Kibir kaç çeşittir?
Kibirlenmek üç çeşittir
CEVAP
Kibir, kendini başkasından üstün görmektir. Yapıldığı yerlere göre üçe ayrılır:
1- Allahü teâlâya karşı kibirdir:
Kibrin en kötüsü budur. Nemrud, Firavun böyle idi. İlahlık iddiasında
bulundular. Bazı dinsizler de imanı, ibadeti, namaz kılmayı aşağılık, gericilik
sanarak kibirlenirler. Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Büyüklenerek bana ibadet etmeyenler alçalmış olarak Cehenneme
girecektir.) [Mümin 60]
2- Peygamberlere karşı kibirdir:
Bazıları, Peygamberleri kendileri gibi bir insan gördükleri için, kibirlenerek
onlara uymayı kabul etmediler. Mesela Peygamber efendimiz için dediler ki:
(Bu da sizin gibi bir insan. Kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz,
hüsrana uğrarsınız.) [Müminun 33, 34]
3- İnsanlara karşı kibirdir:
Herhangi bir hususta kendini başkasından üstün gören kibirlidir.
Şam Ordusu kumandanı Ebu Ubeyde bin Cerrah hazretleri büyük bir kalabalıkla
Hazret-i Ömer’i karşıladı. Hazret-i Ömer kölesi ile nöbetleşe deveye
bindiğinden, Halife devesinden indi. Yerine kölesi bindi. Devenin yularından
tuttu. Ayakkabılarını çıkarıp deredeki sudan geçti. Bunu gören kumandan dedi
ki:
— Efendim, bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar, müslümanların halifesini görmek
için toplandılar. Size bakıyorlar. Bu yaptığınızı nasıl izah edebiliriz?
Hazret-i Ömer buyurdu ki:
— Ya Eba Ubeyde! Senin bu sözünü işitenler, insanın şerefini, vasıtaya binerek
gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Biz daha önce zelil ve hakir bir
kavimdik. Allahü teâlâ, bizleri müslümanlıkla şereflendirdi. Bundan başka şeref
ararsak, Allahü teâlâ bizi zelil eder, her şeyden aşağı eder.
Kibir ve tevazu
Aklı olan, kendini ve Rabbini tanıyan, hiç kibredebilir mi? İnsan aşağılığını,
acizliğini, Rabbine karşı her an izhar etmek mecburiyetindedir. Bunun için her
an her yerde aczini göstermesi, tevazu üzere bulunması gerekir. Hadis-i şerifte
de buyuruldu ki:
(Allah rızası için tevazu edeni, [kendini, Müslümanlardan üstün
görmeyeni] Allahü teâlâ yükseltir.) [Bezzar]
Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyorlar ki:
Allahü teâlâ ilim gibi, kudret gibi bütün sıfatlarından kullarına biraz ihsan
buyurmuştur. Fakat yalnız üç sıfatı kendine mahsustur. Bu üç sıfattan hiçbir
mahlukuna vermemiştir. Bu üç sıfatı, kibriya, gani
olmak ve yaratmak sıfatlarıdır. Kibriya, büyüklük,
üstünlük demektir. Gani olmak, başkalarına muhtaç olmamak, her şey Ona muhtaç
olmak demektir. İnsan ise ihtiyaç sahibidir. Allah yaratıcıdır, insan ise
yaratıktır, fanidir.
Bunun için kibirlenmek, Allahü teâlânın sıfatına, hakkına tecavüz etmek olur.
Kula kibirlenmek yakışmaz. En büyük günahtır. Hadis-i kudside buyuruldu ki:
(Azamet ve kibriya bana mahsustur. Bu iki sıfatta, bana ortak olmak
isteyenlere, çok acı azap ederim.) [Müslim]
Tevazu sahibi olabilmek için dünyaya niçin geldiğini, nereye gideceğini bilmek
gerekir. İnsan, hiç yok idi. Önce bir şey yapamayan, hareket edemeyen bebek
oldu. Şimdi de, her an hasta olmak, ölmek korkusundadır. Nihayet ölecek,
çürüyecek ve toprak olacaktır. Dünya zindanında, her an, ne zaman azaba
götürüleceğini beklemektedir. Ölecek, leş olacak, böceklere yem olacak, kabir
azabı çekecek, sonra diriltilip kıyamet sıkıntılarını çekecektir. Cehennemde
sonsuz yanmak korkusu içinde yaşayan kimseye tekebbür mü yakışır, tevazu mu?
Kibir ne kadar kötü ise, tevazu da o kadar iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu
ki:
(Allah için affedenin şerefi artar, tevazu eden de yücelir.) [Müslim]
(Kişi kibirlenince, iki melek, "Ya Rabbi bunu
alçalt!" derler. Tevazu ederse, "Ya Rabbi bunu
yükselt!" derler.) [Beyheki]
Sual: Üzerinde hakkı bulunanları ziyaret etmemek,
hatırlarını sormamak, kibirli olmaktan mı ileri gelir?
Cevap: Üzerinde hakkı bulunanları, yani tanıdıklarını ziyaret
etmemek, hatırlarını sormamak da kibir alametlerindendir. Kendinden aşağı
olanları ziyaret etmek ise, tevazu alametidir.