Küfürle ilgili birkaç kitaptan aldığım sözler doğru mudur?
Tekfircinin tekfirleri
CEVAP
Bu sözler tamamen şahsi görüşle yazılmıştır. Bir insana kâfir diyebilmek için
nakli esas almak gerekirdi. Şahsi görüşle bir insan tekfir edilemez. Bir şey
haramsa veya küfürse kitaplarda yazılıdır. Harama, küfre delil aranır, ama
mubaha delil aranmaz. Mesela, (Muz yemek haramdır, kivi yemek küfürdür) diyen
kimseye, (Delilini göster) denir. Mubah diyene delil sorulmaz. Yani, (Hangi
kitapta mubah olduğu yazılı?) diye sorulmaz. Biz, bu birkaç tekfircinin aşağıya
aldığımız sözlerinin küfür olmadığını söylüyoruz. Küfür diye iddia eden
çıkarsa, delilini onun göstermesi lazımdır. Küfür değildir diyene delil
sorulmaz. Ananas yemek küfür değil dersek, hiç kimse, (Delilini göster)
diyemez.
Şahısların yanında âlimler ve evliya zatlar da tekfir ediliyor, yani onlara
kâfir deniliyor. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Yalanlar yazılır, âdetler ibadetlere karıştırılır ve Eshabıma dil
uzatılırsa, doğruyu bilenler herkese bildirsin! Allahü teâlânın, meleklerin ve
bütün insanların laneti, doğruyu bilip de, gücü yettiği hâlde bildirmeyene
olsun! Allah, böyle âlimlerin, ne farzlarını, ne de başka ibadetlerini kabul
eder.) [Deylemi, Ebu Nuaym]
Bu hadis-i şerifte bildirilen lanete uğramamak için, bu tekfirciye cevap yazmak
zorunda kaldık. Maddeler hâlinde cevap veriyoruz:
1- Tekfirci, (Allah'a mekân ittihaz etmek küfürdür. Mesela,
“Allah'a bir karış yaklaşana, Allah bir arşın yaklaşır” veya “Allah, Evliya
zatların kalbine girer” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Bu yaklaşma manevi yaklaşmadır. Allahü teâlâya yaklaşmak demek, O’nun sevgisini
ve rızasını kazanmak demektir. Birine, yakın dostum demek, evimiz yakın,
beraber yaşıyoruz demek değil, dostluğumuz iyi demektir. Allahü teâlânın
yakınlığını da böyle anlamalıdır. Kâbe veya camiler Allah'ın evi demek de,
Allah'a mekân tayin etmek değildir. Kâbe'nin ve camilerin önemini belirtmek,
kıymetli yer olduğunu göstermek içindir. Evliyanın kalbi elbette kıymetlidir.
(Yere göğe sığmam, mümin kulların kalbine sığarım) hadis-i kudsisi
de böyledir. İmam-ı Rabbani hazretleri, bu hadis-i kudsiyi şöyle
açıklamaktadır:
Yer ve gök çok geniş olmakla beraber maddedir. Mekânlıdır. Bir şeye
benzetilebilir. Nasıl oldukları anlaşılır. Mekânsız olan, nasıl olduğu
bilinmeyen mukaddes varlık, bunlarda yerleşemez. Mekânsız olan, mekânda
yerleşmez. Benzeri olmayan, benzeri olanla bir arada bulunmaz. Mümin kulun
kalbi ise, mekânsızdır. Nasıl olduğu anlaşılamaz. Bunun için, burada
yerleşir. (Mektubat-ı Rabbani)
Görüldüğü gibi Tekfirci, imam-ı Buhari’yi, dört hak mezhepten
birinin reisi olan imamı Ahmed’i, muhaddis âlim imam-ı Beyheki’yi
ve ikinci bin yılın müceddidi imam-ı Rabbani hazretlerini
küfürle suçlamaktadır. Tekfir etmek, geri tepmeli topa benzer, geri teperse
sahibini parçalar. Yani Müslümana kâfir diyenin kendisi kâfir olur.
2- Tekfirci, (“Allah, bu kâfire iman nasip etmesin”
demek, küfre rıza olduğundan küfürdür) diyor.
