Evliya nasıl tanınır, vasıfları nelerdir?
Evliyanın vasıfları
CEVAP
Çalışmak farz olduğu için, enbiya ve evliya da çalışır. Mesela Âdem
aleyhisselam, çiftçilikle uğraşırdı. Nuh aleyhisselam marangoz, Davud
aleyhisselam demirci idi. Evliya-i kiram da çeşitli meslek sahibi idiler.
Allahü teâlâ, (Sevdiklerimi [evliyamı] halkın içinde
saklarım, herkes tanıyamaz) buyuruyor. Onları tanıyan kimseler az da
olsa vardır.
Evliyanın vasıflarından bazıları şöyle bildirilmiştir:
1- Evliyanın kerameti olur. Gaybı yalnız evliya değil, melekler ve
hatta Peygamberler bile bilmez. Ancak Allahü teâlâ, dilerse, herhangi bir
kuluna da bildirir. Peygamber efendimizin gaybı bildiren çok mucizesi vardır.
Evliyanın da gaybı bildiren çok kerametleri görülmüştür.
2- Evliyayı gören kimsenin gönlü ona mail olur. Evliyanın her sözü,
her hareketi İslam’a uygundur. Yanında bulunan kimselerin kalblerinde Allah
korkusu ve Allah sevgisi hâsıl olur. Başka şeylerden soğur. Evliya, ölü
kalbleri diriltir. Kalblerdeki pası temizler. Onun yanında duranın günah işleme
arzusu yok olmaya başlar.
3- İtikadında bozukluk olan evliya olamaz. Amelde ve itikadda
bid’atin zulmeti, evliyalık nurunun kalbe girmesine mani olur. Kalb,
bid’atlerden temizlenmedikçe ve doğru itikad ile süslenmedikçe, hakikat
güneşinin ışıkları oraya giremez.
4- Evliya bütün kötü huylardan uzaktır. İyi huylarla süslenmiştir.
Kendisine zulmedeni affeder, darılana iyilik ve ihsanda bulunur. Onda mal,
mevki ve şöhret hırsı bulunmaz. Övülmeyi sevmez. Yerilmekten korkmaz. Tevazu
sahibidir. Kendisini kimseden üstün görmez. Hiç kimseyi aşağılamaz. İlim
sahibidir, ihlâsla amel eder. Kimsenin zararını istemez. Herkese merhamet eder,
acır. İnsanların saadeti için çalışır. Sözünde durur. Emanete riayet eder.
Kimseye hıyanet etmez. Suizan, gıybet ve fitneden kaçar. Haklı olsa da münakaşa
etmez. Belalara, sıkıntılara göğüs gerer. Nimetlere şükreder. Ehline danışarak
iş yapar. Günah işlemekten ve bilhassa imansız gitmekten çok korkar. Çok
istigfar eder.
Kısacası evliya en iyi insan demektir. Muhammed Salim hazretlerine, (Bir
kimsenin evliya olduğu nasıl anlaşılır?) dediklerinde, (Tatlı dili, güzel
ahlakı, güler yüzü, cömertliği, münakaşa etmemesi, özürleri kabul etmesi ve
herkese merhamet etmesi ile bir kimsenin veli olduğu anlaşılır) buyurdu.
Eskiden evliya çok idi
Eskiden Abdülkadir-i Geylani, imam-ı Rabbani ve Ahmed
Rıfai hazretleri gibi mürşid-i kâmil olan evliya var idi. Evliya
oldukları bazı vasıfları ile bilinirdi. Böyle zatların vasıfları kitaplarda
bildirilmiştir. Allahü teâlânın sevgisine kavuşmuş olana Evliya denir.
Başkalarının da kavuşmalarına vasıta olana Mürşid denir.
