vücutlarını teşhir
eder, hem de kadını tamamen soyarak, kaba ve hoyratça davranışlarıyla, gelini
sıkıntı içinde bırakırlar. Bu çok yanlıştır.
Soyunma olayında, ayakta büsbütün soyunmaya kalkışmamalı,
yalnız üstteki kaba elbiseler çıkartılmalı, iç çamaşırları, yorgan altına
girdikten sonra çıkarılmalı.
Zifaf âdetleri:
Her memleketin, çeşitli ve farklı özelliklerde evlenme ve zifaf âdetleri
vardır. Ekserisi anormal ve lüzumsuzdur. Dinimize aykırıdır.
Zifaf gecesinde, gelin ve güveyin yakınları tarafından
dışarıda nöbet tutulması veya sabahleyin çarşaf kontrolü tuhaf ve kaba bir
âdettir. Bazılarında ise, neticeyi ilan cinsinden silah atma, belli bir işaret
ve alamet gösterme gibi farklı usuller vardır. Bunun doğuracağı zararlardan
bazıları şöyledir:
1- Gerdeğe giren eşler, o akşam heyecanlı olur. Erkek, bir kontrol
durumuyla karşılaştığı zaman daha da endişe duyacak, belki bu sebeple o gece
iktidarsızlık gösterebilir.
2- O gece kapı bekleyenler, ilişkinin vaki
olmadığını anladıkları zaman, hem damadın maneviyatı kırılır, hem de yanlış bir
kanaatin dedikodusu yapılır. Böyle bir baskı ve kontrol altındaki ilişkiden,
beklenen netice alınamayınca, gelin-damat ve diğer akrabalar arasında, üzücü ve
kırıcı olaylar ve kavgalar meydana gelebilir.
3- Zifafta bekâret işareti açıkça görülmeyen
bazı kızlar da vardır. Bu görülmeyince yanlış hüküm verebilirler. Böylece
evliliğin başında, günahsız bir kızın, "iffetsiz" olarak ilan
edilmesine sebep olurlar. Bu da namuslu bir kız için, gerçekten çok çirkin bir
suçlamadır.
4- Eşler arasındaki mahrem sırlar, çevreye yayılmış
olur. Dilden dile dolaşırken herkes bir şey ilave eder. Yanlış dedikodulara
sebebiyet verir.
5- Zifaf gecesinin mahremiyeti, gelin-güvey
arasında kalmalı. Şayet gerdek sonrası, ciddi şüpheler hasıl olup da, erkek
müşkül durumda kalırsa, kimseye ifşa edilmeden, bu meselede tecrübesi olan
ebeye veya kadın doktoruna gidip, gizlice öğrenebilir.
Bekâret özellikleri:
Bâkire kızın zifaf gecesinde, yanlışlıkla haksız bir muameleye uğramamasına
dikkat etmelidir. Bazı kızların zifafında -kızlık zarının özelliğinden dolayı-
yırtılma olmaz, bekâret işareti açıkça görülmez. Bu incelik bilinmezse,
yanlışlıkla töhmet ve hataya düşülebilir. Böyle bir duruma meydan
verilmemelidir. Bekâret hususunda kuvvetli şüphe hasıl olup da, iffetsizlikle
itham durumu ortaya çıkarsa, kadın doktoruna başvurulabilir.
Sayıları, % 5 gibi az da olsa, bazı kızların ilk cinsi
temasında, bekâretlerinde bir değişiklik olmadığı bilinmektedir. Bunlar daha
çok "halkalı, hilâlli" kızlık hâllerinde olur. Bunlardan bir kısmı,
ilk doğuma kadar bâkire kalabilir. Tabii ki bu özelliklere sahip olup da zifaf
hâlinde zedelenme olmayan kızlıklardan, genelde beklenen kan işareti de
görülmez. İşte böyle bir durumda, bu işin inceliğini bilmeyen ve
"bâkire" bir kızla evlendiği inancıyla zifafa giren bir erkek, burada
beklediği işareti göremeyince, telaş ve endişeye kapılabilir. Ortada kesin
deliller olmadan, namuslu bir kadını "fâhişe" olarak itham etmek de,
büyük günahtır. Bütün bunlar hesaba katılınca, mutlak bir işaret görülmedi diye
ortalığı karıştırmak da, gerçekten lüzumsuz ve mesuliyetli bir durumdur.
