Dinimize göre, nikâhın sahih olması için, gerekli şartlar nelerdir?
Nikah nasıl kıyılır
CEVAP
Bu şartların birincisi, Müslüman kızın Müslüman erkekle evlenmesidir.
Müslüman olmayan erkekle evlenemez. Evlenmeye karar verdiği anda, kâfir olur.
Çünkü Allahü teâlâ, (Evlenilmez) buyuruyor. Evlenen bu emri inkâr etmiş olur.
Müslüman erkek de, aynı şekilde müşrik, dinsiz bir kadınla evlenemez. O da,
evlenmeye karar verdiği anda kâfir olur. Ehl-i kitap olan, yani Yahudi veya
Hristiyan kızla evlenmek caizse de tahrimen mekruhtur, yani günahtır. Müslüman
kız ise ehl-i kitap da olsa hiçbir kâfir erkekle evlenemez.
Dinimizde küfv [denk] olmak önemlidir. Küfv, Hanefî'de, soyda,
malda, dinde ve şerefte birbirine denk olmak demektir. Kızla erkeğin din
bilgileri, takva, nesep, mevki ve servet bakımından denk olmaları lazımdır.
Denk olmak, erkeğin salih Müslüman olması, Ehl-i sünnet itikadında olması,
namaz kılması, içki içmemesi, yani İslamiyet’e uyması ve nafaka kazanacak kadar
iş sahibi olması demektir. Damadın, yalnız mal mülk ve makam sahibi olmasını
isteyen, kızlarını felakete sürüklemiş, Cehenneme atmış olur. Kız da, namaz
kılmalı ve günahlardan sakınmalıdır.
Nikâhın ikinci şartı da, şahitlerin bulunmasıdır. Hanefî’de, şahit olarak, âkıl
ve baliğ Müslüman iki erkek veya bir erkekle iki kadının bulunması lazımdır.
Çocukla delinin şahitliği geçerli olmaz.
Nikâhın üçüncü şartı, icap ve kabuldür. Yani sözleşmedir.
Bu üç şart yerine gelirse nikâh sahih olur. Verilmesi vacib olan mehir
konuşulmasa da nikâh sahihtir, ama nikâhta vacib olan mehir tespit edilmelidir.
Duruma göre, mehir az veya çok istenebilir. Mehir vermek vacibdir. Peygamber
efendimiz, (Mehir vermemek niyetiyle nikâhlanan, Kıyamette hırsızlarla
haşrolur) buyurmuştur. [R. Nasıhin]
Mehir iki kısımdır: Mehr-i muaccel, acele verilmesi gereken
mehir demektir. Mehr-i müeccel, hemen verilmeyip daha sonra, vefat
veya boşanma durumunda verilmesi gereken mehir demektir.
Sual: Gelin ve damadın kendileri de orada bulunuyorsa, dini
nikâhları nasıl kıyılır?
CEVAP
Belediyedeki resmi muameleler bittikten sonra, Müslüman bir erkek, Hanefî
mezhebine göre, Müslüman iki erkek şahit yanında, evleneceği kıza, (Seni hanım
olarak aldım) der, kız da, (Ben de, seni koca olarak kabul ettim) derse, nikâh
sahih olursa da, sünnete uygun nikâhşöyle kıyılır:
Bu devirde dini bilenler azaldığı için, nikâh kıyacak kimse, damada ve geline,
Allahü teâlânın sıfatlarını sayıp, İmanın ve İslam’ın şartlarını da söyledikten
sonra, (Kabul ettin mi?) diye sorar. Evet cevabını alıp, damatla gelinin
Müslüman olduğu böylece anlaşıldıktan sonra nikâhları kıyılır.
Önce gelinin adını, mesela Ahmet kızı Fatma diye yazar. Sonra
damadın adını, mesela Hasan oğlu Ali diye yazar. Sonra iki
erkek şahidin adını, babalarının isimleriyle birlikte yazar. Sonra, uyuşulan
mehr-i müecceli ve mehr-i muacceli yazar. [Mehr-i müeccelin çok olması kızın
menfaatinedir. Mesela 11 Reşat altını olabilir. Erkek boşadığı zaman bu mehri
vermesi şarttır. Çok olursa, basit sebeplerle hanımını boşamaz.]
