Yahudiliğin tarihçesi nasıldır?
Yahudilik, Tevrat ve Talmud
CEVAP
İbrahim aleyhisselam, ulül-azm Peygamberlerdendir. O, ne Yahudi, ne de
Hristiyan idi. Hakiki Müslüman idi. İbrahim aleyhisselam Beni İsrail’in, yani
Yahudilerin ve ayrıca Arapların da ceddidir. Muhammed aleyhisselamın da,
dedelerindendir.
Geldanilerin merkezi Babil şehri idi. Meliklerine Nemrud denirdi.
Geldaniler o zaman, aya, güneşe ve yıldızlara taparlardı. Bunları temsil eden
çeşitli putlar yapmışlardı. Nemrudlar da putlar arasında idi. Allahü teâlâ,
İbrahim aleyhisselamı bunlara Peygamber olarak gönderdi. Fakat iman etmediler.
O mübarek Peygamberi, ateşte yakmak istemişler, ancak Allahü teâlâ, ateşi
selamet kılmıştı. Günlerce odun toplayarak yaktıkları bu ateşin içerisi,
İbrahim aleyhisselam için yeşil bir bahçe oldu. Bu mucize karşısında da, çoğu
iman etmedi.
İbrahim aleyhisselam Mısır’a gitti. Sonra Allahü teâlânın emri ile Filistin’e
döndü. İbrahim aleyhisselamın vefatından sonra, oğlu, İshak aleyhisselam,
bundan sonra da, bunun oğlu Yakub aleyhisselam Peygamber oldular. Yakub
aleyhisselamın diğer ismi, İsrail’dir. Bunun için, Yakub aleyhisselamın oniki
oğlundan çoğalan insanlara, Beni İsrail yani İsrail oğulları
denilir.
Yakub aleyhisselamın oğullarından Yusuf aleyhisselamı, kardeşleri kıskandılar.
Bir kuyuya atıp, Yakub aleyhisselama, öldü diye yalan söylediler. Sonra, kuyuya
gelen yolcular, Onu kuyudan çıkarıp, Mısır’a götürdü. Orada, köle diye
sattılar. Yusuf aleyhisselamı, Mısır’ın maliye veziri, Aziz satın aldı. Evine
götürdü. Hanımı Zeliha, Ona aşık oldu. Yusuf aleyhisselam, ona iltifat
etmeyince, iftira etti. Bu iftira üzerine, Yusuf aleyhisselam zindana hapis
edildi. Mısır hükümdarı Firavun’un bir rüyasını tabir ederek, zindandan
çıkarıldı. Firavun, Yusuf aleyhisselamı maliye vekili yaptı.
Yusuf aleyhisselam, babası Yakub aleyhisselamı ve diğer kardeşlerini Kenan
diyarından yani Filistin’den Mısır’a getirdi. Firavun, Yakub aleyhisselama ve
çocuklarına çok hürmet ve iltifat etti. Böylece, İsrail oğulları, Mısıra
yerleşmiş oldular. Önce, Mısır’da rahat bir hayat süren İsrail oğulları,
sonradan Mısır’da büyük bir zulüm ve sıkıntı görmüşler, köleliğe düşmüşlerdir.
Onları bu sıkıntılardan kurtaran Musa aleyhisselam olmuştur.
Musa aleyhisselamı, Firavun sarayında büyüttü. Kırk yaşına gelince, sarayı terk
edip, akrabalarının ve büyük kardeşi Harun’un yanına geldi.
Bir gün, Mısırlı bir kâfirin [kıptinin], Beni İsrailden birine işkence ettiğini
gördü. Kurtarırken, kıpti öldü. Bunun üzerine Musa aleyhisselam, Tebük
civarındaki Medyen şehrine gitti. Orada Şuayb aleyhisselamın kızı ile evlendi.
Ona on sene hizmet etti. Mısır’a dönmek için yola çıktı. Yolda, Tur dağında,
Allahü teâlâ ile konuştu. Mısır’a gelip, Firavunu dine davet etti. Beni İsraile
serbestlik verilmesini istedi. Firavun kabul etmedi. (Musa, büyük sihirbazdır.
Bizi aldatıp, memleketimizi elimizden almak istiyor) dedi. Yanındaki vezirlere
sordu. Onlar da, (sihirbazları topla, onu mağlup etsinler) dediler. Sihirbazlar
geldiler. Mısır halkı önünde, ipleri yere attılar. Her ip, yılan görünüp, Musa
aleyhisselama doğru yürüdü. Musa aleyhisselam asasını yere bıraktı. Büyük yılan
oldu. İpleri yuttu. Sihirbazlar şaşırdılar. İman ettiler. Firavun kızdı. (O,
sizin ustanız imiş. Ellerinizi, ayaklarınızı keseceğim. Hepinizi hurma
dallarına asacağım) dedi. (Biz Musa’ya inandık. Onun Rabbine sığınıyoruz.