Ne var ki, zifafta eşini bâkire olarak bekleyen bir adam da,
aradığını bulamayınca, en azından vicdanen şüpheli ve huzursuz olacaktır. Bunun
sıkıntısından kurtulmak için: Ya yukarıdaki ihtimalleri düşünerek hüsnü zan
etmek ve bir mesele çıkartmamak; yahut şüphe ve sıkıntıyı atmak
için, gelin-damat arasında, özel bir kontrol ve anlaşmayla, mâkul ölçülerde
neticeyi tatlıya bağlamak; veya lüzum görülürse, bir hekime gösterip işin
mahiyetini öğrenip gereğini yapmak gerekir.
Ay hâlinde iken
Ay hâllerinde, erkekle bir araya gelmemelidir. Büyük günahlardandır. Ay
hâlinde, kadının tenâsül yolları kanla dolgun, rahmin damarlarının ağzı açık,
az çok bereli bir hâldedir. En titiz ve temiz olanlarda bile, bu yollarda sinsi
bekleyen milyonlarca mikroplar vardır. Ay hâllerinde bunlar hemen süratle ürer,
çoğalır, kuvvetlenir; fırsat kollar ve en ufak bir sebeple hemen bereli bulunan
tenâsül uzuvlarını, rahim ve yumurtalıkları sarar. Bu ara vuku bulan cinsi
yakınlık, mikropların her yana yayılmasına sebep olur. Bu hâl kadını hasta
eder. Devamlı olursa fazla kan boşanmalarına, bel ve kasık ağrılarına, ciddi
birçok kadın rahatsızlıklarına sebep olur. Sonra, âdet kanının kendine mahsus
ağır bir kokusu vardır. Bu koku, pek temiz kadınların bile ter ve tenini
kaplar. Bu kokudan kadın kendisi bile tiksinir. Bu sırada vuku bulan cinsi
yakınlıkta, bu ağır koku erkeği de tiksindirir. Kadın bunları bilerek,
temizliğe bu zamanda daha çok dikkat etmeli ve eş oynaşından hep uzak kalmalı, yakınlıkta
bulunmamalıdır. Ay hâlinde ilişki haramdır, büyük günahtır.
Lohusa iken de, yakınlıkta bulunmaktan sakınmalıdır. Bu da
haramdır. Zira doğum esnasında tenâsül uzuvları, bilhassa rahim, hazne
berelenir, çok defa yırtıklar husule gelir. Bu sırada kadınla yakınlıkta
bulunmak, kadını pek fena örseler. Mikropların hemen faaliyete geçmesi birçok
önemli kadın hastalıklarının meydana gelmesine sebep olur. Onun için rahim
ufalmadan, kadının tenâsül uzuvları tabiî hâlini almadan kadına yanaşmamalıdır.
Gebeliğin son üç haftasında ilişki kadın için zararlı
olabilir. Fakat dinen günah değildir.
Tekrarlama zamanı
İlişkiyi tekrarlama zamanı ve miktarı şartlara göre değişik olur. Bundaki genel
ölçü şudur: Kendiliğinden uyanan ve sonunda yorgunluk vermeyen, insana ferahlık
ve zindelik kazandıran ilişkiler, tabii ölçüde demektir.
Hâli ve yaşı müsait kimseler için bunun muayyen bir sınırı
olmamakla beraber, aradan 4-5 gün geçmeden tekrar edilmemesi yerinde olur.
Çünkü erkek, boşalttığı cinsi enerjiyi, ancak bu müddet zarfında kâfi miktar
doldurur. İlişkilerin, evli eşler için kırk yaşına kadar, ortalama haftada iki
defası normal sayılırken, kırkından sonra haftada bir, ellisinden sonra iki
haftada bir, altmıştan sonra ayda bir olması tabii ölçüde sayılmaktadır. Ancak
bunlar kesin ölçüler değildir; her insanın hâl ve şartlarına göre değişiklik
gösterir. Kadın haklı olarak, cazip hâlleriyle erkeğine karşı cinsi arzusunu
hissettirince, erkeğin onu ihmâl etmeden, yakınlıkta bulunması gerekir.
Cinsi ilişkilerin fazla olması, erkeği sıkıntıya sokar.
