Kalb ile yürek farklı mıdır? Kalbi nasıl temizlemek gerekir?
Kalb temizliği nasıl olur
CEVAP
Göğsün sol tarafındaki et parçası yürektir. Yürek, hayvanlarda da bulunur.
Kalb, yürekte bulunan bir kuvvettir. Görülmez. Ampulde bulunan elektrik
cereyanı gibidir. Buna, gönül de denir. Gönül, insanlarda bulunur, hayvanlarda
bulunmaz.
Bedendeki bütün a’za, kalbin emrindedir. His uzuvlarımızın duydukları bütün
bilgiler kalbde toplanır. İnanmak, sevmek, korkmak, insanın kalbindedir. İman
eden, kâfir olan, kalbdir. Kalbi temiz olan, dine uyar. Kalbi kötü olan dinden
kaçar. Güzel, iyi ahlakın ve kötü huyların yeri kalbdir. Kalbi temizlemek için
riyazet ve mücahede lazımdır. Riyazet, nefsin arzularını yapmamaktır. Nefsimiz,
haramları, mekruhları arzu eder. Bunlardan kaçmak lazımdır. Mücahede, nefsin
istemediği şeyleri yapmak demektir. Nefsimiz, iyilik ve ibadet yapmak istemez.
İyilik ve ibadet ederek kalbi temizlemelidir! Allahü teâlâ dinlerini,
peygamberleri, kalbi temizlemek için gönderdi. Kalbi temiz olan, dinimizin
emirlerine uyar, yasak ettiklerinden kaçar, herkese iyilik eder. Dünyada rahat,
huzur içinde yaşar. Ahirette de sonsuz saadete kavuşur. Kalbi kötü olan kimse,
İslamiyet’ten kaçar. Dinimizin emirlerini gericilik, tutuculuk olarak kabul
eder. Dine uymamayı da ilericilik, uygarlık, özgürlük olarak bilir. Kötü
huylar, kalbi, ruhu hasta eder. Hastalığın artması, kalbin, ruhun ölümüne sebep
olur. Önce kalbi temizlemek lazımdır.
İnsanı Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşturan yol kalbdir. İnsanı
Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeylerin en zararlısı, dünya sevgisi yüzünden
kalbin kararmasıdır. Bu sevgi, kötü arkadaşlardan ve lüzumsuz ve zararlı şeyler
seyretmekten hâsıl olur. Faydasız kitap, [roman, hikâye, gazete, dergi] okumak,
lüzumsuz şeyler konuşmak, bu sevgiyi arttırır. Kadın ve kadın resimleri
[resimli dergi, filmler, tv] seyretmek, şarkı, çalgı dinlemek, bu sevgiyi
kalbde yerleştirir. Bunların hepsi, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştırır.
Kalb, sevgi yeridir. Sevgi bulunmayan kalb ölmüş demektir. İslamiyet’in emir ve
yasaklarına uymalıdır. Kalbi uyanık olmayanın, Allahü teâlânın varlığını,
büyüklüğünü ve Cennet nimetlerini ve Cehennem ateşinin şiddetini
hatırlamayanın, düşünmeyenin bedeninin İslamiyet’e uyması güç olur. Bedenin
İslamiyet’e severek ve kolay uyması için, kalbin temiz olması lazımdır. Kalbin
temiz ve nefsin mutmainne [uysal] olduğunun alameti, bedenin İslamiyet’e seve
seve uymasıdır.
Namaz kılmak, kalbi temizler. Günahların affedilmesine sebep olur. Fakat,
kulluk vazifesi olduğunu düşünmeden, şehvetlerini, dünya çıkarlarını düşünerek
kılınan namaz, şartlarına uygun olup, sahih olsa bile, dünyada ve ahirette
faydası olmaz. Namaz kılarken, Allahü teâlânın büyüklüğünü, Onun emrini yapmayı
düşünmek lazımdır. Ancak, böyle kılınan namaz, kalbi temizler, insanı kötülük
yapmaktan korur.
Feyz, kalbden kalbe gelen, insana Allahü teâlânın razı olduğu şeyleri yaptıran
nurdur, bir kuvvettir. Feyzler, Resulullah efendimizin mübarek kalbinden
yayılmakta, evliyanın kalbleri vasıtası ile, evliyayı çok seven kalblere
gelmektedir. Feyze kavuşan bir insanın kalbi, ilimler, marifetler, kerametler
hazinesi olur. Bu saadete kavuşmak için, Ehl-i sünnet itikadında olmak ve dinin
emir ve yasaklarına uymak şarttır.
Bedeni besleyen rızıklar ve kalbi temizleyen feyzler, ezelde takdir ve taksim
edilmiştir. Fakat, bunlara kavuşmak için, âdet-i ilahiyyeye uymak, sebeplerini
aramak, bulmak için çalışmak lazımdır. Şartlarına uyarak çalışana elbet
verilir. Kıymetli ulema ve evliyanın kitaplarından tercüme edilerek hazırlanmış
olan Hakikat Kitabevi’nin yayınlarından ilmihal ve diğer kitaplardan her gün
bir veya iki sayfa okuyan o büyüklerden feyz alır. Feyz, nur demektir. Nur
kalbe yağar, kalbi temizler. Okudukça kalb nurlanır. Okuduğunu da anlamaya
başlar. Evliya, Resulullahı iyi tanıdığı için, Onun mübarek kalbinden feyz alır
ve bu feyzler, bunun kalbinden, kendisine bağlananların kalblerine akar. Feyz
gelen kalb temizlenir. Ahlakı güzel olur. Velinin kalbindeki feyzler, nurlar,
güneşin ziyası gibi yayılır. Onu seven müslümanların kalblerine akar. Onların
bu feyzleri aldıklarından haberleri olmaz. Kalblerinin temizlendiğini anlarlar.
Karpuzun güneş karşısında olgunlaştığı gibi, kemale gelirler. Eshab-ı kiram,
Resulullahın sohbetinde, böyle kemale geldi.
Sual: Kalbi temizlemek için ne yapmalıdır?
CEVAP
Kalbi karartan günahlardır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kimse, günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. Eğer
tevbe ederse, o leke silinir. Tevbe etmeyip tekrar günah işlerse, o leke büyür
ve kalbin tamamını kaplar, kalb, kapkara olur.) [Harâiti]
Günahlar kalbi kararttığına göre günaha sebep olacak şeylerden de kaçmak
gerekir. Mesela uyku mubahtır. Ancak çok uyumak kalbe kasvet verip günah
işlemeye zemin hazırlar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Üç şey kalbe kasvet verir: Yemeği, uykuyu ve rahat olmayı sevmek.) [Deylemi]
Günah işleyince, hemen tevbe ve istigfar etmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Paslanan her şeyin bir cilası vardır. Kalbin cilası
"Estagfirullah" demektir.) [Deylemi]
Ölümü çok hatırlamak da, oruç tutmak da kalblerin pasını siler. Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
(Her ay 3 gün oruç tutanın kalbinin pası temizlenir.) [Nesai]
(Su değdiği, [rutubette kaldığı] zaman demirin paslandığı
gibi, kalbler de [günah yüzünden] paslanır.) Orada
bulunanlar, (Kalblerin cilası nedir ya Resulallah) dediler.
Peygamber efendimiz buyurdu ki: (Ölümü çok hatırlamak ve Kur'an-ı kerim
okumaktır.) [Beyheki]
Müminin kalbi temizdir. Fâsıkların kalbi kirlidir, karadır. Kâfirlerin kalbi
ise simsiyahtır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müminin kalbi temizdir, orada parlayan bir ışık vardır. Kâfirin kalbi
simsiyahtır ve terstir.) [Taberani]
Sual: Bir işi yaparken kalbime bir sıkıntı geliyor. Ne yapmak
gerekir?