CEVAP
Küfre rıza, bir Müslüman’ın, kâfir olmasını veya kâfir olarak ölmesini
istemektir, küfürdür, fakat kâfirin, küfür üzere kalmasını istemek küfre rıza
değildir. (Fetavel-Haremeyn)
Bir insan bir kâfire niye öyle desin ki? Belki o kâfir, Müslümanlara
zulmetmiştir. Zulmü yanına kalmasın diye böyle denmiş olabilir. Durup dururken
bir kâfire öyle beddua edilmez. Edilmişse haklı bir sebebi vardır.
Görüldüğü gibi kâfirin küfür üzere kalmasını istemek, Allah ona iman nasip
etmesin demek küfre rıza değildir. Tekfirciler şöyle düşünüyor:
(Bir kâfiri savaşta öldürmekle onun Cehenneme gitmesi istenmiş olacağı için
caiz olmaz, çünkü kâfirin Müslüman olma ihtimali vardır.)
Bu yanlış bir düşüncedir. Peygamber efendimiz kâfirlerle savaştı. Belki o
kâfirler zamanla imana gelebilirdi. Ama kâfirken öldürüp Cehenneme göndermek
küfür olsaydı, Peygamber efendimiz kâfirlerle savaşmaz, onların canını
Cehenneme yollamazdı.
3- Tekfirci, (Allahsız veya Allahsızlar demek
küfürdür) diyor.
CEVAP
Bir dinsize, Allahsız demek, onu Allah yaratmadı demek değildir. Onun dinsiz,
imansız, merhametsiz olduğunu söylemektir, küfür değildir. Hiçbir Müslüman, bir
dinsize, Allahsız dediği zaman, seni Allah yaratmadı anlamında söylemez. Her
Müslüman, Allah'tan başka yaratıcı olmadığını gayet iyi bilir. Tekfircinin
adamı küfre sokmak için zoraki mâna yakıştırmaya çalışması çok yanlıştır.
4- Tekfirci, (Allah büyüktür demek küfürdür. Çünkü
onu insana benzetmiş olur) diyor.
CEVAP
Hiç kimse o manada söylemez. Allah'ı dağ gibi kocaman bir varlık gibi düşünmez.
İnsanları küfre sokmak için zoraki yakıştırma bu. Her namazda Allahü
ekber diyoruz. Allah büyüktür demektir. Hattâ en büyük, çok büyük
demektir. Her şeye küfür demek ne kadar yanlıştır. Bir başka tekfirci de, (En
büyük Fenerbahçe demek küfürdür, çünkü en büyük Allah’tır) diyor. Spor
kulüpleri içinde en büyüğü şudur demek küfür olmaz.
5- Tekfirci, (“Allah, Âdeme ruhundan üfledi” demek
küfürdür) diyor.
CEVAP
Bu durum, âyet-i kerime ile sabittir. Ancak mümin, Allah’ın cisim olmadığını,
hayâl ettiği her şeyin Allah olmadığını bilir. Ruhumdan üfledim demekle ona ruh
verdiğini anlar. Anlamayan çıkarsa o da anlayana sorar. İşte o âyet-i kerimenin
meali:
(Rabbin meleklere: "Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir
insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın"
demişti.) [Hicr 28, 29]
Biz onun için, hiç kimse âyete mâna vermeye kalkmasın, müfessirlerin
açıklamasını esas alsın diyoruz. Din meallerden öğrenilmez diyoruz. Âyetleri
anlamak öyle kolay değil. Yanlış anlamalarından dolayı 72 sapık fırka meydana
gelmiştir.
6- Tekfirci, (“Allah nurdur” veya “Allah Muhammed'i kendi
nurundan yarattı” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Tekfirci ya çok cahil veya İslam âlimlerini tekfir etmek için bahaneler arıyor.
Nur suresinin 35. âyetinde, (Allah, göklerin ve yerin nurudur)buyuruluyor.
Ancak bu, mahlûk olan ışık olarak kabul edilmez. Kimse hâşâ Allah'ı, mahlûk
olan bir ışığa benzetmez. Çünkü mümin, Allah'ın hiçbir şeye benzemediğini
bilir. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Her şeyden önce benim nurumu, Allah kendi nurundan yarattı.) [İmam-ı
Kurtubi]
Tekfirci galiba, nuru maddî bir şey sanıyor da, Allah'ın nurundan alınıp
peygambere veriliyor gibi görüyor. Yoksa Peygamber efendimizi yalanlamaya
kalkmaz.
7- Tekfirci, (Kader utansın demek küfürdür) diyor.