İstigfar okuyarak, oradakilere tecdid-i iman ve tecdid-i nikâh yaptırır:
Estagfirullah, estagfirullah, estagfirullah el’azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüv
elhayyelkayyûme ve etûbü ileyh, tevbete abdin zâlimin li-nefsihî lâ yemlikü
li-nefsihî mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûrâ. Yâ Rabbî! Hîn-i büluğumdan bu âna
gelinceye kadar, İslam düşmanlarına ve bid’at ehline aldanarak, edindiğim yanlış,
bozuk itikadlarıma ve bid’at, fısk olan söylediklerime, dinlediklerime,
gördüklerime ve işlediklerime nâdim oldum, pişman oldum, bir daha böyle yanlış
inanmamaya ve yapmamaya azm, cezm ve kasd eyledim. Peygamberlerin evveli Âdem
aleyhisselâm ve âhiri bizim sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamdır. Bu
iki Peygambere ve ikisi arasında gelmiş geçmiş Peygamberlerin cümlesine iman
ettim. Hepsi haktır, sadıkdır. Bildirdikleri doğrudur. Âmentü billah ve bi-mâ
câe min indillah, alâ murâdillah ve âmentü bi-Resûlillah ve bi-mâ câe min indi
Resûlillah alâ murâd-i Resûlillah. Âmentü billâhi ve Melâiketihi ve kütübihi ve
Rüsülihi velyevmil-âhiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallâhi teâlâ
vel-ba’sü ba’delmevti hakkun. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne
Muhammeden abdühu ve resûlüh. Allahümme innî ürîdü en üceddidel îmâne vennikâha
tecdîden bi-kavli lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah.
Euzü Besmele’den sonra, bu duayı okur:
(Elhamdü lillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha ve harremessifâh.
Vessalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedinillezî beyyenel-harâme vel-mubâh ve
alâ Âlihi ve Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi velfelâh.)
Euzü Besmele çekip, Nur suresinin 32. âyet-i kerimesini okuyup, (Sadakallahül’azîm) der,
sonra, (Kâle Resulullah, “En-nikâhü sünnetî femen ragibe an
sünnetî feleyse minnî.” Sadaka Resulullah. Bismillâhi ve alâ sünnet-i
resûlillah) der.
Sonra geline dönüp, (Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin sünneti,
amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin ictihadı
ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i
müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, Hasan oğlu Ali’yi
kocalığa kabul ettin mi?) der. Gelin de, (Evet, bildirilen mehr-i müeccel ve
mehr-i muaccel ile Hasan oğlu Ali’yi kocalığa kabul ettim) der.
Sonra damada dönüp, yine Bismillâhi ve alâ’dan başlayıp okur. (Ahmet
kızı Fatma’yı, bildirilen mehr-i müeccel ve mehr-i muaccel ile hanımlığa
kabul ettin mi?) der.
Her ikisine üçer kere ayrı ayrı sorar ve (Evet, kabul ettim) diye cevap alınca,
(Ben de nikâhınızı kıydım) der. Sonra, şu duayı okur.
Nikâh duası:
(Allahümmec’al hâzel akde meymûnen mubâreken vec’al beyne-hümâ ülfeten ve
mehabbeten ve karârâ ve lâ tec’al beyne-hümâ nefreten ve fitneten ve firârâ.
Allahümme ellif beynehümâ kemâ ellefte beyne Âdeme ve Havvâ. Ve kemâ ellefte
beyne Muhammedin sallallahü aleyhi ve sellem ve Hadîce-tel-kübrâ ve Âişe-te
ümm-il mü’minîne radıyallahü anhümâ. Ve beyne Alîyyin radıyallahü anh ve
Fâtıma-tez-zehrâ radıyallahü anhâ. Allahümmea’ti le-hümâ evlâden sâlihan ve
ömren tavîlen ve rızkan vâsi’an. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ
kurrete a’yünin vec’alnâ lilmüttekîne imâmâ. Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten
ve fil âhıreti haseneten ve kına azabennâr. Sübhâne rabbike rabbil’ızzeti ammâ
yesıfûn ve selâmün alel mürselîn velhamdülillahi rabbil’âlemin. El-fatiha.)
