Kaza namazı borcu olanın sünnet kılması
Kaza namazı borcu olanın sünnet kılması
Sual: Bir yazar, (Kaza namazı borcu olan
kimse, vaktin sünnetleriyle birlikte, İşrak namazı, Duha namazı, Evvabin namazı, Teheccüdnamazı, Sübha namazı, Tehıyyet-ül-mescid gibi
nafile namazları da asla bırakamaz. Diğer üç mezhepte kazası olanın sünnetleri
ve nafileleri kılması haramsa da Hanefî’de, bu nafile namazları da kılması
lazımdır. Büyük hocalarımız diyor ki: Bu namazları vaktinde kılmayarak, bir
edepsizlik yapan kimsenin, şimdi bunu telâfi edeceğim derken, bu sefer
sünnetleri ve nafileleri kılmayıp, başka bir kusur işlemesi asla uygun
olmaz) diyor. Bu kadar cahillik olur mu? Farzla nafile veya sünnet
aynı kefeye konur mu? Hatta nafile farza tercih edilir mi? Bir insan, ömründe
İşrak, Duha gibi nafile namazları kılmasa, ahirette sorguya çekilir mi? Ama bir
vakit farz namazı kılınmazsa büyük günaha girmez mi? Nafilelerden önce farz
borcunu ödemeye yani farzı kılmaya edepsizlik diyor. Farzı kılmamak haram mı,
yoksa sadece edepsizlik mi? Farzı böyle hafife almak küfür olmaz mı?
CEVAP
Edepsizlik günah değildir. Câmi’ul-fetâvâ kitabında,
(Düşman karşısında, bir farz namazı kılmak mümkünken terk etmenin cezası, 700
büyük günaha bedeldir) buyuruluyor. Bu kadar büyük günaha hangi Müslüman sadece
edepsizlik diyebilir ki?
Kazaya kalan namazları geciktirip sünnet kılmak, Allahü teâlânın farz olan
emrini geciktirmek olur. Sevmenin alameti emre uymak, emri geciktirmemektir.
Allah’ı seven, Onun farz olan emrini geciktirmez.
Resulullah efendimiz, farz namazı hafife alarak, önem vermeyerek, sadece
edepsizlik sayarak terk edenin kâfir olacağını bildirmiştir. Birkaç hadis-i
şerif meali şöyledir:
(Namazı kasten terk eden kâfirdir.) [Taberani]
(Bizimle kâfirlik arasındaki fark namazdır. Namazı terk eden kâfir
olur.) [Nesai]
(Namaz kılmayanın Müslümanlığı yoktur.) [Bezzar]
(Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.) [Beyheki]
(Namazı bırakanın diğer ibadetleri kabul olmaz.) [Ebu Nuaym,
İsfehani]
(Beş vakit namazı terk eden, Allah’ın hıfz ve emanından mahrum olur.) [İbni
Mace]
Bu hadis-i şeriflerden dolayı üç hak mezhep, namaz kılmayanların öldürülmesini
bildirmiş, sadece Hanefi mezhebi, hapsedilip namaz kılana kadar dayak
atılmasını emretmiştir.
Peygamber efendimiz, namaz kılmayana kâfir derken, yazarın işi hafife alarak
edepsizlik demesi affedilecek bir suç değildir. Derhal tevbe etmesi, tecdid-i
iman ve tecdid-i nikâh yapması şarttır.
Farzın dindeki önemi çok büyüktür. Bu konuda çok hadis-i şerif vardır. Saçları
dağınık biri gelip, Resulullah efendimize bazı sorular sordu:
— İslam nedir?
— Birincisi, günde beş vakit namaz kılmak...
— Beşten fazla bir namaz yok mu?
— Hayır yoktur, ama isteyen nafile namaz kılabilir. Bir de Ramazan
orucu var.
— Bundan başka oruç yok mu?
— Farz olarak yok. İsteyen nafile oruç tutabilir. Bir de zekât vardır.
— Bundan fazlası var mıdır?
— Hayır yoktur. İsteyen nafile olarak sadaka verebilir.
Adam, (Vallahi, farzlardan ne fazla, ne de eksik yaparım) diyerek çekip gitti.
