Orhan Gazi
Orhan Gazi
Osmanlı padişahlarının ikincisidir. 1281 yılında Söğüt’te doğdu. Babası Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi, annesi Ömer beyin kızı Bala Hatundur. İslam terbiyesiyle yetiştirildi. İyi bir eğitim ve öğretim gösterilerek büyütüldü. Osman Gazi’nin kumandanları ve arkadaşlarından silah talimi gördü. Devrin silahlarını maharetle kullanmasını ve muharebe taktiklerini öğrendi. Osmanlı Devletinin kuruluşunda hizmet aldı. Küçük yaştan itibaren devletin teşkilatlanıp müesseseleşmesinde lazım olan tecrübelere sahip oldu.
Orhan Gazi, gençliğinden itibaren Bizans tekfurlarıyla yapılan gazalara katıldı. Muharebelerde gösterdiği muvaffakiyetle babasının ve gazilerin takdirini kazandı.
Osman Gazi, 1299 tarihinde istiklalini ilan edince, devleti idari bölgelere ayırdı. Orhan Gazi 1301 de Sultanönü bölgesinin beyliğine tayin edildi. 1302 de Yenişehir ile İznik arasındaki Köprühisar’ın fethine gönderildi. Köprühisar’ı fethedip, Çavdarlı aşiretinin Osmanlı hududuna tecavüzlerinin önüne geçti. 1315 de Çavdar beyini esir alıp, Çavdarlı aşiretinin suçlularını cezalandırdı. 1317 de Karatekin, Karacebeş, Tuzpazarı, Kapucuk ve Keresteci kalelerinin fetih harekâtına katıldı. Muharebelerde gösterdiği muvaffakiyetle babası ve gazilerin kendisine olan güvenini daha da arttırdı.
Osman Gazi, 1320 yılından itibaren, yaşının ilerlemesi ve romatizmasının şiddetlenmesiyle, oğlunun idaresini görmek istedi. Orhan Gazi’yi seferlerde kumandan tayin etti. 1321 Mudanya-Gemlik Seferinde, Mudanya’yı fethetti. Bursa’nın denizle irtibatını kesti. 1325 de Bursa’nın güneyindeki Atranos’u fethedince, şehrin ablukasını daha da şiddetlendirdi. 1326 yılında Bursa’nın Pınarbaşı mevkiine gelerek, karargahını kurdu. Şehrin kalesini kuşattı. 1314 yılından beri abluka altındaki Bursa Kalesini kurtarmaktan ve yardımdan ümidini kesmiş olan kale kumandanı, teslim şartlarını görüşmeye mecbur kaldı. Orhan Bey, 6 Nisan 1326 tarihinde Bursa’yı teslim aldı. Osman Gazi Bursa’nın fethini işitince memnun olup, Orhan Beyi yerine vâris tayin etti. Diğer evlatlarının ve kumandanlarının Orhan Beye biat edip, ona karşı itaatli olmalarını bildirdi.
Kaynakların çoğuna göre Osman Bey, Bursa’nın fethinden hemen sonra vefat etmiş ve Gümüşlü Kümbete defnedilmiştir.
Osmanlı Devletinin ikinci sultanı olarak tahta geçen Orhan Gazi, Alaaddin Paşayı vezir tayin etti. Devlet Merkezi Yenişehir’den Bursa’ya nakledildi. Askeri, idari faaliyetlere ağırlık verilip, iktisadi müesseseler kuruldu. Aşiret kuvvetlerine ilaveten “yaya” denilen piyade sınıfı orduya dahil edildi.
Tayinlerde bulunup, Akçakoca’ya Kandıra, Kara Mürsel’e İzmit Körfezinin güneyi ve Abdurrahman Gazi’ye de yeni fethedilen Aydos ve Samandra’nın idaresi verildi. Bu kumandanlar, bulundukları mevkilerde fetihlerle de vazifeliydiler.