Yorgunluk, hâlsizlik ve dermansızlık yapar. Hele pek genç yaşlardan itibaren bu
yoldaki aşırı faaliyetlerle yıllarca israfta bulunanlar, zamanla cinsi
kudretlerini kaybedebilirler. Fazlası iyi olmadığı gibi, lüzumsuz cinsi perhiz
de iyi değildir. İlişkinin fazlası bedene zarar verir, azı da ruha zarar verir,
insanın psikolojisini bozar.
Erken boşalma
Gerçekten bir sıkıntı kaynağıdır. Erkeklerin yarıdan çoğu, erken boşalmadan
şikayetçidir. Bu hâlin devam edip gitmesi kadın hakkında tatminsizlik ve
huzursuzluk doğurur. Erken boşalmanın başlıca sebepleri; acelecilik,
yanlış teknik ve heyecandır.
Acelecilik
Normal olarak erkeklerde cinsi boşalma, kadından daha hızlıdır ve birkaç
dakikada gerçekleşir. Bazı kadınların orgazmı da kısa zamanda gerçekleşmekle
beraber, çoğunda 5-10 dakikalık zamanı alır. Eğer erkek bu noktada acele
davranıp, 1-2 dakika içinde orgazm olup ilişkiyi bitirirse, kadın, henüz
arzulanan zevk seviyesine yaklaşmadığı için sıkıntı olur. Bu vaziyetten
kurtulmak için, erkeğin ağır davranması zaruridir. İlk temas başladığı an, bir
müddet bekleyip nefes alınır. Sonraki kısımda ise, ihtiyatlı hareketler ve yer
yer duraklamalarla kendini emniyete alarak, boşalmanın geciktirilmesine
çalışılır.
Yanlış teknik
İlişkinin başında gerekli olan heyecanlandırma oyunları ihmâl edilirse, normal
olarak kadının orgazmı gecikeceğinden, erkek elbette ki ondan önce boşalma
durumuna gelecektir. Bunun için başlangıç oyunlarını gerektiği ölçüde yerine
getirmek suretiyle, aradaki mesafeyi kapatmak mümkündür.
Ayrıca erkekte idrar sıkıntısı varken
temasa geçmek de, erken boşalmaya sebep olur. O hâlde ilişkiden önce abdest
bozmak ve avret yerlerini soğuk suyla yıkamak da, boşalmanın geciktirilmesinde
yardımcı olur. Bir de kendini arada bir sıkmak suretiyle, orgazmın hızlanması
önlenebilir.
Heyecan
Lüzumsuz telaş ve heyecan, erken boşalmayı kamçılar. Bu hâl, daha ziyade zifaf
gecesinde ve ilk temaslarda görülür. Merak ve heyecandan itidâlini koruyamayan
erkek, erken boşalmayla o anda bir başarısızlığa düşebilir. Fakat bundan
telaşlanmaya hâcet yoktur. Zifaf bahsinde belirtildiği gibi, bu olay o an için
olağandır ve daha sonra normal dengesini bulacaktır. İlişkiden uzunca bir zaman
uzak kalan eşler de, erken boşalmaya daha müsait duruma gelirler. Bu yüzden
erken boşalma engeline takılan erkek, bir müddet sonra ikinci bir teşebbüsle de
noksanını tamamlayabilir. Boşalmadan sonra bedenleri ayırmadan, bir süre daha
bekleşmek de kâfi gelebilir.
Bu ölçüler içinde sabır alışkanlığına devam edilirse,
ilişkileri 20-30 dakikaya kadar uzatmak ve birkaç ay içinde erken boşalma
sıkıntısından kurtulmak mümkündür.
İktidarsızlık
Esas itibariyle, yaşı geçkin olmayan erkeklerin ereksiyon, yani
organın sertleşme zorluğu çekmeleridir. Bunun bir biçimi de, ereksiyona geçme,
ancak ilişkinin ortasında penisin yumuşamasıdır. Bu bozukluğun bazen penise kan
iletimini düzenleyen prostat bezinden kaynaklanan fizyolojik bir temeli vardır.
Ancak çoğunlukla nedeni fizyolojik değil, psikolojiktir. Bunun ölçüsü de,
erkeğin, her sağlıklı erkekte görülen "sabah erken ereksiyonunda”
bulunup bulunmadığıdır. Bulunabiliyorsa, iktidarsızlığın sebebi fizyolojik
değil psikolojiktir.
