Zekât vermenin farzı nedir? Zekâtı verirken hediye veya borç denebilir mi?
Zekâtın farzı ve nisabı nedir?
Cevap: Zekâtın farzı birdir. Bu da, niyet
etmektir. Niyet kalp ile olur. Malın zekâtını ayırırken veya Müslüman
fakire verirken (Allah rızası için, zekât vereceğim) diye niyet edip de fakire
veya zekâtını fakirlere vermek için vekil ettiği kimseye verirken borç veya
hediye veriyorum dese, caiz olur. Söze bakılmaz. Zekât ve sadaka diye birlikte
niyet ederse, imâm-ı Ebû Yûsüfe göre, zekât olur. İmâm-ı Muhammede göre
“rahmetullahi teâlâ aleyh”, sadaka olur. Zekâtını vermemiş olur. Vasiyet
etmemiş meyyitin, bıraktığı maldan zekât borcu verilmez. Çünkü, niyet etmesi
lâzım idi. Varisleri, kendi mallarından ödeyebilirler. [Bu takdirde, zekâtın
iskat yapılmış olur.] Zekâtı ayırırken ve fakire verirken niyet etmeyip,
verdikten çok sonra niyet ederse, mal, fakirde bulunduğu müddetçe, caiz olur.
Vekiline verirken niyet etmesi yetişir. Vekilinin fakire verirken, ayrıca niyet
etmesi lâzım değildir. Zekâtını Müslüman fakire vermesi için, zimmîyi de, yani
başka dinde olan vatandaşı da vekil etmesi caiz olur. Hâlbuki, hac için,
zimmîyi vekil göndermek caiz değildir. Çünkü, zekât için yalnız zenginin niyet
etmesi lâzımdır. Hac için, vekilin de niyet etmesi lâzımdır. Vekiline verirken
sadaka, kefaret, hediye dese, vekili fakire bu niyet ile vermeden önce, zengin
zekât için niyet etse caiz olur. Fakirlerin vekili, her fakir için, nisap
miktarından fazla zekât alamaz. Zekâtın, fakir vekilinin eline girmesi, fakirin
eline girmesi demektir. Fakir bu mala malik olur. Vakıf hayvanlarının ve vakıf
ticaret malının zekâtı verilmez. (Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye)
Sual: Zekâtın farz olması için gerekli zenginlik ölçüsü nasıl
hesaplanır?
CEVAP
Maddeler hâlinde yazalım:
1- Zekât nisabı, 20 miskal yani 96 gr altın
veya bu değerde para yahut ticaret eşyasıdır. Zekât veya kurban nisabına mâlik
olana zengin denir. Zengin olma tarihinin üstünden bir sene geçince zekât
vermek farz olur. Dinimize göre, karı kocanın mal varlığı ayrıdır. Hangisi
zengin ise, zekâtı o verir.
2- Alacaklar nisap hesabına katılır. Alacaklar tahsil edildikten
sonra, geçmiş senelerin zekâtları da verilir. Tahsil etmeden de verilebilir.
Borçlar, mevcut para veya maldan çıkarılır. Geri kalanın zekâtı verilir.
3- Ticaret için olmayan evler, arsalar, vasıtalar, demirbaş eşyalar
zekât nisabına katılmaz. Ticaret için alınan malların, altın, gümüş ve her
çeşit paranın zekâtı verilir. Evin, arabanın zekâtı olmaz, fakat araba, ev ve
arsa alıp satan, yani işi, mesleği bu olan, bunların zekâtını verir.
4- Zekâta tâbi malların veya paranın, yıl içindeki azalıp
çoğalmasına itibar edilmez. Nisaba malik olduktan bir yıl sonra, elde kalan
mal, nisabı bulursa, kırkta biri zekât olarak verilir. Zekât, kârdan değil,
mevcut paranın ve eldeki ticaret malının tamamından verilir.