Osmanlıların Boğaz sahillerine kadar genişlemeleri Bizansı telaşlandırdı. Türklerin Sakarya Irmağı sahilinden Karadeniz istikametinde ilerlemesini durdurmak ve İznik kuşatmasını kaldırtmak için, Bizans İmparatoru Üçüncü Andronikos ordu hazırladı. 1329 yılında İstanbul’un Anadolu yakasına geçti. Floken’de karargahını kurdu. Orhan Gazi, İznik kuşatmasına bir miktar asker bırakarak, sekiz bin kişilik kuvvetle Bizanslılara karşı harekete geçti. Maltepe (Pelekanon) mevkiinde düşmanla karşılaştı. 1329 Mayısında meydana gelen Osmanlı-Bizans muharebesi, sabahtan akşama kadar sürdü. Bizans İmparatoru bir günlük muharebenin sonunda, büyük ümitlerle Rumeli’nden Anadolu’ya geçirdiği ordusunun, Osmanlılar karşısında dayanamayacağını anladı. Gece karanlığından istifade etmeyi düşünen İmparator, muharebe meydanından karargahına dönmek isterken Orhan Gazi, fırsatı kaçırmadı. Gece muharebe şartlarını iyi bilen ordusuyla Bizanslıları takibe geçti.
Bizans ordusu gece taarruzuna uğrayınca, paniğe kapılarak, birbirine girdi. İmparator yaralı vaziyette canını kurtarabildiyse de, ordusu imha edildi. Savaşı kazanan Orhan Gazi, İznik şehrinin kuşatmasını şiddetlendirdi. Bizanslıların İznik kumandanı, Pelekanon Muharebesinin neticesini öğrenince, artık kendisine yardım edilemeyeceğini kestirdiğinden, Osmanlıların adaletine sığınarak teslim oldu. Kaleyi teslim alan Orhan Gazi, ahaliden arzu edenlerin eşyalarıyla birlikte gitmesine müsaade etti.
Ayrıca Osmanlı Devletinin tebaası olarak kalıp, yalnız cizye vermek şartıyla, âdet ve ananelerini muhafaza edebileceklerini de ilan etti. Halkın büyük çoğunluğu Osmanlı idaresini tercih etti.
Osmanlı Devletinin merkezi, geçici olarak İznik’e taşındı. Şehir imar edilip, İslami eserlerle süslendi. Bundan sonra, bölgenin ticari bakımdan meşhur şehirlerinden olan İzmit’in kuşatılması şiddetlendirildi. Bizans İmparatoru, deniz yoluyla İzmit’in yardımına geldi. Orhan Gazi Osmanlı Devletinin ilk sulh antlaşmasını, İzmit’in muhasarası esnasında, Bizans İmparatoru Üçüncü Andronikos ile yaparak kuşatmayı kaldırdı.
1331 de Taraklı, Mudurnu ve Göynük kasabaları Osmanlı ülkesine katıldı. 1333 de Gemlik, 1336 da Kirmasti, Mihaliç ve Ulubad kasabaları fethedildi. 1337 de şiddetli bir şekilde tekrar kuşatılan İzmit teslim olmak zorunda kaldı. İzmit’in fethiyle Kocaeli Yarımadasının tamamı Osmanlıların eline geçti. Daha sonra Hereke, Yalova ve Armutlu’nun da fethedilmesiyle Osmanlı Devletinin hududu Boğaz sahiline dayandı. Bizans’ın Anadolu ile irtibatı sadece Şile ve Boğaziçi’nde kaldı. Orhan Gazinin Bizans’ı iyice sıkıştırması, Üçüncü Andronikos’u antlaşmaya mecbur etti. 1341 Osmanlı-Bizans Antlaşmasına göre Anadolu’daki Şile ve Üsküdar Orhan Gazi’nin akıncılarından emin olmak şartı ile diğer yerler Osmanlı Devletine kaldı.
Orhan Gazi, Karesi üzerine sefere çıktı. Balıkesir, Manyas, Edincik, Kapıdağı ve havalisi Osmanlı topraklarına katıldı. 1354 de Gelibolu’nun fethi ile Avrupa kıtasındaki Osmanlı toprakları devamlı genişledi. Süleyman Paşa kumandasındaki Osmanlı kuvvetleri Bolayır ve Tekirdağ’ına kadar, bütün Marmara kıyılarına hakim oldu. Süleyman Paşa, 1356 senesinde Doğu Trakya’ya geçerek Malkara ile Keşan ve Çorlu’yu aldı. Bölgedeki Osmanlı hakimiyetini kuvvetlendirmek için Anadolu’dan Türk-İslam nüfusu getirilerek iskan edildi. Rumeli fütuhatında, Osmanlıların yerli ahaliye iyi muamelesi, din, mezhep, dil hoşgörüsü; can, mal, ırz, emniyeti sağlaması, bölgeye sulh, sükun, huzur ve refah getirdi.