Başta kendine güvensizlik, suçluluk duygusu, eşinden bıkma
gibi sebeplerle gelen, ancak çok çeşitli sebeplerin yol açabileceği
iktidarsızlığın önemli bir kaynağı da alkol ve sigaradır. Öte yandan, yaşı
ilerledikçe, erkeklerin penislerinin hem dikelme açısı hem de ereksiyonda
bulunabilme süresi, penisi sertleştiren damarların deformasyonu sonucu azalır.
Erken boşalma aslında fizyolojik bir bozukluk değildir ve
birçok durumda, erkek ile kadın arasındaki orgazm süresinin farkından
kaynaklanan bir olgudur. Erken boşalan erkek, genellikle çok çabuk uyarılabilen
ve çok hızlı bir ereksiyona sahiptir. Aşırı heyecan sonucu, daha soyunmaya bile
fırsat bulamadan boşalan erkekler görülmüştür. Ancak, sahici bir bozukluk
olmadığından, eşlerinin de anlayış göstermesiyle erken boşalan erkekler kendi
kendilerini eğitebilirler. Burada önemli olan, aşırı uyarıcı durumlardan
kaçınmak, sakin olmaya çalışmak ve cinsel birleşmeyi mümkün olduğu kadar yavaş
yavaş hareketlerle gerçekleştirmektir.
Cinsi istekte tutukluk, penisin sertleşmemesi veya
sertleşmenin kısa sürmesi, normal bir cinsi temas devam ederken isteğin aniden
kaybolması gibi iktidarsızlık hallerinin çoğu, psikolojik sebeplere dayanır.
Bunun altında çoğunlukla başaramama korkusu ve yanlış saplantılar yatar.
Sağlıklı ve yeterli bir cinsi eğitim alınamayışından da kaynaklanan bu korku,
genç yastaki erkeklerde geçici iktidarsızlıklara meydan verebilir. Nitekim
sinirli, heyecanlı, hassas ve evhamlı şahıslarda iktidarsızlık çok görülür. Bu
gibi erkekler bir defa başarısız olduktan sonra, korkuları ve heyecanları iyice
artar. Hatta aşağılık kompleksine bile kapılabilirler. Çünkü her ilişkide
hormonlar yeniden faaliyete geçirildiğinden, evlilik hayatında belirli ve düzenli
aralıklarla devam ettirilen cinsi hayat, cinsi iktidarın da uzun ömürlü
olmasını sağlar.
Cinsi gücü arttırmaya dönük ilaçların tesiri bir yere
kadardır. Bu gibi ilaçlar da rast gele kullanılmamalıdır.
İktidarsızlık sebepleri:
1- Uzun müddet, aşırı derecede ilişkide bulunmanın sebep olduğu
fazla israf.
2- Sinir yollarını tahrip eden ve vücudu eriten
bazı yıpratıcı hastalıklar.
3- İlmi meseleler üzerinde, fazla çalışma sonucu
hasıl olan yorgunluğa bağlı geçici arıza.
4- Gebeliğe mani olmak için, bazı erkekler
tarafından kullanılan prezervatif.
5- Tiksinmekten doğan nefret, hissi veya aşırı
sevgi ve şefkat hâlinde beliren hürmet duygusu.
6- Çeşitli sebeplerle ortaya çıkan şiddetli
korku ve endişeler.
7- Fazla duygulanma ve sinirlenmelere bağlı
heyecan ve asabiyet.
8- Yaşlanmaktan dolayı ortaya çıkan tabii
iktidarsızlık.
9- Âşık olmaktan ileri gelen duygu veya tatsız
hatıralar.
10- Gıdasızlık, vücut yorgunluğu.
11- Alkollü içkiler, keyif verici ve uyuşturucu
maddeler.
12- Büyü.
İktidarsızlık arızaları ekseriyetle geçicidir ve hemen hemen
hepsinin de çaresi vardır. Doğru teşhis konduktan sonra, tedavisi zor değildir.