Yalnız Onun af ve merhametini isteriz) dediler. Kâfirlerin suları kan oldu.
Kurbağa yağdı. Cilt hastalıkları oldu. Üç gün karanlık oldu. Firavun, bu
mucizeleri görünce korktu. Beni İsrailin Mısır’dan çıkmasına izin verdi.
Musa aleyhisselam, Beni İsrail ile, Kudüs’e doğru giderken, Firavun pişman
oldu. Askerleriyle arkalarına düştü. Süveyş körfezi açılıp, müminler karşıya
geçti. Firavun geçerken, deniz kapandı. Askerleri ile birlikte boğuldu. Beni
İsrail, yolda öküze tapanları gördüler. Musa aleyhisselama (Biz de böyle tanrı
isteriz) dediler. Musa aleyhisselam, (Allahü teâlâdan başka tanrı yoktur.
Allahü teâlâ sizi kurtardı) dedi. Sonra, Tih çölüne düştüler. Yolu şaşırdılar.
Aç ve susuz kaldılar. Gökten, Men ve Selva yani
helva ve et inerdi. Bunları yerlerdi. Asası ile yere vurunca, su çıkardı. Bundan
da içerlerdi. (Helva ile etten bıktık. Bakla, soğan gibi şeyler isteriz)
dediler. Musa aleyhisselamı gücendirdiler. Bunun için, kırk sene çölde
kaldılar.
Musa aleyhisselam, Harun aleyhisselamı vekil bırakıp, Tur dağına gitti. Orada
kırk gün ibadet etti. Allahü teâlânın kelamını işitti. Allahü teâlâ Tevrat kitabını
ve on emrin yazılı olduğu iki levhayı indirdi. Tih çölünde, Samiri adında bir
münafık, herkesteki altınları, süs eşyasını eritip, bunlardan bir buzağı yaptı.
(Musa’nın ilahı budur. Buna tapınız!) dedi. Tapmaya başladılar. Harun
aleyhisselamı dinlemediler. Musa aleyhisselam gelip olanları görünce çok kızdı.
Samiri’ye lanet etti. Büyük kardeşinin sakalından tutup, darıldı. Pişman
olarak, yalvardılar. Musa aleyhisselam, Tevrat’ı ve on emri tebliğ etti.
Tevrat’a göre ibadet etmeye başladılar. Sonra yine bozuldular. Yetmişbir
fırkaya ayrıldılar.
Musa aleyhisselam, ümmeti ile Lut gölünün cenub tarafına geldi. (Uc bin Unk)
adında bir melik ile savaş etti. Şeria nehri şarkındaki yerleri ele geçirdi.
Eriha şehri karşısındaki dağa çıktı. Kenan ilini uzaktan gördü. Yerine Yuşa
aleyhisselamı halife bırakıp, bir rivayete göre, miladdan 1605 sene evvel
yüzyirmi (120) yaşında, orada vefat etti. Eriha şehrini, sonra da Kudüs’ü, Yuşa
aleyhisselam Amalika kâfirlerinden aldı.
Daha sonra, Davud aleyhisselam melik oldu. Kudüs’ü tekrar aldı. Böylece,
Yahudilerin en parlak zamanı başladı. Sonra, Süleyman aleyhisselam, babasının
hazırlattığı yere meşhur mabedi yani Mescid-i Aksayı yaptırdı.
Süleyman aleyhisselam, içinde Tevrat ve on emir ve diğer emanetler ve on emrin
yazılı olduğu levhalar bulunan (Tabut-ı sekine)yi, yani (Mukaddes sandığı)
mabedin bir odasına koydurdu.
Oniki kabileye ayrılmış olan Yahudiler, Süleyman aleyhisselamın vefatından
sonra, iki devlete ayrıldılar. On kabile İsrail devletini, diğer ikisi Yehuda
devletini kurdular. Azgınlaşarak hak yoldan ayrılıp, taşkınlık ettiler. Gadab-ı
ilahiye uğradılar. İsrail devleti M.Ö. 721 de Asuriler, sonra da, Yehuda
devleti M.Ö. 586 da Babilliler tarafından yıkıldı. Asuriler Babil devletini
işgal etti. 587 de Asuri hükümdarı Buhtunnasar Kudüs’ü yakıp yıktı. Yahudilerin
çoğunu öldürdü, kalanlarını da, Babil’e sürdü. Bu karışıklıkta gökten inen
Tevrat yakıldı, yok edildi. Bu hakiki Tevrat, çok büyüktü. Yani, kırk cüz idi.
Her cüzde bin sure, her surede bin âyet vardı. Bu muazzam kitabı, Üzeyr
aleyhisselamdan başka kimse ezberlememiş idi. Tevrat’ı Yahudilere yeniden talim
etti. Zamanla birçok yerleri unutuldu, değiştirildi. Muhtelif kimseler,
hatırlarında kalan âyetlerini yazarak, Tevrat isminde çeşitli risaleler meydana
geldi. Miladdan takriben dörtyüz sene evvel yaşamış olan Azra ismindeki bir
haham bunları toplayarak, şimdi mevcut olan Ahd-i atik denilen Tevrat’ı
yazdı.