5- Kaybolmuş, gasbedilmiş, saklanılan yeri unutulmuş mal ve inkâr
olunan alacaklar, nisaba katılmaz ve ele geçerlerse, önceki yılların zekâtları
verilmez. Senetli veya iki şahitli yahut itiraf olunan alacaklar, iflas edende
ve fakirde de olsa nisaba katılır. Ele geçince, geçmiş yılların zekâtı da
verilir.
6- Kadının altın ve gümüşten başka diğer ziynet eşyaları zekâta
tâbi değildir. Pırlanta, elmas, zümrüt gibi ziynet eşyalarının zekâtı verilmez.
Şâfiî’de ise, kadının altın ve gümüş de olsa, ziynetlerinin zekâtı
verilmez. (Hidaye)
7- Nisabın helâk olması, sıfırlanması veya borçlanıp sıfırın altına
düşmesi demektir.
8- Zekâtını yanlış hesaplayıp zamanından önce verip de, bir altın
zekât vermesi gerekirken iki altın veren, bunu anlayınca, ikinci yıl vereceği
zekâttan bu bir altını düşebilir. Eksik veren de, zamanı gelince tamamlar.
9- Çalışanların alacakları maaş veya ücret, ellerine geçmeden önce
nisap hesabına katılmaz, çünkü bunlar, hak edilmiş ücretse de, hak edilen mal,
ele geçmeden önce mülk olmaz. Maaşlardan kesilen ve henüz alınmamış olan yardım
sandığı ve sigorta paraları zekât hesabına katılmaz.
10- Altınla gümüş, ne niyetle saklanırsa saklansın ticaret
eşyasıdır. Diğer para ve ticaret mallarıyla nisaba ulaşırsa zekâtı verilir.
11- Borçlu ve fakir olana, hanımı zekât verebilir. Bir hanım mehr-i
müeccel olarak kocasından alacağı altınları zekât nisabına katar. Kadının altın
ve gümüşten başka diğer ziynet eşyaları zekâta tâbi değildir. Pırlanta, elmas,
zümrüt gibi ziynet eşyalarının zekâtı verilmez. Şâfiî’de ise, kadının altın ve
gümüş de olsa ziynetlerinin zekâtı verilmez. (Hidaye)
12- Zekât, farz olduktan sonra verilir. Nisaba ulaşan, zengin
olduğu tarihi, kameri aya göre bir yere yazar. Mesela, 3 Receb’de zengin
olmuşsa, bir yıl sonra Receb’in 3’ü gelince yine nisap kadar parası ve ticaret
malı varsa, zekâtını verir. Ramazan ayını beklemez. Günü gelmeden zekât
vermekte de mahzur yoktur, çok iyi olur; hatta gelecek birkaç yılın zekâtını
önceden vermek de caizdir. Zekâtını yanlış hesaplayıp, zamanından önce verip
de, bir altın zekât vermesi gerekirken iki altın veren, bunu anlayınca, ikinci
yıl vereceği zekâttan bu bir altını mahsup edebilir.
13- Hisse senetlerinin nâma [isme] ve hâmiline [taşıyana] yazılı
olanları vardır. İsimsiz, hâmiline yazılı olanların devir kabiliyetleri vardır.
Yani döviz gibi elden ele dolaşır. İstendiği zaman satılabilir. Bu senetler
ticaret malı gibi, zekâtın hesap edildiği tarihteki piyasa değeri üzerinden
nisaba dahil edilir. Nâma yazılı hisse senedi alan, sene sonunda, fabrikanın
demirbaş mallarının haricindeki parasını zekât nisabına dahil eder.
14- Gölde yetiştirilen balıklar satılınca, bu para diğer zekâta
tâbi mallarla beraber nisaba ulaşırsa zekâtı verilir. Birkaç ineği olup çok süt
satan, ineklerin zekâtını vermez, fakat sene sonunda sütten elde ettiği para
zekât nisabına dahil edilir.
15- Namaz kılmayan, oruç tutmayan bir Müslümanın da zekât vermesi
gerekir. Borçsuz fakire nisap miktarı veya daha çok zekât vermek mekruhtur.
