Zekâtla ilgili çeşitli sual cevaplar
Zekâtla ilgili çeşitli sual cevaplar
Sual: Hayat sigortası yaptırdım. Her yıl belli
miktar parayı yatırıyorum. 20 yıl sonra toplu olarak ödeme yapacaklar veya
toplu ödeme istemezsem aylık olarak ödeyecekler (aylık maaş gibi). Burada
biriken para toplu olarak alınınca, geçen 20 yılın zekâtı tek tek hesaplanarak
mı verilecek, yoksa 20 yıl sonra ele geçen paranın o zaman ki zekâtı mı
verilecek? Eşim ve çocuklar için de hayat sigortası yaptırdım. Onların durumu
nasıl?
CEVAP
Sigorta paraları ve tasarruf bonoları zekât hesabına katılmaz. Senelerce sonra
birikmiş olarak ele alınınca, yalnız alınan para, o senenin zekât nisabının
hesabına katılır. Satış karşılığı alınan bonolar, böyle değildir. Bunlar, hisse
ve tahvil senetleri, her sene zekât hesabına katılır. (S. Ebediyye)
Eş ve çocuklarınızın durumu da aynı. Ancak, hanım ve çocuklar için yatırdığınız
para onlarınsa yani onların parasından vermişseniz veya onlara hediye
etmişseniz zekâtlarını onlar verecek, sizinse siz vereceksiniz. Sigortanın
onların adına olmasının önemi yok.
Sual: Benim ihtiyacımdan fazla elbisem ve eşarbım var, fakat
kendime ait başka hiçbir şeyim yok. Zekât vermem gerekir mi?
CEVAP
Bir oda dolusu elbise ve eşarbınız olsa, ticaret malı olmadığı için zekâtı
olmaz. Ancak bunlar kurban nisabına dahil edilir. Yani borçlar çıktıktan sonra,
elinizde 96 gram altın alacak elbise ve eşarp kalmışsa, kurban kesmeniz, fitre
vermeniz vacip olur. Bunlardan üç takım elbise, üç eşarp hariçtir. Fakat
elbiseler alış fiyatına göre değil, bit pazarına çıkarsanız kaç liraya
alırlarsa o değerden hesap edilir. Bu bakımdan elbiseniz ne kadar çok olursa
olsun nisabı bulması zordur.
Sual: Zekât verirken bunun zekât olduğunu söylemek gerekir mi?
CEVAP
Gerekmez, hediyemdir dense de olur.
Sual: Zekâtım fitrelerimizle birlikte bir çeyrek altın tutuyor. Bir
çeyrek altını hem zekâtım için hem de fitrelerim için verebilir miyim?
CEVAP
Evet verilir.
Sual: Param yok. Zekâtımı hesap edip taksitlerle versem caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Zekât verirken, altınları tartmak gerekir mi?
CEVAP
Altın liraların ağırlığı belli olduğu için tartmak gerekmez, 7.2 gramdır.
Bilezikleri tartmak gerekir. Ağırlıkları biliniyorsa tartmak şart değildir.
Kırkta biri altın olarak verilir.
Sual: 2 kg ağırlığındaki gümüş tepsinin zekâtı nasıl verilir?
CEVAP
2 kg gümüş tepsinin kırkta biri yani 50 gr gümüş, bir fakire verilir.
Sual: Verilen zekâtın, fakirin veya vekilinin eline geçmesi gerekir
mi?
CEVAP
Evet, gerekir.
Sual: Zekâtı fazla vermek iyi olur mu?
CEVAP
Elbette.
Sual: Zekât altını hediye içine koyup fakire vermek sahih mi?
CEVAP
Sahih olmaz. Ancak fakir, içinden altın çıktı ne diye sorarsa, siz de hediye
derseniz mekruh olarak sahih olur.
Sual: Ev yaptırmak için kooperatife verilen para zekâta tâbi mi?
CEVAP
Para mülkünden çıktığı için zekâtı verilmez.
Sual: Zekâtta, altını düşük ayardan vermek mekruh mu?
CEVAP
Evet.
Sual: Zekâtı verince fakir olan, yıl dolmadan zekât alabilir mi?
CEVAP
Kurban nisabına malik olmadığı gün, zekât alabilir.
Sual: Bana zekât olarak verilen kağıt para ile altın alsam zekât
sahih olur mu?
CEVAP
Evet.
Sual: Pahalı dergilerim hurda oldu. Zekâtta da hurda mı sayılır?
CEVAP
Evet.
Sual: Zenginmişim bilmiyordum. Bana zekât verdiler. Ne yapayım?
CEVAP
Bir fakire vermek lazımdır.
Sual: Fakir, verdiğim zekâtı bana hediye etti. O miktar kağıt
parayı fakirlere vermezsem günah mıdır?
CEVAP
Tenzihen mekruh olur.