İran hükümdarı Şireveyh, Asurileri yenince, Yahudilerin tekrar Kudüs’e
dönmelerine izin verdi. Yahudiler, M.Ö. 520 den sonra Mescid-i Aksa’yı yeniden
tamir ettiler. Önce Perslerin, sonra da, Makedonyalıların idaresi altında
yaşadılar. M.Ö. 63 senesinde Kudüs, Romalı kumandan Pompey tarafından zabtedildi.
Pompey, Yahudileri dağıttı. Şehri ve Mescid-i Aksa’yı, yaktı, yıktı. Böylece
Yahudiler, Roma devleti hakimiyetine girdiler. M.Ö. 20 de Romalıların
Filistin’deki Yahudi valisi Herod, mabedi tekrar yaptırdı. Yahudiler daha
sonra, Roma hakimiyetine isyan ettiler. Fakat miladın 70. senesinde Romalı
kumandan Titus, Kudüsü tamamen yaktı, yıktı. Şehri viraneye çevirdi. Beyt-i
mukaddes de yandı. Sadece batı duvarı kaldı. Bu duvara Türkler Ağlama
duvarı derler. Bizanslılar ve sonra Emeviler ve Osmanlılar bu duvarı
muhafaza ederek, mescidi tamir etmişlerdir.
Titusun, katliam ve zulmünden sonra Yahudiler, bölük bölük Filistin’i terk
ettiler. Kudüs ve çevresinden kovuldular. Yahudi esirler, Romalıların emrinde
çalıştırılmak üzere, Mısır’a sevk edildiler. Bu sene, Yahudiler dünyanın her
yerine yayıldılar.
Tevrat ve Talmud
Yahudiler, Yahudiliğin iki emir kaynağını birbirinden ayırmıştır:
1- Yazılı emirler,
2- Sözlü emirler.
Yahudilerin mukaddes saydıkları kitapları, Torah [yani Tevrat]
ve Talmud olmak üzere ikiye ayrılır: Birincisi, yazılı
emirleri, ikincisi ise, sözlü emirleri ihtiva ediyor derler.
Torah kitabına Hristiyanlar Ahd-i atik ismini
verirler. Yahudiler, Torahı üç kısma ayırmışlardır:
1- Torah, yani Tevrat,
2- Neviim, yani Peygamberler,
3- Ketubim, yani Kitaplar.
Torah ismini, bu üç kısmın, ibranice baş harflerini birleştirerek meydana
getirmişler. Neviim iki kısımdır. İlk peygamberler dört kitap, son peygamberler
onbeş kitaptır. Ketubim, yani kitaplar ise, Yahudilere göre onbir, Hristiyanlara
göre onbeş kitaptır.
Yahudiler, Tevrat ismini verdikleri beş kitabın Allahü teâlâ tarafından, Musa
aleyhisselama indirildiğine inanmaktadırlar. Bu beş kitap, Tekvin, Huruc, Levililer, Sayılar, Tesniyedir.
Tesniye’de, Musa aleyhisselamın ölümü, ihtiyarlığı, yaşı ve defnedildiği ve
Yahudilerin ona matem [yas] tuttukları yazılıdır. [Tesniye bab 34]. Bu ahval,
Musa aleyhisselam vefat ettikten sonra, Musa aleyhisselama vahiy olundu
dedikleri kitapta nasıl bildirilmiştir? Bu misal, Tevrat’ın Musa aleyhisselam
tarafından bildirilen ve Allahü teâlâ tarafından vahiy edilmiş olan, hakiki
Tevrat olmadığının açık delillerindendir.
Bir Yahudi din adamı olan, H.Hirsch Graetzin, History of the Jewskitabındaki
beyanına göre, Yahudiler, kendi cemaatlerinin Tevrat’ın emirlerine tam ittiba
edebilmelerini temin için (Yetmişler Meclisi)ni kurdular. Bu meclisin reisine,
(Baş Kahin) dediler. Yahudi gençlerine, mekteplerde dinlerini öğreten, Tevrat’ı
açıklayan Yahudi din adamlarına (Yazıcılar) denilir. Bunların, Tevrat’a
yaptıkları açıklamaların, ilavelerin bir kısmı, sonradan yazılan Tevratlara
karıştırılmıştır. İncillerde geçen yazıcılar işte bunlardır. Bunların bir diğer
vazifesi de, Yahudilerin Tevrat’a ittiba etmelerini sağlamaktır.