Bu duayı Peygamber efendimiz ve bütün âlimler, veliler okudular. Bunu okuyunca,
karı koca arasında, ölünceye kadar muhabbet mevcut olur, rahat ve huzur içinde
yaşarlar. Evlerinden bereket eksik olmaz. Duanın meali de şöyledir:
(Allah’ım! Bu evliliği mübarek eyle! Aralarında ülfet, geçim, sevgi ve
evliliklerinde sebat nasip eyle, bunları nefret, geçimsizlik ve ayrılıktan
koru! Allah’ım! Âdem aleyhisselam ile Havva validemiz, Muhammed aleyhisselam
ile Hatice-i kübra ve müminlerin annesi Âişe validemiz; Hazret-i Ali ile
Hazret-i Fatıma-tüz-Zehra validemiz arasındaki var olan ülfeti bunlara da nasip
eyle! Kendilerine, salih çocuklar, uzun ömürler ve bol rızık ihsan eyle! Âmin.
Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a
karşı gelmekten sakınanlara rehber eyle! Ey Rabbimiz, bize dünyada ve ahirette
iyilik, güzellik ver. Bizi Cehennem azabından koru! Kudret ve şeref sahibi olan
senin Rabbin, onların söylediği uygunsuz şeylerden münezzehtir. Bütün
Peygamberlere selam olsun. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.)
Damat var, gelin yoksa
Sual: Gelin orada hazır olmayıp, gelinin vekili ile damat varsa, dini
nikâhları nasıl kıyılır?
CEVAP
Nikâh kıyacak kimse, damada, Allahü teâlânın sıfatlarını sayıp, imanın ve
İslam’ın şartlarını anlatır ve (Bunları kabul ettin mi?) diye sorar. Gelinin
vekiline de, gelinin, bilip bilmediğini, yani Müslüman olup olmadığını sorar.
Müslüman olduğu anlaşıldıktan sonra gelinin adını, mesela Ahmet kızı
Fatma diye ve gelinin vekilinin adını babasının adıyla birlikte yazar.
Sonra damadın adını, mesela Hasan oğlu Alidiye yazar. Sonra iki
erkek şahidin adını, babalarının isimleriyle birlikte yazar. Sonra, uyuşulan
mehr-i müecceli ve mehr-i muacceli yazar.
Yukarıda bildirildiği gibi tecdid-i iman ve tecdid-i nikah yaptırdıktan sonra,
istigfar ile Euzü Besmele’den sonra, bu duayı okur:
(Elhamdülillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha ve
harremessifâh. Vessalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedinillezî
beyyenel-harâme vel-mubâh ve alâ Âlihi ve Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi
velfelâh.)
Euzü Besmele çekip, Nur suresinin otuz ikinci âyetini okur, (Sadakallahül’azîm) der,
sonra, (Kâle Resulullah, “En-nikâhü sünnetî femen ragibe an
sünnetî feleyse minnî.” Sadaka Resulullah. Bismillâhi ve alâ sünnet-i
resûlillah) der.
Sonra gelinin vekiline dönüp, (Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin
sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin
ictihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, vekili olduğun Ahmet
kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i müeccel ve 1 Reşat altın
mehr-i muaccelle, talibi olan Hasan oğlu Ali’ye tezvice, vekâletin
hasebiyle, verdin mi?) der.
Sonra damada dönüp, yine Bismillâhi ve alâ’dan başlayıp okur. (Sen
de, Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i müeccel ve
1 Reşat altın mehr-i muaccelle, hanımlığa kabul ettin mi?) der. Her ikisine üçer
kere ayrı ayrı sorar ve (Evet, kabul ettim) diye cevap alınca, (Ben de
nikâhınızı kıydım) der. Sonra, yukarıdaki uzun nikâh duasını okur.
Gelin var, damat yoksa
Sual: Damat orada hazır olmayıp, damadın vekili ile gelin varsa, dini
nikâhları nasıl kıyılır?
CEVAP
Nikâh kıyacak kimse, geline, Allahü teâlânın sıfatlarını sayıp, imanın ve
İslam’ın şartlarını anlatır ve (Bunları kabul ettin mi?) diye sorar. Damadın
vekiline de, damadın, bunları bilip bilmediğini, yani Müslüman olup olmadığını
sorar. Müslüman olduğu anlaşıldıktan sonra gelinin adını, mesela Ahmet
kızı Fatma diye yazar. Sonra damadın adını, mesela Hasan oğlu
Ali diye ve damadın vekilinin adını babasının adıyla birlikte yazar.
Sonra Müslüman iki erkek şahidin adını, babalarının isimleriyle birlikte yazar.
Sonra, uyuşulan mehr-i müecceli ve mehr-i muacceli yazar.