CEVAP
(Kaderim kötü imiş, yazıklar olsun bu kötü kaderime) demek küfür olmaz, çünkü
günahlarımız yüzünden kaderimiz kötü olmuştur. Yani kaderimizin kötü olmasına
kendimiz sebep olduk. Kader, kendi arzumuzla yapacağımız iyi veya kötü işlerin
kaderimiz olarak belirlenmesidir. Günahlarımızın durumuna göre, bu kötü de
olabilir, iyi de olabilir. Bu manada, (Kaderim utansın, kaderim kötüymüş) demek
küfür olmaz. Ama (Allah, kötü işlerimizi kötü olarak yazmamalıydı, yanlış
yaptı) diyerek, amellerimize göre kaderimizi belirleyen Rabbimizi suçlamak
küfür olursa da, böyle bir sözü de bir Müslüman asla söylemez. Söylüyorsa o
zaten Müslüman değildir.
8- Tekfirci, (“Güzel Allah’ım” veya “Allah güzeldir, güzeli
sever” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Hep maddî açıdan bakıyor, sanki kadına, erkeğe, maddî bir şeye güzel denmiş
sanıyor. Hiç öyle söyleyen Müslüman olur mu? Bir hadis-i şerif meali de
şöyledir:
(Allahü teâlâ cemildir, cemal sahiplerini sever.) [Müslim]
Bu hadis-i şerifin Türkçe söylenişi, (Allah güzeldir, güzeli sever)şeklindedir.
Allahü teâlânın bütün yarattıkları bir nizam dâhilindedir, güzel bir düzen
içindedir, kul da, işlerini böyle bir düzen içinde yaparsa, Allah böyle kulu da
sever demektir. Kelime üzerinde durmak, insanları küfre sokmak için zoraki
yakıştırma yapmak normal bir şey değildir. Müslümanı küfre sokmaya değil,
küfürden kurtarmaya çalışmalıdır.
9- Tekfirci, (“Yürü Allah’ım yürü, dön Allah dön, ye
Allah’ım ye” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
İnsan uzak bir yere giderken, yorulup, (Ne uzakmış, yürü Allah’ım yürü bir
türlü bitmiyor) der. Diğerleri de böyle. Yoksa, (Allah’ım sen yürü) demek
değildir. Öyle bir şeyi ne Müslüman, ne de gâvur söyler. Bu bir deyimdir.
Yorgunluğun, dönmenin ve yemenin çok olduğunu göstermek için söylenir. Yoksa
Allah'ı yürüyen bir varlığa benzetmek olmaz. Bu, insanları küfre sokmak için
zoraki yakıştırmadan ibarettir.
10- Tekfirci, (“Allah sana da zulmetsin” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Her Müslüman bilir ki Allah zulmetmez. Zulmedene zalim denir. Hiçbir Müslüman
Allah'a zalim demez. Bana zulmedene, Allah da zulmetsin demesi, Allah senden
bunun intikamını alsın demektir. Hemen insanları küfre sokmak için sen Allah'a
zalim diyorsun dememeli, onu kurtarmaya çalışmalı.
11- Tekfirci, (“Canımı sıkmayın, üstüme fazla gelmeyin, yoksa
imandan çıkarım” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
(Canımı sıkarsanız, üstüme fazla gelirseniz, yanlış bir şey söyler dinden
çıkabilirim) demek istiyor. Bu manayı değil de, imandan çıktım mânasını vermek,
insanları küfre sokmak için gayret etmekten başka şey değildir.
12- Tekfirci, (Kâfire “Allah senden razı olsun” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Kâfire dua edilmez, selam verilmez, ama ihtiyaç hâlinde Allah razı olsun
denirse bu, Allah seni razı olacağı hâle getirsin demektir. Kâfirin hidayeti
için dua edilir. İhtiyaç hâlinde selam da verilir. Selam da bir duadır. Allah
razı olsun anlamına da gelir. Kâfirin hidayeti için dua eden Müslümana, kâfir
oldun demek çok çirkindir.
13- Tekfirci, (“Yunan bizim ezeli düşmanımız” demek
küfürdür) diyor.
CEVAP
Tekfirci, ezeli kelimesi Allah'tan başkası için kullanılmaz zannediyor galiba.
Ezeli kelimesi çok eski anlamında da kullanılır. Her sözün altında bir küfür
aramak yanlıştır.