CEVAP
İslam âlimleri buyuruyor ki:
Kalbinin ürperdiği işi yapma! Nefsine uyma! Şüphe ettiğin işlerde kalbine
danış! Şüpheli bir şeyle karşılaşınca, eli kalb üzerine koymalı, kalb çarpması
artmazsa, o şeyi yapmalı! Eğer, fazla çarparsa yapmamalı! Hadis-i şeriflerde
buyuruldu ki:
(Elini göğsüne koy, helal şeyde kalb sakin olur. Günah işte çarpıntı olur.
Şüpheye düşersen, din adamları fetva verseler de yapma!) [İ. Ahmed,
Hakim]
(Günah olan iş yapılırken kalbde çarpıntı olur.) [Beyheki]
(Nefse sükunet ve kalbe ferahlık veren şey, iyi iştir. Nefsi azdıran, kalbe
heyecan veren iş günahtır.) [Beyheki, İ.Ahmed, Taberani]
(Helal haram bellidir. Şüphelilerden kaçın! Şüpheli olmayanları yapın!) [Taberani]
(Seni rahatlatan şey iyidir. Seni şüpheye düşüren, sıkıntı uyandıran şey
günahtır. Sana fetva verse de böyledir.) [İ. Ahmed, Beyheki, Taberani]
(Kalbine danış; iyilik, kalbin mutmain olduğu, rahatladığı şeydir. Günah
ise, canını sıkan, kalbinde tereddüt uyandıran şeydir. Aksine fetva verseler
de.) [Taberani, İbni Asakir]
(Yapacağın bir iş için, yedi defa Rabbinden hayırlı olanı iste, sonra
kalbine bak, hangisi kalbine ferahlık veriyorsa, hayırlı olan odur.) [Deylemi]
(Şüphelileri bırak, şüphe uyandırmayana bak. Doğru işlerde kalb sakin olur,
yalan ise kalbde şüphe uyanır.) [Tirmizi, Nesai]
(Müftüler, fetva verseler de sen, yine kalbine danış.) [İ.Ahmed]
Ahir zamanda bilen bilmeyen herkes, din hakkında konuşup fetva veriyor. Bazısı,
son hadis-i şerife dayanarak, bir çok sahih hadise, “Bu benim kalbime yatmıyor”
diyerek uydurma damgasını vuruyor. Dinimizde, herkesin kalbi ölçü olsa idi,
Kur’an-ı kerime, Peygambere ve âlimlere ihtiyaç kalmazdı. Bid’at fırkalarından
mutezile de, (Akıl, iyi ile kötüyü, hak ile batılı birbirinden ayırır) diyerek
aklı ölçü kabul ediyor. Bugün mutezile kafasında olanlar dindeki dört delile
göre değil, aklına göre konuşuyorlar. Dinimizde akıl da kalb de, bir şeyin
haram olmasında kesin ölçü olamaz. Mesela bir doktor, yazdığı kitabında (Dalak
kandır ve haramdır) diyor. Halbuki fıkıh kitaplarında dalak yemenin haram
olmadığı bildiriliyor. Bazıları da, (Ben Ankara’dan oğlumun bulunduğu
İstanbul’a uçakla kısa bir zamanda geldim. Bir gün kalıp gideceğim. Ben
günlerce yol gitmedim ki, hem gittiğim yer kendi evim sayılır, kendi evimden
daha çok rahat ediyorum. Niye İstanbul’da seferi olacakmışım ki. Üstelik
Peygamberimiz, aklı olmayanın dini yoktur, müftüler fetva verseler de
sen kalbine danış, demiyor mu? Öyle ise ben de aklıma ve kalbime danıştım,
Ankara’dan İstanbul’a gelmekle seferi olmam) diyorlar. Halbuki, bir kimse
Ankara’dan bir saatte İstanbul’a gelse, seferi olur da, Pendik’ten Fatih’e iki
saatte gelse yine seferi olmaz.
Eğer dindeki dört delil esas alınmazsa, herkesin aklına ve kalbine göre sayısız
din meydana çıkar. Ölçüyü iyi bilmek gerekir. Bir kimse, bir memura hediye
verse, müftü, bir çıkarı olmadan, kendi rızası ile vermişse bu hediye helal
diye fetva verir. Ama o kimse, (Ben bunu memur işimi yapsın diye verdim, kalbim
bunu hoş görmüyor) diyorsa, burada kalbin rolü vardır. Müftü o hediye diye
fetva verse de sen rüşvete bulaşma.
Sual: Kalbin karardığı nasıl bilinir, temizlenmesi nasıl olur?
CEVAP
Haram yemek kalbi karartır, hasta eder. Zünnun-i Mısri hazretleri buyurdu ki:
Kalbin kararmasının dört alameti vardır:
1- İbadetin tadını duymaz.
2- Allah korkusu hatırına gelmez.
3- Gördüklerinden ibret almaz.
4- Okuduklarını, öğrendiklerini anlayıp kavrayamaz.
Muhammed bin Fadl Belhi hazretleri de buyurdu ki: Kalbin kararmasına 4 şey
sebep olur:
1- Öğrendiği ile amel etmemek.
2- Bilmeyerek yapmak.
3- Bilmediklerini öğrenmemek.
4- Başkasının öğrenmesine mani olmak.
Nefs, kötü isteklerden [dinin yasakladığı şeylerden] kurtarılınca, kalb
temizlenir.
Kalbi temizlemek için riyazet ve mücahede gerekir. Riyazet, nefsin arzularını
yapmamaktır. Nefsimiz, haramları, mekruhları arzu eder. Bunlardan kaçmak
gerekir. Mücahede, nefsin istemediği şeyleri yapmak demektir. Nefsimiz, iyilik
ve ibadet yapmak istemez. İyilik ve ibadet ederek kalbi temizlemelidir!
Nefsin istediği her şey, sonsuz ahiret nimetleri yanında kıymetsizdir. Ahiret
nimetleri altın ise, dünya menfaatleri teneke bile değildir. Bu geçici basit
menfaatler, sonsuz nimetlerle mukayese bile kabul etmez.
Kalbi temizlerken dört engel çıkar:
1- Mal sevgisi: Malın kendisi değil, sevgisidir. Kalbi temizlemek,
ahireti kazanmak için malın önemi büyüktür. Fakat mal sevgisi engeldir. Mal
sevgisini kalbden çıkarmalıdır!
2- Makam sevgisi: Ahiret nimetlerini elde etmek için makam ve mevki
elbette iyidir. Mal gibi makamın da kendisi değil sevgisi engeldir. Hizmet için
bir makama talip olmak başka şey, nefsin arzularını tatmin için makam sahibi
olmak ayrı şeydir.
3- Yabancı sevgi: Allah sevgisinden başka her sevgiyi kalbden
çıkarmalıdır!
4- Günah: Her günaha tevbe etmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kim günah işlerse, kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. Tevbe ederse
silinir. Günahlara devam ederse, o leke büyüyüp kalbin tamamını kaplar.) [Nesai]
Bu dört engeli aşmak için dört şey gerekir.
1- Çok yememek, helalinden yemek.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çok yiyip içmekle kalbinizi öldürmeyin!) [İ.Gazali]
(Haram karıştırmadan, kırk gün helal yiyenin kalbi nurla dolar. Kalbine
nehir gibi hikmet akar. Dünya sevgisi kalbinden çıkar.)[Ebu Nuaym]
2- Çok uyumamak.
Çok yiyen çok su içip çok uyur. Çok uyuyan da Kıyamette pişman olur. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, çok yiyip içeni ve çok uyuyanı sevmez.) [İ.Gazali]
3- Çok konuşmamak.
Hadis-i şerifte, (Çok konuşan çok hata eder, çok günah işler. Çok günah
işleyen de, Cehenneme gider) buyuruldu. (Ebu Nuaym)
4- Kötülerden uzak durmak.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kişinin dini, arkadaşının dini gibidir, kiminle arkadaşlık ettiğinize
dikkat edin.) [Hakim]
Sual: Kalbi günahlardan riyazetle temizlemek mümkünmüş. Riyazet
nedir?