Sual: Fakire zekât olarak verdiğim altını, ucuz satın almam caiz
mi?
CEVAP
Mekruhtur.
Sual: Yatırım için, değer kazanınca satarım diye düşünerek alınan
ev, arsa veya araba nisaba katılır mı?
CEVAP
Hayır. Ticaret malı değildir.
Sual: 200 gram altını, 150 gr mehir borcu olan, zekât verir mi?
CEVAP
Hayır vermez.
Sual: Zekât borcunu ödemek için ödünç almak gerekir mi?
CEVAP
Hayır.
Sual: Eldeki para, nisaptan aşağı düşünce, zekât almak caiz olur
mu?
CEVAP
Kurban nisabına malik ise zekât alamaz.
Sual: Dükkanları, daireleri olan, zekât nisabına malik değilse,
zekât alır mı?
CEVAP
Alamaz.
Sual: Fakire zekât olarak bir altın verip (Bunun beş gramını al,
kalanı benimdir) demek caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: 672 gramdan ağır olan gümüş tepsinin zekâtı verilir mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Nisabı bulacak kadar taksitli borçları olanın, üç ayda bir
emekli maaşını alınca, eline nisabı bulacak kadar maaş para geçse, zengin
sayılır mı?
CEVAP
Hayır. Hiç borcu olmasa da, elindeki parayı bekletmeden harcayıp nisabdan
düşerse, nisab tarihini belirleme bakımından zengin sayılmaz. Bunun gibi, devir
iskata oturan fakir de, eline nisabdan fazla altın geçse de, başkasına verdiği
için, nisab tarihi bakımından zengin olmuş sayılmaz.
Sual: Nisaba malik olunca yarısını harcadım. O gün zengin miyim?
CEVAP
Hayır.
Sual: Zengin çocuk, büluğdan önceki yılların zekâtını verir mi?
CEVAP
Hayır.
Sual: Taksim edilmemiş malın zekâtı nasıl verilir?
CEVAP
Hemen veya ileride verilir.
Sual: Altınlar tartılmadan tahmin edilerek zekâtı verilebilir mi?
CEVAP
Zekât sayılmadan tartılmadan verilmez. Ancak yaklaşık olarak bilinebilir.
Mesela 3 bileziği vardır, alırken gramı belli idi, diyelim ki on gram civarında
idi. Küpesi şu kadar kolyesi şu kadar diye hesap edilir. Birazcık da fazla
hesap edilmesi iyi olur. Diyelim hepsi 97 gram tuttu siz 100 gram üzerinden
zekât verebilirsiniz. 12 ayardan üstünü altındır aşağısı altın değildir. Zekât
için altınların gramı önemlidir ayarı önemli olmaz.
Sual: Altının zekâtı, ayarı dikkate almadan, hepsi birden tartılıp
kırkta birinin zekâtı verilir dediniz. Halbuki 10 kilo 14 ayar altın, 6 kilo 24
ayar altın bile etmez. Bu nasıl oluyor?
CEVAP
Dinimiz, % 50 nin üstünde altın karışımı olan madeni, altın olarak
bildirmiştir. Ayar farkı gözetmeden hepsi toplanır. Kırkta biri zekât olarak
verilir. En yüksek ayardan vermek daha sevaptır. Fakat her ayar altını, ayrı
ayrı toplayıp her ayarın kırkta birini vermek de caizdir.
Sual: Nisap miktarını hesaplamak için elimizdeki döviz cinsinden
paraları TL ye çevirirken alış ve satış fiyatlarından hangisini esas alacağız.
Aynı şekilde 96 gr altının kaç TL ettiğini hesaplarken alış mı satış mı
değerini esas alacağız?
CEVAP
Kuyumcunun satış fiyatı esas alınır. Elimizdeki doları satarken de dövizci kaça
alıyorsa o fiyattan.
Sual: 10 sene önce zekât borcu bulunan bir kimsenin zekât borcunu
nasıl ödemesi gerekir? O zaman elinde bulunan para miktarını biliyorsa, o zamanki
altın kuruna göre mi hareket etmeli?
CEVAP
10 yıl önceki para ile ne kadar altın alınabiliyorsa, o altın esas alınır.
Sual: Evi olan bir kimse, ikinci bir ev yaptırıyor olsa, bu eve
harcadığını ve bu ev için borçlandığını zekât hesabına nasıl dahil eder?
CEVAP
Evi olup olmamasının önemi yoktur. Ev için harcananlar, harcanmış sayılır,
borçlanınca, borçlar mevcut paradan düşülür. Geriye kalanın zekâtı verilir.
Taksitler ne kadar uzun vadeli olursa olsun, alacaklardan ve mevcut paradan
çıkarılır. Kalanın zekâtı verilir.
Sual: Bankada nisap miktarının üstünde para var, yıllardır duruyor.
