Nevfel Bin Hâris
Nevfel Bin Hâris
Hâşimoğullarının en yaşlısı.
Nevfel bin Hâris, Kureyş kervanını kurtarmak ve Müslümanlarla savaşmak için hazırlanan müşrik ordusuna katılmak istemiyordu. Resûlullah İslâmiyeti bütün insanlara duyurmaya, anlatmaya başladığı zamanlarda, daha müslüman olmamıştı. Ancak karşı da çıkmak istememişti. İlk senelerde O'na muhalefet etmesine rağmen bunu isteyerek yapmıyordu.
Fakat diğer müşriklerin zorlamaları ile Bedir savaşına katılmaya mecbur oldu. Savaş sonunda müşrikler mağlup olup birçok esir verdiler. Bunların arasında Hazret-i Nevfel de bulunuyordu. Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- Yâ Nevfel fidye verip kendini kurtar.
Cevap verdi:
- Yâ Resûlallah! Kendimi esirlikten kurtarmak için verecek bir şeyim yok!
Kimse bilmiyordu
Resûlullah efendimiz tebessümle buyurdu:
- Cidde'deki mızraklarını versene!
Bunu duyan Nevfel şaşkınlık içinde:
- Allaha yemin ederim ki, Cidde'de mızraklarımın bulunduğunu benden ve Allahtan başka kimse bilmiyordu. Ben, şehâdet ederim ki, sen Resûlullahsın! diyerek Müslüman oldu.
Hazret-i Nevfel, mızraklarını verip kendini esirlikten kurtardı. Bunların sayısı bin tane kadar vardı. O zamanlar mızrak en kıymetli savaş âleti idi. Bunun için iyi para ediyordu.
Kendisi Peygamber efendimizin amcası Hâris'in oğlu olup, Hâşimoğulları'ndan Müslüman olanların en yaşlısı, hattâ Hazret-i Hamza ve Hazret-i Abbas'dan daha yaşlı idi. Yine Haşimoğulları'ndan kardeşleri Rebia ve Abdüşşems'den de büyük idi.
Bundan sonra Hazret-i Nevfel, Mekke'ye geri döndü. Bir müddet orada kaldıktan sonra Hazret-i Abdullah bin Abbâs ile beraber Hendek savaşı sırasında Medîne'ye, Resûlullahın yanına hicret etti. Peygamber efendimiz onunla Abbâs bin Abdülmuttalib'i kardeş yaptı. Câhiliyet devrinde malları ortaktı. Birbirlerini severlerdi. Resûlullah ikisi için Mescid-i Nebevi'nin bitişiğinde bir ev verdi. Bu ev bir duvar ile ikiye ayrılmıştı.
Kemiklerini kırdığını görüyorum
Hazret-i Nevfel Medîne'de iken ilk önce Mekke'nin fethine katıldı. Tâif ve Huneyn seferlerinde büyük yardımlar ve mahâretler gösterdi. Bilhassa Huneyn savaşında Resûlullaha üçbin mızrak ile yardım etti. Peygamberimiz ona buyurdu ki:
- Sanki ben senin bu mızraklarının müşriklerin sırt kemiklerini kırdığını görüyorum.
O Huneyn savaşında Resûlullahın sağ tarafında en önde bulunuyordu. İslâm ordusunun ön safları dağıldığı zaman büyük kahramanlık göstererek kendisi gibi birkaç yiğit mücahid ile düşmana hücum etti. Müşrikler kaçmaya başlayınca Müslümanlar toparlandılar. Netîcede savaş İslâm ordusunun zaferi ile bitti.
Peygamber efendimiz Hazret-i Nevfel'i hatırladıkları zaman hayırla anarlardı.
Kendisi Resûlullaha büyük bir muhabbet ile bağlı, son derece kuvvetli îmâna ve cesârete sahip idi. Çok cömert idi.
Hazret-i Nevfel Hazret-i Ömer'in halîfeliği sırasında Medîne'de 636 da vefât etti. Namazını Hazret-i Ömer kıldırarak Cennetül Bakî kabristanına defnedildi.
