CEVAP
Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından nakli esas aldığı ve içinde
yazarına ait düşünce olmadığı için kıymetlidir, çünkü dinimiz nakil dinidir.
Muhammed aleyhisselam, Allahü teâlânın bildirdiklerini Eshab-ı kirama
bildirdi. Onlar da, Tâbiîne, Tâbiîn de Tebe-i Tâbiîne bildirdi. Bunlar ve
talebeleri de, kitaplarına yazdılar. Bu kitapları yazan büyük zatlara (Ehl-i
sünnet âlimi) denir.
İşte bu kıymetli kitap, yüzlerce kıymetli eserden hazırlanmıştır. İstifade
edilen bu eserler, çeşitli kütüphanelerde mevcuttur. Bunların çoğu da tercüme
edilmemiştir. Her okuyucunun bu eserleri bulup faydalanması imkânsız denecek
kadar zordur. Bir diğer husus da, o kitaplar, kendi zamanlarındaki şartlara
göre yazılmıştır. O kitaplardaki bilgiler, günümüzün insanına hitap edecek
şekilde, onların ihtiyaçlarına göre hazırlanıp bu kitapta toplanmıştır.
Balın kıymetli bir gıda olması, birçok çiçekten toplanarak hazırlanmasından
ileri gelmektedir. Seadet-i Ebediyye de buna benzemektedir. Yüzlerce kitaptan
seçilerek toplanmıştır. Bu kitabı okuyan, büyük bir kütüphanedeki bütün
kitaplardaki, kendisine lazım olan bilgileri okumuş sayılır.
Piyasadaki bazı ilmihallerdeki bilgilerin hataları bir tarafa, doğru olan bir
meselenin hangi kitabın hangi konusundan alındığı da bilinmemektedir. Hattâ
bazıları muteber bir kitaptan naklederken hata etmişlerdir. Tamamen nakle
dayanan bu eser, ufak bir yanlışlığa meydan vermemek için defalarca
kontrolden geçmiş ve her meselenin hangi kitabın neresinden alındığı
bildirilmiştir.
Redd-ül-Muhtar, Halebî, Hadîka, Mektubat-ı Rabbânî gibi birçok
kıymetli kitaplardan meydana gelen bu eseri okuyan, bahsi geçen muteber
kitaplardaki gereken bilgileri okuyup öğrenmiş olur. İmanın esasları, Ehl-i
sünnet itikadı çok geniş ve herkesin anlayabileceği şekilde açıklanmıştır.
Bâtıl fırkalar ve dinler, inançlar bildirilmiş, Müslümanlar bunların
zararlarından korunmuştur. İtikadî meselelerden sonra, İslam’ın beş şartı çok
geniş bir şekilde açıklanmıştır. Her konu Hanefî mezhebine göre hazırlanmış,
zaman zaman diğer üç mezhebe göre de hükümler ayrıca bildirilmiştir. Hiçbir
Türkçe ilmihâlde olmayan, ihtiyaç hâlinde yapılan mezhep taklidi geniş olarak
açıklanmıştır. Müslümanların herhangi bir özürle kendi mezhebine göre
yapamadığı amelleri, hak olan dört mezhepten birini taklit ederek nasıl
yapacağı anlatılmıştır.
Kırk yıldan fazla süren bir araştırmanın mahsulü olan ve yüzden fazla baskısı
yapılan bu eser, çeşitli ilim adamlarının tetkikinden de geçmiştir.
Ruh ve cin hakkında uzun açıklamalar yapılmıştır. İnsan kaderini kendi
çizebilir mi, kısmet meselesi, alınyazısının mahiyeti bildirilmiştir. Tefsir,
meal hakkında yeterli bilgi verilmiştir. Hadis-i şerif çeşitleri de, geniş
olarak açıklanmıştır.
İslamiyet’te kadının yeri, kadının ve kocasının birbirlerine karşı hak ve
görevleri ve evlilik hakkında geniş bilgi verilmiştir. Yemesi, içmesi haram
ve helâl olanlar bildirilmiştir.
Kısacası, bu kıymetli eserde, bir Müslümana gereken bütün dînî bilgiler vardır.
Hepsi de en kıymetli eserlerden derlenmiştir. Bu kitabı baştan sona
dikkatlice okuyan kimse, dinimizin bütün emir ve yasaklarını öğrenir. Dinimiz
hakkında yeterli bilgiye sahip olur. Din düşmanlarının hilelerine aldanmaz.