Yahudilerin ekserisinin inanmadıkları bir Tevrat daha vardır ki, buna Şomranim
Tevratı=Tora Ha-Şomranim derler. Bu Tevrat’a inananlar,
yazıcıların Tevrat’a açıklamalar ve ilaveler yapmalarına, hatta harflerini dahi
değiştirmelerine karşı çıkmışlardır. Yahudilerin ellerindeki Tevrat ile
Şomranim Tevratı arasında altı bin kadar ihtilaf bulunduğu bildirilmektedir.
Hristiyanlar Torah kitabı için, Ahd-i Atik yani Eski
Ahd tabirini kullanırlar. Yahudiler, bu tabiri kabul etmezler.
Bugün Tevrat dedikleri kitabın, Allahü teâlâ tarafından Musa aleyhisselama
gönderilen hakiki Tevrat olmadığı şüphesizdir. En eski yazılan Tevrat nüshası
ile, Musa aleyhisselam arasında iki bin sene vardır. Musa aleyhisselam,
Tevrat’ın (Tabut-i sekine)ye, yani (Mukaddes Sandığı)na konularak muhafaza
edilmesini ümmetinin âlimlerinden istemişti. Süleyman aleyhisselam Mescid-i
Aksa’yı bina edince, Ahd sandığını buraya koymuş ve sandığı açtırmıştır. Sandık
açılınca, içerisinden yalnız Evamir-i Aşere, yani on emrin yazılı
olduğu iki levha çıkmıştır.
Tevrat’ı kim yazdı
ABD’nin Kaliforniya Üniversitesi profesörlerinden Elliot Friedmanın,
1987 senesinde neşrettiği, Tevrat’ı Kim Yazdı isimli kitap,
Yahudi ve Hristiyan dünyasını karıştırdı. Profesör Friedman, Tevrat’ı teşkil
eden beş kitabın, beş ayrı ilahiyatçı tarafından yazıldığını ve Musa
aleyhisselama indirilen Tevrat kitabının asıl nüshası ile hiçbir surette
kıyaslanamayacağını açıkladı.
Hristiyanların inandığı, Kitab-ı Mukaddesin ahd-i atik ve ahd-i
cedidkısımlarının birbirleriyle tenakuz içerisinde bulunduğunu belirten
profesör Friedman, kitabında bunun misallerini zikretmiştir.
Ayrıca, Tevrat’ın içerisindeki kitapların da birbirleri ile, hatta kendi
babları arasında tenakuzlarla dolu olduğuna dikkati çeken profesör Friedman,
böyle bir esere (İlahi kitap) vasfının verilemeyeceğini bildirmiştir. Tevrat’ı
meydana getiren beş kitaptaki, ifade tarzları da, birbirinden tamamen
farklıdır.
Prof. Elliot Friedmana göre bugünkü Tevrat, Musa aleyhisselamdan birkaç asır
sonra yaşayan beş haham tarafından kaleme alınmış ve Azra adındaki haham
bunları tek tek toplayarak, Ahd-i Atikin asıl nüshası olduğu iddiası ile
çoğalttırmıştır. Tarih profesörü Friedman, kaleme aldığı eserinde, daha sonra
şu ifadelere yer vermiştir:
(Günümüzde, Tevrat’ın üç nüshası mevcut: Yahudiler ve protestanların kabul
ettikleri ibranice nüsha, katolik ve ortodokslar tarafından kabul edilen
yunanca nüsha ve samirilerce kabul edilen samiri dilinde yazılmış nüsha. Bunlar
Tevrat’ın en eski ve en itimatlı nüshaları olarak bilinmelerine rağmen, gerek
aynı nüshanın içinde ve gerekse nüshalar arasında birçok yerlerinde tezatlar
vardır. Hiçbir ilahi dinde bulunmayan, insanlara zulüm telkinleri,
Peygamberlerden bazılarına karşı çok çirkin ve makamlarına yakışmayacak
isnatlar vardır. Hakiki Tevrat’ta ise, tezatlar bulunacağından söz edilemez.)
Fransız papazlarından, Richard Simon da, Historia
Critique du Vieux Testament kitabında,
Tevrat’ın Musa aleyhisselama vahiy edilen Tevrat olmadığını, sonradan farklı zamanlarda
yazılarak bir araya getirildiğini belirtmiştir. Papazın bu kitabı
toplattırılmış, kendisi de kiliseden kovulmuştur.
Dr. Jean Astruc de, Conjectures il parait que Mouse sest
Servi pour composer le livre dela Genese adlı eserinde, Tevrat’ın beş
kısmının çeşitli yerlerden derlenmiş birer kitap olduğunu yazmıştır. Jean, bir
kısmındaki isimlerin değiştirilerek, iki-üç yerde tekrar edildiğine de
dikkatleri çekmiştir.
Tekvinin birinci babının onbirinci âyeti ve devamında, nebatların insandan önce
yaratıldığı, yazılıdır. İkinci babının beş, altı, yedi, sekiz ve dokuzuncu
âyetlerinde ise, insanın yaratıldığı ve o zaman yer yüzünde hiçbir nebatın
bulunmadığı, nebatatın insandan sonra yaratıldığı yazılıdır. Bu ve bunun gibi
pek çok tenakuzlara, büyük hatalara dikkati çeken Jean Astruc dinsiz ilan
edilmiştir.