Annem, siz okuyorsunuz, sizlere zekât gerekmez diyor. Doğru mu, yoksa zekât
vermem lazım mı?
CEVAP
Para ne için saklanırsa saklansın zekâta tâbidir. Zekâtı fakirse ağabeyinize
verebilirsiniz. Ana babaya verilmez. Amcaya dayıya halaya teyzeye vermek daha
iyi olur. Zekât vermemek büyük günahtır.
Sual: Üç evle iki arabası olduğu halde hiç parası olmayan kimsenin
zekât vermesi gerekir mi?
CEVAP
Ev ve araba çok olsa da zekâtı olmaz. Arabalar ticarette kullanılsa da, evler
kirada olsa da zekâtları verilmez. Sene sonunda elinde paraları kalırsa, o
paranın zekâtı verilir.
Sual: Çok evi olup da kira geliri olan zekâtını nasıl hesaplar?
CEVAP
Oradan aldıkları ve başka yerden gelenler, maaş vesaire hepsi toplanır, nisabı
bulursa, bulduğu zaman zengin sayılır. Bir yıl sonra zekât vermesi farz olur.
Sual: Zekât ve fitre aynı kişiye verilebilir mi? Zekât, birkaç
kişiye bölünerek verilebilir mi?
CEVAP
İkisine de evet.
Sual: Gümüş tepsi zekât nisabına girer mi?
CEVAP
Bütün altın ve gümüş eşyalar nisaba girer.
Sual: Nisap miktarına sahip akıl baliğ olmayan çocuk zekât verir
mi?
CEVAP
Baliğ olmadıkça zekât vermez.
Sual: Bir kimsenin 20 yıldan beri 100 gr altını olsa, zekât vermesi
gerektiğini yeni öğrense, ne kadar zekât vermesi gerekir?
CEVAP
Öyle ise, 20 sene önceki 100 gramın % 2.5 ini verir, ikinci sene (19 sene
önceki) için kalanın % 2.5 ini verir. İki sene sonra bu 96 gramdan aşağı
düşeceği için artık zekâtı verilmez.
Sual: Zekât ve uşru dini kitap olarak verebilir miyiz?
CEVAP
Zekât ya ticareti yapılan maldan verilir veya altın olarak verilir. Uşur da
öyle, kaldırılan mahsulden verilir veya altın olarak verilir. Dini kitap
ticareti yapan zekâtını kitap olarak verebilir.
Sual: Hastaya veya şuraya buraya yardım için verdiğimiz paralar
zekât yerine geçer mi?
CEVAP
Geçmez. Zekât vermenin usulü vardır. Ona göre vermelidir!
Sual: Namaz kılmayan, oruç tutmayan bir müslümanın da zekât vermesi
lazım mıdır?
CEVAP
Elbette vermesi lazım. Nasıl olsa, oruç tutmuyorum, zekâtımı da vermeyeyim
dememelidir! Hiç değilse, borcun birinden kurtulmalıdır!
Sual: Bir arkadaşa şu altınları falanca fakire ver dedim. O da,
benim altınlarımı değil de kendi altınlarını vermiş. Bir mahzuru olur mu?
CEVAP
Vekil, zenginden aldığı altın yerine, kendi altınını fakire verip sonra
zenginin verdiğini, kendi kullanması caizdir. Fakat, zenginin parasını önce
kendi kullanıp, sonra kendi parasından zekâtı verirse, caiz olmaz.
Salebe’nin zekâtı
Sual: Şevahid-ün Nübüvve kitabında deniyor ki:
(Allahü teâlâ Salebe hakkında, (Onlardan kimi de, “Eğer bize lütuf ve
kereminden ihsan ederse, muhakkak zekâtını vereceğiz, gerçekten salihlerden
olacağız” diyerek Allah’a kesin söz vermişti. Ne zaman ki Allah, kereminden
isteklerini verdi, cimrilik edip yüz çevirdiler. Zaten yan çizip duruyorlardı) buyurdu.
Salebe’nin kabilesi bunu işitince Salebe’ye, (Helak oldun. Allahü teâlâ senin
hakkında âyet gönderdi) dediler. Salebe, Resulullaha gelip, (İşte malımın
zekâtı, kabul eyle) dedi. Resulullah, (Allahü teâlâ senin zekâtını
kabul etmekten beni men etti) ve (Sen kendi kendine ettin!
Sana söyledim, sözümü dinlemedin) buyurdu ve onun zekâtını almadı.
Resulullah vefat ettikten sonra Salebe zekâtını Hazret-i Ebu Bekir’e getirdi.
Hazret-i Ebu Bekir de, (Resulullahın kabul etmediğini ben nasıl kabul
edebilirim) buyurdu. Hazret-i Ömer’in halifeliği zamanında zekâtını
ona da getirdi. O da kabul etmedi; fakat Hazret-i Osman halifeliği sırasında
kabul etti.)