CEVAP
Günahlar kalbi karartır. Günahkâr kimsede, ibadet etme isteği kalmaz. Günahı
silmek için iyilik ve ibadet yapmak lazımdır. Günah işlemeden iyilik ve ibadet
yapılırsa kalb daha parlar, cilalanır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Bizim için, bizim uğrumuzda mücahede edenleri elbette kendi yollarımıza
kavuştururuz.) [Ankebut 69]
Nefs-i emmare ile cihad, iki yolla olur. Birincisine (Riyazet), ikincisine
(Mücahede) denir.
Riyazet, nefsin arzularını yapmamak demektir. Nefs ahmak olduğu için her
istediği kendi zararınadır. Nefs daima haramları ister.
Mücahede ise, nefsin istemediği şeyleri yapmaktır. Nefsimiz, iyilik
ve ibadet etmemizi istemez. Nefse, günahlardan kaçmak, ibadet etmekten daha güç
gelir. Onun için günahtan kaçmak daha sevaptır.
Yahya bin Muaz-i Razi hazretleri buyuruyor ki:
(Riyazet dört şeyle olur: Az yemek, az uyumak, az konuşmak ve günahlardan
gelecek sıkıntıya katlanmakla.)
Bir kimse mücahede ve riyazet yaparsa, yani bildiği hususlarda dinimizin
emirlerine uymaya çalışırsa, bilmediği hususları da kolayca öğrenir. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki:
(Bildiği ile amel edene, Allahü teâlâ bilmediklerini de öğretir.)[Buhari]
Allahü teâlânın bildirdiği yola girip o yolda yürümeye çalışana yaptığı işler
kolaylaştırılır. Allahü teâlâ bir iyiliğe on mislinden yedi yüz misline kadar,
hatta daha fazla sevap verir. Allahü teâlânın ihsanı boldur. Allahü teâlâ,
hadis-i kudside, (Bana bir karış yaklaşana, bir arşın yaklaşırım) buyuruyor.
Elbette bu yaklaşma manevi yaklaşmadır.
Birine, yakın dostum demek, evimiz yakın demek değil, dostluğumuz iyi demektir.
Allahü teâlânın yakınlığını da böyle anlamalıdır. (Yere göğe sığmam,
mümin kulların kalbine sığarım) ve (Müminlerin kalbindeyim) hadis-i
kudsileri de böyledir.
Bir insan, her türlü kötülüğü yaptıktan sonra, kalbim temizdir, diyemez. Bir
insanın iyi veya kötü olması yaptıklarına göre değişir. Bir insan eğer hiç
kimseye zararı dokunmuyorsa, elinden geldiği kadar herkese faydalı olmaya
çalışıyorsa, Allahü teâlânın emirlerine uyup yasakladıklarından kaçıyorsa o
insan hem iyi niyetli hem de temiz kalblidir. Fakat her kötülüğü yapıyorsa,
Allahü teâlânın emirlerini yapmayıp yasaklarından kaçmıyorsa; ne kadar niyetim
iyi, kalbim temiz, sen kalbe bak, dese de ona inanılmaz ve iyi biri olduğu asla
söylenmez. Çünkü Hadika isimli kıymetli kitapta buyuruluyor
ki:
Haram işleyenlerin, sen kalbime bak, kalbim temiz demeleri yanlıştır.
Müslümanları aldatmaktır. Ancak dinin emir ve yasaklarına uyanın kalbi temiz
olur.
İbadet nedir
Sual: Allah’ın emrini yapmayıp, yasaklarından da sakınmayan küfre
girer mi? İbadet nedir? Bir kimse bildiği halde ibadet etmezse, ancak kalbi
temizse Cennete gider mi?
CEVAP
Üç sualiniz var:
1- Tekliflere yani emirlerin yapılması gerektiğine ve yasaklardan
sakınmak lazım geldiğine inanmak, imanın şartıdır. Tekliflerin çoğuna inanıp
da, yalnız birine inanmayan, beğenmeyen, buna uymak istemeyen, Muhammed
aleyhisselama inanmamış olur. Kâfir olur. Müslüman olmak için, tekliflerin
hepsine inanmak, hepsini beğenmek gerekir. Bir müslüman, tekliflere inandığı
halde, bunlara uymazsa, mesela, tembellik ederek, namaz kılmazsa; kötü arkadaşa
ve nefsine uyarak, içki içerse, kadın, tesettüre riayet etmezse, imanı gitmez,
kâfir olmaz. Günah işlemiş, asi müslümandır. Tekliflerin sadece birine uymak
istemezse, yani beğenmez, vazife olduğuna önem vermez ise, hafif görürse, imanı
gider, kâfir olur. (Namaz kılmıyorsam, açık geziyorsam ne çıkar? Sen kalbe bak.
Kalbim temizdir) demek, veya (Önce ekmek parası kazanmak, herkese iyilik etmek.
Sonra namaz) gibi sözler, tekliflerin bir kısmını beğenip bir kısmını
beğenmemektir. Her müslümanın bu inceliğe dikkat etmesi, tekliflere
uymayanların, imanlarının gitmemesi için uyanık olmaları gerekir. Teklife
uymamak başka, uymak istememek, beğenmemek başkadır. Bu ikisini karıştırmamalıdır!
2- İbadet demek, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselama tâbi olmak
demektir. Yani bütün sözlerini ve hareketlerini Onun emirlerine ve nehylerine
uydurmak demektir. Şunu iyi bilmelidir ki, ibadet şeklinde yaptığı işler, eğer
Onun emri ile olmadı ise, ibadet olmaz, hatta günah olur. Namaz ve oruç ise de
böyledir. Ramazan Bayramının birinci günü ve Kurban Bayramının her dört günü
oruç tutmak günahtır. Halbuki, oruç bir ibadettir. Fakat, emir ile olmadığından
günah oldu. Bunun gibi, başkasından zor ile alınan elbise ile veya böyle bir
yerde namaz kılmak da günahtır. Halbuki namaz bir ibadettir. Fakat, emir ile
olmayınca isyan oluyor. Bunlar gibi, bir kimsenin, nikahlı ailesi ile her türlü
oyun ve latife yapması ibadettir, yani sevaptır. Halbuki yapılan şey oyun ve
eğlencedir. Fakat emir ile olduğundan sevaptır.
Görülüyor ki, ibadet demek, yalnız namaz kılmak, oruç tutmak değildir. İbadet
demek, İslamiyet’in emirlerine uymak demektir. Çünkü, namaz ve oruç,
İslamiyet’e uygun olunca, ibadet olur.
3- İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: İyi bil ki, amelsiz ilim,
insanı kurtaramaz. Bir kimse, dağda bir aslana rastlasa, yanında tüfeği ve
kılıcı bulunsa ve bunları kullanmasını iyi bilse ve ne kadar cesur olsa da, bu
aletleri kullanmadıkça, aslandan kurtulabilir mi? İşte bunun gibi, bir kimse ne
kadar ilim sahibi, olursa olsun, bildiğine göre hareket etmezse, ilminin
faydası olmaz.
Mütehassıs bir doktor hastalansa, hastalığı da kendi branşında olsa, bunun en
etkili ilacını da bilse ve bu ilaç hakikaten o hastalığa çok iyi gelse, ilacı
kullanmadıkça, yalnız bilgisi onu iyi edemez. Bir insan da, ne kadar ilim
edinse, ne kadar kitab okusa, bildiklerini yapmadıkça faydası olmaz. (Eyyühelveled)
Sual: Günah işleyenlerin, "Sen kalbe bak, kalbimiz temizdir.
Allah kalbe bakar" demeleri doğru mudur?
CEVAP
Kur'an-ı kerimde mealen, (Günah işleyene ve kâfir olana itaat etme)buyuruldu.
(İnsan 23)
Allahü teâlâ, bu âyet-i kerimede, önce (günah işleyene) sonra (kâfire itaat
etme!) buyurdu. Çünkü, müslümanın kâfirle buluşması az olur. Günah işleyenden
emir alması daha çok olur. Bundan başka, günah işleyen ile birlikte bulunmanın,
kâfirle beraber bulunmaktan daha çok zararlı olduğunu göstermektedir. Yine
Kur'an-ı kerimde mealen, (Kalbi bizi zikretmekten gafil olan ve
nefsinin arzuları peşinde koşan ve hareketlerinde İslam’ın dışına taşan kimseye
itaat etme) buyuruldu. (Kehf 28)
Bu âyet-i kerimeden anlaşılıyor ki, nefse uymak, kalbin gafil olmasını
gösterir. Bedenin bozuk olması, yani günah işlemek, kalbin bozuk olmasının
alametidir.