Gottfried Eichhorn, Tekvinden başka, sonra gelen beş kitabın da, tarihleri
itibarı ile ve lisan olarak birbirinden farklı olduğunu 1775 senesinde
neşrettiği kitabında yazmıştır. Fakat Eichhorn ve kitapları aforoz edilmiştir.
Alman şairi ve filozof Herden [1744-1803] Von Geiste
den hebraischen Poesie eserinde, Ahd-i atikin, (Mezmurlar) kitabının
içindeki şiirlerin birçok ibrani şairlerine ait olduğunu, başka başka
zamanlarda yazıldığını ve sonradan bir araya cem edildiğini yazmaktadır. Ayrıca
(Neşideler Neşidesi)nin de, beşeri ve müstehcen bir aşk kasidesi olduğunu, bu
şiirlerin Süleyman aleyhisselam gibi bir Peygambere atıf olunamayacağını da
beyan etmektedir. Merak edenlerin, (Neşideler Neşidesi) kitabına göz
gezdirmeleri kâfidir.
19. yüzyılda İbrani lisanı üzerindeki incelemeler artınca, Tevrat’taki beş
kitabın Musa aleyhisselama ait olmadığı ve ahd-i atikteki kitapların muhtelif
zamanlarda bir araya getirildiği ispat edildi. Bu hususta, Avrupalı pek çok
tarihçi, papaz ve piskoposlar eserler neşretmişlerdir.
Moody İncil Enstitüsünden Dr. Graham Scroggie, (İncil Allah
kelamı mıdır?) isimli kitapta (Ahd-i Atik) ve (Ahd-i Cedid)in Allah kelamı
olmadığını itiraf etmektedir.
Dr. Stroggie ise, (Tekvin kitabı, şecerelerle doludur. Kim kimden
doğdu, nasıl doğdu? Hep bunlardan bahsediliyor. Bunlardan bana ne? Bunların
ibadet ve Allahü teâlâyı sevmek ile ne alakası var? Nasıl iyi bir insan
olunabilir? Kıyamet günü nedir? Kime ve nasıl hesap vereceğiz? Salih bir insan
olmak için neler yapmak lazımdır? Bunlardan pek az bahsolunuyor. Ekseriya,
muhtelif efsaneler var. Daha gündüz anlatılmadan, geceye geçiliyor) demektedir.
Böyle bir kitap nasıl Allah kelamı olabilir?
Bugün, Yahudilerin Torah, Hristiyanların ise, Ahd-i Atik dedikleri
kitapları okuyan bir kimse, Allahü teâlâ tarafından indirilmiş bir kitap değil,
fuhuş, müstehcenlik ve ahlaksızlığı öğreten bir seks kitabı okuduğunu zan eder.
Bu kitapların, Allah kelamı olmadığını anlayan batılı birçok papaz ve fen adamları,
pek çok kitaplar neşrederek, hakikati herkese duyurmaya çalışmışlardır. Bunları
burada zikir etmeye kitabımızın hacmi müsait değildir.
Talmud
Sual: Yahudilerin Tevrat’tan sonraki kutsal bildiği kitapları var mı?
CEVAP
Vardır. Sözlü emirler dedikleri Talmud kitabıdır.
Talmud, iki kısımdan meydana gelmiştir. Bunlar Mişna ve Gamara’dır.
Mişna: İbranice tekrar demektir. Sözlü emirlerin, kanun haline
getirilmiş ilk halidir. Yahudi itikadına göre, Allahü teâlâ, Musa
aleyhisselama, Tur dağında Tevrat kitabını (Yazılı emirleri) verdiği gibi, bazı
ilimleri, yani (Sözlü emirler)i de söyledi. Musa aleyhisselam, bu ilimleri
Harun, Yuşa ve Eliazara bildirdi. Bunlar da, kendilerinden sonra gelen
Peygamberlere bildirdiler. Eliazar, Şuayb aleyhisselamın oğludur [Mirat-i
kâinat].
Bu bilgiler, nesilden nesile, yani hahamlardan hahamlara rivayet edildi.
Miladdan önce 538 ve miladdan sonra 70 senelerinde çeşitli Mişnalar yazıldı.
Bunlara Yahudilerin âdetleri, kanun müesseseleri, hahamların bir mevzudaki
tartışmaları ve şahsi görüşleri de karıştırıldı. Böylece Mişnalar, hahamların
indi görüş ve münakaşalarını ifade eden kitaplar haline geldi.
Yahudi hahamlarından Akiba, bunları topladı ve kısımlara ayırdı.