Zekât verirken, zekât demek gerekmez. Hediye denilse de caizdir. Zekât,
ticareti yapılan maldan veya aynı değerde altın olarak verilir.
Sual: Zenginlik nisabını yeniden ele almalı diyorlar. Zekât nisabı
belli değil midir?
CEVAP
Gazeteleri okuyan, TV’leri seyredenler, sanki din yeni ortaya çıkmış gibi,
hakiki İslam âlimlerince açıklanıp, onaylanıp 14 asırdır uygulanan dini
hükümleri değiştirmeye kalkanlar çıkıyor. Kimi tesettürü kaldırıyor, kimi
bayanlara hayz ve nifas hallerinde namaz kıldırıyor, kimi kaderi inkâr ediyor,
(Fakirlik kaderimiz değil) diyerek, güya alınyazısını değiştirmeye kalkıyor.
Kimi haricileri, İslam tarihinde ilk demokrat ve cumhuriyetçi fırka diye
övüyor.
Kimi yakında kıyamet kopacak diyor. Hele tuhaf biri, (İstanbul’da büyük deprem
olacak, 5 milyon kişi ölecek, aklı olan İstanbul’u terk etsin) diyor. Kıyametin
ne zaman kopacağını Allah’tan başka hiç kimsenin bilmediği Kur’an-ı kerimde
yazılıdır. Depremin de bugün için önceden bilinmesi mümkün değildir. Gaybdan
haber verircesine, milleti sıkıntıya sokmak haramdır.
Dünyada da reform hareketi sürüyor. İslam’ın beş şartından biri olan namazı,
sahih olmasın diye vakti girmeden kıldıran yerler var. Sahih olmaması için hac
bir gün önce yaptırılıyor. Zekât, altın, gümüş veya ticaret ettiği maldan
verilmesi gerekirken, ticaret malından değil de, başka maldan veriliyor.
Böylece zekâtlar da sahih olmuyor. Şimdi de kurban ibadeti kaldırılmak
isteniyor. Kurban kesilmeyip parası yoksullara verilmesi isteniyor. Dinimiz,
(Muhtaç insanlar olduğu zaman kurban kesmeyip parası yoksullara verilsin)
diyemez miydi? Peygamber efendimiz böyle bir şeyi düşünememiş mi, 1400 yıldan
beri gelen âlimler düşünememiş mi?
Son olarak da zenginlik nisabını yeniden ele alıp bozmaya çalışanlar var.
Dinimiz kâmil değil midir? Eksik olan nesi vardır? Namazın, orucun, zekâtın,
nisabın yeni bir şekli olur mu? Reformcu, (Dine göre, malların değeri değişmiş,
kim zengin, kim fakir belli değil. Mesela ortalama 40 davarın değeri 2.5
milyar, beş devenin bedeli 5 milyar, 30 sığırın bedeli 10 milyar. Gümüşe göre
60, altına göre 500 milyondur. Bunun ortalamasını almak gerekir. Siz, 500
milyonu olanı zengin sayar, 29 sığırın bedeli olan 9 milyarlık adamı fakir
sayarsanız, bu adaletli olmaz) diyor. Biri çıkıp da niye dinimizle oynuyorsunuz
demiyor.
Böyle bir teklifi, ya dini bilmeyenler veya dini kasten bozmak isteyenler
yapar. Dinimizde, bir adamın 29 ineği ve 39 koyunu ve 4 devesi olsa, ayrıca 50
gram da altını olsa zekât vermez. Hatta yün için, yük taşımak için, binmek için
olan hayvanları varsa onların da zekâtı olmaz. Çünkü deve, sığır gibi başka
cinsten sâime hayvanlar, birbirlerine ve ticaret eşyasına eklenmezler.