14- Tekfirci, (“İbrahim aleyhisselam hayatında üç kere yalan
söyledi” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Muteber tarih kitaplarında bu açıkça anlatılıyor. Bunlar zaruret hâlinde
söylenmiştir. Yalanın üç yerde caiz olduğu hadis-i şerifle
bildirilmiştir. Uyun-ül besair ve Hadika’da
savaşta, din düşmanlarından korunmak veya Müslümanları korumak için yalanın
caiz olduğu açıklanıyor. Caiz demek, günah değil demektir. İbrahim aleyhisselam
din düşmanlarına karşı, günah olmayan yalanı söylemiştir. Günah olmayan bir
yalan için küfür demek çok yanlış olur.
15- Tekfirci, (Hazreti Eyyûb’ün cesedine kurt düştü demek küfürdür)
diyor.
CEVAP
Peygamberlerin beş veya yedi sıfatı vardır:
Sıdk [her işleri doğrudur, yalan söylemezler],
Tebliğ [Dini eksiksiz bildirirler],
Adalet [her işte hakkı gözetirler],
İsmet [günah işlemezler],
Emanet [emindirler],
Fetanet [çok akıllı, anlayışlı, zekidirler],
Emnül-azl [peygamberlikten azledilmezler yani peygamberlik onlardan
geri alınmaz.]
Hastalanmak, yaralarının kurtlanması, peygamberlik sıfatlarına aykırı değildir.
Yukarıdaki yedi sıfattan hangisine aykırıdır? Dinde nakil esastır. Aklen din
olmaz.
Eyyüb aleyhisselamın yaralarının kurtlandığını büyük âlim Alâaddin-i Attar hazretleri
de bildirmektedir. (S. Ebediyye)
Eyyüb aleyhisselamın yarasına kurtlar düştü diyen kâfir olursa, bu büyük evliya
zat da tekfir edilmiş olur. Onun için tekfirden çok sakınmalıdır. Kâfir
dediğimiz kimse, kâfir değilse, kendimiz küfre gireriz. Bir hadis-i şerif meali
şöyledir:
(Bir Müslümana kâfir diyenin kendisi kâfir olur.) [Buhari]
16- Tekfirci, (Hazreti Yusuf için, “Bir an, içinden günah
işleme düşüncesi geçti” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Günah işlemek ayrı, düşüncesinin geçmesi ayrıdır. Gönülden geçip de yapılmayan
ve söylenmeyen şeyler günah değildir. Yusuf aleyhisselamla ilgili husus Kur'anı
kerimde şu mealde bildiriliyor:
(Hazret-i Yusuf dedi ki: Ben nefsimi temize çıkarmam, benim
nefsim kötü şeyler istemez demiyorum, çünkü nefs, Rabbim acıyıp korumadıkça,
hep kötülüğü emreder.) [Yusuf 53]
Tekfirci iftirasını ispatlamak için bu âyet-i kerimeyi mi yalanlayacaktır?
Yusuf aleyhisselam günah işlememiştir. Kalbinden bir şey geçmişse bu günah
değildir.
17- Tekfirci, (“Peygamberimiz Kur’an okurken müşriklerin
putlarını anlatan âyet-i kerimeye gelince, şeytan putları öven birkaç sözü,
araya sokuşturdu” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Ehl-i sünnet âlimlerinin en büyüklerinden biri olan, imam-ı Rabbani müceddidi
elfi sani Ahmed Faruki hazretleri faydalı ilimler hazinesi Mektubat’ında
buyuruyor ki:
Çok kimsenin bildiği gibi, bir gün Resulullah efendimiz Eshabı ile oturuyordu.
Kureyşin ileri gelenleri ve kâfirlerin şefleri orada idiler. Seyyid-ül-beşer
Necm suresini okudu. Onların putlarını anlatan âyet-i kerimeye gelince, mel’un
şeytan putları öven birkaç sözü, o Server’in sözüne ekledi. Dinleyenler,
bunları da Resulullah'ın sözü sandılar. Orada bulunan kâfirler, “Muhammed
bizimle barış yaptı, putlarımızı övdü” dediler. Oradaki Müslümanlar da, buna
şaşırıp kaldılar. O Server (Ne oluyorsunuz?) diye sordu. Eshab-ı kiram, (Siz
okurken bu sözler de araya karıştı) dediler. Hemen Cebrail-i emin vahy getirdi.
O sözleri şeytanın karıştırdığını, bütün Peygamberlerin sözlerine de
karıştırmış olduğunu bildirdi. Allahü teâlâ, o sözleri âyet-i kerime arasından çıkardı.