Resulullah buyurdu ki:
(Bu, sözünde durursa, kurtuluşa erdi.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud,
Nesai]
İslam âlimleri bu hadis-i şerifleri delil getirip, sünnet ve nafile
kılmayanların ahirette ceza görmeyeceğini, sadece sevabından mahrum kalacağını
bildirmişlerdir. Farzın önemi hakkında, bazı hadis-i şerif mealleri:
(Farz namaz borcu olanın, nafile namazı kabul olmaz.) [Dürret-ül
fahire]
Farzı kılma imkânı varken tehir ederek nafile ile meşgul olunca, farzı tehir
günahı büyük olur. Bu günahtan azıcık nafile sevabı çıkarılınca yine ortada
büyük günah kalmaktadır. Onun için Peygamber efendimiz, nafilesi kabul olmaz
buyurmuştur.
(Borcu varken verilen sadaka kabul olmaz.) [Buhari]
Borcu ödemek farzdır. Sadaka vermek nafiledir. Farz borcunu geciktirmek de
günahtır. Bu bakımdan verdiği sadakanın sevabı, geciktirme günahını
affettiremediği, denizde damla olduğu için kabul olmaz buyurulmuştur.
(Allahü teâlâ, “Farzla bana yaklaşıldığı gibi, hiçbir şeyle yaklaşılamaz”
buyurdu.) [Buhari, Beyheki, Uyun-ül besair]
Yani Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için, önce farzları eda etmek şarttır.
(En üstün amel, cihaddır. En üstün cihad, farzları ifa etmektir.) [İ.
Ahmed, Taberani]
(Allah indinde en üstün amel, vaktinde kılınan farz namazdır.)[Müslim,
Ebu Davud]
(En üstün amel, farz namazdan sonra zekâttır.) [Taberani]
(Ya Fâtıma, önce Rabbinin farzını yerine getir.) [Ebu Davud]
Önce farzın ifası emrediliyor. Önce sünnet ve nafile denmiyor.
(Allahü teâlânın sana farz kıldığı şeyleri eda et ki, insanların en âbidi
olasın.) [İ. Adiy]
Çok nafile ibadet eden değil, farzları aksatmayan, insanların en çok ibadet
edeni oluyor.
(Öğrendiği farzlarla amel edene ve başkasına öğretene Allah rahmet
etsin.) [Ebu-ş-şeyh]
(Bir Müslüman yoktur ki, farz namaz için layıkıyla abdest alsın da, o gün
ayaklarının yürüdüğü, ellerinin tuttuğu, gözlerinin baktığı, kulaklarının
dinlediği, dilinin söylediği, nefsinin arzuladığı kötü şeyler affolmasın.) [İ.
Asakir]
(Kıyamette işlediği farzlarla içi dolu olana müjdeler olsun.) [Deylemi]
(Cihad için atılan adımla bir farzı ifa için atılan adımdan daha üstünü
yoktur.) [Tirmizi]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Beş vakit farz namazı, şartlarına
uyarak, vaktinde kılanı Cennete koyacağıma söz verdim. Kılmayana verilmiş bir
sözüm yoktur.) [İ. Mace, Ebu Davud]
(Ramazanda bir gün oruç tutmayan, onun yerine bütün yıl oruç tutsa, o bir
günkü sevaba kavuşamaz.) [Tirmizi]
Farz orucu kaza ediyor, oruç borcundan kurtuluyor, ama farzı zamanında yapma
sevabına kavuşamıyor. Hatta ömür boyu nafile oruç tutsa da, bir farzı zamanında
yapma sevabına kavuşamıyor. Farzın ne kadar önemli olduğunu bu hadis-i şerif
açıkça bildiriyor.
(Farzlardan sonra en faziletli namaz, gece kılınan Teheccüdnamazıdır.) [Müslim,
İbni Mace, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
Bir kimse, çok kıymetli bir sünnet olan Teheccüd namazını ömründe hiç kılmasa
ahirette hiçbir ceza verilmez, sadece sevabından mahrum kalır, ama bir farzı
terkin cezası çok büyüktür.
