CEVAP
Dini kelimelerin sözlük manasına değil, ıstılah manasına bakmak gerekir.
Gaflet, Allahü teâlâyı unutmak demektir. Her ne şekilde olursa olsun, Allahü
teâlâyı hatırlamak ise gafletten kurtulmak olur. Dinin emirlerini gözeterek
yapılan bütün işler, alışverişler, yiyip içmeler, gafletten kurtulmak ve
Allahü teâlâyı hatırlamak demektir.
Evine, camiye rastgele sağ ayakla giren kimse, gafletle girdiği için sevap
alamaz. Sünnet olduğunu düşünerek sağ ayakla girerse sevap alır. Bunun için
gafleti yenmeye çalışmalıdır! Kur'an-ı kerimde mealen (Gafillerden
olma) buyuruluyor. (Araf 205)
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Gaflet üzere uyuyan, Kıyamette öyle dirilir. O halde kendinizi Allahü
teâlâyı anarak uyumaya alıştırın!) [Deylemi]
(Gafiller arasında Allahü teâlâyı anan, kuru çalılar arasındaki yeşil ağaç
gibidir.) [Ebu Nuaym]
(Gafil olduğu halde, gafletinden habersiz kimseye şaşılır. Şu kişiye de
şaşılır ki ölüm onun peşinde iken, o dünyanın peşinde koşar. Rabbi kendinden
hoşnut olup olmadığını bilmeden kahkaha ile gülene de şaşılır.) [Ebu
Nuaym]
Gafletin sonu pişmanlıktır. Gaflet, nimeti yok eder, hizmetleri engeller.
Gaflet uykusunun sonu, sonsuz pişmanlık olabilir. Salihlerden biri, hocasını
rüyada görüp sual eder:
- Kıyamette en büyük pişmanlık nedir?
Hocası buyurur ki:
- Gafletin neticesi olan pişmanlık...
Zünnun-i Mısri hazretlerini rüyada görüp sual ederler:
- Vefatından sonra sana ne yaptılar?
- Allahü teâlâ bana buyurdu ki:
(Beni sevdiğini söylerdin; fakat benden gafil olurdun. Bu ise
yalancılıktır.)
Zünnun-i Mısri hazretlerine böyle denirse, bizlere ne söylenmez? Yine rüyada
görülen birçok kimse, dünyada gaflet içinde yaşadığını söyler. Bunun için
hadis-i şerifte (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar) buyurulmaktadır.
Ölmeden önce uyanmak gerekir. İş işten geçtikten sonra uyanmak faydasızdır.
Azrail aleyhisselamla kardeş gibi görüşen Yakub aleyhisselam dedi ki:
- Senden bir ricada bulunacağım. Ecelim yaklaşınca bana önceden haber ver!
- Sana iki-üç haberci gönderirim.
Bir müddet sonra Azrail aleyhisselam yine gelir. Yakub aleyhisselam sual
eder:
- Ziyaretime mi geldin?
- Hayır, canını almaya geldim.
- Nasıl olur, hani bana iki-üç haberci gönderecektin?
- Sana üç haberci gelmedi mi? Saçların siyahken ağarmadı mı? Vücudun kuvvetli
iken zayıflamadı mı? Dimdik dururken şimdi belin bükülmedi mi?
Haberci istiyorsak çoktur. Her gün çeşitli sebeplerle ölenlere veya mezarlara
bakmak kâfidir. Muhakkak olacak şeyi oldu bilmek gerekir! Ölüm muhakkaktır.
Azrail aleyhisselam geldiği zaman, hazırım diyebilmelidir.
Şakik-i Belhi hazretleri buyuruyor ki:
(İnsanlar üç şey söylerler. Fiilleriyle ona muhalefet ederler.
1- Biz kuluz derler, fakat şef gibi yaşarlar.
2- Allah bizim rızkımıza kefildir derler. Fakat kalblerini rızık
kazanmakla meşgul ederler.
3- Elbet biz de öleceğiz derler. Fakat hiç ölmeyecekmiş gibi
dünyaya sarılırlar.)
Adamın biri çuvalı kaybeder, arar bulamaz. Namaza durunca hatırlar. Kölesi
adama, (Sen namaz kılmıyor, çuval mı arıyordun?) der. Adam
köleyi ikazından dolayı azat eder. Her işi gafletten uzak yapmaya
çalışmalıdır!
Gaflete sebep olanlar
İnsanların gaflete, hatta günaha, isyana, küfre dalması çeşitli sebepler
yüzünden olur. Bunlar insandan insana değişmekle beraber, cehalet, kibir,
dostunu düşmanını tasnif edememesi genel olup, bunların başında gelir.
İnsanın gafletine sebep olan çok şey varsa da üçü önemlidir:
1- İnsanı tanımamak, yaratılış gayesini bilmemek
2- İşlerin sebeplerle yaratıldığını bilmemek
3- Ölümü unutmak.