Mürşid-i kâmilin, yani rehberlik eden evliyanın alameti, itikadının düzgün
olması ve İslam ahkâmına tam uymasıdır. Sözleri, hareketleri İslam ahkâmına
uygun olmayan zat, havada uçsa da, rehber olamaz. Evliya ile konuşmak ve onu
görmek, Allahü teâlâyı hatırlamaya sebep olur. Allahü teâlâdan başka her şey
kalbe soğuk gelir. Allahü teâlâ, (Evliyam şunlardır ki; ben anılırsam,
onlar hatırlanır, onlar hatırlanınca ben anılırım) buyuruyor. Resulullah
efendimize, evliyanın alametleri sorulunca, (Onlar görülünce Allah
hatırlanır) buyurdu. Bugün yapılacak iş, eskiden yazılmış, İslam
âlimlerinin kitaplarını okumaktır.
Mürşidin vasıfları
Eski mürşidlerin vasıflarından birkaçı şöyledir:
1- Lüzumlu akaid ve fıkıh bilgilerine vâkıf idiler. Fıkıh bilmeyen
evliya olamaz.
2- Hep güler yüzlü olup, bir anne şefkati ile talebeyi terbiye
ederler idi.
3- Hiç bir talebenin parasında gözü olmazdı. (Allah’ın
evliyası, cömertlik ve güzel ahlak üzere yaratılmıştır) hadis-i
şerifine uygun vasıfta olup, talebelerine elinden gelen yardımı yaparlar idi.
4- Talebelerinin sırlarını gizli tutarlardı. (Seçilmişlerin
kalbleri sırların mezarıdır) denirdi.
5- (Üstada da, talebeye de saygılı olun) hadis-i şerifine göre merhametli
ve tevazu sahibi idiler.
6- (Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen vardır) mealindeki
âyet-i kerime mucibince ilimleri ile büyüklenmezlerdi.
İlmi ile mağrur olanlar, ilimleri az olanlardır. Az bir şey öğrenince her şeyi
öğrendiklerini zannederler. Fazla bilgi sahibi olanlar, ilmin sınırsızlığını ve
sonuna ulaşmaktan aciz olduklarını bildiklerinden tevazudan ayrılmazlar. Zaten
âlim, bilmediklerinin bildiklerinden çok olduğunu bilen zattır.
7- Bilmedikleri olursa, “Bilmiyoruz” demekten
çekinmezlerdi.
Peygamber efendimiz de, bütün yaratılmışların en üstünü olduğu halde, (Bilmiyorum,
Cebrail aleyhisselama sorayım da öyle cevap vereyim) buyurmuştur.
Hazret-i İbni Abbas da (Bilmiyorum diyemeyen helak olmuştur) buyuruyor.
8- Malayani, yani boş konuşmazlardı.
9- Talebeleri de üstün kimselerdi. Her talebe, Allahü teâlânın
sevgisi ile ve Onun sevgisine kavuşmak arzusu ile yanardı. Bilmediği,
anlayamadığı bir aşk ile şaşkın haldeydi. Uykuları kaçar, gözyaşları dinmezdi.
Geçmişteki günahlarından utanarak başını kaldıramaz, her işinde Allah’tan
korkar, titrerdi. Allahü teâlânın sevgisine kavuşturacak işleri yapmak için
çırpınırdı. Her işinde sabreder ve affeder, her geçimsizlikte, sıkıntıda kusuru
kendinde görürdü. Her nefeste Allah’ı düşünür, gaflet ile yaşamaz, kimseyle
münakaşa etmezdi. Bir kalbi incitmekten korkar, kalbleri Allahü teâlânın evi
bilirdi. Eshab-ı kiramın hepsini, “radıyallahü teâlâ anhüm ecmain” diyerek iyi
bilir, hepsinin iyi olduğunu söylerdi.
10- İlmiyle amildiler. Yani bildikleriyle amel ederlerdi. Bildiği
ile amel etmeyen, kendi görüşünü din gibi ortaya atan ve bölücülük yapanlar
kötü âlimlerdir. Kötü âlimler Kur’an-ı kerimde (Kitap yüklü
merkebe) benzetilmiştir. (Cuma 5)
Bilin ki, evliyada üç alamet bulunur:
Biri, görenin gönlü, hep ona mail olur.
İkinci alameti sohbetten anlaşılır,
Her ne dese, dinleyen sözüne kail olur.