Yukarıda bildirildiği gibi tecdid-i iman ve tecdid-i nikah yaptırdıktan sonra,
istigfar ile Euzü Besmele’den sonra, bu duayı okur:
(Elhamdülillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha ve
harremessifâh. Vessalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedinillezî
beyyenel-harâme vel-mubâh ve alâ Âlihi ve Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi
velfelâh.)
Euzü Besmele çekip, Nur suresinin otuz ikinci âyetini okur, (Sadakallahül’azîm) der,
sonra, (Kâle Resulullah, “En-nikâhü sünnetî femen ragibe an
sünnetî feleyse minnî.” Sadaka Resulullah. Bismillâhi ve alâ sünnet-i
resûlillah) der.
Sonra geline dönüp, (Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin sünneti,
amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin ictihadı
ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i
müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, Hasan oğlu Ali’yi
kocalığa kabul ettin mi?) der. Gelin de, (Evet, bildirilen mehr-i müeccel ve
mehr-i muaccel ile Hasan oğlu Ali’yi kocalığa kabul ettim) der.
Sonra damadın vekiline dönüp, yine Bismillâhi ve alâ’dan başlayıp
okur. (Sen de, Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i
müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, vekili olduğun Hasan oğlu
Ali’ye, vekâletin hasebiyle, aldın mı?) der. Her ikisine üçer kere ayrı
ayrı sorar ve (Evet, kabul ettim) diye cevap alınca, (Ben de nikâhınızı kıydım)
der. Sonra, yukarıdaki uzun nikâh duasını okur.
Damat ve gelin yoksa
Sual: Damat ve gelin orada hazır olmayıp, sadece vekilleri varsa, dini
nikâhları nasıl kıyılır?
CEVAP
Nikâhı herkes kıyabilir, imamların kıyması gerekir diye bir şart yoktur.
Nikâhı kıyacak kimse, gelinin ve damadın vekillerine, damadın ve gelinin,
Allahü teâlânın sıfatlarını, imanın ve İslam’ın şartlarını bilip
bilmediklerini, yani Müslüman olup olmadıklarını sorar. Müslüman oldukları
anlaşıldıktan sonra gelinin adını, mesela Ahmet kızı Fatmadiye ve
gelinin vekilinin adını babasının adıyla birlikte yazar. Sonra damadın adını,
mesela Hasan oğlu Ali diye ve damadın vekilinin adını
babasının adıyla birlikte yazar. Sonra Müslüman iki erkek şahidin adını,
babalarının isimleriyle birlikte yazar. Sonra, uyuşulan mehr-i müecceli ve
mehr-i muacceli yazar.
Yukarıda bildirildiği gibi tecdid-i iman ve tecdid-i nikah yaptırdıktan sonra,
istigfar ile Euzü Besmele’den sonra, bu duayı okur:
(Elhamdülillahillezî zevvecel ervâha bil eşbâh ve ehallennikâha ve
harremessifâh. Vessalâtü vesselâmü alâ resûlinâ Muhammedinillezî
beyyenel-harâme vel-mubâh ve alâ Âlihi ve Eshâbi-hillezîne hüm ehlüssalâhi
velfelâh.)
Euzü Besmele çekip, Nur suresinin otuz ikinci âyetini okur, (Sadakallahül’azîm) der,
sonra, (Kâle Resulullah, “En-nikâhü sünnetî femen ragibe an
sünnetî feleyse minnî.” Sadaka Resulullah. Bismillâhi ve alâ sünnet-i
resûlillah) der.
Sonra gelinin vekiline dönüp, (Allahü teâlânın emri, Peygamber efendimizin
sünneti, amelde mezhebimizin imamı olan İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretlerinin
ictihadı ve hazır olan Müslümanların şahitlikleriyle, vekili olduğun Ahmet
kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i müeccel ve 1 Reşat altın
mehr-i muaccelle, talibi olan Hasan oğlu Ali’ye tezvice, vekâletin
hasebiyle, verdin mi?) der.
Sonra damadın vekiline dönüp, yine Bismillâhi ve alâ’dan başlayıp
okur. (Sen de, Ahmet kızı Fatma’yı, [mesela] 11 Reşat altın mehr-i
müeccel ve 1 Reşat altın mehr-i muaccelle, vekili olduğun Hasan oğlu
Ali’ye, vekâletin hasebiyle, aldın mı?) der. Her ikisine üçer kere ayrı
ayrı sorar ve (Evet, kabul ettim) diye cevap alınca, (Ben
de bu nikâhı kıydım) der. Sonra, yukarıdaki uzun nikâh duasını okur.