Din kitaplarında deniyor ki:
Düşman karşısında, bir farz namazı kılma imkânı varken, terk etmenin cezası,
yedi yüz büyük günaha bedeldir. (Cami-ül-fetâvâ, Umdet-ül İslam)
Farz namazları kazaya bırakmak büyük günahtır. İmkânı varken kaza etmezse,
ayrıca büyük bir günah daha işlemiş olur. (Kebair ve segair)
Farz borcu olanın nafileyle meşgul olması, farzı tehir ettiğinden dolayı
günahtır. Hazret-i Ali’nin rivayet ettiği hadis-i şerifte buyuruldu
ki:
(Farz namaz borcu olanın nâfile kılması, doğumu yaklaşmışken, çocuğunu
düşüren hâmileye benzer. Artık bu kadına, hâmile de, ana da denmez. Bu kimse de
böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, Allahü teâlâ, onun nâfile namazlarını
kabul etmez.) [Zahire-i Fıkh, Fütuh-ul-gayb m. 48] Hanefî âlimlerinden Abdülhak-ı
Dehlevî hazretleri, bu hadis-i şerifi şöyle açıklıyor:
Bu hadis-i şerif gösteriyor ki, farz borcu olanın, sünnetleri de kabul olmaz,
çünkü sünnetler de nafiledir. (Fütuh-ul-gayb şerhi)
Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyurdu ki:
(Farz namaz borcu olanın nafilesi kabul olmaz) hadis-i şerifi
gösteriyor ki, farz borcu varken nafileyle meşgul olmak ahmaklıktır. Kaza borcu
olanın nafile kılması, alacaklıya borçlunun hediye götürmesine benzer ki,
elbette kabul olmaz. Mümin bir tüccara benzer, farzlar sermayesi, nafileler ise
onun kazancıdır. Sermaye kurtarılmadan, kâr olmaz. (Fütuh-ul-gayb m.
48) Orijinali için tıklayınız.
Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer’e yaptığı vasiyette buyurdu ki:
Allah’ın gece yapman gereken hakkını gündüz yapsan ve gündüz yapman gerekeni de
gece yapsan kabul etmez. Üzerine farz olan ibadetleri ödemeden nafile ibadetini
kabul etmez. (Kitab-ül Harac)
Denizde damla gibidir
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Farzın yanında nafileler kıymetsizdir. Sünnetlerin farzlar yanındaki kıymeti
de, deniz yanında bir damla su gibi bile değildir. Melun şeytan, müminleri
aldatarak, farzları küçük gösteriyor, nafileyi teşvik ediyor. Hâlbuki bir altın
zekât vermek, yüz bin altın sadaka vermekten daha sevabdır. (Mektubat-ı
Rabbani 1/29, 1/260, 3/17)
Yıllarca farz kaza namazı borcu olana sünnetleri bırakma demek, koca denize
değil, bir damlaya itibar et demek gibi çok abes ve cahilce bir sözdür. Seyyid
Abdülhakim Arvasî hazretleri buyurdu ki:
Yıllarca kaza borcu olanın, sünnetleri kılarken, kaza namazına da niyet etmesi,
dört mezhepte de lazımdır. (S. Ebediyye)
Sünnet yerine kaza kılan, sünneti terk etmiş olmaz. (Eşbah)
Hiç kazası olmayanın da kaza namazı kılması caizdir. (Redd-ül-muhtar,
Hindiyye)
Âlimlerin söz birliği
Ruh-ul-beyân’da En’am suresinin 165. âyetinin tefsirindeki hadis-i şerifte
bildiriliyor ki:
Kıyamette helal yoldan kazanan kimseye denir ki:
- Bu malları kazanırken ve sarf ederken farz namazları vaktinde kıldın mı?
Namazın rükuunu, secdesini ve abdestte farzları tam yaptın mı?
- Ya Rabbi, helalden kazanıp helal yerlere harcadım, hiçbir farzı kaçırmadım.
- Helal kazanırken bazı yanlışların olmadı mı?
- Ya Rabbi, helal yollardan kazandım ve helal yollarda harcadım, hiçbir farzı
zayi etmedim, farzları yerine getirirken ihlasıma halel getirmedim. (Ruh-ul-beyân 3/132)
Âlimler sözbirliği ile bildirdiler ki:
Regaib ve revatib ameller ile vacibler, sevapta, hükümde ve üstünlükte farza
ulaşamaz. Sünnetler, kılınmış olan farzların eksiklerini tamamlar. Nafileler
ise sünnetlerin eksiklerini tamamlar. Hiçbir nafileyle farz borcu ödenmiş
olmaz. Bazı avamın [cahillerin] iddia ettiği gibi, farzı bırakıp da nafileyle
uğraşmalarının, mesela Evvabin namazının farz kazaların yerine geçeceğini iddia
etmelerinin dinde yeri yoktur. (Ruh-ul-beyân 3/127) Orijinali
için tıklayınız.