Her Müslümanın dinimizi çok iyi bilmesi şarttır. Dinini bilmeyenin dini yok
demektir. 1248 sayfalık bu dev eseri, her Müslümanın okuyup, çoluk çocuğuna
da okutması gerekir. En güzel hediye, en güzel mirastır. Bu kitap, www.hakikatkitabevi.net adresinden
okunup temin edilebilir. Bu sitede, tamamını sesli dinleme imkânı da
mevcuttur.
Tam İlmihal kitabı
Müjde verir millete,
Herkesedir hitabı,
Kavuşturur devlete*,
Tam İlmihal kitabı.
Takip eder her çağı,
Gerçek ilmin kaynağı,
Doğru bilgi yumağı,
Tam İlmihal kitabı.
Atom, füze uzayı,
Güneş, Yıldız ve Ay’ı
Yazar fizik kimyayı,
Tam İlmihal kitabı.
Katıksız Ehl-i sünnet,
Âlimler verir kıymet,
Bilene büyük nimet,
Tam İlmihal kitabı.
Doğru tanıtır dini,
Âlim eder kendini,
Bilir nefsin fendini*,
Tam İlmihal kitabı.
Tutup yerden kaldırır,
Suyu çölde buldurur,
Kalbe ilim doldurur,
Tam İlmihal kitabı.
Yıkar kini garazı*,
Söker kalbden marazı*,
Rabbini eder razı,
Tam İlmihal kitabı.
Över ilmi sevmeyi,
İncitme der kimseyi,
Aydınlatır çevreyi,
Tam İlmihal kitabı.
Emin mehaz* yeridir,
Sanatının eridir,
Halis altın gibidir,
Tam İlmihal kitabı.
Hakka hak vermek için,
Batılı yermek için,
Gerçeği görmek için,
Tam İlmihal kitabı.
Uydurmaz cehalete,
Sevk eder adalete,
Koşturur fazilete,
Tam İlmihal kitabı.
İlim istersen eğer,
Okunur hep beraber,
Nakle verir çok değer
Tam İlmihal kitabı.
Okuyan eder hayret,
Görülür onda gayret,
Ediyor hakka davet,
Tam İlmihal kitabı.
Dağıldı ilden ile,
Duyuldu dilden dile,
Dolaştı elden ele,
Tam İlmihal kitabı.
Nurlanır bütün yüzler,
Yayılır güzel sözler,
Ehl-i sünneti izler,
Tam İlmihal kitabı.
İbret ile baktırır,
Bid’atleri yıktırır,
Bir meşale yaktırır,
Tam İlmihal kitabı.
Okunur her devirde,
Deva olur her derde,
Kaldırır gözden perde,
Tam İlmihal kitabı.
Dini doğru bildirir,
Kalbden pası sildirir,
Son nefeste güldürür,
Tam İlmihal kitabı.
Onu kötüler zalim,
Bilmez ki evde âlim,
Okunmalı sağ salim,
Tam İlmihal kitabı.
Kötülenir ne diye,
Sapıklara reddiye,
Neslimize hediye,
Tam İlmihal kitabı.
Vesikayla nakleder,
Bırakmaz kalbde keder,
Bulunmaz bir şaheser,
Tam İlmihal kitabı.
(*) Kelimeler:
Devlet: Büyük nimet
Mehaz: Bir eserin kaynakları
Fent: Hile
Garaz: Kin, düşmanlık
Maraz: Hastalık
Şâfiî mezhebine uyuluyor iddiası
Sual: Bir hoca, (Tam ilmihal kitabının yazarının hocası olan
Seyyid Abdülhakîm Arvâsî, Şâfiî olduğu için, bu kitap Şâfiî'nin hükümleri
esas alınarak hazırlanmıştır) diyor. Her konuda mı, yoksa bazı
konularda mı Şâfiî esas alınıyor?
CEVAP
Hiçbir konuda Şâfiî esas alınmıyor. Sadece ihtiyaç hâlinde, diğer üç hak
mezhepten de örnekler verilmiştir. Bu kitap, Hanefî’ye göre yazılmıştır. Bu
söylenti tamamen yanlıştır. O hocaya yanlış bilgi verildiği için öyle
söylüyor. Eğer bizzat kendi inceleseydi, bu kadar yanlış şey söyleyemezdi.