Burada iki sualim var: 1- Salebe sahabeden değil miydi? Normal
bir Müslüman bile zekât verdiği halde, bir sahabi nasıl zekât vermez? Tevbe
ettiği halde, zekâtı niye kabul edilmiyor? 2- Hazret-i Osman
niye kabul etti?
CEVAP
1- Salebe münafıktı. Allahü teâlâ onun münafık olduğunu, tevbe de
etmeyeceğini bildiği için zekâtını kabul etmedi. Halk arasında ayıplanmamak
için, münafıklığı meydana çıkmaması için zekât vermek istedi. Allahü teâlâ da,
Müslümanların bu oyuna gelmemesi için zekâtını kabul etmedi. Tevbe suresinin
76. âyetinin sonunda, (hüm mu’ridun) buyuruluyor.
Tefsirlerde, (Onlar yan çizenlerdendi, sağa sola yalpalayanlardandı,
döneklerdendi, sözünde durmayanlardandı, itiraz edenlerdendi) gibi
manalar verilmiştir. Bundan sonraki iki âyetin meali:
(Allah’a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için, O da bu
yaptıklarının sonucunu kıyamete kadar kalblerinde sürüp gidecek bir münafıklığa
çevirdi.) [Tevbe 77]
(O münafıklar bilmez mi ki, Allah, onların gizlediklerini de bilir,
fısıltılarını da.) [Tevbe 78]
2- Resulullahın kabul etmediğini hazret-i Ebu Bekir de, bir örnek
olsun diye kabul etmedi. Hazret-i Ömer ise, her bakımdan hazret-i Ebu Bekir’e
tâbi olduğu için o da, kabul etmedi. Böylece münafıkların zekâtlarının kabul
edilmeyeceği kesinleşti. Hazret-i Osman’ın zekâtı alıp almaması, artık fark
etmiyordu. Kâfirin verdiği şeyi almanın bir mahzuru olmadığı için, zekât olarak
değil, bir bağış olarak kabul etti. Bu da kâfirlerin hediyelerini kabul etmenin
caiz olduğunu göstermektedir.
Sual: Bu sene hacca gidecek zengin bir kimse, hac için ayırdığı
paranın da zekâtını verecek midir?
CEVAP
Herkesin zekât zamanı aynı değildir. Zekât zamanı, hac zamanından önce olan,
mesela Ramazanda olan kimse, vakti gelince, zekâtını verir. Kalan parayla hacca
gider. Zekât zamanı, Hac zamanından sonra olan, mesela Muharremde olan, önce
hacca gider. Zekât zamanı gelince, hacdan artan paranın zekâtını verir.
Fakire çok zekât vermek
Sual: Fakire nisap miktarını tamamlayacak kadar zekât vermek
mekruhtur. Yarım kilo altın borcu olan fakire, yarım kilo altın zekât vermek
caiz olur mu?
CEVAP
Evet, caiz olur. Borcu olduğu için, fakir nisaba ulaşmaz.
Verdiği altınları zekâta saymak
Sual: Bir kimse, dinen fakir olana taktığı altınları, daha sonra,
vereceği zekâta sayabilir mi?
CEVAP
Altın fakirde bulunduğu sürece, sayabilir. Fakir harcamışsa zekâta
sayılamaz. (S. Ebediyye)
Zekât borcu için
Sual Zekât borcunu ödemek için, ödünç para almak gerekir mi?
CEVAP
Hayır, gerekmez.
Verilmeyen zekât
Sual: Dört yıldır zekâtı verilmeyen 100 gram altının, her yıl kırkta
birini yani 2,5 gramını vermek gerektiğine göre, 10 gram zekât verilse, zekât
borcu ödenmiş olur mu?
CEVAP
Zekât borcu ödenmiş olur, ama fazla zekât verilmiş olur. Birinci yıl 2,5 gram
verince, geriye 97,5 gram altın kalmış oluyor. İkinci yıl 97,5 gramın zekâtını
vermek gerekir. Yaklaşık 2,5 gram da onun zekâtı olsun, hepsi 5 gram eder. 100
gramdan 5 gram çıkınca geriye 95 gram altını kalır. 95 gram olan altının
zekâtını da vermek gerekmez. Dört değil, on yıldır zekât verilmemiş olsa bile,
yine 5 gram zekât vermek gerekir. Fazla verilirse fazlası nafile, yani sadaka olur.
Kaybolan altın bulunsa
Sual: Nisabın üzerinde kaybolan altın, 7 yıl sonra bulunsa, geçmiş
yılların zekâtını vermek gerekir mi?
CEVAP
Kaybolmuş bir mal bulunursa, önceki yılların zekâtları verilmez. (S.