Açık gezenlerin, içki içenlerin veya başka günah işleyenlerin ve ibadet
etmeyenlerin, müslümanlara karşı, (Sen, kalbe bak, kalbimiz temizdir. Allah
kalbe bakar) demelerinin yanlış ve bozuk olduğunu, bu âyet-i kerime
göstermektedir. Hadis-i şerifte de, (Kalb bozuk olunca, bedenin işleri
de hep bozuk olur) buyuruldu. (Beyheki)
Bu hadis-i şerif de, günah işleyenlerin bu gibi sözlerini
yalanlamaktadır. (Allahü teâlâ, sizin görünüşünüze, malınıza[rütbenize,
iyi işlerinize] bakmaz; bunları ne niyetle yaptığınıza bakar) hadis-i
şerifi, ibadet yapanlar, hayır işleyenler içindir. Yani, ibadetin kabul olması
için, Allahü teâlânın rızası için yapılması gerekir.
Sual: Bazı kimseler hiç ibadet etmediği ve her çeşit günahı
işlediği halde, "Benim kalbim temizdir, sen kalbe bak" diyorlar. Kalb
nasıl kirlenir, nasıl temizlenir?
CEVAP
Namaz kılmayan ve kendisine farz olan diğer ibadetleri yapmayan kimsenin kalbi
temiz olmaz. Günah işleyenlerin kalbi temiz olmaz. Günah kalbi karartır. Zaten
namaz kılmamak en büyük günahlardan biridir. Hatta namaz kılmayana kâfir diyen
âlimler bile olmuştur. Namaz kılmayanın, içki içenin kalbi çok kararmış
demektir. Her türlü rezaleti işleyip de, "Sen kalbe bak" demek,
dinsizlerin veya din cahillerinin sözüdür. Bir yazar, kitabında, bir fâsıkı
överken, "Çok içki içerdi. Şarabı hamamın kurnasına koyar, oradan içerdi;
fakat tertemiz, pırıl pırıl bir kalbi vardı" diyor. Allahü teâlâ ve
Peygamber efendimiz, namaz kılmayanın ve içki içenin kalbi temiz olmaz
buyururken, cahil yazar, böyle söylemekle Allah’ı ve Resulullahı yalancı
çıkarmaya çalışıyor. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kimse, günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta hasıl olur. Eğer
tevbe ederse, o leke silinir. Tevbe etmeyip tekrar günah işlerse, o leke büyür
ve kalbin tamamını kaplar, kalb, kapkara olur.) [Haraiti]
Müminin kalbi temizdir. Fâsıkların kalbi kirlidir, karadır. Kâfirlerin kalbi
ise simsiyahtır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müminin kalbi temizdir, orada parlayan bir ışık vardır. Kâfirin kalbi
simsiyahtır ve terstir.) [Taberani]
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlânın emirlerini yapmamak kalbin bozuk olmasındandır. Kalbin bozuk
olması, dine tam inanmamaktır. İmanın alameti, dinin emirlerini seve seve
yapmaktır. [Namaz kılmayıp günah işleyenin, (Benim kalbim temiz, sen kalbe bak)
demesinin ne kadar cahilce bir söz olduğu buradan da anlaşılır.]
Kalb, sevgi yeridir. Sevgi bulunmayan kalb ölmüş demektir. Kalbde, ya dünya
sevgisi veya Allah sevgisi bulunur. Allah’ı anarak, ibadet yaparak, kalbden
dünya sevgisi çıkarılınca, kalb temiz olur. Bu temiz kalbe, Allah sevgisi,
kendiliğinden dolar. Günah işleyince, kalb kararır, hastalanır, dünya sevgisi
yerleşir ve Allah sevgisi gider. Kalbin bu hâli, bir şişeye benzer. Su
doldurunca, havası çıkar. Suyu boşaltınca, hava kendiliğinden dolar.
Bir bardaktaki hava çıkmadıkça içine su girmez. İçine su koyunca da, bu suyu
çıkarmadan başka şey koyulmaz. Kalb de bardak gibidir. Kalbi Allah sevgisiyle
doldurmak için, başka her şeyi temizlemek gerekir. Bir kalbde iki veya daha
fazla sevgi bulunamaz. Kur'an-ı kerimde mealen, (Allah, insanın içinde
iki kalb yaratmamıştır) buyuruluyor. (Ahzab 4)
Nefs-i emmare, dine inanmaz. Bunun için, nefsi, tezkiye etmek, kötülüklerden
temizlemek ve faziletlerle doldurmak gerekir. Şems suresinde mealen, (Nefsini
tezkiye eden kurtuldu. Nefsini, günahta, cehalette, dalalette bırakan zarar
etti) buyuruldu.
Hadika’da buyuruluyor ki:
Haram işleyenlerin, sen kalbime bak, kalbim temiz demeleri yanlıştır.
Müslümanları aldatmaktır. Ancak dinin emir ve yasaklarına uyanın kalbi temiz
olur. Peygamber efendimiz, (Günaha devam edenlerin zamanla kalbi
mühürlenir. O, artık sevap işleyemez olur)buyuruyor. (Bezzar)
La ilahe illallah kelimesini çok söylemek, kalbi temizlemekte çok
tesirlidir. Her gün, belli miktar okumak iyi olur. Abdestli ve abdestsiz
söylenebilir. (Kayyum-i Rabbani c.1, m.14)
Rabbimizin gazabını söndürmek için (La ilahe illallah Muhammedün
Resulullah) güzel kelimesinden daha faydalı bir şey yoktur. Bu güzel
kelime, Cehenneme götüren gazabı söndürünce, daha küçük olan başka gazaplarını
elbette söndürür. Bu güzel kelime, Kıyamet için ayrılmış olan 99 rahmet
hazinesinin anahtarıdır. Küfür karanlıklarını, şirk pisliklerini temizlemek
için, bu güzel kelimeden daha kuvvetli, hiçbir yardımcı yoktur. Bir kimse, bu
kelimeye inanınca, imanın zerresi hasıl olur. (c.2, m.37)
Allah’ı anmanın, La ilahe illallah demenin faydalı olabilmesi için dinimize
uymak şarttır. Farzları ve sünnetleri yapmak ve haramlardan ve şüphelilerden
sakınmak gerekir. (m.190)
Kalbin Allahü teâlâdan başka şeyleri sevmesi onu karartır, paslandırır. Bu pası
temizlemek gerekir. Temizleyicilerin en iyisi sünnet-i seniyyeye uymaktır.
Sünnet-i seniyyeye uymak, nefsin kalbi karartan isteklerini yok eder.
Her kaptan içindeki sızar
Sual: “Önyargılı davranmamalı. İçki içmeyenleri hatasız, içki içenleri
hatalı sanmak çok ama çok yanlış bir düşüncedir. Kumar oynamayanları hatasız,
kumar oynayanları hatalı sanmak çok ama çok yanlış bir düşüncedir. Namaz
kılanları hatasız, namaz kılmayanları hatalı sanmak çok ama çok yanlış bir
düşüncedir. Dine uygun tesettürlü bir bayan hatasız, tesettürsüzler hata
içerisinde gibi bir duyguya kapılmak çok ama çok yanlış bir düşünce. Dürüstlük
giyim kuşamla değil yetişme tarzı ve karakterle ilgilidir. İnsanları giyim
kuşamıyla yargılamak çok ama çok yanlıştır. Büyük hatadır. Böyle yanlış duygu
ve düşünceye kapılanlar bu yanlışlarından vazgeçmelidir” iddiası doğru mudur?
