Zuhayli ve Kardavi gibi, Seykavi de mezhepsiz midir?

Suriyeli Seykavi

CEVAP

Seykavi, İslam’ın iktisat sistemini sosyalizme göre açıklamış, mason Abduh’un dinde reform yolunu tutmuş ve çıkardığı fitneler yüzünden birçok Müslümanı sıkıntıya sokmuştur. Hadis-i şerifte, (Uyuyan fitneyi uyandırana Allah lânet etsin) buyuruluyor. (İ. Rafiî)


Dürr-ül-muhtar’da, (Şahsi mal, sahibinin rızası olmadan alınmaz, kullanılmaz) buyurulurken Seykavi diyor ki:

Devlet, şahsi mülkiyetten ihtiyacını, gerektiği kadar iade etmemek üzere alır ve toplumun umumi ihtiyaçlarına sarf eder. (C. S. 149)


Devlet, lüzumu halinde cemiyetini korumak için ihtiyacı olan parayı varlıklı fertlerden kayıtsız şartsız alabilir. (İ. E. 92)


Şahsi malı almak, komünizmde vardır. Dinimizde, meşru yoldan kazanılan mal, mübarektir. Şahsi mülkiyete devletin el koymasını isteyerek diyor ki:

Şayet bu işler için zekât kâfi gelmezse, hükümet, zenginlerin ellerindeki fazla malları alıp, fakirlere iade eder. (İ. E. 98)


Seykavi, hep İslâm düşüncesi diyor. Hâlbuki düşünce de, akıl gibi mahlûktur. Bunları Allah yaratmıştır. Allah düşüncesi, Allah aklı diyen kâfir olur. İslâm şeriatına İslâm düşüncesi denmez.


Seykavi, Mezhepleri İslam’ın bir cüzü kabul ediyor. Bu cüzleri, yani mezhepleri birleştirmek isteyerek diyor ki:

İslâmiyet bir bütündür, ayrılan cüzleri birleştirmeli, ihtilaflar ortadan kalkmalıdır. (İ. S. 35)


Dört hak mezhebi ihtilaf olarak kabul etmektedir. İhtilaflardan maksat, sapık mezhepler değildir. Öyle olursa daha tehlikeli olur. Hak ile bâtılın birleşmesine zaten imkân yoktur. Hak mezhepleri birleştirmek de telfik olur ki, bu da icma ile bâtıldır. Hadis-i şerifte, (Âlimlerin ihtilafı [Mezheplere ayrılması] rahmettir) buyurulurken, mezhepleri birleştirmek suretiyle kaldırmak istiyor. Bid’at ehlinden İbni Teymiye ve İbni Hazm’ı da İmam yani müctehid diye övüyor. (İ. İ. 94)


Mezhepsiz Seykavi, Hazret-i Osman’a ve diğer Eshab-ı kirama alçakça dil uzatarak diyor ki:

Çok yaşlı olan Osmanın hilafete geçmesi, kötü bir talihin eseridir. Müslümanların mallarını gelişigüzel harcamıştır. Çok müsrifti. Muaviye’nin mülkünü genişletip, Filistini de ona verdi. Bu, İslam’ın ruhuna aykırıydı. (İ. S.186)


Bunların iftira olduğu bütün muteber kitaplarda yazılıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Bugünden sonra Osman’a günah yazılmaz. [Yani Osman günah işlemez]) [Tirmizî]


(Ya Rabbi, Osman’ın geçmiş, gelecek, Kıyamete kadar bütün günahlarını affet!) [Ebu Nuaym]


(Osman, "Ya Rabbi, yer ile göğün yerini değiştir" diye dua etse, duası kabul olur.) [Mesabih]


(Osman bendendir, ben de Osman’danım.) [Taberani]


(Meleklerin bile hayâ ettiği zattan [Osman’dan] ben hayâ etmez miyim?) [Beyhekî]


(Osman’ın şefaati ile Cehennemlik 70 bin kişi, hesap görmeden Cennete girer.) [İ. Asakir]


Hazret-i İsa’nın ölmediği Kur’an-ı kerimde bildirilirken, (Hazret-i İsa vefat etti) diyor. Bu ifade, başka bir tercümeden çıkarılmıştır. Böyle fahiş hatalar kasten çıkarılmaktadır.


Prof. Seykavi, (İslâm toplumunu inşa ederken, İslâm fıkhına bağlı kalmamak gerekir. Fıkıhla meşgul olmak ömrü ve sevabı zayi etmektir) diyor. Hâlbuki hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Her şeyin direği vardır. Dinin temel direği fıkıhtır.) [Beyhekî]


Ancak mezhepsiz olan, bazen Hanefî’nin hükmüne, bazen Şafiî’ninkine uygun der. Maide suresinin 33. ayetinin tefsirinde 4 mezhebin hükmünü bildirdikten sonra, (Biz bu hususta, İmam-ı Malik’in fikrini tercihe şayan görürüz) diyor. Mezhepler arasında hakemlik yapıyor. Kendisini her mezhebin üstünde görüyor.


Zümer suresinin 3. âyetinin tefsirinde, (Bugün İslam ülkelerinde Evliyaya ibadet ediliyor, onlardan şefaat isteniyor) diyerek Vehhabi olduğunu gizlemiyor. Tasavvufu da inkâr ediyor, İbni Arabi hazretlerine gayrimüslim diyor. Böyle mezhepsiz kimselerin kitaplarını okumak çok tehlikelidir.