Ebediyye)
Düğünde verilen altın
Sual: İki çocuklu bir beyle evlenen ablam, bu üvey çocuklara sünnet
düğününde takacağı altınları, zekâtına sayabilir mi?
CEVAP
Babaları zengin değilse sayabilir. Çünkü üvey evlada zekât verilir.
Zekât verirken
Sual: Bir kimse, zekâtın fakirin hakkı olduğunu düşünerek, o
üzülmesin diye, (Sana olan borcumdu) diyerek zekât verse, caiz olur mu?
CEVAP
Hayır, caiz olmaz. (Hediyem) denirse caiz olur.
Alzheimer hastası
Sual: Zengin dedem, Alzheimer hastası oldu. Onun malından zekât
vermek gerekir mi?
CEVAP
Diğer üç mezhepte verilirse de, Hanefi’de çocuğun ve delinin malından zekât
verilmez.
Alzheimer hastasının şuuru yerinde olmadığı zaman deli hükmünde olur. Zekât,
namaz ve oruç gibi ibadetlerle mükellef değildir. Velisi onun malından zekât
vermez. Şuuru yerinde iken namazını kılar, orucunu da tutar. Şuuru giderse
orucunu bozması, namaz kılmaması günah olmaz. Zekâtını verecek kadar şuur
sahibi ise, zekâtını da verir. Kurban Bayramı'nda şuuru yerinde olup da,
(Kurbanımı kesin!) derse, kurbanı da kesilir.
Mehir borcu ve zekât
Sual: Tam İlmihâl’de, (Mehir alacakları nisap hesabına katılır.
Nisap miktarı teslim aldıktan bir yıl sonra yalnız o yılın zekâtı verilir)
denirken, İslam Ahlakı’nda, (Zevc, mehir borcunu zekât nisabına
katmaz. Zevce ise katar. Fakat nisap miktarı teslim aldıktan bir sene sonra
elinde kalırsa, yalnız o senenin zekâtını verir) deniyor. İkisi aynı mı yoksa
farklı mı?
CEVAP
İkisi farklı değildir. Nisab hesabına katılır ve nisaba katılmaz ifadeleri
açıklanırsa ikisinin aynı olduğu görülür.
Alacaklar için (Nisab hesabına katılır) demek, (Alacaklar da dâhil edilince,
yani mevcut paraya ilave edilince, tamamı nisabı bulursa, onun da zekâtı
verilir) demektir. Nisaba ulaşmazsa zekâtı verilmez.
(Erkek mehir borcunu, nisab hesabına katmaz) demek, (Borcu mevcut malından
düşer. Kalanın zekâtını verir) demektir. Mesela bir erkeğin 180 gram altını
olsa, 80 gram da mehir borcu olsa, borcunu bu hesaba katar, mehir borcu olan 80
gram altını çıkarır geriye kalan 100 gram altının zekâtını verir. Demek ki,
(Nisaba katmaz) demek, borcu olan 80 gram altının zekâtını vermez demektir.
Çünkü borçlar nisaba katılmaz. Yani nisaptan düşülür, eldeki paradan çıkarılır.
Kadın, mehir alacağını nisap hesabına katar. Mesela bir kadının 20 gram altını
olsa, 80 gram da mehir alacağı var. Bununla 100 gram eder. Nisabı bulduğu için,
sadece 20 gram altının zekâtını verir. Alacağı olan 80 gramın zekâtını vermez.
Nisaba katar demek onu alacak olarak kabul eder demektir.
Zekât, hicretten sonra farz oldu
Sual: Zekât ne zaman farz oldu ve zekât verilecek malın, paranın mutlak helal
yoldan mı elde edilmesi gerekir?
Cevap: Zekât vermek, hicretin ikinci senesinde Ramazan ayında farz
oldu. Her Müslümanın tam mülkü olan nisap miktarındaki zekât malının, belli
zamanda, belli miktarını, zekât niyeti ile ayırıp, emredilen Müslümanlara
vermektir. Tam mülk, helal yoldan gelip, kullanması mümkün helal malı demektir.
Gasp, hırsızlık, rüşvet, kumar ve fasit olarak satın aldığı mal gibi, haram
malı kendi helal malı ile veya çeşitli kimselerden aldığı haram malları birbirleri
ile karıştırmamış ise, bu haram mallar, mülkü olmaz. Kullanması, nafaka yapması
helal olmaz. Bunlarla cami ve başka hayırlar yapamaz. Bunların zekâtını vermesi
farz olmaz, zekât nisabının hesabına katılmazlar. Sahipleri veya vârisleri
belli ise, kendilerine geri vermesi farzdır. Belli değilse, hepsini sadaka
olarak fakirlere dağıtırsa da, sonra sahibi çıkıp, ödemesini, tazminini
isterse, öder. Sahiplerini buluncaya kadar dayanamayıp bozulacak malı, kendi
kullanıp, sonra tazmin etmesi, yani benzerini, benzeri yoksa kıymetini ödemesi
caiz olur.