Kendi kelamını sapasağlam yaptı. (1/273)
Bu yazıdan anlaşıldığı gibi, böyle bir olayın olması Kur'an-ı kerime gölge
düşürmez. Allahü teâlâ, şerefli sözüne leke sürdürür mü hiç?
18- Tekfirci, (“La mevcude illallah” demek küfürdür) diyor.
CEVAP
La mevcûde illallah = Allah’tan başka varlık yok demektir. Bu ifade Ehl-i
sünnete aykırı değildir. İbni Arabi hazretlerini tenkit eden İmam-ı Rabbani
hazretleri de aynısını çeşitli mektuplarında uzun uzun bildiriyor. Yalnız Allah
vardır, âlem hayal mertebesinde yaratılmıştır buyuruyor. Şu sual, âlimler
tarafından İmam-ı Rabbani hazretlerine soruluyor:
Sual: Âlimler diyor ki, Allahü teâlâ, bu âlemin içinde ve dışında değildir.
Âleme bitişik de değildir. Ayrı da değildir. Bunun açıklanması nasıl olur?
İmam-ı Rabbani hazretleri buna şöyle cevap veriyor:
İçinde, dışında olmak, bitişik ve ayrı olmak gibi şeyler, var olan iki şey
arasında düşünülebilir. Hâlbuki sualde, iki şey mevcut değildir ki, bunlar
düşünülebilsin. Çünkü Allahü teâlâ vardır. Âlem, yani Ondan başka her şey vehim
ve hayaldir. Âlemin var görünmesi, Allahü teâlânın kudreti ile devamlı olup,
vehim ve hayalin kalkması ile yok olmuyor. Ahiretteki sonsuz nimetler ve
azaplar bunlara oluyor. Fakat âlemin varlığı vehim ve hayaldedir. [Yani
dışarıda var olmayıp, vehme ve hayale var görünmektedir.] Vehim ve hayalin
dışında bir varlık değildir. Allahü teâlânın kudreti, vehim olunan, hayal olan
bu görünüşleri devam ettirmektedir. Var gibi göstermektedir.
Hayalde bulunan bir şey, dışarıda var olan bir şeyle bitişiktir, onun içindedir
denemez. Fakat var olan, mevcut olan bir şey, hayalde olan şeyin içinde de,
dışında da ve ayrı da değildir, bitişik de değildir. [Bunu nokta-i cevvale ile
açıklıyor. Merak eden, mektubun aslına bakabilir.] (2/98)
Görüldüğü gibi, Muhyiddin Arabi gibi zatların La mevcude illallah demeleri,
tekfircinin sandığı gibi kâinatta gördüğümüz her şey Allah demek değildir.
Onlar hayâl mertebesinde yaratılmıştır demektir.
19- Tekfirci, (Hazret-i Ebu Bekr’in veya başkalarının
vücudunun, Cehennemin kapısını kapatacak kadar büyütülmesi için dua ettiğini
söylemek küfürdür) diyor.
CEVAP
Hazret-i Ebu Bekir dedi ki:
Ya Habiballah! Hak teâlâ iki ev halk etti. Birinin adı Cennet ve birinin adı
Cehennemdir. Elbette takdir yerini bulup, ikisini de dolduracaktır. Birini
yaramaz kulları ile, birini salih kulları ile. Dedim ki, (Ya Rabbi! Bu
zayıf kulunun bedenini büyültüp, Cehenneme koy ki, benim bedenimle Cehennem
dolsun. Senin emrin yerini bulsun. Bütün âlem, Cehennem korkusundan
kurtulsun.) Ondan sonra Eshab-ı güzin hazret-i Ebu Bekrin böyle
duasına ve yüksek himmetlerine hayran olup, cümlesi hayır dua ettiler. (Menakıb-i
Çihar Yar-ı Güzin, 28. M.)
Abdullah ibni Ömer hazretleri, bir gün Resulullah'ın şerefli huzuruna gelmişti.