Üçüncüsü şöyledir, onun cümle azası,
Dinin edepleriyle, her zaman âmil olur.
Evliyayı sevenler ona gönül verenler,
Sayısız nimetlere şüphesiz nail olur.
Basireti açılır, gafleti zail olur.
Üveysilik nedir?
Sual: Üveysilik nedir?
CEVAP
Peygamber efendimiz veya evliyanın ruhları ile terbiye edilene üveysi denir.
Kitaplardaki bilgiler şöyle:
Evliyadan birine üveysi olmak için her gün tenha bir yerde iki rekât namaz kılıp,
bir Fatiha okuyup, sevaplarını onun mübarek ruhuna göndermeli, bir müddet onun
ruhunu düşünmeli. Birkaç gün sonra onun üveysisi olunur. (Dürr-ül-mearif)
Evliyadan birinin üveysisi olmak için tenha bir yerde iki rekât namaz kılıp,
sevabını o velinin ruhuna gönderip ruhunu düşünerek beklemelidir. (Makamat-i
Mazheriyye)
Üveysi olmak için itikadın düzgün olması ve dinimizin emirlerine uyulması
gerekir. Ayrıca, çok sevmek de şarttır. Böyle bir kimse, istediği velinin
üveysisi olabilir. Üveysi olan da, o veli tarafından terbiye edilerek yükselir.
İmam-ı Rabbani hazretleri gibi Resulullah efendimizin vârislerinden birine
üveysi olan, aynı zamanda Resulullaha da üveysi olmuş olur.
Evliyanın farkı
Sual: Evliya da insan olduğuna göre, diğer insanlardan farkı nedir?
CEVAP
Evliya da insandır; fakat bir veli, evliya olmamış binlerce Müslümandan
üstündür. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Hiç bir şey, mislinin, bin katı olamaz. Fakat gerçek mümin, [veli
kul, arif-i billah] bin insandan daha iyidir.) [Taberani]
Kur'an-ı kerimde de bu müminlerin yani evliyanın, ariflerin üstün olduğu
bildiriliyor:
(Siz gerçekten mümin iseniz, çok üstünsünüz.) [Al-i İmran 139]
Evliya ve mürşid-i kâmil
Sual: Her evliya aynı zamanda mürşid-i kâmil midir?
CEVAP
Her mürşid-i kâmil evliyadır; ama her evliya mürşid-i kâmil değildir, hatta
mürşid bile olmayabilir. Mürşid-i kâmil, bütün işleri, İslamiyet’e uygun olan,
tasavvuf ilminde uzman Ehl-i sünnet âlimi demektir. Derin âlim yani müctehid
olmayan, mürşid-i kâmil olamaz. Başka ilimlerin uzmanlarına kâmil denmez. Mürşid-i
kâmil, ictihad derecesinde yüksek âlim olduğu için, hem ilim, hem de marifet
sahibidir. Buna, (Zül-cenahayn) denir. Akılla anlaşılan
bilgilere (ilim), kalble anlaşılan bilgilere (marifet) ve (irfan) denir.
İnsan çalışmakla evliya olabilir; fakat mürşid-i kâmil farklıdır. Mürşid-i
kâmil, hem zahiri ilimlerde, hem de tasavvuf bilgilerinde ihtisas sahibidir.
Kâmil ve mükemmildir, yani hem yetişmiştir hem de başkalarını yetiştirebilme
kabiliyetine sahip büyük âlimdir.
Bir kimse, kitap okumadan evliya olabilirse de, mürşid olamaz. Mürşidin,
müctehid olması ve marifette, (Vilâyet-i hassa-i Muhammediyye) mertebesinde
bulunması lazımdır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Mürşid-i kâmilin bakışları, kalb hastalıklarına şifa verir. Onun teveccühü,
yani kalbini bir kimseye çevirmesi, kötü, çirkin huyları insandan siler,
süpürür.)
Abdulhak-ı Dehlevi hazretleri de buyuruyor ki:
(Mürşid-i kâmillerin en üstünleri, dört mezhep imamlarıdır. Bu dört imam,
İslâm dininin dört temel direkleridirler.)