Bedeni tedavi
Bedeni arızalar içindir. Kuvvetli gıda, muntazam uyku ve istirahat, bir müddet
cinsi yakınlıktan uzak kalmak, temiz hava seyahatleri, ılık su, deniz ve
kaplıca banyoları. Ayrıca cinsi arzuyu arttıran kuvvet macunları ve faydalı
ilaçlar da vardır. Fakat ilaçlar son çaredir; mecbur kalmadıkça başvurmamalı,
daha ziyade tabii gıda almalı!
Ruhi tedavi
Ruhi olaylardan dolayı zuhur eden iktidarsızlığın tedavisinde en iyi hekim,
yine o şahsın kendisi sayılır. İktidarsız olduğuna iyice inanan, hakikaten öyle
oluverir. Böyle bir kanaatten sıyrılınca da, bu dertten kurtulur. Bir de
anlayışlı hanım, bu derdin devasında yardımcı olabilir.
İlaç ve besin takviyesi
Beslenme ve vitamin takviyesi yararlıdır. B6 ile birlikte diğer B vitaminleri,
A vitamini, F vitamini, demir ihtiva eden gıda ve ilaçlar, proteince zengin
gıdalar faydalıdır. Padişah macunu diye bilinen gıda ve ilaçlar genel olarak
kalori bakımından zengin ve beslenme yetersizliğinden doğan ciddi problemleri
bertaraf edebilecek vasıftadır. Aynı şekilde bal, pekmez, helva gibi besinler
de faydalı olur.
Beslenmeye ve vitamin eksikliklerine dikkat edilmelidir.
Psikolojik faktörlerin rolünü düşünerek, asabi gerginlik, endişe ve korkulardan
uzak durulmalıdır. Aşırı ve ihtiraslı çocuk isteğinin dahi geçici kısırlık
sebebi olabileceği bilinmelidir. Bilhassa genç kızlar ve kadınlar taş ve
rutubetli zeminlerde çalışmamalı, oturmamalı, ayaklar başta olmak üzere vücutlarını
soğuktan korumalıdır. Banyo, deniz, kaplıca sonrasında ıslak dolaşmamalı, hemen
kurulanmalı. Âdet zamanlarında denize, havuza, kaplıcaya girmemeli, bugünlerde
temizliğe azami dikkat etmelidir. İçi su dolu küvette banyo yapmamalı. Yağmurlu
ve soğuk havalarda ayaklar sıcak tutulmalı, tercihen yün çorap giyilmeli.
Naylon veya sentetik iç çamaşırlarından sakınmalı, yünlü iç giysiler tercih
edilmeli. Âdet günlerinde kullanılan bez, pamuk ve petler sık sık
değiştirilmeli. Muayyen günlerde aşırı yorucu beden faaliyetlerinden kaçınmalı,
istirahat etmeli.
Bazı kadınlar, cinsiyet hissi bakımından soğuk olur,
ilişkilerden bir zevk almazlar. Bu durum, kadında üreme uzuvlarının
olgunlaşmaması, erkeğin, ilişkilerde kabalık gösterip kadını hırpalaması, onun
cinsi hayatta devamlı tatminsiz bırakılması gibi çeşitli sebeplerden ileri
gelebilir. Bilhassa erkeğin eşine karşı samimi sevgi ve ilgisinin, bu olumsuz
soğukluğu gidermekte önemli etkisi vardır.
Zinanın sebepleri
Zinanın başlıca sebebinin cinsi değil, ruhi tatminsizliğin büyük önemi olduğu
ortaya çıkmıştır. Öyleyse, ıstırabın kökü buradadır. İnanç zayıflığı varsa,
erkek sevilmediğini veya takdir edilmediğini hissettiği anda, başka bir kadın
arama arzusuna kapılır. Kadın için de aynı şey söylenebilir.
Eğer günlük hayatında karı koca birbirine sevgi ile mukabele
ederse, cinsi ilişkiler de bu sevgiyi aksettirecek ve zenginleşecektir. Şimdiye
kadar keşfedilmiş olan en iyi ilişki tekniği, evlendiği insana karşı sıcak,
derin bir sevgi ve bağlılık göstermektir.