Buna çok iltifat buyurup, (Kıyamet günü herkesin beratı, yani kurtuluş
vesikası, her işi ölçüldükten sonra verilir. Abdullah’ın beratı ise, dünyada
verilmiştir) hadis-i şerifi ile bunu medh ve sena buyurdu. Sebebi
sorulunca, (Kendisi vera ve takva sahibi olduğu gibi, dua ederken “Ya
Rabbi! Benim vücudumu, kıyamet günü o kadar büyük eyle ki, Cehennemi yalnız ben
doldurayım. Cehennemi insanla dolduracağım diye verdiğin sözün böylece yerine
gelmiş olsun da, Muhammed aleyhisselamın ümmetinden hiç kimse Cehennemde
yanmasın” diyerek din kardeşlerini kendi canından daha çok sevdiğini göstermiştir) buyurdu.
Ebu Bekr-i Sıddık’ın da böyle dua ettiği(Menakıb-i Çihar Yar-ı Güzin) kitabında
yazılıdır. (Hak Sözün Vesikaları)
Görüldüğü gibi böyle dua etmenin çok faziletli olduğunu bizzat Resulullah
efendimiz haber veriyor. Kaynak vermeden öyle dua küfür, böyle söylemek
küfürdür diyerek, elindeki tekfir damgası ile her yeri damgalamak çok
yanlıştır.
Ancak Resulullah'ın ümmetini bu derece seven, şefkatli olan bir kimse böyle bir
dua edebilir. Böyle dua etmek faziletliymiş diye içinden gelmeden, laf olsun
diye böyle dua etmek kıymetsizdir.
20- Tekfirci, (Allah yazdıysa, bozsun demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Bu bir duadır. Tekfirci kaderin değişip değişmeyeceğini bilmediği için buna
hemen küfür damgasını basmış. Kaderin değişen ve değişmeyen kısmı vardır.
Değişmez sandığı için küfür dediği anlaşılıyor. Bazı tekfirciler de, (Ya
Rabbi bana şunu ver demek, emir olduğu için, Allah'a emir vermek küfür
olur) diyor. Bunlar hep aynı kafadan. Dua ederken verir misin denmez
ver denir. Ver demek emir değil, rica ve arzudur.
Kaza-i muallak, Levh-i mahfuzda yazılıdır. Eğer o kimse, iyi amel yapıp, duası
kabul olursa, o kaza değişir. Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kader, tedbirle, sakınmakla değişmez, fakat kabul olan dua, o belâ gelirken
insanı korur.) [Taberani]
(Kaza-i muallakı hiçbir şey değiştirmez. Yalnız dua değiştirir ve ömrü,
yalnız ihsan, iyilik artırır.) [Hâkim]
(Sıla-i rahim ömrü uzatır.) [Taberani]
Demek ki dua ile değişebilen kaderimiz vardır. (Ya Rabbi o iş kaderimde varsa,
[kaza-i muallak ise] onu değiştir) anlamında, Allah yazdıysa bozsun demek küfür
değil, duadır.
21- Tekfirci, (Allah’ın gücüne gitmesin demek küfürdür) diyor.
CEVAP
Güce gitmek ne demek? Gücenmek, darılmak, üzülmek gibi manalara gelir.
(Allah’ın gücüne gitmesin) demek, (Ya Rabbi yanlış bir şey söylemişsek, günaha
girmişsek bizi affet) anlamında bir duadır.
Konuşma arasında çirkin bir söz kullanmak gerektiğinde o sözden orada
bulunanların alınmamasını belirtmek için (Sözüm meclisten dışarı)
diye bir deyim vardır. Bu da öyledir. (Çirkin bir şey söylersek, ya Rabbi bizi
affet) demektir. Bir Müslümana bir sözünden dolayı hemen kâfir oldun denmez,
onu kurtaracak yollar aranır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bir Müslümanın, bir sözünden veya bir işinden yüz şey anlaşılsa, bunlardan
doksan dokuzu küfre sebep olsa, biri Müslüman olduğunu gösterse, o bir şeyi
anlamak ve ona kâfir dememek gerekir. (3/38)
Bütün âlimler küfür dese, sadece biri küfür değil dese Allahü teâlâ o sözü
küfür saymıyor. Tekfircinin dediği şeylerin bazıları dört mezhepte de, küfür
değildir. Üzerinde ittifak olmayan sözlerden dolayı hemen bir Müslümanı tekfir
etmekten sakınmalıdır.
22- Tekfirci, (Küfür sözden dolayı tevbe istigfar etmekle
iman kazanılmış olmaz, kelime-i şehadet getirmek şarttır) diyor.