CEVAP
Çok yanlıştır. Bir insanın iyi veya kötü olduğu, konuşmalarından,
hareketlerinden, yaptığı işlerden anlaşılır. Bir hadis-i şerifte, (Her
kaptan içindeki sızar) buyuruluyor. İmam-ı Rabbani hazretleri de,
“Görünüşümüz, bâtınımızın [içimizin] alametidir” buyuruyor. Yunus Emre de diyor
ki:
Kim ki edepsiz gezer, er geç yolundan azar
Dış yüzüne o sızar, içinde ne var ise.
İstisnalar hariç, bir adamın işine bak, giyinişine bak, ne mal olduğu belli
olur. İstisna olanları hüküm gibi ortaya atmak yanlıştır, hem de çok yanlıştır.
Birkaç örnek verelim:
Eskiden sünnet olmak Müslümanlık alameti idi, fakat bugün sünnetsiz olan birine
gayrimüslim demek yanlış olur. Çünkü sayısı az da olsa, sünnetsiz olan Müslüman
bulunabilir. Aksine sünnetli olan gayrimüslim bulunabilir. Çünkü sağlığa uygun
diye sünnet olan Hristiyanlar olabiliyor. Yahudiler ise zaten sünnet oluyorlar.
Bu bakımdan sünnetli olmak kesin bir ölçü sayılmaz.
Allah korkusunun alameti, haramlardan kaçmaktır. Her günahı çok tehlikeli
görmelidir! Müminin alametlerinden biri de günahını çok tehlikeli görür.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümin günahını başucunda, hemen üstüne yıkılacak bir dağ gibi görür.
Münafık ise burnuna konmuş hemen uçacak sinek gibi görür.) [Buhari]
Bedenin bozuk olması, yani günah işlemek, kalbin bozuk olmasının alametidir.
Açık saçık gezenlerin veya başka günah işleyenlerin, (Sen, kalbe bak, kalbim
temizdir) demelerinin yanlıştır.
İçki içen, kumar oynayan, namaz kılmayan, açık saçık gezen, başka vasıfları ne
kadar iyi olursa olsun, bir kere açıktan işlediği bir günahı vardır. O peşinen
salih biri olmayı kaybetmiş, fâsık sınıfına girmiştir. Allah’ın emrine isyan
ediyor. Tesettürlü olan, çok kötü olsa bile, açıkça bir günahı görülmemektedir.
Fahişelerin hemen hepsi açık saçık giyinir. Tesettürlü kadından da fahişe
olabilir, ama bu oran çok azdır. Onun için kıyafetlerin önemi inkâr edilemez.
“Dürüstlük giyim kuşamla değil” diyen cahil türedilere itibar etmemelidir. Bir
hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Din cahillerinin çoğalması, kıyamet alametlerindendir.) [Buhari]
Haram işleyene, günah işlediği bilinene, açıktan günah işleyene fâsık denir.
Mesela namaz kılmayan, içki içen, kumar oynayan, yabancı kadınlara bakan,
hanımını, kızını açık gezdiren fâsıktır. İşlediği günaha da fısk denir. Küçük
günaha devam eden de fâsık olur. Fâsıklar hakkında hadis-i şeriflerde
buyuruluyor ki:
(Fâsık övülünce, Rabbimiz gadaba gelir.) [Beyheki]
(Dinin afeti üçtür: Fâsık âlim, zalim idareci, cahil sofu.) [Deylemi]
(Fıskı aşikâre olan fâsıka lanet olsun.) [Deylemi]
(Fıskını ilan eden fâsık, hürmeti kaybetmiştir.) [Deylemi]
Sual: Kalb gözü nedir?
CEVAP
Kalb gözü, baştaki gözden daha keskin görür. Nitekim Kur'an-ı kerimde
mealen, (Gözünün gördüğünü kalbi yalanlamadı) buyuruluyor.
(Necm 11)
Cenab-ı Hak, İbrahim aleyhisselamdaki kalb gözünü kastederek buyuruyor ki:
(Biz İbrahim’e, göklerin ve yerin gizli sırlarını gösterdik.) [Enam
75]
Bu görme işinden habersiz olana da "kalbi kör" buyuruyor.
Kur'an-ı kerimde mealen, (Gerçekte gözler değil, sinedeki kalbler kör
olur) buyuruluyor. (Hac 46)
Kalb körlüğü çok kötüdür. Kur'an-ı kerimde yine buyuruluyor ki:
(Dünyada [kalb gözü] kör olan, ahirette de kördür.) [İsra
72]
Hadis-i şerifte de, (Ümmetimden kalb gözü açık, ilham sahibi [evliya] kimseler
vardır. [Hazret-i] Ömer bunlardan biridir) buyuruldu.
(Buhari)
Kalbim temiz mi?
Sual: Kalbim bir kararda kalmıyor. Bazen iyiye bazen kötüye
meyledebiliyor. Kalbimin hep temiz kalması ve sabit durması için ne yapmak
gerekir?
CEVAP
Müminin kalbi zaten öyle olur. Kâfirin kalbi hareketsizdir. Kalbimizin temiz
mi, kirli mi olduğu günahlara olan durumundan belli olur. Bir hadis-i şerif
meali:
(Her kalb fitneye maruz kalır. Hangi kalbe bir fitne [günah] sinerse,
orada bir siyah leke hasıl olur. Hangi kalb de, o fitneyi reddederse, orada
beyaz bir nokta meydana gelir. O kalb, beyaz bir bez gibi bembeyaz olur. Fitne,
ona hiç zarar veremez. Bulanık kalb ise, siyah bir taş gibidir. Yamuk veya ters
bir bardağa benzer. Böyle kalb iyilikleri tanımaz, kötülükleri yadırgamaz ve
hep nefsinin hevasına uyar.) [Müslim]
Demek ki, günahlardan kaçıyorsak kalbimiz temizdir. Günahları rahat işleyebiliyorsak
kirlidir. Neyin günah olduğunu da dinimiz bildirmiştir.
Zulmeti temizlemenin yolu
Sual: Günahlarımız, kötü kimselerin yemekleri ve bunlarla görüşmek
sebebiyle, kalbimize gelen zulmet, nasıl temizlenir?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Kalbe gelen zulmeti temizlemek için,
tevbe ve istigfar ederek Allahü teâlâya sığınmalıdır. (1/171)
Hazret-i Ebu Bekir buyurdu ki: Beş zulmetin beş ışığı vardır:
1- Dünya zulmetinin ışığı ibadettir.
2- Günah zulmetinin ışığı tevbedir.
3- Kabir zulmetinin ışığı, La ilahe illallah,
Muhammedün Resulullahdemektir.
4- Âhiret karanlığının ışığı salih ameldir.
5- Sırat karanlığının ışığı yakîndir. [Doğru ve şüphesiz imandır.]
Hazret-i Osman da buyurdu ki: Dünya ve dünya malı için üzülmek kalbe zulmet
verir. Âhiret için üzülmekse kalbi nurlandırır. (M.Ç.Y. Güzin)
Kalbi temizlemenin yolu nedir?
Sual: Kalb neden kirlenir ve nasıl temizlenir?
CEVAP
Kalbi günahlar kirletir. İhlâsla yapılan ibadetler, bilhassa namaz kılmak,
kalbi temizler. Allahü teâlâ, kalbi bozan, hasta yapan şeyleri haram etmiştir.
Günah işleyenin kalbi hasta olur. Kalbi temizlemek için İslamiyet’e uymak
lazımdır. İslamiyet’e uymak da, emirleri yapmakla ve yasaklardan ve
bid’atlerden sakınmakla olur. (S. Ebediyye)
Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri buyuruyor ki: Zikretmekle kalb temizlenir,
Allah'ın sevgisi elde edilir, ibadetin tadı duyulur, iman kuvvetlenir, namaz
kılmak hevesi artar, dinimizin emir ve yasaklarına kolayca uyulur.
Taklitçilikten kurtulup, vicdanîliğe kavuşulur. Kur’an-ı kerimdeki, (Allahü
teâlâyı çok zikredin!) emri bunu göstermektedir. (Cuma 10) [S.