Cemıyyet-ül-meşari tarafından neşredilen Nehc-üs-Seviy... kitabında deniyor ki:


Hakiki ilim kitap okumakla elde edilemez. Taberani ‘deki hadis-i şerifte (İlim ancak üstaddan öğrenilir) buyuruldu. Hiçbir âlimden ilim okumamış olan Seykavi, Allaha, mucize kalem, Yaratıcı kalem, diyor. Nebe suresini tefsir ederken de Allah’a Akl-i müdebbir diyor. [Akıl ve şuur mahluktur. Mahluka ait bir sıfatı Allah için söylemek küfürdür.] Böyle söylemek ilhaddır. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki:

(En güzel isimler Allah’ındır. Ona onlarla dua edin. Onun isimleri hakkında sapanları bırakın.) [Araf 180]


(Küçük meselelerde de olsa idareciler Allahın hükmü ile hükmetmedikleri müddetçe yeryüzünde Müslüman yoktur) diyor. Hâlbuki İmam-ı Kurtubi hazretleri buyuruyor ki:

Allah’ın hükmü ile hükmetmeyenler hakkındaki ayet-i kerimenin manası şöyledir: Kur’an-ı kerimi reddederek ve Resulullahın sözünü inkâr ederek Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyen kâfirdir. (Cami-ul-ahkâm)


Hazret-i İkrime de bu âyet-i kerimenin tefsirinde, (İnkâr ederek, Allahü teâlânın indirdiği ile hükmetmeyen kâfirdir. İnanıp da hükmetmeyen zalimdir, fâsıktır) buyurdu. [Ehl-i sünnette amel, imandan parça değildir. Günah işleyene kâfir denmez. Seykavi, günah işleyene kâfir demekle de Ehl-i sünnetten ayrılıyor.]


Seykavi, herkesi mürtedlikle itham ederek diyor ki:

(Bütün beşer mürted olmuştur. İslâm, bütün hayatı içine alır. Bir meselede de ona uymayan, imandan ayrılmış, dinden çıkmıştır. Küçük bir meselede beşer kanununa uyan La İlahe illallah dese de müşrik olur, dinden çıkar. Bugün İslamiyet yoktur. Biz müşrik bir toplumda yaşıyoruz. Bütün beşeriyet mürteddir, cahiliyet devrine dönmüştür. Bugün Müslüman hükümdar ve Müslüman tebaa yoktur. Müslümanlar asırlar önce yok olmuştur.)


[Bu sözlere kendi yolunda olanlar da dâhil midir? Dâhil değildir denemez. Çünkü kâfir sultana sadece uyan değil, uymayan da kâfirdir diyor. Dünyadaki herkese kâfir diyor. Ne hayrettir ki, kendilerine kâfir denilen kimseler onu savunuyorlar.]


Seykavi’nin izinden gidenlerin bir kısmı avukat, bir kısmı da, pasaport çıkarmak gibi işlerde beşeri kanunlarla hareket ediyorlar. Onların başka bir kısmı da, bu beşeri kanunlar çerçevesinde eserlerini izinsiz basmıyorlar. Yani beşeri kanunlara tabi oluyorlar. Hani beşeri kanuna uyan kâfir idi?


Seykavi, (O [Allah], nerede olursanız olun, sizinledir) mealindeki âyet-i kerimenin manasında da bütün İslam âlimlerine muhalefet ederek (Allah herkesle, her şeyle beraberdir ve her yerdedir) diyor. Böyle söylemek küfürdür. Hâlbuki bütün İslam âlimleri, bu âyet-i kerimenin (Allahü teâlânın ilminin bütün mahlûkatı kuşattığı) manasında olduğunu bildirmişlerdir.


Hazret-i Yusuf’tan sonra, Hazret-i Musa’yı kötüleyerek diyor ki:

(Hazret-i Musa, asabi mizaçlı, atak bir liderdir. On sene sonra hayatının ikinci devresinde onunla buluşmak üzere onu şimdi burada bırakalım. Belki sükûnete kavuşmuş, sakin tabiatlı ve halim selim olmuştur. Ama hayır, olmamıştır.)


Seykavi’nin bu sözleri, Peygamberlerin, büyük küçük günahlardan masum olması gerektiğini kesin olarak ifade eden İslâm akidesine tamamen zıttır. Hazret-i İbrahim’in yıldızı, Ay’ı, sonra da Güneş’i görünce, (Bu benim Rabbim) sözü, istifham-ı inkarı takdiri üzerinedir. (Bu mu benim Rabbim) demek istemiştir. Yani mealen, (Sizin zannettiğiniz gibi bu benim Rabbim mi? Yani bu benim Rabbim değil, bu Rab olmaya layık değildir. O hâlde siz onun Rab olduğuna nasıl inanıyorsunuz) buyurmuştur. Hazret-i İbrahim, bunları söylemeden önce de yegâne ilahın Allah olduğunu, Ondan başka ilah olmadığını kesin olarak biliyordu. Çünkü Allahü teâlâ, (Biz daha önce İbrahim’e rüşdünü verdik) buyuruyor. (Enbiya 51)


Seykavi, Enam suresinin (Hüküm ancak Allah’ındır) mealindeki 57. ayet-i kerimeyi, murad olan manasının tam aksine anladığından, Hazret-i Ali’yi ve onu sevenleri de tekfir etti. Âl-i İmran suresinin (Sana tâbi olanları Kıyamete kadar küfredenlerin üstünde tutacaktır) mealindeki 55. ayet-i kerimesi, bu ümmetin Kıyamete kadar, kendi dinleri üzerine kalacaklarını bildirmektedir. Bu ümmetin ilk asırda İslâmiyet üzere, ondan sonra cahiliyet üzere yaşadığını nasıl söyleyebiliyor? Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ, her asırda dini tecdid eden bir zat gönderir.) [Ebu Davud]


(Kıyamete kadar hak üzere olan bir cemaat mutlaka bulunur.) [Buharî ]