Sual: Bir şirkete ortak olan, sadece kendi hissesine
düşenin mi zekâtını verir?
Cevap: Bir ticaret şirketine ortak olanın, hissesi nisab miktarı
ise, kendi hissesinin zekâtını hesap ederek vermesi lazımdır.
Zekâtı verilmeyen mallar
Sual: Bazı kimseler, dünyada zekâtı verilmeyen malların, ahirette azap aleti
olarak, insana geri çevrileceğini söylüyorlar. Gerçekten böyle midir, böyle bir
şey var mıdır?
Cevap: Konu ile alakalı olarak Riyâd-un-nâsıhîn kitabında deniyor ki:
“Hazret-i Ali naklediyor: Resûlullah efendimiz Veda Haccında buyurdu ki: (Malınızın
zekâtını veriniz! Biliniz ki, zekâtını vermeyenlerin, namazı, orucu, haccı ve
cihadı ve imânı yoktur.) Yani, zekât vermeyi vazife bilmez, farz
olduğuna inanmaz, vermediği için üzülmez, günaha girdiğini bilmezse, imanı
gider. Senelerle zekât vermeyenlerin zekât borçları birikerek, bütün malını
kaplar. Malı kendinin sanıp, Müslümanların hakkını hatırına bile getirmezler.
Böyle kimseler, Müslüman olarak tanınır. Fakat bunlardan, imanını kurtaran pek
nadir olur. Zekât vermek, Kur’ân-ı kerimin otuziki yerinde, namazla birlikte
emredilmektedir. Tevbe sûresi, 34. âyet-i kerimesi, böyle kimseler için olup,
burada mealen; (Malı, parayı biriktirip zekâtını, Müslüman fakirlerine
vermeyenlere çok acı azabı müjdele!) buyurulmaktadır. Bu azabı, bundan
sonraki âyet-i kerime bildirmekte olup, mealen; (Zekâtı verilmeyen
mallar, paralar, Cehennem ateşinde kızdırılıp, sahiplerinin alınlarına,
böğürlerine, sırtlarına mühür basar gibi bastırılacaktır) buyurulmuştur.”
İmâm-ı Gazâlî hazretleri de buyuruyor ki:
“İnsanlardan her biri, dünyada sımsıkı sakladıkları malı boyunlarına
geçirmişlerdir. Deve zekâtını vermeyenlerin, boynuna deve yüklenir. Sığır,
koyun zekâtı vermeyenler de, böyle olur. Bunların feryatları âdeta gök
gürlemesi gibidir. Ekin zekâtını, yani uşrunu vermeyenlerin boynuna ekin
denkleri yüklenir. Eğer buğday ise, buğday, arpa ise arpa yani hangi cinsten
ise o dolmuştur ki, ağırlığından altında, vâveylâ, vâseburâ diye bağırırlar. Altın,
gümüş ve kâğıt para ve sair ticaret malı zekâtından vermeyenler de, dehşetli
bir yılanı yüklenirler ki, değirmen taşlarını yüklenmiş kadar ağırlığı vardır.
Feryat edip bağırırlar, bu nedir, derler. Melekler onlara; (Bunlar,
dünyada zekâtını vermediğiniz mallarınızdır) derler. İşte bu hal, Âl-i
îmrân sûresinin mealen; (Dünyada esirgedikleri, kıyamet günü
boyunlarına takılır) olan, 180. âyet-i kerimesi ile bildirilmiştir.”
Sual: Zengin bir kimse, niyet etmeden para, mal dağıtsa,
bu verdiği para ve mallar zekât yerine geçer mi?
Cevap: Her ibadete mahsus olan farzların yerine getirilmesi şarttır.
Zekâtın da farzı yerine getirilmezse, zekât verilmiş olmaz. Zekâtın farzı
birdir, bu da, niyet etmektir. Niyet kalp ile olur. Malın zekâtını ayırırken
veya Müslüman fakire verirken; “Allah rızası için, zekât vereceğim” diye niyet
edip de fakire veya zekâtını fakirlere vermek için vekil ettiği kimseye
verirken hediye veriyorum dese, caiz olur, söze bakılmaz. Zekât ve sadaka diye
birlikte niyet ederse, İmâm-ı Ebû Yûsüf'e göre, zekât olur. İmâm-ı Muhammed'e
göre, sadaka olur, zekâtını vermemiş olur.
Sual: Zekâtını vermeden ölen kimsenin zekât borçlarını,
mirasçıları ödeyecek midir?
Cevap: Vasiyet etmemiş meyyitin, bıraktığı maldan zekât borcu
verilmez. Çünkü niyet etmesi lazım idi. Vârisleri, kendi mallarından
ödeyebilirler. Bu takdirde, zekâtın iskatı yapılmış olur.