Talebesi, haham Meir, bunlara ilaveler yaparak basitleştirdi. Daha
sonraki hahamlar bu rivayetlerin, telifi ve bir araya toplanması için çeşitli
usuller ve şartlar koydular. Böylece pek çok rivayetler ve kitaplar zuhur etti.
Nihayet bunlar, Yehuda’ya (Judah Hanesiye) ulaştı. Yehuda, bu karışıklıklara
son vermek için, miladın ikinci asrında, bu kitapların en sağlam kabul
edilenini yazdı. Yehuda, mevcut nüshalardan, bilhassa Meir’in yazdığı nüshadan
istifade ederek, kırk yılda bir kitap vücuda getirdi. Bu kitap, diğerlerini içinde
toplayan, en son ve meşhur Mişna oldu.
Yehuda’dan sonra gelen hahamlar, Mişna’ya ilave ve şerhler yapmışlardır.
Yehuda’nın, yazdığı Mişna’ya almadığı ve diğer hahamların yazdığı Mişna’lardaki
malumatlar sonradan toplandı. Bunlara İlaveler(Tosefta) denildi.
Gamara: Yahudilerin Filistin ve Babil’de iki mühim dini mektepleri
vardı. Bu mekteplerde, Amoraim (izahcılar) denilen hahamlar, Mişnanın manasını
açıklamaya, tezatları düzeltmeye, örf ve âdetlere dayanarak verilen hükümlere
kaynak aramaya, olmuş veya olmamış, yani teorik meseleler üzerinde hükümler
vermeye çalıştılar. Babil’deki hahamların yaptıkları şerhlere (Babil Gamarası)
denildi. Bu Gamara, Mişna ile beraber yazıldı. Meydana gelen kitaba (Babil
Talmud)u denildi. Kudüs’teki hahamların yaptıkları şerhlere de, (Kudüs
Gamarası) denildi. Bu Gamara da Mişna ile beraber yazıldı. Meydana gelen bu
kitaba (Kudüs Talmud)u denildi.
Filistin Gamarası, bir rivayete göre miladi üçüncü asırda tamamlandı.
Babil Gamarası, miladın dördüncü asrında başladı ve altıncı asrında tamamlandı.
Daha sonra, Kudüs ve Babil şerhleri tefrik edilmeksizin Mişna ve bir Gamaraya
(Talmud) tabir edildi. Babil Talmud’u, Kudüs Talmud’unun üç misli daha uzundur.
Yahudiler, Babil Talmud’unu Kudüs Talmud’undan daha üstün tutarlar. Mişnanın
bir-iki cümlesi, bazen Talmud’da on sayfa anlatılır.
Talmud’un anlaşılması, Mişna’dan daha zordur. Her Yahudi, din eğitiminin üçte
birini Tevrat, üçte birini Mişna, üçte birini de, Talmud’a ayırmak
mecburiyetindedir.
Hahamlar, Talmud’da, bir kimse kötü bir şeye niyet etse, onu yapmasa bile
günahkâr olacağını bildirmişlerdir. Onlara göre, hahamların nehy ettiği bir
şeyi yapmaya niyet eden kişi, necis, pis olur. Bu itikadların [inançların]
kaynağı olan Talmud’a Müslümanlar (Ebül-Encas=Necasetlerin babası) demiştir.
(Hebrew Literature sayfa 17). Yahudiler, Talmud’a inanmayanı, onu kabul
etmeyeni, Yahudi saymazlar. Bunun için Yahudiler, sadece Tevrat’ı kabul eden ve
ona bağlanan Karaim Yahudilerini Yahudi kabul etmezler.
Yahudi din adamları, Kudüs ve Babil Talmudları arasında büyük farklar, tezatlar
olduğunu itiraf etmekten sakınırlar.
Babil Talmud’u, ilk defa miladi 1520-1522 de, Kudüs Talmud’u ise, 1523
senesinde Venedik’te basıldı. Babil Talmud’u, Almanca ve İngilizceye, Kudüs
Talmud’u da, Fransızcaya tercüme edilmiştir.
Babil Talmud’unun % 30unu, Kudüs Talmud’unun % 15ini hikayeler ve kıssalar
teşkil eder. Bu hikayelere (Hagada) derler. Yahudi edebiyatının esasını bu
hikayeler teşkil eder. Mekteplerinde bunları okuturlar. Yahudi mekteplerinde,
hatta üniversitelerinde Tevrat ve Talmud’un öğrenilmesi ve öğretilmesi
mecburidir.
Hristiyanlar Talmud’a düşmandır
Hristiyanlar, Talmud’a düşman olup, ona şiddetle hücum etmektedirler.