Farzlara önem verip, tembellikle yapmayanın imanı gitmez, fakat bir farzı
yapmayan müslüman, iki büyük günaha girer:
Birincisi, o farzın vaktini ibadetsiz geçirmek, yani farzı
geciktirmek günahıdır. Bunun affolması için tevbe etmek, yani pişman olmak
gerekir.
İkincisi, bu farzı terk etmek günahıdır. Bu büyük günahın
affolması için, bu farzı hemen kaza etmek gerekir. Kazayı geciktirmek de,
ayrıca büyük günah olur. Kaza geciktikçe, günahlar, katlanarak artar,
sayılamayacak kadar çoğalır. Hadis-i şerifte, (Bir namazı, bilerek,
özürsüz kılmayan, seksen hukbe [1 hukbe=80 yıl] Cehennemde
kalacaktır) buyuruluyor. Bu müthiş günahların altından kurtulabilmek
için, farz namazları bir an önce kaza etmek gerekir. (Tergib-üs-salat)
İbni Nüceym hazretleri buyuruyor ki:
Farz namazları vaktinden sonraya bırakmak büyük günah olup, ancak tevbe etmekle
affolur. Tevbe ederken, kılmadığı namazları kaza etmesi gerekir. Kaza etmeye
gücü varken kaza etmezse, ayrıca büyük bir günah daha işlemiş olur. (Kebair
ve segair)
Bütün fıkıh kitaplarında, kaza namazı anlatılırken faite yani
kaçırılmış namaz deniyor, çünkü bir Müslüman namazlarını terk etmez. Ancak
uyumak, unutmak gibi geçerli bir özürle kaçırabilir. Bu bakımdan kaçırılan
namaz sayısı az olur. Bugün terk edilmiş namaz sayısı çoktur. Bir özürle
kaçırılmış namazla özürsüz, kasten terk edilmiş namazın hükmü aynı değildir.
Namazları, yukarıda bildirilen bir özürle fevt ederek kazaya
bırakmak günah olmadığı için, bunların kazalarını, sünnetleri ve diğer
nafileleri kılacak kadar geciktirmek de günah olmaz. Uyumak, unutmak gibi bir
özürle kılınamayan yani fevt edilen [kaçırılan] namazların hükmü şöyledir:
Fevt olan namazları kaza etmek, nafile kılmaktan iyi ise de, beş vakit namazın
sünnetlerini ve hadis-i şerifte övülen Duha, Tesbih, Tehıyyet-ül-mescid gibi
belli namazları kılmak böyle değildir. Vaktin sünnetleriyle bu nafileleri
kılmak, kaza kılmaktan evladır. (Redd-ül-muhtar, Halebi, Hindiyye)
Terk edilmiş namazın hükmü ise şöyledir:
Büyük âlim İbni Nüceym’e soruldu ki, kaza namazı olan kimse, sünnetleri
kılarken kazaya niyet ederek kılsa, sünnetleri terk etmiş olur mu? Cevabında,
(Sünnetleri terk etmiş olmaz, çünkü o vakit içinde farzdan başka, [nafile
olsun, kaza olsun] herhangi bir namaz kılınınca, sünnet de yerine getirilmiş
olur) buyurdu. (Nevâdir-i fıkhiyye fi mezheb-il-eimmet-il Hanefiyye s.
36) Orijinali için tıklayınız.
Hamza Efendi hazretlerinin Bey’ ve Şir’a risalesinin şerhinde,
(Yolculuğa çıkmadan önce iki rekât namaz kılmalıdır! Kazaya kalmış namazı varsa
bir, iki veya üç vakit namazını kaza etmelidir! Çünkü kaza borcu varken, nafile
kılmak ahmaklıktır) buyuruluyor. (s.6) Orijinali
için tıklayınız.
Sünnet kılarken kazaya da niyet edince kaza da sünnet de kılınmış olur. (Necat-ül
müminin s. 90) Orijinali
için tıklayınız.