Trakya’da bu son fetihlere kardeşi Murad Beyle devam eden Süleyman Paşa, 1359 senesinde bir avı takibi sırasında düşerek kırk üç yaşında vefat etti. Rumeli fethine Gazi Murad Bey devam etti. Oğlunun vefatına ziyadesiyle üzülen Orhan Gazi rahatsızlandı. Veliahtlığa getirdiği Murad Beye şu nasihatlerde bulundu:
“Oğul, saltanatına mağrur olma. Unutma ki, dünya, hazret-i Süleyman’a kalmamıştır. Unutma ki, dünya saltanatı geçicidir, lakin büyük bir fırsattır. Allah yolunda hizmet ve Peygamber efendimizin şefaatine mazhariyet için, bu fırsatı iyi değerlendir. Dünyaya ahiret ölçüsüyle bakarsan ebedi saadeti feda etmeye değmediğini göreceksin. Oğul! Rumeli Hristiyanları rahat durmayacaktır, sen o canibe yürü. Rumeli fethini tamamla. Kostantiniye’yi ya fethet, yahut fethe hazırla, civardaki Türk beyleriyle mesele çıkarmamaya çalış. Ahali her ne kadar bizi istese de başlarında bulunan beyler, beyliklerinden geçme taraftarı gözükmez. Daha bir zaman idare edecekler, lakin sonunda olmuş meyve gibi avucuna düşecekler. Anadolu’da gaile çıkmazsa Rumeli işini rahat halledersin. Bu yüzden Anadolu’nun sessizliğini bozmamaya gayret et. Cennetmekan babam Osman Gazi Han, Söğüt ve Domaniç’ten ibaret bir avuç toprağı beylik yaptı. Biz Allahü teâlânın izniyle beyliği hanlığa çevirip sultanlığı ikmal ettik. Sen daha da büyüğünü yapacaksın. Osmanlıya iki kıta üstünde hükmetmek yetmez. Zira i’la-yı kelimetullah azmi dünyaya sığmayacak kadar yüce bir azimdir. Selçuklunun vârisi biz olduğumuz gibi Roma’nın vârisi de biziz. Oğul, dinimizin hükmünden ayrılma. Adaletle hükmet. Gazileri gözet. Dine hizmet edenlere hizmeti şeref say. Fakirleri doyur. Zalimleri ise cezalandırmakta tereddüt gösterme. En kötü adalet, geç tecelli eden adalettir. Sonunda hüküm isabetli dahi olsa, geciken adalet zulümdür. Oğul, biz yolun sonuna geldik, sen daha başındasın. Cenab-ı Mevla saltanatını mübarek kılsın.”
1360’ta rahatsızlığı artarak vefat etti. Bursa’daki Gümüşlü Kümbet’e defnedildi.
Şahsiyeti nesillere örnek mahiyette olan Orhan Gazi, halim selim olup, son derece merhametliydi. Kolay kızmaz, kızınca da belli etmezdi. Askerlerini ve tebeasını kendisinden fazla korurdu. Muharebelerde zayiat durumuna dikkat ederdi. Zayiata sebep olacak yerlerin fethini kuşatmayla kolaylaştırıp, teslimini beklerdi. Çok adildi. Dini bütün bir Müslüman olup, ülkede İslam hukukunu tereddütsüz tatbik ettirirdi. Orhan Gazi’nin İslam ahlakına hayran olup adaletine gıpta eden Hristiyanlar, kendi soyundan ve dininden hanedanların yerine, Osmanlı idaresini tercih ederlerdi.
İyi bir teşkilatçı, cesur bir kumandan olduğu gibi mükemmel bir idareciydi. İlme, âlimlere ve gönül sultanı manevi şahsiyetlere hürmetkârdı. Âlimlerin sohbetinde bulunup, onlarla istişare ederdi. İmar ve iskan siyasetine önem verip, devrinde fethedilen beldelere Türk-İslam nüfusu yerleştirirdi. Osmanlı ülkesinin nüfuzunu arttırıp, devleti müesseseleştirdi.
Devletin topraklarını altı misli büyüten Orhan Gazi’nin vefatı sırasında Osmanlı Devleti Bilecik, Bursa, Balıkesir, Bolu ve civarı, Kocaeli, Sakarya, Eskişehir, Çanakkale, İstanbul’un birkaç kalesi hariç Anadolu yakası, Ankara, Ayaş, Beypazarı, Nallıhan, Kızılcahamam, Haymana, Polatlı, Soma, Kırkağaç, Domaniç, Bergama, Dikili, Kınık, Marmara Adaları, Trakya’da Tekirdağ, Lüleburgaz, İpsala, Keşan gibi şehir ve kalelere hakim bulunuyordu.