1- İnsanı tanımamak, yaratılış gayesini bilmemek
İnsan, niçin yaratıldığını ve başına gelecekleri bilip unutmasa, gaflete
düşebilir veya kibirlenebilir mi? Rabbine isyan edebilir mi? Demek ki insan
yaratılış gayesini düşünmüyor. Eğer insanlar istenildiği gibi düşünebilseydi,
Kur’an-ı kerimde sık sık, (Hiç düşünmüyor musunuz?) diye
ikaz edilir miydi?
Bir insan bir alet, bir makine yapınca, bunun nasıl ve nerelerde
kullanılacağına dair bir tarif namesi hazırlanır. Tarif name ile de
anlaşılması zor ise, kullanması için kurslar açar. Bir makine yanlış
kullanılırsa, elden çıkar. Her şeyin yaratıcısı olan Cenab-ı Allah da, insan
denilen bu muazzam makineyi yaratıp başıboş bırakmayıp (Sizi boş yere
yarattığımızı mı sandınız?) buyurmuştur. Ne yapması gerektiğini,
Peygamberleri vasıtası ile kitaplar göndererek bildirmiştir.
Ne olduğunu, kim olduğunu, saadet ve felaketinin nelerde olduğunu bilmeyen,
öldükten sonra başına gelecekleri düşünmeyen kimse akıllı olamaz. Allahü
teâlâ, (Ben cin ve insanları ancak [beni tanısınlar]bana
kulluk, ibadet etsinler diye yarattım) buyuruyor. (Zariyat 56)
O halde insan kul olduğunu bilip, kulluk görevlerini yerine getirmelidir.
2- İşlerin sebeplerle yaratıldığını bilmemek
Allahü teâlâ her şeyi sebeplerle yaratmaktadır. Kudretini sebepler arkasında
gizlemiştir. Âdet-i ilahi böyledir. Ancak bu âdetini bazen bozar, sebepsiz de
yaratır. Bunu sevdiklerinin hatırı için yapar. İnsan çalışır kazanır, benim
malım der, ben kazandım der. Bunun gibi kendisindeki her nimete, her başarıya
(benim) der, (benim başarım, benim kabiliyetim, benim ilmim...vs) der ve
nankör olur.
Dertlerin, belaların gelmesine sebep günah işlemektir. Kur'an-ı kerimde
mealen buyuruluyor ki:
(Size gelen musibet, kendi ellerinizle işlediğiniz [günahlar]yüzündendir.) [Şura
30]
(Sana gelen her iyilik, Allah’ın [bir ihsanı, bir nimeti olarak]gelmekte,
her kötülük de [günahlarına karşılık olarak] kendinden
gelmektedir. [Hepsini yaratan Allahü teâlâdır.]) [Nisa
79]
Peygamberlere ve diğer büyük zatlara ise bela, onların derecelerinin
yükselmesi için gelir.
Tevekkülü ihmal etmemeli. Tevekkül, dinimizin bildirdiği sebeplere
yapıştıktan sonra neticeyi sebeplerden değil, sebepleri yaratandan
beklemektir. (Bir işe başladığın zaman, Allah’a tevekkül et, Ona
güven) âyeti, tevekkül ile beraber azmederek çalışmak gerektiğini
gösteriyor. (Al-i imran 159)
3- Ölümü unutmak
Dünya hayatı rüya gibidir. Ölünce rüya bitecek, hakiki hayat başlayacaktır.
Hadis-i şerifte, (İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar)buyuruldu.
Ölmeden önce uyanmak gerekir. Peygamber efendimiz, (Şu kişiye şaşılır
ki, o dünyanın peşinde, ölüm de onun peşindedir) buyurdu. O
halde, (Nasihat olarak ölüm yeter) hadis-i şerifini
düşünerek ölenlerden ibret almaya çalışmalıdır.
Genelde çok yaşamayı istemek, dünya zevklerine düşkün olmak, ölümü unutmak,
sıhhat ve gençliğe aldanmaktan ileri gelir. Böyle kimsenin kalbi katı olur,
ibadetleri vaktinde yapmaz, tevbeyi geciktirir, nasihat tesir etmez, ölümü
unutur, hatırına bile gelmez. Hep dünya malına ve makamına kavuşmak için
ömrünü harcar. Ahireti unutur, dünyanın faydasız zevk ve sefasını düşünür.
Bunlardan kurtulmak için ölümün her an gelebileceğini düşünmeli, sıhhatin,
gençliğin ölüme mani olmadığını unutmamalı.
Çok kıymetli nasihatler
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Fırsat ganimettir. Ömrün tamamını faydasız işlerle telef etmemeli, Hak
teâlânın rızasına uygun şeylere harcamalı! Beş vakit namazı, tadil-i erkan
ile ve cemaat ile kılmalı, teheccüd namazını elden kaçırmamalı, seher
vakitlerini istigfarsız geçirmemeli, gaflet uykusuna dalmamalı, ölümü
düşünmeli, ahiret hallerini gözetmeli, fani dünyanın haram olan işlerinden
yüz çevirip, baki olan ahiret işlerine dönmeli. Dünya işleri ile zaruret
miktarı uğraşmalı, diğer vakitlerde, ahireti imar etmekle meşgul olmalıdır.