Ebediyye]
İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
Kalbi itminana kavuşturan tek yol vardır. Bu da, Allahü teâlâyı zikretmektir.
Akılla, araştırmakla kalb itminana, rahata kavuşamaz, yani tatmin olmaz. Bir
âyet-i kerime meali:
(Biliniz ki, kalbler ancak Allah'ı zikretmekle itminana kavuşur.)[Rad
28]
Çünkü zikrederken O mukaddes zat ile bir bağlılık hasıl olur. Aslında Onunla
hiçbir bağlılık kurulamaz. Ayaklar altındaki toprak yani insan nerede, her
şeyin sahibi olan Allahü teâlâ nerede? Fakat hatırlayan ile hatırlanan arasında
az bir bağlantı hasıl olur. Bu bağlılıktan da sevgi doğar. Zikredenin kalbini
sevgi kaplayınca, kalbde itminan hasıl olur. Kalbde itminan hasıl olması, insanı
sonsuz saadetlere kavuşturur. (1/92)
Kalbin temizlenip kuvvetlenmesi için, Allahü teâlânın ismini çok
söylemelidir. (1/196)
Kalbi temizlemek için İslamiyet’e uymak lazımdır. İslamiyet’e uymak da,
emirleri yapmakla ve yasaklardan ve bid’atlerden sakınmakla olur. (2/19)
Kalbden Allah'tan başkasının sevgisini çıkaranın kalbi temiz olur. Başka
sevgiler varsa kalbi hasta olur. Bunlar kesilip atılmadıkça, hakikî iman nasip
olmaz. (3/17)
Kalbi temizlemek için İslamiyet’e uymak lazımdır. İslamiyet’e uymak da,
emirleri yapmakla ve yasaklardan ve bid’atlerden sakınmakla olur. (1/
42)
Kalbini temizleyecek olanların kıymetini bilmeli. Bunları yapmayı engelleyen
her şeyin [kötü arkadaşın ve uygunsuz yayının] düşman olduğunu
anlamalıdır. (1/183)
Kalbi temizlemek, dünyada ve âhirette saadete kavuşmak ve dertlerden,
belalardan, hastalıktan, düşman şerrinden, büyü ve cinden kurtulmak, nimetlere
kavuşmak için, her Müslüman, her gün kalble tevbe edip, bu tevbeyi
söylemelidir. Bunu söylemeye İstigfar denir. Çok istigfar
okumalı. İstigfar, (Estagfirullah min külli mâ kerihallah)veya
kısaca (Estagfirullah) demektir. (Redd-i revafıd)
İmam-ı Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
(Lâ ilâhe illallah) güzel sözünü çok söyleyin! Bu zikri, kalble
birlikte yapın! Bu mübarek söz, kalbin temizlenmesinde pek faydalıdır.(2/106)
(Lâ ilâhe illallah) sözü nefsi ve kalbi temizlemekte çok
tesirlidir. Bu yolun büyüklerini sevmek saadetin sermayesidir. Bu yolda
ilerleten en kuvvetli vasıta, bu muhabbettir. (1/14)
Bu yolun esası, sohbet ve muhabbettir. Sohbete kavuşuncaya kadar, sünnete
uymalı. Hadis-i şerifte, (Unutulmuş bir sünnetimi meydana çıkarana, yüz
şehit sevabı vardır) buyuruldu. (Lâ ilâhe illallah) sözü
bin ile beş bin arasında çok okunmalı! Kalbi temizlemekte çok faydalıdır. (1/17)
Kalb, Allahü teâlânın nazar ettiği yerdir. Kalbi temiz tutmalı. Kalb zikirle
temizlenir. (1/48)
İmam-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
(Lâ ilâhe illallah) güzel sözüne (Muhammedün Resûlullah) da
eklenerek, tebliğ ve tevhit, inci gibi yan yana dizilirse vilayetin ve
nübüvvetin bütün üstünlükleri ve yükseklikleri, bir araya toplanmış olur. Bu
iki saadetin yoluna kavuşturan, bu kelimelerdir. (2/37)
Bunun için (Lâ ilâhe illallah) okurken, her 100 tanede bir(Muhammedün
Resulullah) eklemek iyi olur.
İtikadı düzeltip, fıkhın emirlerini yaptıktan sonra, vakti Allahü teâlâyı
zikirle geçirmeli. Kalbi temizlemek için, zikre büyüklerin bildirdiği gibi,
devam etmeli. Zikre, yani kalbin, Allahü teâlâyı hatırlamasına, anmasına mâni
olan her şeyi, kendine düşman bilmeli. İslamiyet’e ne kadar çok uyulursa, Onu
anmanın lezzeti artar. İslamiyet’e uymakta, gevşeklik, tembellik arttıkça, o
lezzet de azalır, kalmaz olur ve kalb kararıp, temizliği azalır. Kalbi
temizlemek için en faydalı zikir teşrik tekbiridir. Bu da, (Allahü
ekber, Allahü ekber. Lâ ilâhe illallahü vallahü ekber. Allahü ekber ve lillahil
hamd) demektir. (H. L. O. İman)
Kalbin temiz olması, güzel ahlaklı olmasıdır. Kalb, İslamiyet’e uyarak
temizlenir. İslamiyet’e uymayanın kalbi temiz olamaz. Evliya zatların
kabirlerini ziyaret eden bunların mübarek ruhlarından istifade eder. Bunlara
olan sevgisi, bağlılığı kadar, kalbi temizlenir. (İslâm Ahlakı)
İbadetler, kalbi temizler, günahlar ise kalbi karartır. (İslam Ahlakı)
Vefat etmiş evliya zatları da sevip, hürmet etmeli. Böylece, ruhlarından feyz
alınır. İstifade edilir. Kalb de temizlenir. (M. Nasihat)
Kalbi temizmiş
Sual: Allah'a inancı çok kuvvetli, kalbi çok temiz bir arkadaşım var,
ama namaz kılmaz, oruç tutmaz, çekinmeden günah işler. (Sen kalbe bak, önemli
olan kalb temizliğidir) diyor. Dinde kalb temizliği ve inancın kuvvetli olması
yetiyor mu? İbadete gerek kalmıyor mu?
CEVAP
Kalbin temiz olması yeter, ama (Kalbim temiz) demekle kalb
temiz olmadığı gibi, (İmanım kuvvetli) demekle iman kuvvetli
olmaz. Namaz kılmayanın, oruç tutmayanın, günah işleyenin kalbi temiz ve imanı
kuvvetli olmaz. İmam-ı Rabbanî hazretleri buyuruyor ki:
Salih amel yapmadan [namaz kılmadan, oruç tutmadan, günahlardan
sakınmadan] (Kalbim temizdir, sen kalbe bak) demek bâtıldır,
boştur, kendini aldatmaktır. Bedensiz ruh olmadığı gibi, beden ibadet yapmadan
ve günahlardan kaçınmadan, kalb, temiz olmaz. (1/39)
İmam-ı Muhammed Masum-i Farukî hazretleri de buyuruyor ki:
Cüneyd-i Bağdadi hazretlerinin talebesi olan, evliyanın büyüklerinden Ebu Ali
Rodbari hazretleri, (Çalgı dinleyen ve diğer günahlardan sakınmayan bir din
adamı, “Kalbim temizdir. Sen kalbe bak!” diyorsa, onun gideceği yer
Cehennemdir) buyurur. (2/110)
(Namaz kılmıyorsam, açık geziyorsam ne çıkar? Sen kalbe bak. Kalbim
temizdir) demek yahut, (Önce ekmek parası kazanmak, herkese iyilik
etmek, sonra namaz) gibi sözler, dinî emirlerin bir kısmını beğenip
bir kısmını beğenmemektir. Her Müslümanın bu inceliğe dikkat etmesi, dinin emir
ve yasaklarına riayet etmeyenlerin, imanlarının gitmemesi için uyanık olmaları
lazımdır. (Hak Sözün Vesikaları)
Kötü huylar, günahlar kalbi hasta eder. Bu hastalığın artması, kalbin ölümüne
yani küfre sebep olur. Kötü huyların en kötüsü olan küfür ise, kalbi öldüren en
büyük zehirdir. İmanı olmayanın, (Kalbim temizdir. Sen kalbe bak) demesi
boş laftır. Böyle söylemek kendini aldatmak olur. Ölmüş olan böyle kalb temiz
olmaz. (İslam Ahlakı)
Haram işleyenin, (Sen kalbime bak, kalbim temizdir) demesi
yanlıştır. Müslümanları aldatmaktır. Ancak dinin emir ve yasaklarına uyanın
kalbi temiz olur. (Hadika)
Kalbin nasıl temiz olacağını Allahü teâlâ ve Onun Resulü bildiriyor. Onların
bildirdiklerine uygun yaşayanın kalbi temiz, onların emirlerine uymayanın kalbi
pistir. Çekinmeden ısrarla günah işlemek, kalbin bozuk olmasının alametidir.