Beş vakit namazın sünneti demek, Resulullahın kıldığı namaz demektir. Bu
namazlara sünnet ismi sonradan verilmiştir. Resulullah, beş vakit namazın
sünnetlerini kılarken, yalnız (Allah rızası için namaz kılmaya) derdi. (Sünnet
kılmaya) diye niyet etmezdi. Her vakit içinde böyle kılınan herhangi bir namaz,
sünnet ismi verilen namaz olur. (Redd-ül muhtar, Uyun-ül besair,
Halebi)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(En üstün cihad, farzları edadır.) [Taberani]
(Kaza namazı olanın, kıldığı nafile namaz kabul olmaz.) [Dürret-ül-fâhire]
(Herkes nafile ile meşgul iken sen farzları tamamla!) [Miftâh-ün-necât]
(Hak teâlâ, farz ibadetle bana yaklaşıldığı gibi, hiçbir şeyle yaklaşılamaz
buyurdu.) [Buhari]
Allahü teâlâ, (Bana farzla yaklaşılır), Resulü de (Kaza
borcu olanın nafilesi kabul olmaz) buyururken, âlimler de, (Kazası
olanın, sünnet ve nafile kılması ahmaklıktır), (Sünnetler farzın yanında
denizde damla değildir) derken, bir özürle kaçırılan namazla kasten kılınmayan
namazı aynı zanneden cahiller, Allahü teâlânın emri olan farzı
bıraktırıp, Duha, Tehıyyet-ül-mescid, Tesbih, Teheccüd, Sübhanamazı
gibi nafileleri kıldırmaya çalışıyorlar. Nafilelerle milleti meşgul edip
farzları tehir ettirenler veya farzları kıldırmayanlar büyük vebal altındadır.
Redd-ül-muhtar, Halebi, Tahtavi ve Hindiyye gibi
kıymetli eserlerde buyuruluyor ki:
Faite [fevt olmuş, yani bir özürle kaçırılmış] namazların
kazalarını acele kılmak lazımdır. Fevt olmuş [bir özürle kazaya kalmış]
namazların kazalarını kılmak, nafile kılmaktan evla ise de, hadis-i şerifle
övülmüş olan beş vaktin sünnetlerini, duha, tesbih, tehıyyet-ül-mescid,
evvabin gibi nafile namazları kılmak, kaza kılmaktan evladır. Yani
kaza kılacak kadar geciktirmek günah olmaz. Orijinali
için tıklayınız.
Evla olmasının sebebi, unutmak, uyumak gibi bir özürle namazı kazaya bırakmak
günah olmadığı içindir. Böyle kimselerin, adı geçen nafileleri kılacak kadar,
kazaları geciktirmeleri günah olmaz. Unutarak, uyuyarak kazaya bırakılan namaz
sayısı bir veya birkaç vakittir. Mesela sabah namazının vaktinde uyuyup kalan
kimse, güneş doğduktan 50 dakika kadar sonra bu namazı kaza eder. Kaza etmeden
önce, Duha [kuşluk] namazı kılarsa caiz olur. Çünkü sabah namazının,
uyanamayarak bu vakte bırakılması günah olmamıştır. Duha namazı kılacak kadar
geciktirmesi de günah olmaz. Buna rağmen kazasını öğleye kadar geciktirmesi
büyük günah olur.
Namazın kazaya kalma sebebi önemlidir. Eğer namaz şer’i bir özürle kazaya
kalmışsa, mesela seferde; sel, yırtıcı hayvan, eşkıya, anarşist gibi bir
tehlike varsa, namazı oturarak veya hayvan üzerinde ima ile de kılmak mümkün
değilse, annenin veya çocuğunun telef olacağı zaman ebenin ve acil
ameliyatlarda doktorun müdahalesi esnasında kılınamamışsa ve uyku, unutmak gibi
bir özürle namaz kaçırılmışsa, kazayı önce kılmak gerekmez, bahsedilen nafile
namazları kılmakta hiç mahzur olmaz. Çünkü namazın bu özürle kazaya kalması
günah değildir.
Sünneti terk etmek günah mı?