Orhan Gazi, Sultan olunca, devlet teşekküllerini kuvvetlendirdi ve yenilerini kurdu. Saltanatının üçüncü yılında hükümdarlık alametinden olarak Bursa’da gümüşten akçe kestirdi. Akçenin bir tarafında Kelime-i şehadet ile Hulefa-i Raşidinin (radıyallahü anhüm) isimleri yani; Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali yazılı idi. Diğer tarafında; Orhan bin Osman, basıldığı tarih olan H.727 ve Osmanlıların mensup olduğu Kayı boyunun damgası vardı.
Osmanlı Devletinde ilk fütuhatı yapanlar aşiret kuvvetleri olup, hepsi atlı idi. Bu kuvvetler uzun süre muhasara hizmetlerinde bulanamadıkları için muvaffakiyetler gecikiyordu. Orhan Gazi, bu yüzden Bursa’nın fethinden sonra, askeri teşkilatta yenilikler yaptı. Türk gençlerinden daimi ve esaslı bir yaya ordusu kuruldu. Askeri birliklerde onluk sistem tatbik edildi. Piyade askerler, onar, yüzer kişilik manga ve bölüklere ayrıldı. On kişiye onbaşı ve yüz kişiye yüzbaşı zabitler tayin edildi. Bin mevcutlu kuvvetlerin başındakilere de binbaşı rütbesinde subaylar tayin edildi. Müsellem denilen süvari kuvvetinin otuz askeri, bir ocak kabul edildi. İlk planda biner kişilik birlikler halinde kurulan yaya ve müsellem askerlerinin sayıları zamanla arttırıldı. Günlük birer akçe olan ücretleri, iki akçeye çıkartıldı. Ayrıca muharebe dışında işleyebilecekleri araziler de verildi. Timar sisteminin tatbikiyle askeri hizmete tayin edilenlerin miktarı, tertip edilen kadroyu çok geçtiğinden, bunların nöbetle sefere gitmeleri ve sefere gidenlere, gitmeyenlerin yardımcı olmaları kanun haline getirildi. Sefere gitmeyenlere “yamak” denildi. Yamaklara yardım karşılığı ücret verilirdi.
Osmanlı devlet teşkilatı ilk defa Orhan Gazi zamanında teşkil olundu. İlk devlet teşkilatında Anadolu Selçukluları ile İlhanlıların teşkilatları örnek alınarak bir hükümet mekanizması kuruldu. Bunun esası Beylik merkezindeki divandı. Bu divana devlet reisi olan padişah başkanlık ettiği gibi icabında padişah adına vezir de başkanlık yapabilirdi. Osmanlı Devletinin ilk veziri Orhan Gazi’nin tayin ettiği Hacı Kemaleddin oğlu Alaeddin Paşa idi. Vezirler “paşa” unvanını taşırlardı. Devletin askeri ve idari bütün işlerinde padişaha yardımcı olurlardı. Şehir ve kazalar kadı ve subaşıların idaresindeydi. Kadı, idari ve adli; subaşı da asayişle askeri işlere bakardı. Orhan Gazi devrinde en yüksek kadılık makamı Bursa kadılığı olup, tayinlere de bakardı.
Orhan Gazi devrinde fethedilen beldeler, ilmi, mimari ve sosyal tesislerle süslendi. İznik fethedilince, manastırını medreseye çevirterek ilk Osmanlı medresesini kurdu. Yine İznik’te yaptırmış olduğu imaretin açılışında kendi eliyle fakirlere ve gazilere aş dağıttı. Ahalisinden müslim ve gayrimüslim hiç kimsenin aç ve açıkta kalmamasına gayret etti. Bursa’da, cami, imaret, tabhane, yol, köprü ve hamamlar yaptırdı. Hanımı Nilüfer Hatun da; İznik’te bir imaret, Nilüfer Çayı üzerinde köprü ve çeşme gibi pek çok hayrat inşa ettirdi. İlk Osmanlı medresesi olan İznik Medresesinin müderrisliğine zahiri ve bâtıni ilimlerde derin âlim Davud-i Kayseri tayin edildi.