Birkaç örnek verelim:
1- Şâfiî’de teşehhütte şehadet parmağını kaldırmak sünnet iken,
Tam İlmihâl’de, Hanefî’de parmak kaldırılmaması gerektiğine dair, birçok
delil bildirilmiştir. Şâfiî’ye uygun yazılsaydı, (Teşehhütte parmak kaldırmak
sünnettir) denirdi. Denmediğine göre, hoca iftira ediyor.
2- Şâfiî'de çıplak ayakla namaz kılmak sünnettir. Tam İlmihâl’de
çıplak ayakla kılınmaması gerektiğini bildiren birçok delil vardır. Şâfiî’ye
uygun yazılsaydı, (Çıplak ayakla namaz kılmak sünnettir) denirdi.
3- Şâfiî'de, sünnetle farz arasında bazı duaları okumak
sünnettir. Tam İlmihâl’de, (Hanefî’de farzla sünnet arasında konuşmak ve dua
okumak sünnete zarar verir) deniyor. Şâfiî esas alınsaydı, dua okununca,
(Sünneti iade gerekir) denmezdi.
4- Şâfiî'de, namaz içindeki tekbirlerde elleri kulaklara
kaldırmak sünnet, Hanefî’de ise mekruhtur. Şâfiî’ye göre yazılsaydı, (Elleri
kulaklara kaldırmak mekruhtur) denmezdi.
5- İmamın arkasında Fâtiha okumak, Şâfiî’de farzdır. Şâfiî esas
alınsaydı (İmam arkasında Fâtiha okumak tahrimen mekruh) denmezdi.
6- Gusülde ağzı yıkamak, Hanefî'de farz, Şâfiî'de farz değildir.
Tam İlmihâl’de, (Gusülde ağız yıkanmazsa, gusül sahih olmaz) deniyor ve bu
husus delillerle ispat ediliyor. Şâfiî mezhebi esas alınsaydı, (Diş dolgusu
gusle manidir) denmezdi. Hoca, dolduruluşa gelerek, (Şâfiî mezhebi esas
alınıyor) diyor. Bunun ne kadar yanlış olduğu bu örneklerden rahatça
anlaşılıyor.
7- Kaza namazı borcu olanın sünnetleri kılması 4 mezhepte de caiz
değildir. Fevt edilen namaz borcu varken de, sünnet kılması 3 mezhepte caiz
değildir, Hanefî’de ise, sünnet kılmanın evla olduğu Tam İlmihâl’de
yazılıdır. Şâfiî esas alınsaydı, (Fevt edilen yani bir özürle kazaya kalan
namaz borcu varken, sünnetleri kılmayın) denirdi. Hâlbuki (Fevt edilen birkaç
vakit kaza namazı varken, sünnet kılmak evladır) deniyor. Hanefî’de (Fevt
edilen, yani bir mazeretle kaçırılan kaza namazı varken, sünnetleri kılmak
evladır) denirken, art niyetliler, evla kelimesini lazım diye
değiştirip (Senelerce kaza borcu olsa da, sünnet kılmak lazımdır) diyorlar.
Muteber eserleri esas almayanlara itibar edilmemeli.
Çok önemli bir kitap
Sual: Dinimiz hakkında alt yapı kazanmak için hangi konularda, hangi
kitapları okumak gerekir?
CEVAP
Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabında, kelam, fıkıh, tasavvuf, tefsir,
hadis, siyer-i nebi, İslam medeniyeti gibi her konuda Ehl-i sünnete uygun
yeterli bilgi vardır. İman, ibadet, ahlak gibi konular herkesin anlayacağı
şekilde işlenmiştir. Çok kitap okuyan çok hata eder. Bu kitabı okuyan sadece
alt yapı değil, üst yapı da kazanır. Çünkü merhum hocamız, (Bu kitabı
okuyup anlayan âlim, tatbik eden evliya olur) buyurmuştur.
Tercüme nasıl yapılır?
Sual: Bir yazar, İbni Âbidin’den alındığı bildirilen bir hüküm
için, (Tam İlmihâl'de yazıyorsa da ben araştırdım, İbni Âbidin’de
öyle bir şey yok)dedi. Doğru mu acaba?
CEVAP
O konuyu ve benzer konuları, Tam İlmihâl’i hazırlayan merhum Hocamıza arz
etmiştik. Mesela yukarıda bildirilen husus için, (Biz onu İbni Âbidin’deki
filan yer ile falan yeri birleştirerek yazdık) diye cevap vermişlerdi. Yani
iki cümle farklı yerlerden alındığı için, o hâliyle aynı yerde bulunmaması
normaldir.