Yahudilere Talmudla ilgili yaptıkları zulümlerden kısaca bahsedelim:
Fransa, Polonya ve İngiltere gibi, Hristiyan beldelerde, Talmudlar
toplattırılmış ve yakılmıştır. Yahudilerin evlerinde bile Talmud bulundurmaları
yasak edilmiştir. Talmud hükümlerini açıklayan en mühim kişiler, Yahudi
dönmeleri Nicolas Donin ile Pablo Christianidir. Pablo Christiani, miladi
onüçüncü asırda, Fransa ve İspanya’da yaşamıştır. 1263 senesinde İspanya’nın
Barcelona şehrinde yapılan münazarada hahamlar, Talmud’un katı prensiplerine ve
yazılarına karşı varid olan suallere (Cevap veremediler), bunları müdafaadan
aciz kaldılar.
(El-Kenz-ül-Mersüd fi Kavaid-it-Talmud) kitabının beyanına göre,
Talmud’da, İsa aleyhisselamın Cehennemin derinliklerinde, zift ve ateş arasında
olduğu, Hazret-i Meryem’in asker Pandira ile zina ettiği, kiliselerin necaset
dolu [pislik] olduğu, papazların kelblere [köpeklere] benzediği, Hristiyanların
öldürülmesi lazım olduğu gibi hususlar yazılıdır.
927 [m. 1520] de Papanın izni ile Babil Talmud’u, üç sene sonra da Kudüs
Talmud’u basılmış, bundan otuz yıl sonra Yahudiler için felaketler zuhur
etmiştir. 9 Eylül 1553 de Roma’da ele geçirilen bütün Talmud nüshaları
yakılmıştır. Bu hal, diğer İtalya şehirlerinde de tatbik edilmiştir. 1554
senesinde Talmud ve diğer İbranice kitaplara sansür konulmuştur. 1565 de Papa,
Talmud kelimesinin kullanılmasını dahi, yasak etmiştir.
1578-1581 seneleri arasında Talmud, Basel şehrinde yeniden basılmıştır. Bu
baskıda, bazı risaleler çıkarılmış, Hristiyanlığı kötüleyen birçok cümleler
kaldırılmış, birçok kelimeler de değiştirilmiştir. Bu tarihten sonra, Papalar
yine Talmudları toplatmışlardır.
Karaim Yahudileri, Talmud’u red etmiş ve bunu bid’at kabul etmişlerdir.
Talmud sihir ve kehanetlerle doludur
Talmud’a göre kadın, dini mekteplere alınamaz. Çünkü hafif akıllıdır ve ona
din eğitimi şart değildir. (Kim kızına Tevrat öğretirse, ona kötü bir şey
öğretmiş olur) cümlesi haham Eliazerindir. (Mişna, Naşim (kadınlar), Sotak
kısmı 216). Yahudi haham Musa bin Meymun, bundan maksadın Tevrat değil, Talmud
olduğunu zikir etmiştir.
Talmud, müneccimliğin insan hayatına hüküm eden bir ilim olduğunu
bildirmektedir. Talmud, (Güneş tutulması, milletler için kötü bir alamettir)
demektedir. [Evil-Sign] Ay tutulmasının ise, Yahudiler için kötü bir alamet
olduğu yazılıdır. Talmud, sihir ve kehanetlerle doludur. Birçok şeyleri
ifritlere (Demons) bağlamışlardır. Haham Rav Hunr (Herbirimizin sağında onbin,
solunda onbin ifrit [şeytan] bulunur) demektedir. Haham Rabba ise, (Havradaki
vaaz sırasında zuhur eden izdiham, ifritler sebebi iledir. Elbiselerin
eskimesi, ifritlerin sürtünmelerindendir. Ayakların kırılması, yine ifritler
sebebi iledir) demektedir. Talmud’da, şeytanların, öküzlerin boynuzlarında raks
ettikleri, şeytanın Tevrat okuyanlara zarar veremeyeceği, Cehennem ateşinin,
Beni İsrailin günahkârlarını yakmayacağı yazılıdır.
Yine Talmud’da, Beni İsrailin günahkârlarının oniki ay Cehennemde yanacağı,
Kıyameti inkâr edenlerin ve diğer milletlerden olan günahkârların elim bir azap
içinde ebedi olarak kalacakları, orada vücutlarının kurtlarının ölmeyeceği ve
ateşlerinin sönmeyeceği yazılıdır.
Yine bazı hahamlar Talmud’da, ruh cesetten ayrıldıktan sonra, hesap olmadığını,
günahlardan cesedin mesul olduğunu, ruhun cesedden mesul olmasının mümkün
olmadığını yazmışlardır. Başka bir haham da, yine Talmud’da buna itiraz
etmiştir.