Orhan Gazi, gazilerin yetişmesinde, yeni fethedilen yerlerin İslam beldesi olmasında, fetih öncesi hazırlıkların yapılmasında, cihad esnasında askerin şevke getirilmesinde büyük emekleri geçen âlimler ve dervişlere de hürmet edip onların barınmaları ve hizmetlerini kolayca ifa edebilmeleri için, tekke ve zaviyeler yaptırdı.
Orhan Gazi, gençliğinden itibaren Bizans tekfurlarıyla yapılan gazalara katıldı. Muharebelerde gösterdiği muvaffakiyetle babasının ve gazilerin takdirini kazandı.
Osman Gazi, 1299 tarihinde istiklalini ilan edince, devleti idari bölgelere ayırdı. Orhan Gazi 1301 de Sultanönü bölgesinin beyliğine tayin edildi. 1302 de Yenişehir ile İznik arasındaki Köprühisar’ın fethine gönderildi. Köprühisar’ı fethedip, Çavdarlı aşiretinin Osmanlı hududuna tecavüzlerinin önüne geçti. 1315 de Çavdar beyini esir alıp, Çavdarlı aşiretinin suçlularını cezalandırdı. 1317 de Karatekin, Karacebeş, Tuzpazarı, Kapucuk ve Keresteci kalelerinin fetih harekâtına katıldı. Muharebelerde gösterdiği muvaffakiyetle babası ve gazilerin kendisine olan güvenini daha da arttırdı.
Osman Gazi, 1320 yılından itibaren, yaşının ilerlemesi ve romatizmasının şiddetlenmesiyle, oğlunun idaresini görmek istedi. Orhan Gazi’yi seferlerde kumandan tayin etti. 1321 Mudanya-Gemlik Seferinde, Mudanya’yı fethetti. Bursa’nın denizle irtibatını kesti. 1325 de Bursa’nın güneyindeki Atranos’u fethedince, şehrin ablukasını daha da şiddetlendirdi. 1326 yılında Bursa’nın Pınarbaşı mevkiine gelerek, karargahını kurdu. Şehrin kalesini kuşattı. 1314 yılından beri abluka altındaki Bursa Kalesini kurtarmaktan ve yardımdan ümidini kesmiş olan kale kumandanı, teslim şartlarını görüşmeye mecbur kaldı. Orhan Bey, 6 Nisan 1326 tarihinde Bursa’yı teslim aldı. Osman Gazi Bursa’nın fethini işitince memnun olup, Orhan Beyi yerine vâris tayin etti. Diğer evlatlarının ve kumandanlarının Orhan Beye biat edip, ona karşı itaatli olmalarını bildirdi.
Kaynakların çoğuna göre Osman Bey, Bursa’nın fethinden hemen sonra vefat etmiş ve Gümüşlü Kümbete defnedilmiştir.
Osmanlı Devletinin ikinci sultanı olarak tahta geçen Orhan Gazi, Alaaddin Paşayı vezir tayin etti. Devlet Merkezi Yenişehir’den Bursa’ya nakledildi. Askeri, idari faaliyetlere ağırlık verilip, iktisadi müesseseler kuruldu. Aşiret kuvvetlerine ilaveten “yaya” denilen piyade sınıfı orduya dahil edildi.
Tayinlerde bulunup, Akçakoca’ya Kandıra, Kara Mürsel’e İzmit Körfezinin güneyi ve Abdurrahman Gazi’ye de yeni fethedilen Aydos ve Samandra’nın idaresi verildi. Bu kumandanlar, bulundukları mevkilerde fetihlerle de vazifeliydiler.
Osmanlıların Boğaz sahillerine kadar genişlemeleri Bizansı telaşlandırdı. Türklerin Sakarya Irmağı sahilinden Karadeniz istikametinde ilerlemesini durdurmak ve İznik kuşatmasını kaldırtmak için, Bizans İmparatoru Üçüncü Andronikos ordu hazırladı. 1329 yılında İstanbul’un Anadolu yakasına geçti. Floken’de karargahını kurdu. Orhan Gazi, İznik kuşatmasına bir miktar asker bırakarak, sekiz bin kişilik kuvvetle Bizanslılara karşı harekete geçti. Maltepe (Pelekanon) mevkiinde düşmanla karşılaştı. 1329 Mayısında meydana gelen Osmanlı-Bizans muharebesi, sabahtan akşama kadar sürdü. Bizans İmparatoru bir günlük muharebenin sonunda, büyük ümitlerle Rumeli’nden Anadolu’ya geçirdiği ordusunun, Osmanlılar karşısında dayanamayacağını anladı. Gece karanlığından istifade etmeyi düşünen İmparator, muharebe meydanından karargahına dönmek isterken Orhan Gazi, fırsatı kaçırmadı. Gece muharebe şartlarını iyi bilen ordusuyla Bizanslıları takibe geçti.