Hocamız kitaplardan alırken, kelime kelime tercüme etmiyorlar, oradaki
maksadı yazıyorlardı. Bunun için Tam İlmihâl’de geçen her ifadeyi, alınan
kaynağında aynı kelimelerle bulmak zordur. Yine âyet-i kerimelerin ve hadis-i
şeriflerin tercümelerini yazarken de, kelime kelime değil, orada anlatılmak
istenen maksadı, yani muteber tefsirlerden alarak mealini yazıyorlardı.
Bundan dolayı, piyasadaki bazı insanlar bu tercümeleri anlayamadıkları için
yanlış olduğunu söylüyorlar.
Meseleyi bilmediği için böyle söyleyenler olduğu gibi, bu kitaplara itibar
edenlerin zihinlerinde soru işaretleri oluşturmaya çalışan art niyetliler de
vardır. Böyle kötü niyetli kimselere de, etiketi ne olursa olsun, kesinlikle
itibar etmemelidir.
Hocamızda hata aramak
Sual: Tam İlmihâl’in yazarına itibar ediyormuş gibi göründüğü
hâlde, (O da insan, hata edebilir) diyenler oluyor.
Tam İlmihâl'deki bazı bilgilerin, bazı kitaplara uymadığını, bunun için de bu
kitapta hata olabileceğini söyleyen kimse, itibarında samimi olabilir mi?
CEVAP
Samimi olamaz, çünkü Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye, nakle dayanan bir
kitaptır. Farklı kavillerin yazılmasına hata denmez. Bir kitaptaki bir kavil
esas alınarak, öteki muteber bir kitabın yanlış olduğu söylenemez.
Mesela İbni Âbidin’deki bir yazı kaynak gösterilerek, Dürer’deki
bir fetvaya yanlış denmez. Çünkü ictihad, ictihadla geçersiz hâle gelmez. İki
ictihaddan hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğunu da, Allah'tan başkası
bilemez. Şâfiîler imam arkasında Fâtiha okumanın farz olduğunu bildirirken,
Hanefîler tahrimen mekruh olduğunu söylüyorlar. Hangisinin doğru olduğunu
ancak Allahü teâlâ bilir. Şâfiî olan, Fâtiha okur, Hanefî olan okumaz, ikisi
de sevaba kavuşur. Bunun için Tam İlmihâl’deki bir yazıyı, İbni Âbidin’e
aykırı bulmak çok yanlıştır. Hocamızın, İbni Âbidin’den değil, başka
kitaplardan aldığı yazılar da vardır. Bir örnek verelim. S. Ebediyye’de
buyuruluyor ki:
(Müeccel olan, yani zekât farz olduktan sonra, belli zamanda ödenecek olan
eski borçların, mesela talak vaktine müeccel mehrin nisap hesabına
katılacakları, yani zekâtlarının verileceği İbni Âbidin’de yazılıysa da,
bunların nisaba katılmamasının sahih olduğu Dürr-ül-muhtar, Hindiyye,
Dürr-ül-münteka, Damad ve Cevhere’de yazılıdır.)
Görüldüğü gibi, tercih edilen kavil, İbni Âbidin’den değil, başka muteber
eserlerden alınmıştır. (İbni Âbidin’e aykırı yazılmıştır)diyerek
Tam İlmihâl’i suçlamak, art niyetten başka bir şey değildir. Bu ise, öyle
söyleyenin, Tam İlmihâl’e itibar etmediğini, itibar ediyormuş gibi
göründüğünü ispat etmektedir. İtibar eden, bu kitaptaki bilgileri ve
kavilleri esas alır. (Farklı bir kavil bulsam da, kitaba gölge
düşürsem)diye uğraşmaz.
(O da insan, hata yapabilir) demek, mezhepsiz taktiğidir. Hocamızın insan
olduğunu bilmeyen yoktur. Ama böyle söylemekle, (O da diğer
insanlar gibi sıradan biridir) demek istiyorlar. (Yalnız
Kur’an)diyenler de, aynı mantıkla, (Peygamber de insandır) diyerek,
hadis-i şeriflere olan itimadı sarsmaya çalışıyorlar. İcazetli bir âlim olan
Hocamız için, (O da insandır) diyenlerin maksadı, Tam
İlmihâl’e gölge düşürmektir. Bu kitabın kıymetini bilenler, böyle oyunlara
gelmemelidir.