Eklenince, altına ve ticaret malına göre, nisabı çok geçer. Bu kadar çok mala
sahip olan kimsenin, dinimizin emrine uyarak, zekât vermesi gerekmez. Çünkü din
böyle bildirmiş. Sen bunları birbirine ilave edersen, dinin bildirdiği yolu
bırakmış olursun. Bu kadar malı olmayıp da 100 gram altını olan kimse, dinen
zengindir. Zekât vermesi gerekir. Reformcunun (malı çok olan zekât vermiyor da,
malı az olan zekât veriyor) demesi yersizdir. Hatta bir kimse, fakir de olsa,
toprak mahsullerinin uşrunu vermesi gerekir.
Problem diye çıkarılan bu meseleler, kitaba uymamaktan ileri gelmektedir.
Dinimiz eksik değildir. Kitaplara göre amel edilirse, hiçbir mesele kalmaz.
Kitaplarda eşyanın değeri, dövize, koyuna, sığıra veya deveye göre tayin
edilmez. (Keşf-i rümûz) kitabında (Eşyanın kıymetleri altın ve
gümüş ile anlaşılır) deniyor. Şimdi, gümüşün altına nazaran kıymeti, yedide
birden çok düşük olduğu için, zekât hesaplarının yalnız altın lira ile
kıymetlendirilmesi lazım olduğu İbni Âbidin’de bildirilmektedir.
Ticaret eşyasının kıymeti, para olarak kullanılmayan altın ve gümüş ile hesap
edilmez. Hükümet tarafından damgalı altın liralardan kıymeti en az olanı ile hesap
edilir. Kitaba inananlar için işin esası budur.
Fakirin lehi dinde ölçü mü?
Sual: Dinde yenilikçi bir yazar, fakirin lehine diyerek zenginlikteki
nisap miktarını 96 gramdan 80’e indiriyor. Yaptığı dinde reform değil midir?
CEVAP
Ölçü birimleri, Şer’i birimler, Urfi birimler olmak üzere ikiye ayrılır. Şer’i
birimler, Peygamber efendimizin zamanında kullanılan birimlerdir. Urfi
birimler, şer’i birimlerden farklıdır. Urfi birimler, hükümetin kabul ettiği
birimlerdir. Altının nisabı 20 miskaldir. Bir miskalin ağırlığı dört mezhepte
farklıdır. Hanefi’de bir miskal, 20 kırât’tır. Bir kırât-ı şer’i ise, kabuksuz,
uçları kesilmiş, kuru 5 arpadır. Hassas terazi ile bu vasıftaki 5 arpanın 0,24
gr olduğu tespit edildi. Şu halde bir şer’i miskal, yüz arpadır, yani, 4,8
gramdır. 20 miskal altın ise (20x4,8) = 96 gramdır.
Urfi kırâtın ağırlığı olan 0,20 ile çarpılırsa, bulunan 4 gr, miskalin ağırlığı
olmaz. Altının nisap miktarını bu yanlış miskale göre yapıp, 4x20 = 80 gr demek
doğru olmaz. İbni Âbidin hazretleri, mal zekâtı kısmında, (Kırât-ı urfi 4
arpadır) buyuruyor. Yazar, (Önceleri İslam âlimlerine uyarak altının nisabının
96 gr olduğunu açıklamıştım. Fakat fakirin lehine olduğu için şimdi 80 gramı
esas alıyorum) diyor. Fakirin lehi her yerde, her zaman dinde ölçü olur mu?
Madem ölçü oluyorsa, ne diye 70 gr değil de, 80 gr alınıyor? 10 gr alınsa
fakirin daha lehine değil midir? Hatta bu ölçüyü temelli kaldırsalar,
fakirlerin lehine olmaz mı? Âlimlerin bildirdiği ölçüye uymadan, fakirin lehine
diye altının nisap miktarını değiştirmek dinde reform olur. Kendi görüşüne göre
dini değiştirmeye kalkan reformculara itibar etmemelidir! Mutlaka muteber bir
kitaptan kaynak istemelidir!