Her şehvetin neticesi, kalbi kararttığı ve bunalttığı halde,
meşru olarak yapılan cima [ilişki], kalbde ferahlık, ruh ve bedende sükunet ve
rahatlık temin eder. Cimadan asıl maksat, nesil üretme gayesidir ve bundaki
zevk de, böyle bir maksada binâen lütf-i İlâhî olarak verilmiştir. Âdâbına
riayet ederek cimada bulunan eşler, bununla ibadet sevabı da kazanır. Nikahlı
olarak yapılan ilişkiye "cima" denir; nikahsız olana "zina"
denir.
Kadının meşru mazeretsiz olarak, kocasının talep ettiği
ilişkiyi kabul etmemesi büyük günahtır. Boşalma anında meniyi dışarı atmak,
kadının rızasıyla olursa mubah, ondan izinsiz yapılırsa mekruhtur. İhtiyaç
olduğunda, kadın hayz halinde iken de edep yeri hariç, her yerine
dokunulabilir.
Hanıma arkadan yani dübüründen yaklaşmak büyük günahtır.
Hadis-i şerifte (Hanımına, arkadan yaklaşan melundur) buyuruldu.
Cimadan sonra bir parça uyumalıdır.
Cimada müstehap olanlar:
1- Cimaya Euzü Besmele ile başlamalıdır. Niyeti kendini ve hanımını
zinadan korumak ve hayırlı evlat yetiştirmek olmalıdır!
2- Cima başlamadan önce, kadınla kâfi miktar
oynaşmak ve kadında kuvvetli bir arzu belirdikten sonra başlamak gerekir. Böyle
bir başlangıç olmadan cimada bulunmak kadına cefadır.
3- Cima anında acele etmemeli, kadının tatmin
olmasını da beklemeli!
4- Cima bitince hemen çekilmemeli, biraz daha
birlikte kalmaya çalışmalı.
5- Cimadan sonra tekrar ilişkide bulunmak veya
uyumak için, hemen avret yerlerini yıkamalı. Abdest almak veya gusletmek hemen
lazım değilse de iyi olur.
6- Cimanın Pazartesi ve Cuma geceleri olması
iyidir. Diğer geceler de caizdir. [Cuma gecesi, Perşembeyi Cumaya bağlayan
gecedir.]
Cimada mekruh olanlar:
1- Cima esnasında kıbleye ayak dönmek.
2- Yorgan ve benzeri bir örtü olmadan, açık
olarak çırılçıplak cima etmek.
3- Tam orgazma ererken konuşmak, gülmek, sesi
yükseltmek. Bu hâl, çocuk için konuşma aksaklığına sebep olabilir. Bu
konuşmalar, cima zevkini kısar ve tatsızlık doğurur. Konuşma ve fısıldamalar,
başlangıç sırasında olmalı.
4- Eşinin ve kendinin avret uzvuna bakmak
mekruhtur; bu görme noksanlığına ve unutkanlığa sebep olur. İhtiyaç hâlinde
karı koca birbirine tepeden tırnağa bakabilir.
5- Kamerî ayların ilk, orta ve son gecelerinde
cima etmemeli!
Eşler arasında geçen cinsi ilişkilerle ilgili mahrem sırların başkalarına ifşâ
edilip yayılması haramdır.
Cima âdâbı
Bazı âdâb kitaplarında, cima vakitleriyle ilgili zamanlardan ve bu vakitlerin
doğacak çocuklar üzerindeki etkilerinden bahsedilmiştir. Bunlar dini bakımdan
uyulması mecbur olan hükümlerden değildir. Fakat bahsedilen vakitlerin gözetilmesi
faydalı olur.
Cima için tavsiye edilen vakitler:
Pazartesi, Salı, Perşembe, Cuma geceleri ve gündüz öğleden önce.
Tavsiye edilmeyen vakitler:
1- Hafta içinde Pazar gecesi ve Çarşamba gecesi,
2- Kameri aylarının birinci, on beşinci ve sonuncu geceleri.
3- Ramazan bayramı ve Kurban bayramı geceleri,
4- Berât gecesi,
5- Yola çıkılacak gece,
6- Gündüz öğleden sonra.
Bunlar da bir tavsiyedir. Şehvetlenip haram işlemek mesela
yabancı kadına şehvetle bakma tehlikesi varsa mekruh olmaz. Bilakis beraber
olmak lazım olur. Güne, zamana bakılmaz.
Cima için uygun görülmeyen hâller:
1- Kadının rızası yoksa,
3- Abdesti sıkışıksa,
4- Fazla tok, hasta ve yorgun ise,
5- Çok soğuk ve çok sıcaksa.