Bir hadis-i şerif şöyledir:
(Günah işleyenin kalbinde siyah bir nokta oluşur. Tevbe ederse, o nokta
silinir. Tevbe etmeyip tekrar günah işlerse, o leke büyür ve kalbin tamamını
kaplar, kalb, kapkara olur.) [Haraitî]
(Allah'a inancı çok kuvvetlidir) demek de çok yanlıştır. Ateşin
yakacağına kuvvetli inancı olan kimse, elini ateşin içine rahatça sokabilir mi?
Ateşin elini yakacağına olan inancı buna mani olur. Çekinmeden günah
işleyenlerin Cehenneme gideceğini bilen kimse de, kendini nasıl Cehennem
ateşine atar? Demek ki inancı hiç yok veya çok zayıftır. Allah'a inancı
kuvvetli olan, bile bile kendini felakete atmaz.
Mesela Allah'ın en az bire on verdiğine inanan Müslüman kimse, zekâtını,
sadakasını verir, cömertlikten geri kalmaz. Bir hadis-i şerif şöyledir:
(Müslüman cömerdin imanı kuvvetlidir.) [Deylemî]
İmanı kuvvetli olduğu için cömertlik yapıyor. İmanı kuvvetli olan haramlardan
kaçar ve ibadetlerini yapar. Yani Allahü teâlâyı unutmayıp Onun emir ve yasaklarına
riayet eder. Bir hadis-i şerif şöyledir:
(Nerede olursa olsun Allahü teâlâyı unutmayanın, günahlardan sakınanın imanı
kuvvetlidir.) [Beyhekî]
Demek ki, imanı kuvvetli ve kalbi temiz olan, dinimizin emir ve yasaklarına
riayet eder, yani ibadetlerini yapar, günahlardan sakınır. Bunlara riayet
etmeyenin hem imanı çok zayıftır, hem kalbi de çok kirlidir.
Kalbden kalbe akım
Sual: Saliha bir hanımla kızı, bir bayan doktora gidiyorlar. Az
bekleyince doktor hanım, (Sizde ne var? Siz gelince çok rahatladım) diyor.
Doktor hanım neden rahatlamış olabilir?
CEVAP
Bileşik kaplardan birine su döküldüğü zaman, su diğer tüpe geçer, ondan sonra
tekrar bu tüpe gelir. Sonra tekrar diğer tüpe geçer, hep böyle hareket edip
nihayet tüplerdeki su aynı seviyeye gelir. İşte bunun gibi, kim olursa olsun,
iki kişi bir araya geldiği zaman, mutlaka birinin kalbinden ötekinin kalbine,
ötekinin kalbinden bunun kalbine akım başlar. Onun için, İslamiyet’in
başlangıcında, Peygamber efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” kabir
ziyaretini yasak etmişti. Çünkü ölenler kâfirdi, ana babaları müşrikti.
Müslümanlar ziyarete gidiyorlardı, o kabirdekinin ruhundan, Müslümanın kalbine
zulmet akıyordu. Müslümanlar da vefat etmeye başladıktan sonra, kabir
ziyaretine izin verdi.
Demek ki karşılıklı olarak kalbden kalbe bir akım başlıyor. Allah sevgisi
yüksek olanın kalbinden alçak olanın kalbine feyz akar. Aynı seviyeye gelinceye
kadar devam eder. Çok günahkâr olandan da zulmet akar. Saliha hanımlardan,
doktor hanıma akım giderek rahatladığı anlaşılıyor. Onun için mecbur
kalmadıkça, kötü insanlardan uzak durmaya çalışmalı. Onlarla zaruret miktarı
görüşmeli.
Sual: Kötü huylu olan bir kimse, kalbinin temiz
olduğunu söylese, buna itibar edilir mi?
Cevap: Kötü huylar, kalbi hasta eder. Bu hastalığın artması, kalbin
ölümüne yani küfre, inkâra sebep olur. Kötü huyların en kötüsü olan küfür,
inkâr ise, kalbin en büyük zehridir. İmanı olmayanın, “Kalbim temizdir, sen
kalbe bak” gibi sözleri, boş laflardır. Ölmüş olan kalp temiz olmaz.
Kalbi temizlemenin yolu
Sual: Çok kimse, konuşurken kalbinin temiz olduğunu söylemektedir. Kalbin temiz
olması ne demektir, nasıl temizlenir ve nelerden temizlenir?
Cevap: Kalp, muhabbet, sevgi yeridir. Muhabbet, sevgi bulunmayan
kalp ölmüş demektir. Kalpte, ya dünya sevgisi, yahut Allah sevgisi bulunur.
Dünya demek, haram olan şeyler demektir. Zikir, ibadet yaparak, kalpten dünya
sevgisi çıkarılınca, kalp temiz olur. Bu temiz kalbe, Allah sevgisi,
kendiliğinden dolar. Günah işleyince, kalp kararır, hasta olur. Dünya
muhabbeti, sevgisi yerleşerek, Allah sevgisi gider. Kalbin bu hâli, bir şişeye
benzer. Su doldurunca, havası çıkar. Suyu boşaltınca, hava kendiliğinden dolar.
Reşehât kitabında, Muhammed Pârisâ hazretlerinin şöyle buyurduğu
bildirilmektedir:
“İnsanı Allahü teâlâdan uzaklaştıran perdelerin en zararlısı, kalbin kararması,
dünya sevgisinin kalbe yerleşmesidir. Bu sevgi, kötü arkadaşlardan, lüzumsuz
şeyler seyretmekten hasıl olur. Çok uğraşarak, bunları kalpten çıkarmalıdır.
Faydasız kitap, [roman, gazete] okumak, lüzumsuz şeyler konuşmak, seyretmek, bu
sevgiyi arttırır. Bakması haram olan resimleri, [filmleri, televizyonları]
seyretmek, haram olan şeyleri dinlemek, bu sevgiyi kalpte yerleştirir. Bunların
hepsi, insanı Allahü teâlâdan uzaklaştırır. Allahü teâlâya kavuşmak
isteyenlerin, bunlardan sakınması, nefsi azdıran her şeyden uzaklaşması
lazımdır. Allahü teâlânın âdeti şöyledir ki, kalbi temizlemeye ve nefsi ezmeye
çalışmayanlara, zevklerini, şehvetlerini bırakmayanlara bu nimeti ihsan etmez.”
Kalbi, nefsin baskısından kurtarmak
Sual: Bir Müslüman, kalbine gelen kötü düşüncelerden kurtulabilir
mi eğer kurtulabilirse bunun yolu nedir, ne yapılması gerekir?
Cevap: Kalp, hem nefse, hem his organlarına bağlıdır. His organları
ne ile meşgul olursa, kalp de ona bağlanır. İnsan güzel bir şeyi görünce, güzel
bir ses duyunca, tatlı bir şey alınca, kalp bunlara bağlanır. Bu sevgi insanın
elinde olmaz. İnsan güzel bir şey okuyunca, kalp, bunların manalarına, yazarına
bağlanır. Güzel, tatlı demek, kalbe güzel, tatlı gelen şey demektir. İnsan, çok
defa, nefse güzel gelenle, kalbe güzel geleni birbiri ile karıştırır. Kalp
kuvvetli ise, hakiki güzelliği anlayıp, onu sever, bağlanır. Âyet-i kerimeler,
hadis-i şerifler, dua, tesbih gibi kıymetli şeyler, güzeldir, çok tatlıdır.