Bizans ordusu gece taarruzuna uğrayınca, paniğe kapılarak, birbirine girdi. İmparator yaralı vaziyette canını kurtarabildiyse de, ordusu imha edildi. Savaşı kazanan Orhan Gazi, İznik şehrinin kuşatmasını şiddetlendirdi. Bizanslıların İznik kumandanı, Pelekanon Muharebesinin neticesini öğrenince, artık kendisine yardım edilemeyeceğini kestirdiğinden, Osmanlıların adaletine sığınarak teslim oldu. Kaleyi teslim alan Orhan Gazi, ahaliden arzu edenlerin eşyalarıyla birlikte gitmesine müsaade etti.
Ayrıca Osmanlı Devletinin tebaası olarak kalıp, yalnız cizye vermek şartıyla, âdet ve ananelerini muhafaza edebileceklerini de ilan etti. Halkın büyük çoğunluğu Osmanlı idaresini tercih etti.
Osmanlı Devletinin merkezi, geçici olarak İznik’e taşındı. Şehir imar edilip, İslami eserlerle süslendi. Bundan sonra, bölgenin ticari bakımdan meşhur şehirlerinden olan İzmit’in kuşatılması şiddetlendirildi. Bizans İmparatoru, deniz yoluyla İzmit’in yardımına geldi. Orhan Gazi Osmanlı Devletinin ilk sulh antlaşmasını, İzmit’in muhasarası esnasında, Bizans İmparatoru Üçüncü Andronikos ile yaparak kuşatmayı kaldırdı.
1331 de Taraklı, Mudurnu ve Göynük kasabaları Osmanlı ülkesine katıldı. 1333 de Gemlik, 1336 da Kirmasti, Mihaliç ve Ulubad kasabaları fethedildi. 1337 de şiddetli bir şekilde tekrar kuşatılan İzmit teslim olmak zorunda kaldı. İzmit’in fethiyle Kocaeli Yarımadasının tamamı Osmanlıların eline geçti. Daha sonra Hereke, Yalova ve Armutlu’nun da fethedilmesiyle Osmanlı Devletinin hududu Boğaz sahiline dayandı. Bizans’ın Anadolu ile irtibatı sadece Şile ve Boğaziçi’nde kaldı. Orhan Gazinin Bizans’ı iyice sıkıştırması, Üçüncü Andronikos’u antlaşmaya mecbur etti. 1341 Osmanlı-Bizans Antlaşmasına göre Anadolu’daki Şile ve Üsküdar Orhan Gazi’nin akıncılarından emin olmak şartı ile diğer yerler Osmanlı Devletine kaldı.
Orhan Gazi, Karesi üzerine sefere çıktı. Balıkesir, Manyas, Edincik, Kapıdağı ve havalisi Osmanlı topraklarına katıldı. 1354 de Gelibolu’nun fethi ile Avrupa kıtasındaki Osmanlı toprakları devamlı genişledi. Süleyman Paşa kumandasındaki Osmanlı kuvvetleri Bolayır ve Tekirdağ’ına kadar, bütün Marmara kıyılarına hakim oldu. Süleyman Paşa, 1356 senesinde Doğu Trakya’ya geçerek Malkara ile Keşan ve Çorlu’yu aldı. Bölgedeki Osmanlı hakimiyetini kuvvetlendirmek için Anadolu’dan Türk-İslam nüfusu getirilerek iskan edildi. Rumeli fütuhatında, Osmanlıların yerli ahaliye iyi muamelesi, din, mezhep, dil hoşgörüsü; can, mal, ırz, emniyeti sağlaması, bölgeye sulh, sükun, huzur ve refah getirdi.
