Rızasına uygun olanı versin
Rızasına uygun olanı versin
Ebu Bekri Sıddık son hastalığında buyurdu ki:
Hilafeti kime bırakacağım konusunda, tekrar istihare ettim. Allah’tan diledim ki, bana rızasına uygun olanı versin. Bilirsiniz yalan söylemem. Hiçbir akıllı kimse de Allah’a kavuşma vaktinde [yani ölüm anında] kendine iftira yapılmasını arzu etmez ve müslümanları aldatmayı uygun bulmaz.
Ey Resulullahın halifesi dediler, hiç kimsenin doğruluğunuza şüphesi yoktur. Buyurdu ki: Gecenin sonunda, uykum bana galip geldi, uyudum. Resulullahı gördüm. İki beyaz kaftan giymiş. O kaftanların eteklerini ben tutuyordum. O iki kaftan yeşil olmaya ve parlamaya başladı, bakanların gözlerini alırdı. Resulullahın iki tarafında, iki uzun boylu kimse vardı. Gayet güzel yüzlü idiler. Elbiseleri nur gibi ve bakanlara sürur verirdi. Resulullah bana selam verip, benimle müsafeha ederek, şereflendirdi. Mübarek elini benim göğsüme koydu. Bende olan ızdırap geçti.
Buyurdu ki: (Ey Ebu Bekir! Sana kavuşma arzumuz artmıştır. Vakti geldi ki bizden yana gelesin.) Ben uyku içinde o kadar ağlamışım ki, ehlim haberdar olmuş bana sonra haber verdiler. (Ben de sizi özledim, ya Resulallah!) dedim. Buyurdu ki: (Yerine, bu ümmet için ümmetin adil ve sadıkı, yerde ve gökte herkesin rızasını kazanmış, zamanının temizi olan Ömer bin Hattabı geçir. Bu iki kişi senin vezirlerindir, dünyada, vefatın zamanında yardımcılarındır. Cennette komşularındır.)
Ondan sonra bana buyurdu ki: (Fikir ve vehimden kurtuldun ve sen Sıddıksın. Gökte melekler içinde Sıddıksın. Yerde halk içinde Sıddıksın.) Dedim ki, ya Resulallah, anam-babam sana feda olsun. Bu iki kişi kimdir ki, bunların benzerini görmedim. Buyurdu ki: (Bu iki kişi Cebrail ve Mikail’dir.) Sonra gittiler. Ben uyandım. Yüzüm göz yaşından ıslanmış, aile efradım başımın ucunda ağlaşırlardı. (M.Ç.Güzin)
Hilafeti kime bırakacağım konusunda, tekrar istihare ettim. Allah’tan diledim ki, bana rızasına uygun olanı versin. Bilirsiniz yalan söylemem. Hiçbir akıllı kimse de Allah’a kavuşma vaktinde [yani ölüm anında] kendine iftira yapılmasını arzu etmez ve müslümanları aldatmayı uygun bulmaz.
Ey Resulullahın halifesi dediler, hiç kimsenin doğruluğunuza şüphesi yoktur. Buyurdu ki: Gecenin sonunda, uykum bana galip geldi, uyudum. Resulullahı gördüm. İki beyaz kaftan giymiş. O kaftanların eteklerini ben tutuyordum. O iki kaftan yeşil olmaya ve parlamaya başladı, bakanların gözlerini alırdı. Resulullahın iki tarafında, iki uzun boylu kimse vardı. Gayet güzel yüzlü idiler. Elbiseleri nur gibi ve bakanlara sürur verirdi. Resulullah bana selam verip, benimle müsafeha ederek, şereflendirdi. Mübarek elini benim göğsüme koydu. Bende olan ızdırap geçti.
Buyurdu ki: (Ey Ebu Bekir! Sana kavuşma arzumuz artmıştır. Vakti geldi ki bizden yana gelesin.) Ben uyku içinde o kadar ağlamışım ki, ehlim haberdar olmuş bana sonra haber verdiler. (Ben de sizi özledim, ya Resulallah!) dedim. Buyurdu ki: (Yerine, bu ümmet için ümmetin adil ve sadıkı, yerde ve gökte herkesin rızasını kazanmış, zamanının temizi olan Ömer bin Hattabı geçir. Bu iki kişi senin vezirlerindir, dünyada, vefatın zamanında yardımcılarındır. Cennette komşularındır.)
Ondan sonra bana buyurdu ki: (Fikir ve vehimden kurtuldun ve sen Sıddıksın. Gökte melekler içinde Sıddıksın. Yerde halk içinde Sıddıksın.) Dedim ki, ya Resulallah, anam-babam sana feda olsun. Bu iki kişi kimdir ki, bunların benzerini görmedim. Buyurdu ki: (Bu iki kişi Cebrail ve Mikail’dir.) Sonra gittiler. Ben uyandım. Yüzüm göz yaşından ıslanmış, aile efradım başımın ucunda ağlaşırlardı. (M.Ç.Güzin)