Ulema ve evliya
Sual: Âlimler mi daha üstündür, yoksa tasavvuf yolunda ilerleyen
evliya mı?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İlim öğrenen kimse, nefsine uyarak günah işlerse, kendine zarar yaparsa da,
onun ilminden faydalananlar olur. Kendini yakarsa da, başkalarının kurtulmasına
sebep olur. Tasavvuf yolunda ilerlemeye çalışan kimse, kendini kurtarmakla
uğraşır. Başkalarına faydası olmaz. Dinimiz, insanların saadetine çalışanları,
kendini kurtarmaya çalışanlardan, daha üstün tutar. Tasavvuf yolunda ilerleyen
bir kimse, tasavvufta bildirilen makamlara erer ve sonra insanları davet etmek
vazifesiyle şereflendirilirse, İslamiyet'i bildirenlerden, herkesi saadete
erdirenlerden olur. İslam âlimleri gibi üstün ve kıymetli olur. Bu, Allahü
teâlânın öyle bir nimetidir ki, dilediği seçilmişlere ihsan eder. Onun ihsanı
pek büyüktür. (1/48)
Eski mürşidler
Sual: Eskiden Mürşid-i kâmil olan zatlar, müridlerinin hallerinden
nasıl haberdar olurdu?
CEVAP
Bazıları, Hazret-i Ömer’in gördüğü şekilde, televizyon ekranındaki gibi net
görürlerdi, buna tayy-i mekân denir. Bazıları da, tevilli olarak, yani
alametlerini görüp anlarlardı. Bazıları da, hiç görmeden kalblerine ilham
olunurdu.
Bid'at ehli evliya olamaz
Sual: Evliya zatların hepsi Ehl-i sünnet miydi? Bid’at ehlinden
evliya olamaz mı?
CEVAP
Bid’at ehli, hakiki Müslüman değil ki, evliya olabilsin. Tasavvuf büyüklerinin
hepsi, Ehl-i sünnet idi. Bid’at sahiplerinden hiçbiri, Allahü teâlânın
marifetine yaklaşamamıştır. Evliyalık nurları, bunların kalblerine girmemiştir.
Amelde ve itikatta olan bid’atin zulmeti, evliyalık nurunun kalbe girmesine
mani olur. Kalb, bid’at pisliklerinden temizlenmedikçe ve Ehl-i sünnet
itikadıyla süslenmedikçe, hakikat güneşinin ışıkları oraya giremez. O kalb,
yakîn nuruyla aydınlanamaz. (Merec-ül-bahreyn)
Allah’ı hatırlatan zat
Sual: (Bir kimse, görülünce veya sohbetine gidilince, eğer dünya
sevgisi unutuluyor, âhirete rağbet artıyorsa, o kimse Allah adamıdır) deniyor.
Bu söz doğru mudur?
CEVAP
Evet, doğrudur. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Evliya görülünce, Allah hatırlanır.) [İbni Mace]
(Evliya o kimselerdir ki, onlar görülünce, Allah hatırlanır.) [İbni
Ebi Şeybe, Ebu Nuaym]
(Hak teâlâ, “Ben anılınca evliyam hatırlanır, onlar anılınca, ben
hatırlanırım” buyurdu.) [İ. Begavi - Mesabih]
(Öyle zatlar var ki, Allah’ı hatırlamanın anahtarıdır. Onlar görülünce Allah
hatırlanır.) [Taberanî]
(Her âlimin sohbetine gitmeyin! Ancak şu beş şeyden sakındırıp, diğer beş
şeye davet eden âlimin sohbetine gidin!
1- Şekten, yakîne sevk eden, [Şüpheli inanıştan sakındırıp kesin imana
yönlendiren]
2- Kibirden uzaklaştırıp, tevazua yönelten,
3- Nefreti, düşmanlığı bıraktırıp, hayra sevk eden,
4- Riyadan uzaklaştırıp, ihlâsa çeviren,
5- Dünyadan, zühde [tamahtan, tok gözlü olmaya] çağıran.) [Asakir]
Görülünce Allah’ı hatırlatan zatların sohbetine gitmeli, böyle zatları
sevenlerle beraber olmaya çalışmalı. Böyle büyük zatlar bulunmazsa, onların
kitaplarını okumalı, çünkü (Kitap okumak, sohbetin yarısıdır)buyurulmuştur.