Dinimizle oynayanlar
Sual: Zekât nisabı 96 gram iken, (Fakirin lehine olacağı için 80 grama
düşürdük) diyenler olduğu gibi, (Birlik beraberlik sağlanması için 80 gramı
esas aldık) diyenler çıkıyor. Dinin bildirdiği ölçü mü önemli, yoksa fakirin
lehi mi? Birlik beraberlik için, dinin bildirdiğinden farklı şeyler
söylenebilir mi?
CEVAP
Evet, fakirin lehine diyerek zenginlikteki nisap miktarını 96 gramdan 80’e
indirenler var. Bu sivri zekâlı, (Önceleri İslam âlimlerine uyarak altının
nisabının 96 gr olduğunu açıklamıştım, fakat fakirin lehine olduğu için şimdi
80 gramı esas alıyorum) diyor. Fakirin lehi olmak, dinde ölçü olur mu? Madem
ölçü oluyorsa, ne diye 70 gr değil de, 80 gr alınıyor? 10 gr alınsa fakirin
daha lehine değil mi? Hatta bu ölçüyü temelli kaldırsa, fakirlerin lehine olmaz
mı? Âlimlerin bildirdiği ölçüye uymadan, fakirin lehine diyerek altının
nisabını değiştirip dinde reform yapmaya çalışıyorlar.
Başka bir türedi de, (96 gram nisab yanlış değil, ancak çoğunluğa uymak, birlik
ve beraberliği sağlamak için, ben de 80 gramı ölçü alıyorum) diyor. Çoğunluğa
uyma mantığı, bir önceki görüşe göre daha saçmadır, çünkü hakkı çoğunlukta
aramak kadar yanlış bir iş olamaz. (Herkes öyle diyor) demekle din olmaz.
Kimisi, (Çok kimse, bir dine inanmadığı için, ben de inanmıyorum) diyor. Kimisi
de, (Çok kimse namaz kılmadığı için, ben de kılmıyorum, hemen herkes açık
gezdiği için, ben de açık geziyorum) diyor. Genelde çoğunluk örnek
gösteriliyor. (Herkes böyle yapıyor, ben de yapsam ne çıkar?) deniyor. İyilik,
doğruluk, güzellik, hak gibi hususlar, her zaman çoğunluğun bulunduğu yerde
olmaz. Mesela Çin’in, Japonya’nın nüfusu çoktur. Dinleri Budizm’dir. İnsanların
çoğu Budist diye, Budizm’in doğru olduğu söylenemez. Dünyada Müslüman
olmayanlar, Müslümanlardan daha fazladır. Buradan Müslümanlığın hak din
olmadığı söylenemez. Allahü teâlâ, insanların çoğuna uyanın sapıtacağını
bildiriyor. (Enam 116)
Demek ki, çoğunluğun yaptığı dinde ölçü olmaz. Din ne diyorsa, muteber fıkıh
kitaplarında nasıl bildirilmişse, ona uymak gerekir.
Dini emirler çağa göre değişmez
Sual: Her yıl, zekât için 20 miskal altından, fıtra için şu kadar
ölçek un veya buğdaydan söz edilir. Buna ne lüzum vardır? Zekât ve fıtra
miktarlarının Türkiye’de TL’ye, Almanya’da Euro’ya göre hesaplanıp ilan
edilmesi gerekmez mi? Bir de Şafiiler, deterjan varken, toprakla necaset
temizliyorlar. Niçin zamanımıza uymuyorlar?