İlmihâl’e yapılan ilaveler
Sual: Tam İlmihâl'e çok ilave yapıldığı, ilk baskısıyla son
baskısının farklı olduğu söyleniyor. İlave niçin yapılmıştır?
CEVAP
Hocamız, hazırladığı bu eserde, zaman zaman lüzum gördüğü değişikliği ve
ilaveleri yapmıştır. Kitabın yazarının, yani yetkilisinin böyle yapmasında
yadırganacak bir şey yoktur.
Gelen sorulara verilen cevaplarla Tam İlmihâl, çok genişlemiştir. Ayrıca
Müslümanları sıkıntıdan ve günahtan kurtarmak için, çeşitli kaviller ilave
etmişlerdi. Mesela eskiden sadece Şâfiî mezhebini taklit hakkında bilgi veriliyordu.
Sonraları, Mâlikî mezhebini taklitle ilgili geniş bilgi yazıldı. Diş dolgusu
olan, kendisine daha kolay gelen iki mezhepten birini seçebilir. Şâfiî’yi
taklide başlayanın, sonra değiştirerek Mâlikî’yi taklit etmesinde hiçbir
mahzur yoktur.
Bunlar gibi ilaveleri, değişiklikleri takdirle karşılamak gerekirken, tenkit
etmek art niyeti göstermez mi? Biz de www.dinimizislam.com ve diğer web
sitelerimizi, her gün ilaveler ve çıkarmalar yaparak güncelliyoruz.
Yetkilisinin böyle yapmasını yadırgamak çok yanlıştır.
Niye Mâlikî mezhebi taklit ediliyor?
Sual: S. Ebediyye kitabında, Seyyid Abdülhakîm efendi
hazretlerinin, Namaz Risalesi’nde, (Dişini kaplatan veya doldurtan, Şâfiî
[veya Mâlikî] mezhebini taklit eder) buyurduğu bildiriliyor. Köşeli parantez
içine niye Mâlikî yazılmış? Burada Efendi hazretlerinin bildirmediği bir şeyi
bildirmek ona muhalefet olmaz mı?
CEVAP
Böyle art niyetli düşünmek çok yanlıştır. Namaz risalesinin yazıldığı
dönemde, Şâfiî mezhebi yaygındı. Şâfiî mezhebinin esaslarını öğrenme imkânı
daha fazlaydı. Mâlikî mezhebinde belki bir kişi bile bulmak zordu. Şimdi
Mâlikî mezhebinin gusül, abdest ve namazdaki farz ve müfsitlerini bilen çok
kişi vardır.
İkinci bir husus, (Şâfiî mezhebi taklit edilmemeli) denmiyor. İsteyen yine
Şâfiî mezhebini, isteyen Mâlikî'yi taklit edebilir. Kimine Şâfiî'yi taklit
kolay gelirken, kimine de Mâlikî'yi taklit etmek daha kolaydır. Bunu mesele
etmek çok yanlış bir şeydir.
Şâfiî'de az necasetin bile namaza mâni olması, yabancı kadına hattâ kendi
hanımının eline bile dokunsa abdestin bozulması, Mâlikî mezhebinin tercih
edilmesine sebep oluyor. Hattâ Şâfiîler bile, (Mâlikî mezhebini taklit
edebilir miyiz?) diye sual ediyorlar. Şâfiî doktorlar da, aynı şeyi
soruyorlar. Biz de, S. Ebediyye’deki, (Yolda, nakil vasıtalarında ve
alışverişte temas korkusu olan Şâfiî bir kimse; Hanefî veya Mâlikî mezhebini
taklit etmelidir) hükmüne uyarak, harac olduğu zaman Mâlikî
mezhebini taklit edebileceklerini bildiriyoruz. Şâfiîlerin Hanefî mezhebini
değil de, Mâlikî'yi taklit etmelerinin sebebini de açıklıyoruz. Ağzında
dolgusu olanların Hanefî'yi taklit edemeyeceği için mecburen Mâlikî'yi taklit
etmesi gerektiğini söylüyoruz. Şâfiî'de deriden çıkan kan, abdesti bozmadığı
gibi Mâlikî'de de bozmuyor. Mâlikî’yi taklit etmek, Şâfiîlere daha kolay
geliyor.
Her şeyde bir art niyet aramak doğru olmaz.
|