Sünnetleri kılarken kazaya da niyet edince, sünnet de kılınmış oluyor,
sünnetler terk edilmiş olmuyor. Terk edilse bile, sünnetleri terk etmek günah
olur mu? Bu hususta din kitaplarımızda bildirilenleri nakledelim:
1- İbni Hümam buyuruyor ki: Sünnetleri kılmamak, sevablarına ve
yüksek derecelere kavuşmamaya sebep olur. (Cevhere, Dürr-ül-münteka,
Redd-ül-muhtar, Tahtavi)
2- Müekked ve gayri müekked sünnetleri terk etmek günah olmaz. Bunları
terk eden, yalnız sevablarına ve yüksek derecelere kavuşamaz ve azarlanır. (Halebî-yi
sagir)
3- Sabahın sünneti çok faziletli olmasına rağmen, kılmayan için bir
ceza bildirilmedi. (Tahavi)
4- Sünnetleri özürsüz terk eden, günaha girmezse de, sorguya çekilip,
azarlanır. (S. Ebediyye)
Özürsüz terk edilmesi bile günah olmayan sünnet ve nafileleri, farz borcunu
ödemek için terk etmek hiç günah olur mu? Hâlbuki sünnetleri kılarken kazaya da
niyet edince, sünnetlerin terk edilmiş olmadığı, yukarıdaki vesikalarda açıkça bildirilmektedir.
Kaza namazı olan, bu namazı kılarken, kaza namazına ve sünnet ve nafile
namazlara da niyet ederse, hem kazasını öder, hem de nafile namazların sevabına
kavuşur. (İslam Ahlakı)
Kuşluk ve teheccüd namazı kılmak
Sual: Kaza namazı borcu olmayan kimse, kuşluk ve teheccüd namazlarını nasıl
kılar?
CEVAP
Kuşluk vaktinde ve gece seherde, 2, 4, 8 veya 12 rekât nafile namaz kılar.
Ancak kazası olmasa da, ihtiyaten kazaya da niyet etmelidir. Kazamız yoksa
zaten nafile olur, yani kazaya niyet etmekle, kuşluk ve teheccüd namazları da
kılınmış olur, bir kaybımız olmaz. Bildirilen vakitlerde kaza namazı kılarken
kuşluk veya teheccüd namazı diye niyet etmek şart değilse de, kuşluk veya
teheccüd diye niyet edilirse, niyet sevabı da elde edilir. Abdest alıp
kılınacağı için sübha namazına, yani abdeste şükür namazına da niyet edilirse,
niyet sevabına kavuşulur. Niyet edilmese de, yine sübha namazı kılınmış olur.
Farz, nâfile ve sünnet
Sual: Buharî’deki bir hadise göre, sünnet ve nâfile namaz kılmak
zorunda değilmişiz. (İsteyen kılabilir) deniyor. O zaman farz borcu olanın,
sünnet ve nâfile kılamayacağı anlaşılıyor. Acaba ben mi yanlış anladım?
CEVAP
Hadis-i şerife bakarak dînî hüküm çıkaramayız. Mezhebimizin hükmüne uyarız.
Dediğiniz mânâda şöyle bir hadis-i şerif vardır:
(Kılmayı arzu eden kişi için, her ezanla kâmet arasında bir nâfile namaz
vardır.) [Buharî, Müslim, Ebu Davud, Nesaî]
Bu konudaki hadis-i şeriflerden biri de şöyledir:
Biri gelip Resulullah efendimize sual etti:
- Yâ Resulallah Cennete götürecek amel nedir?
- Allah’a ortak koşmazsın, farzları yaparsın, farz olan namazı
kılarsın, farz olan zekâtı verirsin, Ramazanda orucu tutarsın.
- Yâ Resulallah bu söylediklerinizden başka yapılması gereken şey var mı?
- Farz olarak bu kadardır, ama nâfile olarak yapmak istersen başka.
- Allah’a yemin ederim ki farzları yaparım daha fazlasını yapmam.
O kişi dönüp giderken, Peygamber efendimiz, (Cennetlik birini görmek
isteyen bu adama baksın) buyurdu. (Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Nesaî)
İslam âlimleri, bu çeşit hadis-i şerifleri de delil getirip, sünnet ve nâfile
kılmayanların âhirette ceza görmeyeceğini, sadece sevabından mahrum kalacağını,
ama farzları kaza etmeyip sünnet ve nâfilelerle meşgul olanların şiddetli azaba
mâruz kalacağını bildirmişlerdir.
Mazeretsiz sünnetleri ihmal etmemelidir. Çünkü İmam-ı Rabbânî hazretleri, (Sünnetler,
farzların yardımcısı ve tamamlayıcısıdır) buyuruyor. (m. 157)