Evliyayı sevmenin faydası nedir?
Evliyayı sevmek
CEVAP
Abdülaziz Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
Cenab-ı Hakkın rızasına kavuşmak, şeytanın aldatmasından kurtulmak için,
silsile itibariyle hocaları Resulullah efendimize dayanan bir evliyayı sevmek,
onun tarafından sevilmek gerekir. Hadis-i şerifte, (Evliyanın kalbi
nazargah-i ilahidir. Böyle bir kalbde bulunana Hak teâlâ rahmet eder) buyuruluyor.
Böyle bir kalbe girdikten sonra, maksadına kavuşmadan ölen kimse, kurtuluşa
ermiş demektir; çünkü Kur'an-ı kerimde mealen, (Allah ve Resulüne
hicret etmek üzere evinden ayrılıp yolda iken ölen, maksadına varmış gibi
mükâfatlandırılır) buyuruluyor. (İmad-ül-İslam)
Kişi sevdiği ile beraber olur. Sevenler, sevdiklerini de beraberce götürürler.
Bir kimse, Allah’ı ve Onun Resulünü ve evliyasını seviyorsa, bilsin ki onlar da
kendisini seviyor demektir. Çünkü Kur'an-ı kerimde mealen, (Allah
onları sever, onlar da Allah’ı sever) buyuruluyor. Allahü teâlâ, önce
kendi sevgisini bildirmiştir. Yani sevilmeyen sevemez. Şu halde sevilmeye layık
olmak için de İslam âlimlerinin bildirdiği yolda bulunmak gerekir.
En kıymetli ibadet
Sual: Şah-ul-kermani isimli bir zat, (Evliyayı sevmekten daha
kıymetli ibadet olmaz) diyor. Bu söz yanlış değil mi? Bir kimseyi
sevmek niye ibadet olsun ki?
CEVAP
Dinimizde hubb-i fillahın yani Allah için Allahın sevdiklerini sevmenin önemi
çok büyüktür. Hubb-i fillah imanın esasıdır, şartıdır. Hubbu fillahsız iman
olmaz. Cenab-ı Hak, Hazret-i İsa’ya da vahyetti ki:
(Eğer yer ve göklerde bulunan bütün mahlûkatın ibadetlerini yapsan,
dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşmanlık etmedikçe, hiç faydası olmaz.) [K.
Saadet]
Musa aleyhisselam, (Ya Rabbi senin için en kıymetli amel nedir?) diye sordu.
Allahü teâlâ, (Benim için evliyamı, dostlarımı sevmek ve düşmanlarıma
düşmanlık göstermektir) buyurdu. (Mektubat-ı Masumiyye)
Fıkıh âlimi Muhammed bin Hüseyin Becli, Resulullahı rüyada gördü. En iyi amel
ne diye sordu. (Evliyanın yanında bulunmaktır) buyurdu.
Yaşayan veli bulamazsak deyince, (Diri iken de, ölü iken de onu sevmek,
en kıymetli ameldir) buyurdu. (Sefinetül-ırakıyye)
Evliya, Evliyaullah demektir. Yani Allah dostları demektir. Türkçe’de sadece
evliya deniyor. Evliyayı sevmek, Allahü teâlâyı sevmektir. Bir kimse bir zatı
sevse, ona hiçbir iyilik ve hizmet edemese, ancak onun ana babasına veya
çocuklarına çeşitli iyilik ve ihsanda bulunsa, o zat, bu yapılanlardan memnun
olmaz mı? Onu sevmez mi? İşte Allah dostlarının da Allahü teâlânın ıyali
[yakınları] mertebesinde olduğu hadis-i şerifle bildiriliyor. Allahın
yakınlarını sevmek onlara hizmet etmek ne büyük nimettir.
İtikadı düzgün olmayan ne evliya olur, ne de ameli makbul olur.
Allah adamlarını sevmek
Sual: Evliya zatları sevmenin Allah sevgisine mani olduğu
söyleniyor. Allah'ı seven evliyayı sevmez mi?
CEVAP
Dinimizde hubb-i fillah vardır. Allah için sevmek demektir. Allah'ı sevenin,
Allah'ın sevdiklerini de sevmesi gerekir. Allah'ın sevdiklerini sevmek Allah
sevgisinden dolayıdır. Biri diğerinden ayrı değildir. Evliyaullah, Allah'ın
sevdiği zatlar demektir. Bu büyük zatlara olan sevgi, Allah sevgisine yol açar.
Allahü teâlâyı sevebilmek için önce Allah adamlarının sevgisi şarttır. Bir
mürşid-i kâmilin bir kimseyi sevmesi, Peygamber efendimizin de, onu sevdiğinin
alametidir. Bu kimseyi Resulullah’a kadar silsiledeki bütün zatlar da sever.
Çünkü o zatlar Resulullah'ın vârisleridir. Peygamber efendimizin sevdiğini
Allahü teâlâ da sever.
Görmek ve tanımak ayrı şeylerdir
Sual: Bir evliyayı görenin doğru yolu bulacağı
söyleniyor. Bu söz doğru mudur, böyle bir şey olabilir mi?
Cevap: Gaznevî imparatorluğunun kurucusu olan sultan Mahmud-i
Gaznevî, Ebül-Hasan-ı Harkânî hazretlerine;
-Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri nasıl bir zat idi? diye sual eder. O da
cevabında;
- Bâyezîd-i Bistâmî hazretleri, öyle kâmil, olgun bir veli idi ki, Onu görenler
hidayete kavuşurdu, Allahü teâlânın razı olduğu kimselerden olurdu, buyurdu.
Sultan Mahmud-i Gaznevî, bu cevabı beğenmedi ve;
-Ebu Cehil, Ebu Leheb gibi kimseler, Peygamber efendimizi nice kere gördüler.
Bunlar hidayete gelmedi de, Bâyezîd-i Bistâmî hazretlerini görenlerin hidayete
geldiklerini nasıl söylüyorsun? O, Resulullah efendimizden daha yüksek mi ki,
iki cihanın efendisini, üstünlerin üstünü olan, Allahü teâlânın sevgili
Peygamberini gören, küfürden, inkârdan kurtulamadı da, Bâyezîd-i Bistâmî hazretlerini
görenler nasıl kurtulur? dedi. Ebül-Hasan-ı Harkânî hazretleri buyurdu ki:
-Ebu Cehil ve Ebu Leheb gibi ahmaklar, Allahü teâlânın sevgili Peygamberini
görmediler. Ebu Talib'in yetimi gözü ile baktılar. Eğer, hazret-i Ebu Bekir
gibi, Resulullah olarak görselerdi, eşkıyalıktan, inkârdan kurtulur, Onun gibi
kemâle gelirlerdi. Nitekim Kur’an-ı kerimde mealen;
(Onların sana baktıklarını görürsün. Onlar, seni anlayamıyorlar. Üstünlüğünü
göremiyorlar) olan Arâf sûresinin 197. âyeti bu inceliği bildirmektedir.
Sultan Mahmud-i Gaznevî, bu cevabı çok beğendi ve din büyüklerine olan sevgisi
arttı.