Trakya’da bu son fetihlere kardeşi Murad Beyle devam eden Süleyman Paşa, 1359 senesinde bir avı takibi sırasında düşerek kırk üç yaşında vefat etti. Rumeli fethine Gazi Murad Bey devam etti. Oğlunun vefatına ziyadesiyle üzülen Orhan Gazi rahatsızlandı. Veliahtlığa getirdiği Murad Beye şu nasihatlerde bulundu:
“Oğul, saltanatına mağrur olma. Unutma ki, dünya, hazret-i Süleyman’a kalmamıştır. Unutma ki, dünya saltanatı geçicidir, lakin büyük bir fırsattır. Allah yolunda hizmet ve Peygamber efendimizin şefaatine mazhariyet için, bu fırsatı iyi değerlendir. Dünyaya ahiret ölçüsüyle bakarsan ebedi saadeti feda etmeye değmediğini göreceksin. Oğul! Rumeli Hristiyanları rahat durmayacaktır, sen o canibe yürü. Rumeli fethini tamamla. Kostantiniye’yi ya fethet, yahut fethe hazırla, civardaki Türk beyleriyle mesele çıkarmamaya çalış. Ahali her ne kadar bizi istese de başlarında bulunan beyler, beyliklerinden geçme taraftarı gözükmez. Daha bir zaman idare edecekler, lakin sonunda olmuş meyve gibi avucuna düşecekler. Anadolu’da gaile çıkmazsa Rumeli işini rahat halledersin. Bu yüzden Anadolu’nun sessizliğini bozmamaya gayret et. Cennetmekan babam Osman Gazi Han, Söğüt ve Domaniç’ten ibaret bir avuç toprağı beylik yaptı. Biz Allahü teâlânın izniyle beyliği hanlığa çevirip sultanlığı ikmal ettik. Sen daha da büyüğünü yapacaksın. Osmanlıya iki kıta üstünde hükmetmek yetmez. Zira i’la-yı kelimetullah azmi dünyaya sığmayacak kadar yüce bir azimdir. Selçuklunun vârisi biz olduğumuz gibi Roma’nın vârisi de biziz. Oğul, dinimizin hükmünden ayrılma. Adaletle hükmet. Gazileri gözet. Dine hizmet edenlere hizmeti şeref say. Fakirleri doyur. Zalimleri ise cezalandırmakta tereddüt gösterme. En kötü adalet, geç tecelli eden adalettir. Sonunda hüküm isabetli dahi olsa, geciken adalet zulümdür. Oğul, biz yolun sonuna geldik, sen daha başındasın. Cenab-ı Mevla saltanatını mübarek kılsın.”
1360’ta rahatsızlığı artarak vefat etti. Bursa’daki Gümüşlü Kümbet’e defnedildi.
Şahsiyeti nesillere örnek mahiyette olan Orhan Gazi, halim selim olup, son derece merhametliydi. Kolay kızmaz, kızınca da belli etmezdi. Askerlerini ve tebeasını kendisinden fazla korurdu. Muharebelerde zayiat durumuna dikkat ederdi. Zayiata sebep olacak yerlerin fethini kuşatmayla kolaylaştırıp, teslimini beklerdi. Çok adildi. Dini bütün bir Müslüman olup, ülkede İslam hukukunu tereddütsüz tatbik ettirirdi. Orhan Gazi’nin İslam ahlakına hayran olup adaletine gıpta eden Hristiyanlar, kendi soyundan ve dininden hanedanların yerine, Osmanlı idaresini tercih ederlerdi.
İyi bir teşkilatçı, cesur bir kumandan olduğu gibi mükemmel bir idareciydi. İlme, âlimlere ve gönül sultanı manevi şahsiyetlere hürmetkârdı. Âlimlerin sohbetinde bulunup, onlarla istişare ederdi. İmar ve iskan siyasetine önem verip, devrinde fethedilen beldelere Türk-İslam nüfusu yerleştirirdi. Osmanlı ülkesinin nüfuzunu arttırıp, devleti müesseseleştirdi.
Devletin topraklarını altı misli büyüten Orhan Gazi’nin vefatı sırasında Osmanlı Devleti Bilecik, Bursa, Balıkesir, Bolu ve civarı, Kocaeli, Sakarya, Eskişehir, Çanakkale, İstanbul’un birkaç kalesi hariç Anadolu yakası, Ankara, Ayaş, Beypazarı, Nallıhan, Kızılcahamam, Haymana, Polatlı, Soma, Kırkağaç, Domaniç, Bergama, Dikili, Kınık, Marmara Adaları, Trakya’da Tekirdağ, Lüleburgaz, İpsala, Keşan gibi şehir ve kalelere hakim bulunuyordu.