Evliyayı hatırlamak
Sual: Hadis düşmanı biri, (Allahü teâlâ buyurdu ki: Ben
zikrolununca Evliyam hatırlanır. Onlar zikrolununca da ben hatırlanırım) mealindeki
hadis için, (Bu hadis, Kur'anın tevhid inancına aykırıdır) diyor. Bir hadis,
tevhid inancına aykırı olur mu?
CEVAP
Sanki hadis-i şerifin tevhid inancı ile Kur'an-ı kerimin tevhid inancı farklı
gibi ayrım yapılıyor. Kimi mezhepsizler de, (Bu hadis, Kur'an-ı kerimin ruhuna
aykırıdır) diyorlar. Kur'anın ruhu, hadisin ruhundan farklı gibi, ayrı bir yol
çıkarıyorlar. Kur'an-ı kerimde, Peygamberlerin yoluyla Allahü teâlânın yolunu
ayıranların kötü hâli bildiriliyor:
(Allah ile resullerinin emirlerini birbirinden ayırıp, ikisi arasında bir
yol tutmak isteyenler, kâfirdir.) [Nisa 150,151]
Hiçbir hadis-i şerif, elbette tevhid inancına aykırı olamaz. Bu hadis-i
şerifi, Ebu Nuaym ve İmam-ı Begavi gibi
büyük hadis âlimleri bildiriyor. Yine, bu konudaki iki hadis-i şerif meali de
şöyledir:
(Evliya görülünce, Allahü teâlâ hatırlanır.) [İbni Mace, Hakim-i
Tirmizi]
(Gördüğünüzde sizlere Allah'ı hatırlatan, konuşması ilminizi artıran, ilmi
ahireti düşünmenize yarayanla beraber olun!) [Ebu Ya'la]
Mürşid-i kâmil yok mu?
Sual: (Bugün evliya, mürşid, dergâh, tarikat yoktur. Bunun için
dînî anlamda emîr yoktur) deniyor. Bunlar doğru mu?
CEVAP
(Evliya, mürşid-i kâmil yok) demek, hattâ mürşid olarak bilinen
zatlara, mürşid değil demek çok yanlıştır. Dünya evliya zatlardan boş değildir.
Belki azdır, ama mutlaka vardır. Yok demek, akıldan veya ilimden noksanlık
alametidir. Din kitaplarında birler, üçler, yediler, kırklar, beş yüzler gibi
adlandırılan Evliya zatlardan bahsedilir. Ebdal denilen evliya her zaman
bulunur. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(40 kişi olan ebdallerin bereketiyle düşmana galip gelir, beladan
kurtulursunuz.) [İ. Asakir]
(Yeryüzünde her zaman [ebdallerden] kırk kişi bulunur. Her
biri İbrahim aleyhisselam gibi bereketlidir. Bunların bereketiyle yağmur
yağar.) [Taberani]
Peygamber efendimiz böyle buyururken hâşâ o nasıl yalanlanabilir?
Evliya zatları herkesin tanıması elbette zordur. Âlimlerimiz, (Allahü
teâlâ, rızasını taatte, gazabını günahlarda, orta namazı beş vakit namazda,
evliyasını halk arasında, Kadir gecesini Ramazan ayı içinde gizlemiştir) buyuruyor.
Zaten ben evliyayım diyen, veli değildir. Evliya zatlar, kendilerini gizler.
Bunun için evliyayı tanımak zordur. Piyasada, (Ben evliyayım, ben
mürşidim) diyen çok olsa da, bunlara itibar etmemeli.
Üçler, yediler, kırklar gibi adlandırılan Evliya zatlar nasıl inkâr edilir? Bir
hadis-i şerif:
(Her asırda salih zatlar vardır. Bunlar 500 kişi olup kırkı ebdaldir.)[Ebu
Nuaym]
Ayrıca her asırda gelen, müceddid olan büyük âlim ve evliya zatlar da vardır.