CEVAP
Müslüman zaten kelime-i şehadet getiriyor, namaz kılıyor, namazda da kelime-i
şehadet getiriyor. Söylediği veya işlediği küfründe ısrar ediyorsa, kelime-i
şehadet getirmesi onu küfürden kurtarmaz. Mesela bir kimse, Cehennem yok dese,
bu düşüncesinde ısrar ettiği sürece bin kere kelime-i şehadet getirse
Müslümanlığa giremeyeceğini İmamı a'zam hazretleri bildirmektedir. (Ne
söyleyerek veya ne yaparak küfre girmişse, onu terk etmedikçe imana gelmiş
olmaz) buyuruyor. Tekfirci muteber bir kitaba dayanmadan, kafasına göre
konuştuğu için, ne çamlar devirdiğini, az çok dini bilen herkes açıkça görür.
23- Tekfirci, (Çalgı çalarak Kur'an okumak küfürdür) diyor.
CEVAP
Bu sözü doğrudur. Muteber kitaplar da öyle yazıyor. Hattâ ilahileri çalgıyla,
müzikle söylemenin de küfür olduğu muteber kitaplarda yazılıdır.
Şu kadar var ki, meşhur olmayan küfür bir söz veya iş için, bir Müslüman, (Ya
Rabbi bilerek veya bilmeyerek işlediğim küfürler için tevbe ettim) derse,
Allahü teâlânın onu affettiğini âlimlerimiz bildiriyor.
Erkek olsun, kadın olsun, her insanın, her sözünde, her işinde, Allahü teâlânın
emirlerine, yani farzlara ve yasak ettiklerine [haramlara] uyması lazımdır. Bir
farzın yapılmasına, bir haramdan sakınmaya ehemmiyet vermeyenin imanı gider,
kâfir olur. Kâfir olarak ölen kimse, kabirde azap çeker, âhirette Cehenneme
gider. Cehennemde sonsuz yanar. Affedilmesine, Cehennemden çıkmasına imkân ve
ihtimal yoktur. Her sözde, her işte kâfir olmak ihtimali çoktur. Kâfir olmak
çok kolay olduğu gibi, küfürden kurtulmak da çok kolaydır. Küfrün sebebi
bilinmese dahi, her gün bir kere istigfar etse, yani (Estagfirullah) dese,
muhakkak affolur, yani, (Ya Rabbi! Bilerek veya bilmeyerek küfre sebep olan bir
söz söylediysem veya iş yaptıysam, pişman oldum, beni affet!) diyerek tevbe
etse, Allahü teâlâya yalvarsa, muhakkak affolur. Cehenneme gitmekten kurtulur.
Cehennemde sonsuz yanmamak için, her gün muhakkak tevbe ve istigfar
etmelidir. (S. Ebediyye)
Allah'ın ve yaratılmışların sıfatları farklıdır
Sual: Bilindiği gibi Allah'ın hayat, ilim, sem’i, basar, kelam,
irade gibi sıfatları vardır. Bir tekfirci, (Allah insan gibi vardır,
insan gibi bilir, insan gibi konuşur, insan gibi görür, insan gibi işitir,
insan gibi diler demek küfürdür) diyor. Böyle söylemesi doğru mudur?
CEVAP
Sanki öyle inanan varmış gibi, böyle bir şey söylemek yersiz olur. Çünkü
Müslümanlar, (Allah bilir, işitir, görür) der. (Allah, insan gibi gözle
görür, kulakla işitir, dille söyler) demez. Yani insan denilen âciz
yaratığın sıfatını Yaratıcı’ya vermez. Yaratıcı’nın sıfatları da,
yaratılanlarda aynı olmaz. İnsanın işitmesi, görmesi, bilmesi sınırlıdır.
Allahü teâlânın sıfatlarıyla mukayese edilemez.
Müslümanın söylemediği şeyleri söyletip, onu küfre sokmaya çalışmak yanlıştır.
Küfrü gerektiren söz söyleyenler olur da, onları ikaz için söylenebilir, ama
Müslümanların söylemedikleri şeyleri söyleyip ortalığı bulandırmaya çalışmak
doğru değildir.
Yine bir tekfirci, (“Dön Allah’ım dön” diye Allah'a hitap etmek küfür olur)
diyor. Bu sözün Allahü teâlâ ile ilgisi yoktur. Hangi Müslüman Allah'a (Dön
yâ Rabbi!) diye hitap eder ki? Kişi kendi döndüğünü kastedip, (Hep
aynı yerde dönüp duruyorum) demek istiyor.