Sual: Zekât parası ile ölen birisi için kefen alıp,
zekâta sayılabilir mi, zekât yerine geçer mi?
Cevap: Zekât parası ile meyyite kefen alınmaz, meyyitin borcu ödenmez
ve cami de yapılmaz.
Sual: Zengin bir kimse, niyet etmeden, fakirlere çokça
mal, para verse, dağıtsa, bunlar zekât yerine geçer mi?
Cevap: Bir kimse, zekât niyeti ile kırkta bir ayırmadan veya verirken
niyet etmeden, fakirlere milyonlarla lira dağıtsa, zekât vermiş olmaz. Çünkü
zekâtı ayırırken veya kendi vekiline yahut fakire, fakirin vekiline verirken
niyet etmesi farzdır.
Sual: Bir fakire, onu dinen zengin edecek miktarda zekât
vermek uygun olur mu?
Cevap: Fakirin, hiç olmazsa, bir günlük ihtiyacını karşılayacak kadar
vermek müstehabdır. Borcu olmayan ve çoluk çocuğu bulunmayan fakire, nisap
miktarı veya malını nisap miktarına tamamlayacak kadar zekât vermek mekruhtur.
Çoluk çocuğu olan fakire, bunların her birine bölünce, nisap miktarı düşmeyecek
kadar, çok zekât vermek caizdir. Zekâtı, fakir olan kardeşe ve hala, amca, dayı
ve teyze gibi yakın akrabaya vermek daha sevaptır. Yakınları muhtaç iken,
başkalarına verirse, sevabı olmaz.
Sual: Bir kimsenin, zekâtını, bulunduğu yerdeki fakirlere
vermeyip de, başka şehir veya yerdeki fakirlere göndermesinin, vermesinin dinen
mahzuru olur mu?
Cevap: Zekâtı başka şehre göndermek mekruh ise de, akrabaya vermek
için veya kendi şehrinde fakir Müslüman bulamazsa, başka şehre göndermek
caizdir. Zekâtı, borcu olana vermek, fakire vermekten daha iyi olduğu
Bezzâziyye fetvasında yazılıdır. Malını israf edene, haramda kullanana zekât
vermenin layık olmadığı Dürr-i Yektâda yazılıdır.
Sual: Zengin olan bir kimse, zekâtını verdikten sonra
elindeki malı istediği gibi harcayabilir mi veya nasıl, nerelerde
kullanmalıdır?
Cevap: Bu konuda, Süleyman bin Cezâ hazretleri, Eyyühel Veled
kitabında buyuruyor ki:
“Allahü teâlâ, sana fazla mal verirse bahil yani cimri olma! Din uğruna sarf
et! Halis Müslümanların yazdığı doğru ilmihal kitaplarını al, dağıt, cihat
sevabına kavuşursun. Peygamber efendimiz bir gün, (Yâ Ebâ Hüreyre!
Müminlerin büyüğü, benden sonra o kimsedir ki, Allahü teâlâ ona mal verir, o da
gizli ve aşikâre, açıktan Hak yoluna harcar ve yaptığı iyilikleri kimsenin
başına kakmaz) buyurdu.”
Zekâtı verilen mal, temizlenmiştir
Sual: Din adamı geçinen bazı kimseler, “zekâtı verilen malı, parayı elinde
tutmak, saklamak da çok büyük günahtır” diyorlar. Bunların bu sözlerinin aslı
var mıdır?
Cevap: Zekâtı verilmiş olan mal, ne kadar zaman saklanırsa
saklansın, sahibine zarar vermez. Zekâtı verilmiş olan malı tedavülden çekmek
suç olmaz. Suç olmaz demek, ahirette bunun için, suale çekilmez ve azap olunmaz
demektir. Fakat, bu mal ile hayırlı işler yapmanın, ticarette ve sanatta
kullanmanın, İslâmiyete ve Müslümanlara yardım etmenin sevaplarına kavuşulamaz.
Hadîka kitabında diyor ki:
“Zekât, malı zarardan korur. Resulullah efendimiz; (Zekâtını vermekle
mallarınızı zarardan koruyunuz) buyurdu. Bu hadis-i şerif, Münâvîde de
senedi ile yazılıdır. (Altınlarını, gümüşlerini saklayıp Allah yolunda
dağıtmayanlara çok acı azap vardır) mealindeki âyet gelince,
Resulullah efendimiz; (Zekât Müslümanların mallarını temizlemek için
emrolundu. Zekâtı verilen mal kenz olmaz, yani saklanan mal sayılmaz) buyurdu.
Bir hadis-i şerifte; (Zekâtı verilmeyen mal için kıyamette çok acı azap
vardır) buyuruldu. Resulullah efendimiz, zekâtı verilen mal
biriktirilmiş mal sayılmaz buyuruyor, bazı mezhepsizler ise, ‘bu söz doğru
değildir’ diyor. Böylelerinin nasıl bir kimse oldukları, bu sözünden de
anlaşılmaktadır.”