CEVAP
Dini kuran biz değiliz ki, değiştirme yetkisi bizde olsun! Dinimize ilave ve
çıkarma yetkisi kimsede yoktur. Dinde yapılacak değişikliklere bid’at denir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Her bid’at dalalettir, dalalet ehli de Cehennemdedir.) [Müslim]
Dinimiz, zekât, fıtra ve kurban nisabının ve eşyanın kıymetlerinin altın ve
gümüş ile tespit edileceğini bildirmektedir. (Keşf-i rümûz)
Nisap miktarları, resmi damgalı, altın veya gümüş paralardan, kıymeti en az
olan ile hesap edilir. Para olarak kullanılmayan altın ve gümüş ile hesap
edilmez. Kıyamete kadar böyledir. Mesela bugün, Aziz, Hamit gibi altınlardan
kıymeti en az olan ile hesap edilir. 20 miskal altını veya bu değerde ticaret
malı olan kimse, dinen zengin sayılır. Bu malın üzerinden bir sene geçmişse,
zekatını verir. (Redd-ül Muhtar)
Koyun zekâtı kırkta birdir. Kırk koyunu olan, birini zekât verir. Bunu otuzda
bir veya ellide bir yapmaya hiç kimsenin yetkisi yoktur. Sadaka-i fıtr için de
belli ölçekte buğday, un, arpa, hurma ve kuru üzüm verilir. Yani bunların
bildirilen miktarı ölçü olarak alınır. Muza göre veya cevize göre olmaz.
Dinimiz neyi bildirmişse, o ölçü alınır. Mesela dinimiz, (Fıtra olarak, 3500 gr
arpa veya değeri kadar altın veya gümüş verilir) diyorsa, Kıyamete kadar bu
böyle devam eder. Karadenizli fındığı, Akdenizli portakalı ölçü alamaz.
Dini kim koydu ise, değiştirme yetkisi de ondadır. Çağa göre dini emirler
değişmez. Her çağa göre yeni yorum getirilmez. Çağa göre tefsir olmaz. Şafii
mezhebinde, köpek bir yere yaş olarak dokunursa, orasını bir defa topraklı
olmak üzere yedi defa su ile yıkamak gerekir. (Bugün sabun ve deterjan var,
toprakla yıkamaya lüzum yok) denemez. Dinimizin bildirdiği emirlere aynen
uyulur. Uymak istemeyenlere sözümüz yoktur.
Sual: Alınacak maaşlar zekât nisabına katılır mı?
CEVAP
Memur ve işçilerin alacakları maaş ve ücretler, ellerine geçmeden önce nisap
hesabına katılmaz.
Sual: İşten çıkarılanlara, ödenmeyen maaş ve tazminatlarına
karşılık 3-4 ay sonrasına senet veriyorlar. Bu senetlerin, o gün geldiğinde
ödenip ödenmeyeceği de kesin değil. Elinde böyle 3-4 milyarlık senedi olan bunu
nisaba katar mı?
CEVAP
Çekler maaş gibi değildir. Bunlar nisap hesabına katılır. Elinde kurban kesecek
kadar parası olan kurban keser. Zekât için de, paralar eline geçince zekâtını
verir. Şimdi de, zekâtlarını verse mahzuru olmaz.
Sual: Paylaşılmamış miras paramız var. Nisaba dahil edilir mi?
CEVAP
Evet, nisaba dahil edilir, fakat ele geçmedikçe zekâtı verilmez. Ele
geçince de, geçmiş yıllarınki verilmez.
Sual: Altın diş nisaba katılır mı?
CEVAP
Evet katılır.
Sual: Sonradan satmaya niyet edilen arsa zekât hesabına dahil
edilir mi?
CEVAP
Edilmez.
Sual: Hanımına mehir borcu olan erkek, bu miktarı zekât nisabından
düşer mi?
CEVAP
Evet. Kime borcu olursa olsun, borçlar çıkarılır.
Sual: 25-30 senelik vadeli taksitlerle alınan krediler zekât
hesabında borç olarak düşülür mü?
CEVAP
Evet bütün taksitleri düşülür. 30 yıllık taksiti olsa da hepsi düşülür.
Sual: Bugün zekât günümdür. On gün sonra, hac için yatıracağım
para, zekât nisabından düşülür mü?
CEVAP
Hayır.
Sual: Zekâtı hesaplarken, verilecek kira da borç gibi düşülür mü?
CEVAP
O ay tahakkuk eden kira zekât nisabından düşülür, gelecek aylarınki düşülmez.
Sual: Devre mülk zekât nisabına girer mi?
CEVAP
Girmez.
Sual: Kirada iki veya üç evi olan zekât verir mi? Vermezse zekât
alabilir mi?