Nevfel bin Hâris, Kureyş kervanını kurtarmak ve Müslümanlarla savaşmak için hazırlanan müşrik ordusuna katılmak istemiyordu. Resûlullah İslâmiyeti bütün insanlara duyurmaya, anlatmaya başladığı zamanlarda, daha müslüman olmamıştı. Ancak karşı da çıkmak istememişti. İlk senelerde O'na muhalefet etmesine rağmen bunu isteyerek yapmıyordu.
Fakat diğer müşriklerin zorlamaları ile Bedir savaşına katılmaya mecbur oldu. Savaş sonunda müşrikler mağlup olup birçok esir verdiler. Bunların arasında Hazret-i Nevfel de bulunuyordu. Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- Yâ Nevfel fidye verip kendini kurtar.
Cevap verdi:
- Yâ Resûlallah! Kendimi esirlikten kurtarmak için verecek bir şeyim yok!
Kimse bilmiyordu
Resûlullah efendimiz tebessümle buyurdu:
- Cidde'deki mızraklarını versene!
Bunu duyan Nevfel şaşkınlık içinde:
- Allaha yemin ederim ki, Cidde'de mızraklarımın bulunduğunu benden ve Allahtan başka kimse bilmiyordu. Ben, şehâdet ederim ki, sen Resûlullahsın! diyerek Müslüman oldu.
Hazret-i Nevfel, mızraklarını verip kendini esirlikten kurtardı. Bunların sayısı bin tane kadar vardı. O zamanlar mızrak en kıymetli savaş âleti idi. Bunun için iyi para ediyordu.
Kendisi Peygamber efendimizin amcası Hâris'in oğlu olup, Hâşimoğulları'ndan Müslüman olanların en yaşlısı, hattâ Hazret-i Hamza ve Hazret-i Abbas'dan daha yaşlı idi. Yine Haşimoğulları'ndan kardeşleri Rebia ve Abdüşşems'den de büyük idi.
Bundan sonra Hazret-i Nevfel, Mekke'ye geri döndü. Bir müddet orada kaldıktan sonra Hazret-i Abdullah bin Abbâs ile beraber Hendek savaşı sırasında Medîne'ye, Resûlullahın yanına hicret etti. Peygamber efendimiz onunla Abbâs bin Abdülmuttalib'i kardeş yaptı. Câhiliyet devrinde malları ortaktı. Birbirlerini severlerdi. Resûlullah ikisi için Mescid-i Nebevi'nin bitişiğinde bir ev verdi. Bu ev bir duvar ile ikiye ayrılmıştı.
Kemiklerini kırdığını görüyorum
Hazret-i Nevfel Medîne'de iken ilk önce Mekke'nin fethine katıldı. Tâif ve Huneyn seferlerinde büyük yardımlar ve mahâretler gösterdi. Bilhassa Huneyn savaşında Resûlullaha üçbin mızrak ile yardım etti. Peygamberimiz ona buyurdu ki:
- Sanki ben senin bu mızraklarının müşriklerin sırt kemiklerini kırdığını görüyorum.
O Huneyn savaşında Resûlullahın sağ tarafında en önde bulunuyordu. İslâm ordusunun ön safları dağıldığı zaman büyük kahramanlık göstererek kendisi gibi birkaç yiğit mücahid ile düşmana hücum etti. Müşrikler kaçmaya başlayınca Müslümanlar toparlandılar. Netîcede savaş İslâm ordusunun zaferi ile bitti.
Peygamber efendimiz Hazret-i Nevfel'i hatırladıkları zaman hayırla anarlardı.
Kendisi Resûlullaha büyük bir muhabbet ile bağlı, son derece kuvvetli îmâna ve cesârete sahip idi. Çok cömert idi.
Hazret-i Nevfel Hazret-i Ömer'in halîfeliği sırasında Medîne'de 636 da vefât etti. Namazını Hazret-i Ömer kıldırarak Cennetül Bakî kabristanına defnedildi.