Sual: Zengin olan bir Müslüman, zekâtını bizzat kendisi,
dilediği gibi, dilediği kimseye veremez mi?
Cevap: Konu ile alakalı olarak Dürri yektâ kitabında deniyor ki:
“Dört çeşit zekât mallarından ikisine, yani altın ile gümüşe ve ticaret
eşyasına, Emvâl-i bâtına (gizli mallar) denir. Bir kimsenin gizli mallarını
araştırmak ve zekâtlarını istemek caiz değildir. Böyle malların miktarını hesap
etmek ve zekâtını vermek işi, bunların sahiplerine bırakılmıştır. Sahibi,
zekâtını dilediği fakire vermekte serbesttir. Zekât hayvanlarına ve topraktan
yetişen maddelere Emvâl-i zâhire denir. Emvâl-i zâhirenin miktarını anlamak ve
fakirlere dağıtmak, bunların sahiplerine bırakılmamıştır. Bu işleri, o zamanki
devlet yetkilisi tarafından gönderilen, vazife verilen memur yapardı. Bu
memurlara Âmil denirdi.” Zamanımızda böyle vazifeli memurlar olmadığı için,
zengin olan kişiler, bu malların zekâtını da, bizzat kendileri verir.
Sual: Zekâtı verirken, fakire hediye diye verilse, yine
zekât verilmiş olur mu?
Cevap: Zekâtın farzı birdir. Bu da, niyet etmektir. Niyet kalp ile
olur. Malın zekâtını ayırırken veya Müslüman fakire verirken “Allah rızası
için, zekât vereceğim” diye niyet edip de fakire veya zekâtını fakirlere vermek
için vekil ettiği kimseye verirken borç veya hediye veriyorum dese de, caiz
olur, söze bakılmaz.
Sual: İhtiyaç eşyası, zekât ve kurban hesabına katılmaz
deniyor. İhtiyaç eşyası ne demektir ve neler ihtiyaç eşyasına girmektedir?
Cevap: İnsanı ölümden koruyan şeylere, ihtiyaç eşyası denir. Bunların
birincisi nafakadır. Nafaka da üçtür. Bunlar da, yiyecek, giyecek ve evdir.
Yiyecek deyince, mutfak eşyası da anlaşılır. Ev demek, ev eşyası da demektir.
Binek hayvanı veya arabası, silahları, hizmetçisi ve sanat aletleri ve lüzumlu
kitapları da ihtiyaç eşyası sayılır.
Sual: Zengin bir kimse, zekât malını veya parasını
hesaplayıp ayırsa, bu kimse zekât malını ayırmakla zekâtını vermiş olur mu?
Cevap: Zekât ayrılmakla verilmiş olmaz. Ayrılan zekât, kendinde veya
vekilinde iken kaybolursa, tekrar ayırıp vermesi lazımdır. Vekili kaybedince,
öder.
Sual: Ergenlik çağına girmiş olan kız ve erkek
çocukların, eğer malları varsa zekât vermeleri gerekir mi?
Cevap: Hanefi mezhebinin âlimleri; “Mükellef, yani akıl, baliğ ve hür
olan Müslüman erkek ve kadının, şartları bulununca, zekât vermeleri farzdır”
dediler.
Sual: Zekât malı mutlaka fakire teslim edilmeli midir?
Cevap: Zekât vermek, malı Müslüman fakire temlik etmekle olur. Yani,
malı fakirin eline vermek lazımdır. Îzâh kitabında; “Çocuğa, deliye verilecek
zekât, babasına veya velisi olan akrabasına veya vasisine verilir” denmektedir.
Sual: Evin ihtiyaçları için ayrılıp biriktirilen paranın
da zekâtı verilir mi?
Cevap: İhtiyaç eşyasını almak için ve cenaze masrafının yapılması için
ayırılan para nisap hesabına katılır. Yalnız bu parası bulunan kimse, nisap
miktarı olduğu günden bir sene sonra, yine nisap miktarından az olmazsa, elinde
kalan bu paranın zekâtını verir. Çünkü, zekât, fıtra ve kurban için, ihtiyaç
eşyasına malik olmak şart değildir. Bu eşyadan elde bulunanı nisaba katılmaz.
Sual: Kaybolmuş, yeri unutulmuş olan paraların, malların
zekâtı verilir mi?
Cevap: Kaybolmuş, denize düşmüş, gasbolunmuş, gömüldüğü yer unutulmuş
mal ve inkâr olunan alacaklar, tam mülk olmadıkları için, zekâtta nisap
hesabına katılmaz ve ele geçerlerse, önceki senelerin zekâtları verilmez.