CEVAP
Birden fazla ev zekât nisabına dahil edilmez, ama kurban nisabına dahil edilir.
Kurban nisabına malik olanın da, zekât alması haram olur. (Redd-ül
muhtar)
Sual: Kiradaki evlerimizin kira gelirlerinin zekâtını nasıl
vereceğiz?
CEVAP
Kira gelirinin diğer gelirlerden bir farkı yoktur. Mesela, bir yıllık kira
gelirleri toplanarak hesap edilmez. Zekât verilmesi gereken gün, eldeki paraya
bakılır, nisabı buluyorsa onun zekâtı verilir.
Sual: Evimde gümüş şekerlik, gümüş ibrik, gümüş tabak gibi 12 kiloyu
bulan gümüş kap var. 12 kg gümüş için ne kadar zekât vermek gerekir?
CEVAP
İşlenmemiş 12 kilo gümüş için, 300 gram gümüş veya bu değerde altın verilir.
İşlenmişse, sanat ve işçilik değeri ile kaç liraysa, o değer üzerinden verilir.
Mesela 12 kg gümüşün bugün kilosu 500 liradan 6 bin lira ediyorsa, işlenmiş
olarak 10 bin liraysa, 6 bin üzerinden değil, 10 bin üzerinden zekâtı verilir.
Sual: Altınımız ve paramız yok. Sadece yarım kilo gümüş eşyamız
var. Ama piyasa değeri çok pahalı olup, nisabın üzerine çıkıyor. Zekâtını
vermemiz gerekir mi?
CEVAP
Gümüşün nisabı 672 gramdır. Değeri çok olsa da, ağırlık olarak nisabı bulmadığı
için zekâtı verilmez; çünkü gümüş ve altının zekâtı ağırlık olarak ölçülür.
Satıp parası elde olsa idi, nisabı geçtiği için zekât vermek gerekirdi.
Gümüş ve altın nisabı
Sual: Gümüş nisabına göre zengin sayılan kimsenin, zekât alması caiz
olur mu?
CEVAP
Caiz olur. 200 dirhem [672 gr] gümüş, 20 miskal [96 gr] altının değerinden
aşağı olduğu müddetçe, zenginlikte altının nisabı esas alınır.
Bir senelik kira bedeli
Sual: Ev sahibiyle bir yıllık kira kontratı imzalayınca, bir yıllık
kira bedelinin hepsi, zekât hesaplanırken borç olarak düşülür mü?
CEVAP
Hayır, borç tahakkuk etmedikçe nisaptan düşülmez. Tahakkuk edip de verilmemiş
ev kiraları, borç olarak düşülür.
Kira alacakları
Sual: Sitenizde, (Memur ve işçilerin alacakları maaş ve ücretler,
ellerine geçmeden önce nisap hesabına katılmaz) deniyor. Benim beş ay ev kirası
alacağım var. Bunlar da mı zekât nisabına katılmaz?
CEVAP
İkisi ayrıdır. Biri haktır, öteki tahakkuk eden alacaktır. Evlerin tahakkuk
etmiş kira alacakları nisaba katılır. Her türlü alacak nisaba katılır. Kira
alacaklarının nisaba katılacağı S. Ebediyye’de şöyle bildiriliyor:
Deyn-i mütevassıt: Ev, yiyecek, içecek gibi ihtiyaç maddelerinin
satışları karşılığı ve binaların kira alacaklarıdır. Bunlar nisap hesabına
katılır.
Memurların ve işçilerin alacakları maaş ve ücretler, ellerine geçmeden önce
mülkleri olmaz. Maaş, ücret ele geçmeden önce, bunlar nisap hesabına katılmaz.
Yani zekâtları verilmez. Satış karşılığı alınan bonolar, böyle değildir.
Bunlar, hisse ve tahvil senetleri, her sene zekât hesabına katılır. (S.
Ebediyye)
Maaşlar, hak edilmiş ücret iseler de, çalışanların mülkleri değildir. Fakat
satılan evin karşılığı olan alacaklar, kira alacakları birer alacaktır. Bunlar
nisaba katılır.