Bir hadis-i şerif:
(Allahü teâlâ, her asırda dinini yenileyecek bir müceddid gönderir.) [Ebu
Davud]
Dini bid’atlerden temizleyen müceddid zatları inkâr etmek daha kötüdür.
Müceddidlerin çoğu mürşid-i kâmildir. Her zaman Ehl-i sünnet olan, doğru bir
taife de [bir grup] bulunur. Bunların başında bir emîr, bir mürşid-i kâmil
vardır. Bu taife Kıyamete kadar devam eder. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ümmetimden bir taife [grup], Allah’ın emriyle hak üzere
hareket etmekte devam eder.) [Buhari]
Hak üzere olup da mürşidsiz bir taife, bir grup düşünülemez.
Mişkat’taki, (Ümmetim arasında, doğru yolda olanlar, her zaman bulunur.
Onlara karşı çıkanlar, doğru yolda olan bu kimselere zarar veremez.) hadis-i
şerifi de gösteriyor ki, (Evliya yok, mürşid-i kâmil yok, emîr yok) diyenler,
Kıyamete kadar devam edecek olan doğru gruba asla zarar veremez.
Dinimizin yayılması, eskiden tekkeyle, dergâhla olurdu. Tekke, dergâh yok diye,
mürşid yok demek ahmaklıktır. Mürşid, bir tekkede, dergâhta oturan zat
değildir.
Mürşid-i kâmil, bütün sözleri, bütün işleri, İslamiyet’e uygun olan,
İslâmiyet'i iyi bilen Ehl-i sünnet âlimidir. İnsanların Allahü teâlânın
rızasını kazanmalarına vasıta olan zattır. (İ. Ahlakı)
Mürşid-i kâmile kavuşmak, en büyük saadettir. Onu aramak birinci vazifedir.
Hakiki Mürşid, kıyamete kadar mevcuddur. Halis olan taliblere kendisini
tanıtır. Düşmanlardan, ahmaklardan saklanır. (H.S.Vesikaları)
(Dünyada böyle insan yok) demek ilmî değil, indîdir. Nefis, kimseye tâbi olmak,
itaat etmek istemez. Emîrsiz yaşamak ister. (Ben kitaplara uyarak dinimi
yaşarım) der. Hâlbuki dinimizde emîrlik çok önemlidir. 2-3 kişi bile bir araya
gelse, biri emîr tayin edilir ve o emîre uyulur. Emîrsiz, başıboş dine hizmet
olmaz. Bunun için Hazret-i Ali de, (Mutlaka bir emîr tayin edin!
Emîrsiz olmak şeytanla beraber olmaktır) buyuruyor.
Evliya, işlerinde hiç hata yapmaz
Sual: İnsanları, Peygamber Efendimizin bildirdiği yola davet eden ve
kendilerine "Mürşid-i kâmil" denilen zatlar, yaptıkları işlerde hata
yapmaz mı?
Cevap: Bu konuda, İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabında
buyuruyor ki:
“Müslüman olmak için, dünyaya yani haramlara kıymet vermemek lazımdır. Dünyayı
hatırlamayı da kalbinden çıkarana salih Müslümandenir. Helal olsun,
mubah olsun, mâ-sivâyı, yani Allahü teâlâdan başka her şeyi hatırlamayı
kalbinden çıkarmaya fenâ-fillah denir. Buna kavuşan
Müslümana velî, evliyâ denir. İnsanları Müslüman
ve salih yapmak için uğraşan veliye mürşid denir. Evliya, her
şeyi öğrenir, bilir. Ahkâm-ı İslâmiyyeye, dinin hükümlerine uymakta, dünya
işlerinde aklını kullanır. Hesabını yapmakta, sanatında, ticaretinde hiç hata
yapmaz. Fakat, aklındaki düşünceler, kalbine sirayet etmez, bulaşmaz. Dünyayı
seven, hatırlayan kalp, hastadır. Kalbin temiz olması, dünya dediğimiz şeyleri
sevmekten, hatırlamaktan kurtulması demektir.”