"Aza kanâat etmiyor, çokla doymuyorsun!"
v28/11/2019 Perşembe Köşe yazarı V.T
"Âhiret için yaratılıp, dünyânın kendisini âhiretten alıkoyduğu kul ne
kötü bir kuldur."
Tâceddîn Kürdî hazretleri Osmanlı âlimlerinin ilklerinden olup, İznik
Medresesi Müderrisidir. Şeyh Edebâlî hazretlerinin kayınpederidir. 751 (m.
1350)’de vefât etti. Şöyle anlatılır:
Orhan Gazi, yıllarca İznik’i muhasara etti. Komutanlarından Lala Şahin
Paşa’ya, muhasaraya devam etmesi emrini verip; “Göreyim seni, bir an önce
kaleyi fethedersen, ganîmetler senin olsun” dedi. Lala Şahin Paşa da gayret
gösterip, kaleyi bir an önce fethetti. Elde edilen ganîmetlerin de hepsine
sahip oldu...
Orhan Gazi, bunca malın devlet hazînesi dışına verilmesinde hatâ etmekten
korktu. Tâcüddîn Kürdî hazretlerine müracaat edip, fetvâ sordu. Tâcüddîn Kürdî
de ganîmetlerin devlet hazînesine kalmasını arzu ediyordu. Ancak Allahü
teâlânın emri, verilen sözde durmayı icap ettiriyordu. Fetvâyı da o yönde
verip, ganîmetlerin Lala Şahin Paşa’da kalması gerektiğini söyledi.
Lala Şahin Paşa da, aldığı ganîmetleri, Orhan Gâzî’nin kullanacağı yerden başka
yere harcamadı. Kirmastı kasabasında câmi, medrese, zaviye ve köprü
yaptırdı. O da ganîmetleri, Allahü teâlânın dininin öğrenilmesi ve yayılması,
Müslümanların refah ve saadeti için harcadı...
Tâceddîn Kürdî buyurdu ki: “Âhiret için yaratılıp, dünyânın kendisini
âhiretten alıkoyduğu kul ne kötü bir kuldur. Halbuki dünyâ fânî âhiret ise
bakîdir. Her gün ömrünün bir kısmı gitmekte, sen ise buna üzülmüyorsun. Her gün
sana yetecek kadar rızık verilmekte, fakat sen, sana verilen şeyleri kâfi
görmüyorsun ve seni azgınlaştıracak, Allahü teâlâdan uzaklaştıracak şeyi
istiyorsun... Aza kanâat etmiyor, çokla doymuyorsun. Kendine ihsân edilen ve
içinde bulunduğu nimetlere şükretmekten âciz iken, daha fazlasını istemek nasıl
uygun olur? İsteğinin fazlalığı seni aldattı. Arzu ve istekleri dünyâ için olan
bir kimse, âhiret için nasıl çalışabilir. Hayret edilir, ne kadar çok şaşılır
şu kimseye ki, âhirete inanıyor ve dünyâ için çalışıp ona koşuyor.”
Bu mübarek zat, bir bayram günü eğlenen bir kalabalığa bakar ve oğlu
Ubeydullah’a buyurur ki:
“Eskimeye mahkûm bir elbise ve bir müddet sonra böceklerin yiyeceği et olan
şu insanları görüyor musun?.. Allahü teâlâ müminin kalbine bir kuvvet vermiştir
ki, bu kuvveti âzâlarına vermemiştir... Şu ihtiyârı görüyor musunuz? İhtiyâr
hâliyle geceleri nasıl ibâdet ediyor, gündüzleri oruç tutuyor. Gençler ise bunu
yapmaktan âcizdirler!..”