Cimada diğer edebler
Kendini haramdan korumaya, helâl ile yetinmeye niyet etmeli, cima ederken
şeytandan Allahü teâlâya sığınıp, (Bismillâhi Allahümme
cennibnâ-ş-şeytâne ve cennibi-ş-şeytâne mâ razaktenâ) demeli. Bu
durumda gebe kalırsa, şeytan ona zarar vermez.
Resulullah efendimiz, (Cimada Besmele söyle.
Cünüplükten temizleninceye kadar sana sevap yazılır. Bu cimada çocuğun olursa
sana, bu çocuğun nefesleri sayısınca ve onun neslinin nefesleri sayısınca sevap
yazılır) buyurdu.
Hanımda şehvet, istek belirinceye kadar onunla oynaşmalı.
Bunda bedenin rahatlığı ve doğacak çocuğun kusursuz olması faydaları vardır.
Acele etmemeli. Hadis-i şerifte, (Erkek hanımı ile cima ederken, horoz
gibi, atlayıp inmesin. Kendisi rahatladığı gibi, hanımı da rahatlayıncaya
kadar, karnı üzerinde kalsın) ve (Kadın rahatlamadan, sen
rahatlarsan, o günün kalan kısmı, kadın için uyuşuk ve tembellikle geçer) buyuruldu.
Geline bir tavsiye:
Gelin ilk günden itibaren yemesine içmesine dikkat etmelidir. Bazı yiyecekler
zararlı olabilir. Çünkü hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Gelin, ilk hafta yoğurt, ayran, sirke, turşu ve ekşi yememelidir! Bunlar
çocuk olmasına engel olabilir. Sirke yiyen kadının hayz görmesi zahmetli olur
ve hayzı düzensiz olur. Ekşi elma yemek hayz kanını keser. Bu da başka bir
hastalık meydana getirir.)
Erkeğe tavsiye:
Hanıma karşı iyi huylu, güler yüzlü olmalı. Onun yanlış hareketlerine, akla
uymayan sözlerine ve işlerine sabretmelidir. Onunla tatlı konuşmalı. Onun
seviyesine ve aklına uymalıdır. Onunla şakalaşmalı, oynamalıdır. Yemede,
giyinmede, gücü yettiği kadar eli açık olmalıdır.
Dinimizde, kadınların bilmesi farz olan şeyleri, elbette
öğretmelidir.
Hanımının giyinmesinde, evden dışarı çıkmasında, çok sıkı
davranmamalı ve başı boş da bırakmamalı. Kendini ve hanımını şüpheye, iftiraya
düşürecek hallerden sakınmaya çok önem vermeli.
Hanımını, yabancı erkeklerin bulunduğu yerlere göndermemeli,
yabancıları görmesine mani olmalı.
Ev işleri ile vakit geçirmesi, onun zevki olmalıdır. Ona sert davranmamalıdır.
Şaka olarak da, kızgın olunca da, hiçbir zaman boşamak,
ayrılmak lafını ağza almamalı, bir defa daha evlenmek lafı etmemelidir.
Korkutmak için şaka için de olsa boşama sözlerini hiç kullanmamalıdır. Hatta
ayrılmaya karar verilse bile yine bu kelimeleri kullanmamalı. Daha sonra
ayrılmaktan vazgeçilebilir. Yakınları ile dostları ile istişare edip ayrılmaya
kesin karar verildikten sonra bir talak vermelidir. Hiçbir zaman üç talak
birden vermemeli. Zaten üç talak birden vermek haramdır. Hayat şartları insanı
birçok şeye katlanmayı gerektirebilir. Olmaz denilen şey olabilir. Bir talakla
boşama yapılırsa, hem haram işlenmemiş olur, hem de kapı tamamen kapatılmamış
olur. Boşamamak bir risk getirmez; ancak boşamak hele üç talak vermek çok büyük
risktir. Telafisi mümkün olmayabilir.
Âyât-ı hırz
Sual: Şeytandan muhafaza için, cima esnasında, muska şeklindeki
âyât-ı hırzın, boyunda asılı olması caiz midir?
CEVAP
Evet caizdir. Yatağa euzü besmele ile girilince, şeytan yaklaşamaz.