Orhan Gazi, Sultan olunca, devlet teşekküllerini kuvvetlendirdi ve yenilerini kurdu. Saltanatının üçüncü yılında hükümdarlık alametinden olarak Bursa’da gümüşten akçe kestirdi. Akçenin bir tarafında Kelime-i şehadet ile Hulefa-i Raşidinin (radıyallahü anhüm) isimleri yani; Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali yazılı idi. Diğer tarafında; Orhan bin Osman, basıldığı tarih olan H.727 ve Osmanlıların mensup olduğu Kayı boyunun damgası vardı.
Osmanlı Devletinde ilk fütuhatı yapanlar aşiret kuvvetleri olup, hepsi atlı idi. Bu kuvvetler uzun süre muhasara hizmetlerinde bulanamadıkları için muvaffakiyetler gecikiyordu. Orhan Gazi, bu yüzden Bursa’nın fethinden sonra, askeri teşkilatta yenilikler yaptı. Türk gençlerinden daimi ve esaslı bir yaya ordusu kuruldu. Askeri birliklerde onluk sistem tatbik edildi. Piyade askerler, onar, yüzer kişilik manga ve bölüklere ayrıldı. On kişiye onbaşı ve yüz kişiye yüzbaşı zabitler tayin edildi. Bin mevcutlu kuvvetlerin başındakilere de binbaşı rütbesinde subaylar tayin edildi. Müsellem denilen süvari kuvvetinin otuz askeri, bir ocak kabul edildi. İlk planda biner kişilik birlikler halinde kurulan yaya ve müsellem askerlerinin sayıları zamanla arttırıldı. Günlük birer akçe olan ücretleri, iki akçeye çıkartıldı. Ayrıca muharebe dışında işleyebilecekleri araziler de verildi. Timar sisteminin tatbikiyle askeri hizmete tayin edilenlerin miktarı, tertip edilen kadroyu çok geçtiğinden, bunların nöbetle sefere gitmeleri ve sefere gidenlere, gitmeyenlerin yardımcı olmaları kanun haline getirildi. Sefere gitmeyenlere “yamak” denildi. Yamaklara yardım karşılığı ücret verilirdi.
Osmanlı devlet teşkilatı ilk defa Orhan Gazi zamanında teşkil olundu. İlk devlet teşkilatında Anadolu Selçukluları ile İlhanlıların teşkilatları örnek alınarak bir hükümet mekanizması kuruldu. Bunun esası Beylik merkezindeki divandı. Bu divana devlet reisi olan padişah başkanlık ettiği gibi icabında padişah adına vezir de başkanlık yapabilirdi. Osmanlı Devletinin ilk veziri Orhan Gazi’nin tayin ettiği Hacı Kemaleddin oğlu Alaeddin Paşa idi. Vezirler “paşa” unvanını taşırlardı. Devletin askeri ve idari bütün işlerinde padişaha yardımcı olurlardı. Şehir ve kazalar kadı ve subaşıların idaresindeydi. Kadı, idari ve adli; subaşı da asayişle askeri işlere bakardı. Orhan Gazi devrinde en yüksek kadılık makamı Bursa kadılığı olup, tayinlere de bakardı.
Orhan Gazi devrinde fethedilen beldeler, ilmi, mimari ve sosyal tesislerle süslendi. İznik fethedilince, manastırını medreseye çevirterek ilk Osmanlı medresesini kurdu. Yine İznik’te yaptırmış olduğu imaretin açılışında kendi eliyle fakirlere ve gazilere aş dağıttı. Ahalisinden müslim ve gayrimüslim hiç kimsenin aç ve açıkta kalmamasına gayret etti. Bursa’da, cami, imaret, tabhane, yol, köprü ve hamamlar yaptırdı. Hanımı Nilüfer Hatun da; İznik’te bir imaret, Nilüfer Çayı üzerinde köprü ve çeşme gibi pek çok hayrat inşa ettirdi. İlk Osmanlı medresesi olan İznik Medresesinin müderrisliğine zahiri ve bâtıni ilimlerde derin âlim Davud-i Kayseri tayin edildi.
Orhan Gazi, gazilerin yetişmesinde, yeni fethedilen yerlerin İslam beldesi olmasında, fetih öncesi hazırlıkların yapılmasında, cihad esnasında askerin şevke getirilmesinde büyük emekleri geçen âlimler ve dervişlere de hürmet edip onların barınmaları ve hizmetlerini kolayca ifa edebilmeleri için, tekke ve zaviyeler yaptırdı.