Sual: Hak edilmiş fakat ele geçmemiş olan maaş ve
ücretler, zekât hesabına dahil edilir mi?
Cevap: İbni Âbidînde, alışveriş anlatılırken deniyor ki:
“Din adamlarının, evkaftan alacakları erzakı, teslim almadan önce satmaları
caiz değildir. Çünkü bunlar, hak edilmiş ücret iseler de, hak edilen mal, kabz
edilmeden, ele geçmeden önce mülk olmaz.” Bunun için memurların, işçilerin
alacakları maaş ve ücretler, ellerine geçmeden önce mülkleri olmaz. Maaş, ücret
ele geçmeden önce, bunlar nisab, zekât hesabına katılmaz, yani zekâtları
verilmez. Memur ve işçilerden kesilen yardım sandığı, sigorta paraları ve
tasarruf bonoları zekât hesabına katılmaz. Senelerce sonra birikmiş olarak ele
alınınca, yalnız alınan para, o senenin zekât nisabının hesabına katılır. Satış
karşılığı alınan bonolar, böyle değildir. Bunlar ve hisse ve tahvil senetleri,
her sene zekât hesabına katılır.
İhtiyaç eşyasının içine neler girmektedir?
Sual: İhtiyaç eşyası ne demektir, neler ihtiyaç eşyasının içine girmektedir?
Cevap: İhtiyaç eşyası demek, kıymetleri ne kadar çok olursa olsun,
bir ev, bir aylık yiyecek, her yıl üç kat elbise, çamaşır, evde kullanılan eşya
ve aletler, binecek vasıtası, meslek kitapları ve ödeyeceği borçlarıdır. Bu
eşyanın mevcut olması şart değildir. Eğer mevcut iseler, zekât, fıtra ve kurban
için nisap hesabına katılmazlar. Ticaret için olmayan, ihtiyacından artan eşya,
kiradaki evler, evindeki süs eşyası, yere serili olmayan halılar, kullanılmayan
fazla ev eşyası, sanat ve ticaret aletleri, burada ihtiyaç eşyası sayılmaz.
Bunlar fıtra ve kurban için, nisap hesabına katılır. Oturduğu ev büyük ise,
ihtiyacından fazla, kullanılmayan odaların nisaba katılmaması sahihtir.
Sual: Dinimizde sadece zekât verecek durumda olana mı
zengin denir?
Cevap: Sadaka-ı fıtır ve kurban nisabına malik olana da zengin denir.
Bunların sadaka-ı fıtır vermesi vacib olur. Mükellef yani akıllı, baliğ ve
mukim iseler, kurban kesmeleri de vacib olur. Bunların zekât alması haram olur
ve fakir olan kadın mahrem akrabasına, çalışamayan fakir erkek akrabasına
yardım etmesi de vacib olur.
Sual: Zekât verirken, niyet etmeyi unutan bir kimse,
sonra hatırlasa ve niyet etse, verdiği zekât kabul olur mu?
Cevap: Bir kimse, zekâtı ayırırken ve fakire verirken niyet etmeyip,
verdikten çok sonra niyet ederse, mal, fakirde bulunduğu müddetçe, caiz olur.
Vekiline verirken niyet etmesi yetişir. Vekilinin fakire verirken, ayrıca niyet
etmesi lazım değildir. Zengin, zekâtının bedelini vekiline verirken sadaka,
hediye dese, vekili fakire bu niyetle vermeden önce, zengin zekât için niyet
etse caiz olur.
Sual: Senetli, ispatlı alacaklar, fakir veya iflas eden
kimselerde de olsa, bunlar zekât hesabına katılır mı, zekâtı verilir mi?
Cevap: Senetli veya iki şahitli olan veya itiraf olunan alacaklar,
iflas edende ve fakirde de olsa, nisaba, zekât hesabına katılır. Ele geçince,
geçmiş yılların zekâtı da verilir.