Kalbin nefse bağlılığı azalınca ve nefsin elinden kurtulunca, bunları okuduğu,
duyduğu zaman, bunların güzelliğini anlar ve bağlanır da, insanın haberi olmaz.
Kalbi, nefsin elinden, baskısından kurtarmak için, nefsi
ezmek, kalbi uyandırıp kuvvetlendirmek lazımdır. Bu da, Resulullah efendimize
uymakla olur. Muhammed aleyhisselama uyarak, kalbini nefsinin pençesinden
kurtaran bir kimse, bir evliyayı incelerse, onun Resulullah efendimizin vârisi,
Allahın sevgili kulu olduğunu anlar. Allahü teâlâyı çok sevdiği için, Allahın
sevdiğini de çok sever. Fakat, nefsin sevdiklerini, kalbin sevdiği güzellikler
sanarak aldananlar çok olmuş, felakete sürüklenmişlerdir.
Emirleri yapamamanın sebebi
Sual: Bazı kimseler, Müslüman olduklarını söyledikleri hâlde namaz kılamıyor,
zekât veremiyor ve oruç tutamıyorlar. Bunun sebebi ne olabilir?
Cevap: Bu konuda İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabında
buyuruyor ki:
“Allahü teâlânın emirlerini yapmamak, hep kalbin bozuk olmasındandır. Kalbin
bozuk olması, İslâmiyete tam inanılmamasıdır. Mümin olmak için, yalnız Kelime-i
şehadeti söylemek yetişmez. Münafıklar, kalbi kâfir olduğu hâlde Müslüman
görünenler de bunu söylüyor. Kalpte iman bulunduğuna alamet, İslâmiyetin
emirlerini seve seve yapmaktır. Zekât niyeti ile fakire bir altın vermek,
yüzbin altın sadaka vermekten daha sevaptır. Çünkü, zekât vermek, farzı
yapmaktır. Zekât niyeti olmadan verilenler ise, nafile ibadettir. Farz ibadetin
yanında nafile ibadetlerin hiç kıymeti yoktur. Deniz yanında, damla kadar bile
değildir. Şeytan aldatarak, kazaya kalan namazları kıldırtmıyor, nafile
kılmayı, nafile hacca ve umreye gitmeyi güzel gösteriyor. Zekât verdirmeyip,
nafile hayırları, göze güzel gösteriyor. Sünnetlerin ve nafilelerin, söz
verilen büyük sevapları, farz borcu olmayanlar, kazalarını ödeyenler içindir.
Kazası olanların, farzlardan başka hiçbir ibadetlerine, hiç sevap verilmez.”
Sual: Kalbini, inkar ve günah kirlerinden temizlemeyen
Cehenneme mi gider?
Cevap: Kim olursa olsun, nefsine uyan, kalbi bozuk olan Cehenneme
gidecektir. Her mümin, nefsin yaratılışındaki küfrü ve günahları temizlemek için,
çokça Lâ ilâhe illallah ve kalbini nefisten, şeytandan, kötü
arkadaşlardan ve zararlı bozuk kitaplardan gelmiş olan küfürden, günahlardan
kurtulmak için Estağfurullah okumalıdır. İslâmiyete uyanın
duaları muhakkak kabul olur. Namaz kılmayanın, haram yiyip içenin İslâmiyete
uymadığı anlaşılır. Bunların duası kabul olmaz.
Namaz kılmak, kalplere şifadır
Sual: Bazı kimseler Müslüman oldukları hâlde, namaz kılmanın kendilerine ağır
geldiğini söylemektedirler. Bunun sebebi ne olabilir?
Cevap: İnsanda iki türlü kalp vardır. Birisi, bildiğimiz, göğsümüzdeki
et parçasıdır. Buna Yürek denmektedir. İkincisi, bu et
parçasında bulunan bir kuvvettir ki, buna da Gönül denmektedir.
Din kitaplarında bildirilen kalp, bu gönüldür. İnanmak ve inanmamak, muhabbet,
sevgi ve düşmanlık bu kalpte olur. İnsanın azaları, organları bu kalbin
emrindedir. Temiz kalbin sahibi akla uyar, hep iyi işler yapar. Kalbi bozuk,
hasta olan, nefse uyar, hep zararlı işler yapar. İhlas, samimiyet ile yapılan
ibadetler, bilhassa namaz kılmak, kalbi temizler. Allahü teâlâ, kalbi bozan,
hasta yapan şeyleri haram etmiştir. Günah işleyenin kalbi hasta olur. Günahın
büyüklüğüne göre, hastalık hafif veya ağır olur. Kalp hasta olunca, ibadet
yapmak güç olur. Kalp hastalığının birinci ilacı, tevbe ve istiğfardır.
Tevbenin kabul olması için, günahı terk etmek ve ibadet yapmak lazımdır. Kalp
hastalığının ilacı olan tevbenin kabul olması için, en faydalı ibadet, namaz
kılmaktır. Her gün namaz kılmak, çok kolaydır. Her gün beş kere namaz kılmak,
kalbi hasta olanlara güç gelir. Halbuki, namaz çok kılınırsa, kalpte Allah
sevgisi hasıl olur. Allah sevgisi zamanla kalbi doldurur. Saadetlerin en
büyüğü, kalbe Allah sevgisini yerleştirmektir.
Dünya işleri ile uğraşanların ve geçici olan dünya
nimetlerine ve lezzetlerine kavuşmayı düşünenlerin kalplerinde Allah sevgisi
kalmaz. İnsanı bu felaketten kurtaran en kuvvetli ilaç, kelime-i tevhid
okumaktır. Bunun için, Allahü teâlâ, sonsuz merhametinden dolayı, her gün bir
vakit değil, beş vakit namaz kılmayı emir buyurmuştur. Allahü teâlânın bu emri,
insanlara sıkıntı vermek için değil, onları kalp hastalığından kurtarmak
içindir. Ankebût sûresinin kırkbeşinci âyetinde mealen;
(Doğru kılınan namaz, insanı fahşâdan ve münkerden herhalde, muhakkak
uzaklaştırır) buyuruldu.
İslâmiyete uymanın güç gelmesi
Sual: Bazı kimselere, dinin emirlerine uymak, yasaklarından kaçmak çok güç
gelmektedir. Bunun sebebi ne olabilir?
Cevap: Kalp ve beden ile, İslâmiyetin emirlerine, yasaklarına uymalı
ve kalp, gafletten uyanık olmalıdır. Kalbi uyanık olmayan yani Allahü teâlânın
varlığını, büyüklüğünü, Cennet nimetlerini, Cehennem ateşinin şiddetini
hatırlamayan, düşünmeyen kimsenin bedeninin İslâmiyete uyması güç olur. Fıkıh
âlimleri fetvaları bildirirler. Bunların yapılmasını kolaylaştırmak, Allah adamlarının
işidir. Bedenin İslâmiyete severek ve kolay uyması için, kalbin temiz olması
lazımdır. Fakat yalnız kalbin temiz, ahlakın güzel olmasına ehemmiyet verip,
bedenin İslâmiyete uymasına ehemmiyet vermeyen kimse, mülhiddir. Bunun nefsinin
parlaması ile hasıl olan gaybdan haber vermek, hastaları okuyup üfleyip iyi
etmek gibi âdet dışı başarıları istidrac olup, kendisini ve buna uyanları
Cehenneme sürükler. Kalbin temiz ve nefsin mutmainne, uysal olduğunun alameti,
bedenin İslâmiyete seve seve uymasıdır. His organlarını ve bedenini İslâmiyete
uydurmayanların; “Kalbim temizdir, sen kalbe bak!” demeleri boş laftır. Böyle
söylemekle kendilerini ve etrafındakileri aldatmaktadırlar.