Talmud’da, (Hahamlardan bazıları, insan ve karpuz yaratmaya kadirdir) diye
yazılıdır. Bir hahamın, bir kadını dişi merkep haline getirdiği, üzerine
bindiği, onunla çarşıya gittiği, sonra da başka bir hahamın, onu eski haline
çevirdiği, Talmud’un rivayetlerindendir. Talmud’da, hahamların harikulade
işleri, yılanlar, kurbağalar, kuşlar ve balıklara ait pek çok efsane ve
kıssaları yazılıdır. Yine Talmud’un beyanına göre, ormanda bir yırtıcı hayvan
olup, Rum kayseri bunu görmek istemiş, bu hayvan Roma’ya 400 mil yaklaşınca
kükremiş ve Roma şehrinin duvarları yıkılmıştır. Yine Talmud’un beyanına göre,
ormanda bir yaşında bir öküz, Tur dağı kadar imiş. Çok büyük olduğu için,
bunları kurtarmak Nuh aleyhisselama çok zor gelmiş ve bunlardan sadece birini
boynuzlarından gemiye bağlamış. O zamanın Bashan (Bolan) beldesinin Maliki olan
(Avc), vücudu çok büyük olduğu için, gemiye binememiş, o da öküzün sırtına
binmiş. Bu melik Avc, dünya kadınlarından biri ile evlenen bir melekten doğan
Amalikalılardan imiş. Ayağı 40 mil uzunluğunda imiş. Akıl ve mantığın asla
kabul edemeyeceği daha nice safsatalar...
Yine Talmud’un bildirdiğine göre, Titus mabede girmiş, kılıcını çekerek mabedin
perdesini parçalamış ve perdeden kan akmış, onu cezalandırmak için, bir
sivrisinek gönderilmiş ve beynine girmiş. Titusun beyninde sinek güvercin gibi
oluncaya kadar büyümüş. Titus ölünce kafası açılmış, sivrisineğin bakırdan bir
ağzı ve demirden ayakları olduğu görülmüş imiş.
Hahamların öğrettiği şeylere itiraz edenlerin cezalandırılacağı, bir Yahudi,
bir yabancı yanında bir Yahudinin aleyhine şahitlik yaparsa, lanetleneceği, bir
Yahudinin yabancıya karşı yaptığı yeminin hükmü olmadığı, yine Talmud’un
beyanlarındandır.
Talmud’un Hoşem hamişpat, Yoreh deah, Sultan Arah kısımlarında;
(Yahudi olmayan kimselerin kanını akıtmak Allah’a kurban takdim
etmektir),
(Yahudilik maksat ve gayesi için işlenen bütün günahlar, gizli olmak şartı ile
mubahtır),
(Yalnız Yahudi olanlara insan gözü ile bakılır. Yahudi olmayanlar birer
hayvandır),
(Allah dünyanın bütün servetini sadece Yahudilere tahsis etmiştir),
(Hırsızlık etmeyiniz emri sadece Yahudiler içindir. Diğer milletlerin canları
ve malları helaldir),
(Yahudi olmayanların ırzı, namusu helaldir. Zina etmeyeceksin emri Yahudiler
içindir),
(Yahudi olmayanın, malını çalan ve işini elinden alan bir Yahudi, iyi bir iş
yapmıştır),
(Emirlerimizi, Yahudi olmayan birine haber vermek, bütün Yahudileri
katledilmeleri için ihbar etmekle aynıdır. Yahudi olmayanlar, kendileri için
öğrettiğimiz şeylerden malumat sahibi olunca bizi sürgün ederler),
(Ziraatten daha aşağı bir iş yoktur) gibi cümleler vardır.
Talmud’da, Yahudilerin bekledikleri Mesih için, (Mesih, Yahudi olmayanları,
savaş arabalarının tekerlekleri altında ezecektir. Büyük savaş olacak ve
insanların üçte ikisi ölecektir. Yahudiler galip olacak, mağlup olanların
silahlarını yedi sene yakacak olarak kullanacaklardır.
Diğer milletler Yahudilere itaat edeceklerdir. Mesih Hristiyanları kabul
etmeyecek ve onları tamamen imha edecektir. Bütün milletlerin hazineleri
Yahudilerin ellerine geçecek, Yahudiler çok zenginleşecekler. Hristiyanlar yok
edilince, diğer milletlerin gözleri açılacak, onlar da Yahudi olacaklardır.
Böylece Yahudiler dünyaya hakim olacak, dünyanın hiçbir yerinde Yahudi olmayan
kimse kalmayacaktır) demektedir. (C.VEREMEDİ)
Yahudi ırkı
Sual: Yahudilere göre, başka ırktan olan Yahudi olamaz mı?
CEVAP
Yahudiler, kendi ırklarının üstün olduğuna inanırlar. Muhammed
aleyhisselamın peygamberliğini de, bunun için kabul etmediler. Peygamber
gelecekse benî İsrail’den [Yahudilerden] gelmeliydi, dediler. Kendi inandıkları
Mesih gelince, bütün dünyanın kendi hâkimiyetleri altına gireceğine ve herkesin
Yahudiliği kabul edeceğine inanıyorlar. Bunun için de, (Dünyanın hiçbir yerinde
Yahudi olmayan kalmayacak) diyorlar. Ama onlara göre, asıl Yahudi kendileridir,
başka ırklar gerçek mânâda Yahudi olamaz. Sadece Yahudi’ye hizmetçi olur.