Sözün kısası, Allah’tan gayrı şeylerin sevgisinden korunmalı ve bedeni dinin
hükümlerine uymakla süslemeli, onunla meşgul olmalıdır. İş budur, bundan
gayrısı hiçtir.
Abdül Kuddüs hazretleri de buyuruyor ki:
Vaktin kıymetini bil! Gece gündüz ilim öğrenmeye çalış! Her zaman abdestli
bulun! Beş vakit namazı, sünnetleri ile ve tadil-i erkan ile, huzur ve huşu
ile kılmaya çalış! Bunları yapınca, dünyada ve ahirette, sayısız nimetlere
kavuşursun. İlim öğrenmek, ibadet içindir. Kıyamette, işten sorulacak, çok
ilim öğrendin mi diye sorulmayacaktır. İş ve ibadet de, ihlas elde etmek
içindir. İhlas da, hakiki mabud ve kayıtsız, şartsız var olan sevgiliyi
[Allahü teâlâyı] sevmek içindir.
İbrahim-i Edhem hazretleri buyuruyor ki:
1- Günah işleyeceksen, Allah’ın verdiği rızkı yeme! Rızkını yiyip
de, Ona isyan edilir mi?
2- Günah işleyeceğin zaman, mülkünden çık! Onun mülkünde Ona
isyan edilir mi?
3- Günah işlerken Onun görmediği bir yerde işle! Onun mülkünde,
rızkını yiyip, gördüğü yerde günah işlenir mi?
4- Can alıcı melek, ruhunu almaya gelince, bir müddet izin
isteyebilir veya o meleği kovabilir misin? O zaman hemen tevbe et! Çünkü o melek
ani gelir.
5- Mezarda, melekler, sual sorunca, (beni imtihan etmeyin)
diyerek onları kovabilir misin? Öyle ise, şimdiden onlara cevap hazırla!
6- Kıyamette (Günahkârlar Cehenneme…) dendiği
zaman, ben gitmem diyebilir misin?
Allahü teâlâ, (Ey kullarım! Benden isteyin! Kabul eder, veririm)buyuruyor.
Ama verilmeyenler de oluyor. Çünkü Ona dua eder, ama itaat etmezler.
Peygamberini tanır, Ona uymazlar. Kur'anı okur, gösterdiği yolda gitmezler.
Nimetlerinden faydalanır ama şükretmezler. Cennetin, ibadet edenler için
olduğunu bilir, hazırlıkta bulunmazlar. Cehennemi, asiler için yarattığını
bilir, ondan sakınmazlar. Ecdadının ne olduklarını görür, ibret almazlar.
Kendi ayıplarına bakmayıp, başkalarının ayıplarını araştırırlar. Böyle
kimseler, üzerlerine taş yağmadığına, yere batmadıklarına şükretsin!
Dualarının neticesi, yalnız bu olursa, yetmez mi?
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Ölmek felaket değil, öldükten sonra başa gelecekleri düşünmemek felakettir.
Mezhepsizlik ilhaddır. Ehl-i sünnet âlimlerine uyanlara müjdeler olsun.
İmam-ı Rabbani hazretleri yine buyuruyor ki:
Bu zamanınız fırsattır. Fırsat da, büyük nimettir. Sıhhat ile ve üzüntüsüz
geçen vakitler, bulunmaz ganimettir. Her saati Allahü teâlâyı zikretmek ile
geçirmelidir. Resulullahın bildirdiğine uygun olan her iş, hatta alışveriş
bile zikir olur. O halde, her hareketin, her duruşun, Resulullahın
bildirdiğine uygun olması gerekir. Böylece, hepsi zikir olur. Zikir demek,
gafletten uzaklaşmak, yani, Allahü teâlâyı hatırlamaktır. İnsan her
hareketinde, her işinde, Allahü teâlanın emrini ve yasağını gözetince, emir ve
yasakların sahibini unutmaktan kurtulur ve daima zikretmiş olur.
Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Yemeği Allah’ın zikri ile [İbadet ederek ve Allah yolunda
çalışarak] eritin. Yer yemez yatmayın; kalbiniz katılaşır.) [Ebu
Nuaym]
Haramlardan ve şüpheli şeylerden kaçarak helal kazanmalıdır. Ahir zamanda
bunlara dikkat eden az bulunur.
Dine hizmet çok sevaptır. Bunu herkes gücü nispetinde yapar. Öğrendiği güzel
bir sözü başkasına duyurmak bile sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Duyduğu hak sözü, bir müslüman kardeşine söylemek ne güzel
hediyedir.) [Taberani]
(Allah indinde en iyi kul, insanlara en çok nasihat edendir.) [İ.
Ahmed]
|